Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Türk Medeni Kanunu (TMK) 161. Madde


I. Zina
Madde 161

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde
zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.


 

TMK md 161 ve İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 20.05.2019 tarihli ve 2019/1357 E., 2019/6263 K. sayılı kararında, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi kapsamında zina nedeniyle boşanma davasını ele almıştır.

Kararda, davacı kadın TMK m.161’e dayanarak zina sebebiyle ve TMK m.166/1’e dayanarak evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, kadının zinanın varlığını bilmesine rağmen evliliği sürdürdüğü ve bu durumu affettiği ya da hoşgörüyle karşıladığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Yargıtay ise yapılan incelemede, davalı erkeğin uzun süredir başka bir kadınla birlikte yaşadığı ve bu ilişkinin halen devam ettiğini tespit etmiştir. Yüksek mahkeme, zina eyleminin devam etmesi nedeniyle hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini ve zinanın temadi (süreklilik) ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle Yargıtay, ilk derece mahkemesinin red kararını bozmuştur. Kararda, TMK m.161 kapsamında zinaya dayalı boşanma davası ile TMK m.166/1 kapsamında evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan davanın kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.


T.C.
YARGITAY
İKİNCİ HUKUK DAİRESİ

Esas : 2019/1357
Karar : 2019/6263
Tarih : 20.05.2019

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı kadın tarafından özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece, TMK 161. madde kapsamında yapılan değerlendirmede, davacı kadının zina eyleminden haberdar olduğu ve zina eylemini bilmesine rağmen evlilik birliğini devam ettirdiği, davacı kadının, davalı erkeğin eylemini affettiği ya da hoşgörü ile karşıladığı, bu nedenle erkeğe kusur yüklenemeyeceği, zina eyleminin temadi ettiğine dair bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, TMK 166/1 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede ise davacı kadının iddiasını ispatlar delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre de geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayanılarak açmış olduğu her iki davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.05.2019


 

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 01.10.2018 tarihli ve 2016/24121 E., 2018/10320 K. sayılı kararında, TMK m.161 kapsamında zina nedeniyle boşanma davasında hak düşürücü süre konusunu ele almıştır.

Kararda, davacı-davalı erkek fiili ayrılık sebebine (TMK m.166/4) dayanarak, davalı-davacı kadın ise hem evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166) hem de zina (TMK m.161) sebeplerine dayanarak karşılıklı boşanma davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, kadının zina sebebine dayalı davasını, TMK m.161’de öngörülen 6 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.

Yargıtay yaptığı incelemede, davacı-davalı erkeğin uzun süredir başka bir kadınla yaşadığını, bu kadından ortak çocuğunun olduğunu ve ilişkinin halen devam ettiğini tespit etmiştir. Yüksek mahkeme, zina eyleminin devam etmesi (temadi) nedeniyle hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini vurgulamıştır. Ancak, erkeğin fiili ayrılık ve kadının evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine dayalı davaların kesinleşmesi nedeniyle, zina sebebine dayalı davanın konusuz kaldığına hükmetmiştir. Bu sebeple Yargıtay, ilk derece mahkemesinin kararını bozarak, zina davasının konusuz kaldığının tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.


T.C.
YARGITAY
İKİNCİ HUKUK DAİRESİ

Esas : 2016/24121
Karar : 2018/10320
Tarih : 01.10.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından zina hukuki sebebine dayalı açılan davanın reddi ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı-davalı erkek TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanarak dava açmış, birleşen davada ise davalı-davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) ve özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak boşanma isteminde bulunmuş, mahkemece davalı-davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasının TMK 161. maddesinde belirtilen dava sebebinin öğrenilmesinden başlayarak 6 ay içerisinde açılmadığından bahisle hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir. Davacı-davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, ondan ortak çocuğunun olduğu, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davacı-davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak açmış olduğu davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır. Ne var ki davacı-davalı erkeğin TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı ve davalı-davacı kadının TMK evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı temyizin kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş, davalı-davacı kadının zina sebebine dayalı boşanma davası konusuz kalmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davalı-davacı kadının zina hukuki sebebine dayalı davasının konusuz kaldığı gözetilerek karar verilmesine yer olmadığına karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Davalı-davacı kadının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının temyiz itirazları yersizdir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.10.2018 (Pzt.)


 

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 13.10.2020 tarihli ve 2020/4133 E., 2020/4617 K. sayılı kararında, TMK m.161 kapsamında zina sebebiyle boşanma davasında hak düşürücü sürenin hesaplanmasını ele almıştır.

Kararda, davacı kadın hem evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) hem de zina (TMK m.161) sebeplerine dayanarak boşanma davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, kadının zina sebebine açıkça dayanmadığı, zinanın kanıtlanamadığı ve 6 aylık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı gerekçesiyle zina sebebine dayalı davayı reddetmiş, ancak erkeğin başka bir kadınla dost hayatı yaşaması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya karar vermiştir.

