Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma *2024 – İstanbul
Şiddetli Geçimsizlik Nedir?
Şiddetli geçimsizlik, eşlerin ortak bir hayatı sürdürmelerinin artık kendilerinden beklenemeyecek derecede zorlaştığı durumları ifade eder. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması olarak da bilinen bu kavram, Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 166’da genel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir.
TMK md 166 Neleri Düzenler?
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi, evlilik birliğinin sarsılması durumunda boşanma koşullarını düzenlemektedir. Bu madde, üç fıkra halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda boşanma davası açılabilmesinin şartlarını ve prosedürünü açıklamaktadır.
TMK 166/1 içeriği: Bu fıkra, evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda boşanma davası açma hakkını düzenler. Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede evlilik birliği sarsılmışsa, her iki eş de boşanma davası açabilir. Bu hüküm, evliliğin devamının imkânsız hale geldiği durumlarda eşlere yasal bir çıkış yolu sağlar.
TMK 166/2 içeriği: İkinci fıkra, davacının kusurunun daha ağır olduğu durumlarda davalının itiraz hakkını düzenler. Ancak bu itiraz hakkının kötüye kullanılması ve evliliğin devamında davalı ve çocuklar açısından korunmaya değer bir yarar kalmaması halinde, hâkim yine de boşanmaya karar verebilir.
TMK 166/3 içeriği: Üçüncü fıkra, evlilik birliğinin sarsılması durumunda anlaşmalı boşanma şartlarını belirler. Evlilik en az bir yıl sürmüşse ve eşler birlikte başvurur veya bir eş diğerinin davasını kabul ederse, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Hâkim, tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmeli ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkındaki anlaşmayı uygun bulmalıdır. Hâkim, gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir ve tarafların kabulü halinde boşanmaya hükmeder.
Görüldüğü üzere, TMK 166/1-2 maddesi, evlilik birliğinin temelden sarsılmasını çekişmeli boşanma davası olarak; buna karşılık TMK madde 166/3 ise anlaşmalı boşanma davası olarak açılması için düzenlenmiş hükümlerdir.
TMK md 166/1-2 ve 166/3 arasındaki ilişkiyi bir Yargıtay kararı üzerinden örneklemek gerekirse;
“(…) Taraflar Türk Medeni Kanunu’nun 166/3.(anlaşmalı boşanma) maddesi uyarınca boşanmışlar, hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında varılan anlaşmadan, taraflar yasal olarak vazgeçme hakkına sahiptir.. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının “Çekişmeli boşanma (TMKm. 166/1-2)” olarak görülmesi gerekir.(…)” 2HD Esas: 2020/4971 Karar: 2020/5355 Tarih: 04.11.2020
Şiddetli Geçimsizlik Nedenleri ve Yargıtay Kararı Örnekleri
Sık Karşılaşılan Nedenler
Evlilik birliğini temelden sarsan nedenler, her evlilik için farklılık gösterebilir. Ancak, mahkeme kararları ve hukuki doktrin incelendiğinde, bazı ortak nedenlerin öne çıktığı görülmektedir. Bu nedenler şu şekilde sıralanabilir:
1 – Sadakatsizlik: Eşlerden birinin evlilik dışı ilişki yaşaması, evlilik birliğini ciddi şekilde zedeleyebilir. Ancak, sadakatsizliğin tek başına evlilik birliğini temelden sarstığı kabul edilmez; diğer faktörlerle birlikte değerlendirilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) Erkeğin sadakatsiz davranışta bulunduğu kabul edildiğine göre, kadının kıskançlığından söz edilerek, kadına kusur olarak yüklenmesi doğru değildir. Toplanan delillere ve dosya kapsamına göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. (…) 2HD Esas:2015/15201 Karar:2016/6659 Tarih:04.04.2016
2 – Şiddet ve Kötü Muamele: Fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddet, evlilik birliğini derinden sarsan nedenler arasındadır. Süreklilik arz eden hakaret, aşağılama, tehdit gibi davranışlar da bu kapsamda değerlendirilir.
Örnek Yargıtay Kararı: “(…) Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; davalı-karşı davacı kocanın mahkemece belirlenen kusurlarına karşılık, davacı-karşı davalı kadının da eşine ” zürriyetsiz, çocuğun olmuyor, erkek misin” şeklinde hakaretler ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.(…)” YARGITAY 2HD Esas: 2014/754 Karar: 2014/2657 Tarih: 13.02.2014
3 – Alkol ve Madde Bağımlılığı: Eşlerden birinin alkol veya uyuşturucu madde bağımlısı olması, aile hayatını olumsuz etkileyebilir ve evlilik birliğini sarsabilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) eşlerin fiili birlikteliği sırasında davalı-karşı davacı erkeğin evlilik birlikteliğini çekilmez hale sokacak şekilde ve sürekli alkol ve uyuşturucu madde kullandığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.(…) 2HD Esas:2021/1246 Karar:2021/3011 Tarih:14.04.2021
4 – Ekonomik Sorunlar: Aşırı borçlanma, kumar alışkanlığı, ailenin geçimini sağlamamak gibi ekonomik sorunlar, evlilik birliğini tehdit edebilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) Buna karşılık, birlik görevlerini yerine getirmeyen, kumar oynayan, eşini ailesiyle görüştürmeyen davalı kocanın bu kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğini temelinden sarsılmasında tamamıyla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. (…) 2HD Esas:2009/17477 Karar:2010/20154 Tarih:02.12.2010
5 – Cinsel Uyumsuzluk: Eşler arasındaki cinsel uyumsuzluk veya cinsel ilişkiden kaçınma, evlilik birliğini zedeleyebilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) Davacı kadının cinsel ilişkiden kaçındığı veya engellediği yönünde bir delil ve iddia yoktur. Tarafların fiziki ve anatomik olarak cinsel ilişki kurmalarına engel bir hallerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Gerçekleşen bu duruma göre, cinsel ilişkiyi sağlayamayan koca, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tamamen kusurludur.(…) 2HD Esas:2013/22464 Karar:2014/5606 Tarih:13.03.2014
6 – Aile Büyükleriyle İlişkiler: Eşlerden birinin ailesinin evliliğe aşırı müdahalesi veya eşler arasında aile ilişkileri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, evlilik birliğini sarsabilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) İlk derece mahkemesi tarafından; evlilik birliği devam ederken davacı davalı erkeğin ailesinin evliliğe müdahale ettiği, kadının ailesi ile görüşmesini istemediği,(…) davalı-davacı kadının da eşinin ailesiyle görüşmelerini istemediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, son olayda eşini ortak eve almadığı anlaşıldığından boşanmaya sebep olan bu olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek (…)
Her ne kadar bölge adliye mahkemesince tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmişse de; davalı-davacı kadına bölge adliye mahkemesince yüklenilen “Son olayda eşini ortak eve almaması” eşinin kapıyı tekmelemesi nedeniyle tepkisel bir davranıştır, bu nedenle kadına kusur olarak yüklenilemez. İlk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkesince belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre de davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru bulunmamıştır.
Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda erkek ağır kusurlu olup, erkeğe yüklenen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4) dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) karar vermek gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.(…) 2HD Esas:2020/1670 Karar:2020/2633 Tarih:03.06.2020
7 – İletişim Eksikliği: Eşler arasında sağlıklı iletişimin kurulamaması, zamanla evlilik birliğini zayıflatabilir.
8 – Kişilik Uyuşmazlıkları: Eşlerin karakter ve yaşam tarzı farklılıklarının uzlaştırılamaması, evlilik birliğini tehdit edebilir.
9 – Çocuk Sahibi Olma veya Yetiştirme Konusundaki Anlaşmazlıklar: Çocuk sahibi olma isteği veya çocuk yetiştirme konusundaki derin görüş ayrılıkları, evlilik birliğini sarsabilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) Diğer taraftan boşanma nedeni olara kabul edilen söz konusu göz hastalığının belirli koşullarının gerçekleşmiş halinde ileride doğacak çocuklar açısından kalıtsal özellik taşıması, daha açı bir ifade ile böyle bir ihtimalin varlığı dahi evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı biçiminde nitelendirilemez. Böyle bir ihtimal olsa olsa eşleri çocuk sahibi olup olmama konusunda bazı karar ve önlemlere götürebilir. Yargıtayımızın bir çok kararında da açıkça dile getirildiği üzere “kısırlık” olgusu dahi tek başına bir boşanma nedeni değildir.(…) 2HD Esas:1990/10764 Karar:1991/2883 Tarih:18.02.1991
10 – Dini veya Kültürel Farklılıklar: Eşler arasındaki dini inanç veya kültürel değer farklılıklarının uzlaştırılamaması, evlilik birliğini zedeleyebilir.
Örnek Yargıtay Kararı: (…) Somut olayda da kadın din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde evlilik birliği içerisinde dini inancını değiştirmiş…olarak bilinen dini gruba katılmıştır. Dini tercihler insanların kültürünü, yaşam biçimlerini ve amaçlarını etkileyen ve düzenleyen en önemli kurallardandır. Kadın dini inancını değiştirmek suretiyle evlilik birliğinin başında taraflarca bilinen ve karşılıklı olarak kabul edilen yaşam biçimini de diğer eş için çekilmez hale getirecek şekilde değiştirmiştir. Diğer eş bu değişikliğin kendisi açısından evlilik birliğini temelinden sarstığını düşündüğüne göre artık bu evliliği sürdürmesi beklenemez.(…) 2HD Esas:2014/11841 Karar:2014/26353 Tarih:22.12.2014
Bu nedenlerin her biri, tek başına veya birlikte, evlilik birliğini temelden sarsabilir. Ancak, her evlilik kendine özgü olduğundan, mahkemeler her davayı kendi koşulları içinde değerlendirir. Bir evlilik için birliği sarsan bir neden, başka bir evlilik için aynı etkiyi göstermeyebilir.
Önemle belirtmek gerekir ki, bu nedenlerin varlığı otomatik olarak boşanma sebebi oluşturmaz. Mahkeme, bu nedenlerin evlilik birliğini ne ölçüde sarstığını ve ortak hayatın devamının beklenip beklenemeyeceğini değerlendirir. Ayrıca, eşlerin kusur oranları da göz önünde bulundurulur.
Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Türleri
Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli boşanma, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davalarının en yaygın türüdür. Bu tür davalarda, eşlerden biri diğerinin rızası olmaksızın dava açar ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat etmeye çalışır.
Çekişmeli boşanma davalarında, davacı eşin iddialarını ispat etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, davalı eşin de karşı delil sunma hakkı vardır.
(…) Toplanan delillerden, davalı kocanın eşine şiddet uyguladığı kanıtlanmıştır. Davacıya uygulanan şiddet, evlilik birliğini temelinden sarsan ve boşanmayı gerektiren kusurlu bir davranıştır. Davacının dava dilekçesinde, bu vakıadan bahsetmemesi, “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” nedeni ile açılan boşanma davalarında delil olarak değerlendirilememesi usul ve yasaya aykırıdır. Davacı, davalı eşin kendisine şiddet uyguladığını kanıtladığına göre, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasını da kanıtlamış olmaktadır (…) 2HD Esas:2013/26864 Karar:2014/10528 Tarih:07.05.2014
Dikkat edilmesi gereken nokta, TMK madde 166/2 uyarınca, davacının kusurunun daha ağır olması durumunda davalının itiraz hakkının bulunmasıdır. Ancak bu itirazın kabulü için, davalının evliliğin devamında korunmaya değer bir yararının olması ve itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması gerekmektedir.
(…) KARŞI OY YAZISI
– 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer Kanunlarda erkeğe “düğün yapma” diye bir görev verilmemiştir.
– Evliliğin genel hükümleri (Ömer Uğur GENÇCAN, “4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa Göre Evliliğin Genel Hükümleri”, Yargıtay Dergisi, Cilt:29, Ocak-Nisan 2003, Sayı:1-2, Sayfa:43-49. (Kısaltma: GENÇCAN-Evlilik Genel) arasında da böyle bir yükümlülük bulunmamaktadır.
– Ekonomik koşullar nedeniyle ülkemizde “düğün yapmamak” kural, “düğün yapmak” ise istisnadır.
– En varlıklı aileler bile günümüzde düğün yapmaktan kaçınmaktadır.
– “Bir an için” düğün yapmama bir “kusur” sayılsa bile böyle bir eylem manevi tazminatın “zarar unsurunu” (GENÇCAN-Boşanma-2, s. 707-708) oluşturmaz. Başka bir anlatımla düğün yapılmaması davacıyı “kişilik hakkı saldırıya uğrayan” konumuna getirmez. (…) 2HD Esas:2006/2463 Karar:2006/8656 Tarih:01.06.2006
Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma, TMK madde 166/3’te düzenlenen ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının bir türü olarak kabul edilen boşanma şeklidir. Bu maddeye göre, “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır.” Bu hüküm, eşlerin anlaşarak boşanmalarına olanak tanır.
Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için, eşlerin boşanma konusunda anlaşmalarının yanı sıra, boşanmanın mali sonuçları ve varsa çocukların durumu hakkında da mutabık kalmaları gerekmektedir.
(…) evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanan boşanma davasına dönüşmüştür. Davalı kadının nafaka ve tazminat istemediğine dair beyanı anlaşmalı boşanmayı sağlamaya yönelik olup, davanın Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi kapsamında çekişmeli boşanma davasına dönüşmesi bu taleplerden feragat anlamına gelmez.(…) 2HD Esas:2012/11337 Karar:2012/19728 Tarih:12.07.2012
Ancak, anlaşmalı boşanmada da hâkimin takdir yetkisi bulunmaktadır. Hâkim, tarafların anlaşmasını uygun bulmadığı takdirde boşanmaya karar vermeyebilir veya anlaşmada değişiklik yapılmasını isteyebilir. Bu durum, özellikle çocukların menfaatlerinin korunması açısından önem taşımaktadır.
(…) Davacı kadın tarafından zina ve evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma davası açılmış olup, davalı tarafın cevap dilekçesi sunduğu, davacı tarafın cevaba cevap verme süresi içerisinde tarafların anlaşmaları üzerine mahkemece Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş ve hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde boşanma davasının “çekişmeli boşanma davası” olarak görülmesi gerekir.(…) YARGITAY 2HD Esas: 2016/8375 Karar: 2017/14574 Tarih: 14.12.2017
Sonuç olarak, hem çekişmeli hem de anlaşmalı boşanma türleri, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle gerçekleşebilir. Her iki durumda da hâkimin takdir yetkisi ve tarafların iddia ve savunmaları, sürecin şekillenmesinde belirleyici rol oynar.
Şiddetli Geçimsizlik Davalarında Yargılama Süreci
Dava Açma ve İspat Yükümlülüğü
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası, TMK madde 166/1 uyarınca eşlerden herhangi biri tarafından açılabilir. Dava açma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, bu hakkın bizzat eşler tarafından kullanılması gerekmektedir. Dava, yetkili Aile Mahkemesi’nde açılır ve dava dilekçesinde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına dair iddialar ve deliller sunulur.
(…) Davalı erkeğin kadına hakarette bulunduğu ve şiddet uyguladığına dair vakılar davacı kadın tarafından ispat edilememiştir. Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylar davacı kadının kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte değildir. Davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 174/2.maddesinin koşulları oluşmadığı dikkate alınarak davacı kadının manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken talebin kabulü doğru olmamıştır.(…) 2HD Esas:2015/11000 Karar:2016/1176 Tarih:21.01.2016
Dikkat edilmesi gereken nokta, TMK madde 184 uyarınca boşanma davalarında hâkimin re’sen araştırma ilkesini uygulamasıdır. Bu nedenle, tarafların sunduğu delillerle bağlı kalmaksızın hâkim, gerekli gördüğü araştırmaları yapabilir ve ek delil toplayabilir.
(…) İkinci olarak, evlilik birliğini sarsan bütün olayların dava dilekçesinde tek tek sayılması ve gösterilmesi usul hukuku bakımından zorunlu da değildir. Zorunlu olan iddianın dayanağı olan vakıaların özetlerinin dava dilekçesinde gösterilmesidir. Evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayanan bir boşanma davasında, hakimin önüne, birliği temelinden sarsan olay ya da olaylar yumağı (bunlar dava dilekçesinde söylenmiş ya da söylenmemiş olsun) getirilmiş demektir. Bu olaylar arasında; hakimin; davacı, dava dilekçesinde “şu olayı bildirdi, bunu bildirmedi, öyleyse bildirmediği olay ispatlanmış olsa bile dikkate almam” deme olanağı yoktur. “Hakimin, tarafların getirmiş olduğu maddi vakıalarla bağlı olduğuna” ilişkin kural da, böyle bir yaklaşımı haklı gösteremez. Evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayanan bir davada, hakimin, maddi vakıalarla bağlı olması kuralı, dava sebebi bakımındandır. YARGITAY 2HD Esas: 2015/2733 Karar: 2015/17206 Tarih: 01.10.2015
Hâkimin Takdir Yetkisi
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması davalarında hâkimin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. TMK madde 4 uyarınca, “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.” Bu hüküm, boşanma davalarında hâkimin rolünü belirler.
“(…) Hakim boşanma için gösterilen olayların varlığına vicdanen inanmadıkça sabit adedemez. İki tarafın bu konudaki kabulleri dahi hakimi bağlamaz. Hakim gösterilen delilleri serbestçe takdir eder.(…) YARGITAY HGK Esas: 1999/1032 Karar: 1999/1048 Tarih: 15.12.1999
Ayrıca, TMK madde 166/2 uyarınca, davacının kusurunun daha ağır olması durumunda davalının itirazının değerlendirilmesi de hâkimin takdir yetkisi kapsamındadır. Hâkim, bu itirazın haklı sebeplere dayanıp dayanmadığını ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını değerlendirir.
Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanmanın Sonuçları
Mali Sonuçlar
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle gerçekleşen boşanmanın önemli mali sonuçları bulunmaktadır. TMK madde 174 uyarınca, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
“(…) Toplanan delillerden; davalı kadının eşine ağır sözlerle hakaret etmesine karşılık; davacı kocanın eşinin manevi yönden bağımsız konut isteğine karşı çıkarak ailesinin evlilik birliğine müdahalesine ses çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda iki tarafın da eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyleyken davalı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu kusur belirlemesine bağlı olarak, davalı kadının yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.(…)”HGK Esas:2012/1084 Karar:2013/401 Tarih:27.03.2013
TMK madde 175 uyarınca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmamasıdır.
(…) Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan hadiselerdeki kusurun ağırlığı davalıdadır. Kusuru ağır olan eş yararına yoksulluk nafakası takdir edilemez. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının istediği yoksulluk nafakasının reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.(…) 2HD Esas:2002/11461 Karar:2002/12540 Tarih:18.11.2002
Çocukların Velayeti
Boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisi, hukuki açıdan en önemli sonuçlardan biridir. TMK madde 182 uyarınca, mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, çocukların velayetini eşlerden birine vermek zorundadır. Velayet hakkının belirlenmesinde çocuğun üstün yararı esas alınır.
HGK Esas:2017/2446 Karar:2019/80 Tarih:07.02.2019
(…) Psikolog uzman, yapılan görüşmeler neticesinde annenin velayeti almakta istekli olduğunu, annenin çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte olsa da yaşam biçimi ve gelir düzeyi hakkında beyanlarını sık sık değiştirmesi nedeniyle çocukların bakım ve eğitim ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı konusunda tereddütler oluştuğunu ifade etmiştir.
Velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır. Bu nedenle, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğurabileceği onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı; velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır.
O hâlde tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalı-birleşen davacı annenin sorumluluk duygusunun tam gelişmediği, bu suretle velayet görevini yerine getirirken yetersiz kalacağı, velayet hakkının davacı-birleşen davalı babaya verilmesinin küçüklerin yüksek menfaatine olacağı düşüncesiyle yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.(…)
Velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı TMK madde 182/2’de düzenlenmiştir. Bu ilişkinin düzenlenmesinde de çocuğun yararı esas alınır. Ayrıca, velayet hakkı kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür.
(…) 20.9.1997 doğumlu küçük A’nın her hafta sonu davalı babasıyla kişisel ilişki kurulması davacı anneyi eve bağımlı hale getireceği gibi velayet hakkını gereği gibi kullanmasını da engelleyecek niteliktedir. Ayın belli haftaları davalı baba ile küçük arasında kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.(…) 2HD Esas:2005/3190 Karar:2005/4978 Tarih:28.03.2005
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.