Yargıtay yaptığı incelemede, davalı erkeğin N.D. isimli kadınla uzun süredir devam eden bir birlikteliğinin olduğunu ve cinsel birliktelik yaşadığını tespit etmiştir. Davacı kadının zina eylemini 2014 yılının Aralık ayında öğrendiği ve 20.02.2015 tarihinde dava açtığı anlaşıldığından, Yargıtay 6 aylık hak düşürücü sürenin geçmediğine ve zinanın kanıtlandığına hükmetmiştir. Bu sebeple Yüksek mahkeme, ilk derece mahkemesinin zina sebebiyle boşanma davasının reddine ilişkin kararını bozmuş ve her iki hukuki sebebe (TMK m.161 ve m.166/1) dayanılarak boşanmaya karar verilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.


T.C.
YARGITAY
İKİNCİ HUKUK DAİRESİ

Esas : 2020/4133
Karar : 2020/4617
Tarih : 13.10.2020

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı kadın TMK 166/1 maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine ve özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak boşanma isteminde bulunmuş, mahkemece davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasının TMK 161. maddesinde belirtilen dava sebebinin öğrenilmesinden başlayarak 6 ay içerisinde açılmadığı, kadının açıkça zina sebebine dayanmadığı gibi zinanın kanıtlanamadığından bahisle reddine; erkeğin kadının güven duygusunu sarsacak bir şekilde başka bir kadınla dost hayatı yaşamış olması gerekçesiyle TMK 166/1 maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir. Davalı erkeğin N.D. adlı kadınla uzun süreden beri devam eden birlikteliğinin olduğu, N.D. ile cinsel birliktelik yaşadığı, N.D.’nin erkekten ayrılmak istediği fakat erkek tarafından kabul edilmemesi ve erkek tarafından tehdit edilmesi üzerine davacı kadından yardım istediği, kadının bu birlikteliği 2014 yılının Aralık ayında bu şekilde öğrendiği ve 20.02.2015 tarihinde boşanma davasını açtığı yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Kadının zina eylemini 2014 Aralık ayında öğrendiği ve dava dilekçesini 20.02.2015 tarihinde verdiği anlaşıldığına göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zina yaptığı anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma talebinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.10.2020 (Salı)


 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.03.2015 tarihli ve 2013/2078 E., 2015/1084 K. sayılı kararında, boşanma davasında iki ayrı hukuki sebebe (TMK m.161 ve m.166/1) dayanan taleplerin her ikisi hakkında da karar verilmesi gerektiği konusunu ele almıştır.

Kararda, davalı-davacı kadın hem zina (TMK m.161) hem de evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) sebeplerine dayanarak boşanma davası açmıştır. İlk derece mahkemesi sadece evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayanarak hüküm kurmuş, zina sebebine dayalı talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermemiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, her iki boşanma sebebine ilişkin de karar verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştur. Bozma üzerine yapılan yargılamada, taraflar bozmaya uyulmasını talep etmelerine rağmen mahkeme önceki kararında direnmiştir. Hukuk Genel Kurulu, boşanma ve tazminat davalarında bozma nedenlerinin kamu düzeniyle ilgili olmadığını, bu nedenle tarafların bozmaya uyulması yönündeki ortak taleplerine rağmen mahkemenin direnme kararı veremeyeceğini belirterek, direnme kararının usulden bozulmasına karar vermiştir.


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas : 2013/2078
Karar : 2015/1084
Tarih : 25.03.2015

Taraflar arasındaki “boşanma, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 14. Aile Mahkemesince (kapatılan Üsküdar 3. Aile Mahkemesi) asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.09.2011 gün ve 2010/232 E., 2011/494 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.12.2012 gün ve 2011/22822 E., 2012/30757 K. sayılı ilamıyla;

(…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın kendi davasının reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların, davalı-davacı kadının boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Davalı-davacı kadın “aynı” boşanma davasında iki ayrı sebeple (TMK.md.161 ve 166/1) boşanma isteminde bulunmuştur. Yerel mahkeme genel boşanma sebebine (TMK.md.166/1) dayalı olarak hüküm kurmayı tercih ederek özel boşanma sebebine (TMK.md.161) dayalı istem hakkında bir karar vermemiştir.

Davalı-davacı kadının Türk Medeni Kanununun 161. maddesindeki zina hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma davası hakkında hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir…)

gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava, boşanma; karşı dava ise boşanma, nafaka ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemenin asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne yönelik kararı taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; bozmadan sonraki 16.07.2013 günlü oturumda her iki taraf bozmaya uyulmasını istedikleri halde, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, her iki tarafın da bozmaya uyulmasını istediği somut olayda, Mahkemece direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine Mahkeme tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Kural olarak, Mahkeme, bozmaya uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.

Ancak bu genel kurala ayrık olmak üzere, çekişmeli yargıda eğer bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bozma kararına uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa böyle bir durumda hakimin artık direnme kararı vermesi olanağı bulunduğundan söz edilemez.

Bir başka söyleyişle, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararında direnemez.

Somut olayda, eldeki dava boşanma ve tazminat istemlerine ilişkin olup, bozma nedenlerinin kamu düzeniyle bir ilgisi bulunmadığı açıktır.

Hal böyle olunca, Mahkemece her iki tarafın bozmayı kabul yönündeki ortak istemi doğrultusunda bozmaya uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.

Direnme kararı önsorunun kabulü ile bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

SONUÇ : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici 3. madde” atfı dikkate alınarak 1086 sayılı HUMK’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.03.2015 gününde, oybirliği ile karar verildi.


 

Yazıyı paylaşın: