
Akıl Hastalığına Dayalı Boşanma Davası Açmanın Koşulları
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
Evlilik birliğinin sona erdirilmesinde, Türk Medeni Kanunu çeşitli boşanma sebepleri öngörmüştür. Bu sebepler arasında yer alan akıl hastalığı, özel nitelikte bir boşanma sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Evliliğin sürdürülmesini diğer eş için çekilmez kılan ve iyileşme ihtimali olmayan akıl hastalığı durumlarında, kanun koyucu boşanma imkanı tanımıştır.
Akıl hastalığına dayalı boşanma, diğer boşanma sebeplerine nazaran kendine özgü birtakım özellikler taşımaktadır. Öncelikle, kusur aranmayan nisbi bir boşanma sebebi olarak sınıflandırılmaktadır. Yani akıl hastası eşin kusurlu olup olmadığı değerlendirilmez; ancak hastalığın evliliği çekilmez kılması şartı aranır. Ayrıca, özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiş olup, kanunda sınırlı sayıda belirtilen boşanma sebepleri arasında yer almaktadır.
Bu makalede, akıl hastalığına dayalı boşanmanın hukuki çerçevesi, uygulanma koşulları ve yargısal boyutu detaylı olarak incelenecektir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Hukuki Dayanağı
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi, akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın temel hukuki dayanağını oluşturmaktadır. Bu maddeye göre:
Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Bu düzenleme incelendiğinde, akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın kabulü için üç temel koşulun bir arada bulunması gerektiği anlaşılmaktadır:
- Eşlerden birinin akıl hastası olması
- Akıl hastalığı nedeniyle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmesi
- Hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmesi
TMK madde 165’in düzenlemesinde, eski Medeni Kanun’un 133. maddesinden farklı olarak hastalığın belirli bir süre (üç yıl) devam etmiş olması şartı kaldırılmıştır. Yeni düzenleme ile hastalığın süresinden ziyade, hastalığın iyileşme imkanının bulunmaması ve ortak hayatı çekilmez hale getirmesi ön plana çıkarılmıştır.
Kanun koyucu, akıl hastalığı nedeniyle boşanmayı düzenlerken, nisbi bir boşanma sebebi öngörmüştür. Yani akıl hastalığının varlığı tek başına boşanma için yeterli görülmemiş, bu hastalığın evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediğinin mahkeme tarafından değerlendirilmesi istenmiştir. Bu da hâkime geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır.
Düzenlemenin Amacı ve Kapsamı
TMK madde 165’in temel amacı, eşlerden birinin iradesi dışında ortaya çıkan ve iyileşme imkanı bulunmayan akıl hastalığı durumunda, diğer eşi çekilmez bir hayat sürdürmeye mahkum etmemektir. Bu düzenleme, evlilik birliğinin her durumda ve her koşulda sürdürülmesi gerektiği anlayışı yerine, evliliğin sağlıklı bir şekilde yürütülemediği durumlarda diğer eşe yasal bir çıkış yolu sunmaktadır.
Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere, hastalığın geçmesine olanak yoksa, sağlıklı olan eşi uzun bir süre dayanılmaz hayat şartları altında bırakmanın adil olmayacağı düşüncesiyle bu düzenleme yapılmıştır. Bu bakımdan madde, hem evlilik birliğinin korunması ilkesini gözetmekte, hem de sağlıklı eşin bireysel haklarını korumaktadır.
Düzenlemenin kapsamına her türlü ruhsal rahatsızlık değil, yalnızca akıl hastalığı olarak nitelendirilebilecek ve evlilik birliğini sürdürmeyi imkansız kılan ağır psikiyatrik rahatsızlıklar girmektedir. Kanunda “akıl hastalığı” kavramı açıkça tanımlanmamış olsa da, hukuki uygulamada ve Yargıtay kararlarında genellikle şizofreni, paranoya gibi ağır psikotik bozukluklar bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Akıl hastalığının kapsamının belirlenmesinde kişinin ayırt etme gücünü sürekli olarak ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan rahatsızlıklar esas alınmaktadır. Bu nedenle, epilepsi, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi rahatsızlıklar tek başına akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmemektedir.
Diğer Boşanma Sebepleriyle Karşılaştırılması
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen diğer boşanma sebeplerinden çeşitli yönleriyle ayrılmaktadır:
Kusura Dayanmayan Boşanma Sebebi Olması
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, kusura dayanmayan özel bir boşanma sebebidir. Kanunun öngördüğü diğer özel boşanma sebeplerinin çoğu (zina, hayata kast, pek kötü muamele, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk) eşlerden birinin kusurlu davranışlarına dayanırken, akıl hastalığı eşin iradesi dışında ortaya çıkan bir durumdur. Bu sebeple, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında akıl hastası eşe kusur yüklenemez ve tazminata hükmedilemez.
Nisbi Boşanma Sebebi Olması
Akıl hastalığı, nisbi bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu yönüyle zina, hayata kast gibi mutlak boşanma sebeplerinden ayrılmaktadır. Mutlak boşanma sebeplerinde olgunun gerçekleştiğinin ispatı boşanma için yeterli iken, nisbi boşanma sebeplerinde hakim, olgunun varlığını tespit ettikten sonra bunun evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediğini de araştırmaktadır.
Özel Boşanma Sebebi Olması
Akıl hastalığı, özel bir boşanma sebebidir. Yani kanunda açıkça düzenlenmiş bir boşanma nedenidir. Bu yönüyle, genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasından (TMK m. 166) ayrılmaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmada olaylar ve olgular önceden belirlenmemiş olup, her türlü olay bu kapsamda değerlendirilebilirken, akıl hastalığına dayalı boşanmada kanunda belirtilen özel durumun varlığı aranmaktadır.
Akıl Hastası Eşin Aleyhine Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Dava Açılamaması
Yargıtay içtihatlarına göre, akıl hastası eşin aleyhine evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle (TMK m. 166) boşanma davası açılamaz. Çünkü evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, davalı eşin az da olsa kusurlu olması gerekmektedir. Akıl hastası olan eşin davranışları iradi olmadığından, kendisine kusur yüklenemez. Bu durumda, akıl hastası eşe karşı sadece TMK m. 165’e dayanarak boşanma davası açılabilir.
Herhangi Bir Süre Şartına Bağlanmaması
Akıl hastalığına dayalı boşanma davası açmak için herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu nedenle, kanunda belirtilen şartların varlığı halinde her zaman dava açılabilir. Bu yönüyle zina, hayata kast gibi belirli sürelere tabi boşanma sebeplerinden ayrılmaktadır.
Boşanma Davasında Davalının Temsili
Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında davalı eşin dava ehliyeti bulunmayabilir. Bu durumda, boşanma davası açıldıktan sonra, mahkeme davalı eşin kendisini savunabilecek durumda olup olmadığını araştırır. Eğer davalı eşin akıl hastalığı nedeniyle kendisini savunamayacak durumda olduğu tespit edilirse, kendisine vasi atanması için vesayet makamına bildirimde bulunulur ve dava vasinin katılımıyla sürdürülür. Bu durum, diğer boşanma sebeplerinde genellikle karşılaşılmayan özel bir usul düzenlemesidir.
Akıl Hastalığının Hukuki Niteliği
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesinde özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin doğru uygulanabilmesi için akıl hastalığının hukuki niteliğinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır.
Hangi Rahatsızlıkların Akıl Hastalığı Kapsamında Değerlendirileceği
Türk Medeni Kanunu’nda “akıl hastalığı” kavramının tanımı açıkça yapılmamıştır. Bu kavramın içeriği, tıp biliminin verileri ve yargı kararları doğrultusunda belirlenmektedir. Genel olarak, kişinin düşünce, duygu ve davranışlarını ciddi şekilde etkileyen, sosyal ve mesleki işlevselliğini bozan psikiyatrik bozukluklar akıl hastalığı olarak kabul edilmektedir.
Akıl hastalığı kapsamında değerlendirilebilecek rahatsızlıklar:
- Şizofreni: Düşünce, algı ve duygulanım bozukluğuyla karakterize, gerçeklikle bağın koptuğu ağır bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Yargıtay kararlarında, şizofreninin akıl hastalığı kapsamında değerlendirildiği görülmektedir.
- Paranoya: Sistemli sanrılar ve gerçeği değerlendirme yetisinin bozulması ile karakterize bir hastalıktır. Sanrısal bozukluklar da bu kapsamda değerlendirilmektedir.
- Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık): Duygudurumda aşırı dalgalanmalar gösteren, iyilik ve kötülük dönemleriyle seyreden bir rahatsızlıktır. Ancak hastalığın ağır seyretmesi ve tedaviye yanıt vermemesi durumlarında akıl hastalığı olarak kabul edilmektedir.
- İleri Derecede Demans: Alzheimer hastalığı gibi ileri bilişsel yıkım gösteren demans türleri, kişinin temel yaşam becerilerini sürdürmesini imkânsız hale getirdiğinde akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmektedir.
- Ağır Psikotik Bozukluklar: Gerçeklik algısının ciddi şekilde bozulduğu, halüsinasyon ve delüzyonlarla seyreden ağır psikotik bozukluklar.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2013 tarihli kararında “şizoafektif bozukluk” tanısı konulan bir vakada, hastalığın remisyonda (iyileşme döneminde) olması nedeniyle akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasını reddettiği görülmektedir. Bu karar, hastalığın aktif ve iyileşme imkânı bulunmaması gerektiğini vurgulaması açısından önemlidir.
Hangi Rahatsızlıkların Akıl Hastalığı Kapsamında Değerlendirilmeyeceği
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi kapsamında her türlü psikiyatrik rahatsızlık veya fiziksel hastalık, akıl hastalığı olarak değerlendirilmemektedir. Aşağıdaki rahatsızlıklar genellikle akıl hastalığı olarak kabul edilmez:
- Nevrotik Bozukluklar: Anksiyete bozuklukları, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk gibi nevrotik rahatsızlıklar, kişinin gerçeklik algısını bozmadığı için genellikle akıl hastalığı sayılmaz.
- Hafif ve Orta Dereceli Depresyon: Tedaviye iyi yanıt veren, kişinin günlük yaşamını kısmen sürdürebildiği depresif bozukluklar.
- Kişilik Bozuklukları: Borderline, narsistik, antisosyal kişilik bozuklukları gibi durumlar, ayırt etme gücünü ortadan kaldırmadıkları sürece akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmez.
- Bağımlılıklar: Alkol veya madde bağımlılığı tek başına akıl hastalığı sayılmamakla birlikte, ağır beyin hasarına yol açması halinde değerlendirme değişebilir.
- Epilepsi (Sara) Hastalığı: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2004 tarihli kararında belirtildiği üzere, epilepsi hastalığı akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmemektedir. Kararda, “Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkân bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.” ifadesi yer almaktadır.
- Fiziksel Hastalıklar: AIDS, kanser, frengi gibi bulaşıcı veya ağır fiziksel hastalıklar, ne kadar ağır seyretseler bile, tek başlarına akıl hastalığı olarak değerlendirilmezler.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2013 tarihli bir kararında, davalı tarafın “bipolar affektif bozukluk” tanısı almış olmasına rağmen, hastalığın “remisyonda olduğu (iyileşme döneminde)” ve bu nedenle vesayet altına alınmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Bu karar, her psikiyatrik hastalığın doğrudan akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmeyeceğini göstermektedir.
Akıl Hastalığı ve Ayırt Etme Gücüne Etkisi
Türk Medeni Kanunu’nun 13. maddesine göre, “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” Buna göre akıl hastalığı, kişinin ayırt etme gücünü ortadan kaldırabilecek nedenlerden biridir.
Akıl hastalığının ayırt etme gücüne etkisi şu şekilde değerlendirilebilir:
- Tam Ehliyetsizlik: Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücü sürekli olarak ortadan kalkan kişiler, tam ehliyetsiz kabul edilir. Bu kişiler adına yasal temsilcileri (vasileri) hukuki işlem yapar.
- Kısmi Ehliyetsizlik: Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücü zaman zaman ortadan kalkan kişiler, sınırlı ehliyetsiz olarak kabul edilebilir. Bu kişiler, ayırt etme gücüne sahip oldukları dönemlerde kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanabilirler.
- Boşanma Davalarındaki Etkileri: Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücü olmayan kişiler, kendi adlarına boşanma davası açamazlar. Ancak belirli durumlarda yasal temsilci aracılığıyla bu dava açılabilir.
- Kusurun Değerlendirilmesi: Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücü bulunmayan kişiler, kusurlu kabul edilemezler. Bu nedenle Yargıtay kararlarında, akıl hastası eşe karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılamayacağı, zira bu kişinin davranışlarının iradi olmadığı vurgulanmaktadır.
- Tazminat Talepleri: Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davalarında, akıl hastası olan eş için kusur tespiti yapılamayacağı için bu eşten maddi veya manevi tazminat talep edilemez. Ancak akıl hastası olan eş, diğer eşin kusurlu olması halinde tazminat talep edebilir.
Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi Koşulu
Çekilmezlik Kriterinin Belirlenmesi
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi, akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için sadece akıl hastalığının varlığını yeterli görmemekte, bu hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmiş olmasını da şart koşmaktadır. Çekilmezlik kriteri, her somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi gereken subjektif bir olgudur.
Çekilmezlik kriteri belirlenirken dikkate alınması gereken başlıca faktörler şunlardır:
- Hastalığın ağırlık derecesi: Akıl hastalığının eşin davranışlarını, günlük yaşamını ve evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyetini ne ölçüde etkilediği önemlidir.
- Şiddet ve tehlike riski: Akıl hastası eşin, diğer eşin veya çocukların yaşamını, vücut bütünlüğünü veya sağlığını tehlikeye sokacak davranışlar sergilemesi durumunda ortak hayatın çekilmezliği daha kolay kabul edilir.
- Sürekli korku ve endişe hali: Hasta eşin davranışları nedeniyle diğer eşin sürekli bir korku veya endişe içinde yaşamak zorunda kalması çekilmezlik kriterinin varlığına işaret eder.
- Evlilik birliğinden doğan görevlerin yerine getirilememesi: Akıl hastası eşin, evlilik birliğine maddi veya manevi katkı sağlayamaması, evin geçimine katılamaması veya diğer temel evlilik sorumluluklarını yerine getirememesi ortak hayatı çekilmez hale getirebilir.
- Hastanın tedavi sürecinin evlilik birliğine etkisi: Akıl hastası eşin sürekli bakım ve gözetim gerektirmesi, tedavi sürecinin diğer eşe aşırı yük getirmesi de çekilmezlik kriterinin değerlendirilmesinde dikkate alınır.
- Evlilik birliğinin temel amaçlarının gerçekleşememesi: Akıl hastalığı nedeniyle eşler arasında duygusal ve cinsel yakınlığın kurulamaması, müşterek çocuk sahibi olma imkânının ortadan kalkması gibi faktörler de değerlendirmeye alınır.
Ortak Hayatın Çekilmezliğinin İspatı
Ortak hayatın çekilmez hale geldiğini ispat yükü, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açan eşe aittir. Bu ispat yükü, özellikle akıl hastalığının çekilmezlik yaratacak düzeyde olduğunun kanıtlanmasını gerektirir. İspat için kullanılabilecek başlıca deliller şunlardır:
- Tanık ifadeleri: Aile çevresi, komşular, akrabalar veya arkadaşlar gibi, eşlerin ortak yaşamına tanıklık eden kişilerin beyanları çekilmezliği kanıtlamada önemli rol oynar.
- Tıbbi belgeler ve raporlar: Akıl hastası eşin hastalık seyri, tedavi süreci ve hastalığın davranışlarına etkisi hakkında bilgi veren tıbbi belgeler, çekilmezlik kriterinin ispatında kullanılabilir.
- Adli kayıtlar: Akıl hastası eşin şiddet, tehdit veya diğer adli olaylara karışmış olması durumunda, bu olaylara ilişkin polis raporları, adli sicil kayıtları veya mahkeme kararları delil olarak sunulabilir.
- Psikolojik değerlendirme raporları: Diğer eşin veya aile bireylerinin maruz kaldığı psikolojik etkileri ortaya koyan uzman raporları da çekilmezliği ispatlamada kullanılabilir.
- Görsel ve işitsel kayıtlar: Hastalığın evlilik birliğine etkilerini gösteren fotoğraf, video veya ses kayıtları (hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmak kaydıyla) delil olarak değerlendirilebilir.
Mahkeme, sunulan delilleri bir bütün olarak değerlendirerek, akıl hastalığının normal bir evlilik birliğinin sürdürülmesini imkânsız hale getirip getirmediğine karar verecektir. Bu değerlendirmede hâkimin takdir yetkisi önemli rol oynar.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay’ın akıl hastalığı nedeniyle boşanmada çekilmezlik kriterini değerlendirdiği önemli kararları şunlardır:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2016 tarihli, 2016/3039 E., 2016/6752 K. sayılı kararı:
“Dava, akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca, eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. Davalının akıl hastalığının diğer eş için çekilmez hale geldiğinin ayrıca kanıtlanması gerekir. Davacı vekilinin bu konuda tanık veya başka bir delil göstermemiş olması karşısında, çekilmezlik hali kanıtlanamamıştır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 10.03.2003 tarihli, 2003/2052 E., 2003/3199 K. sayılı kararı:
“Bu sebeple vesayet dosyasının celbi ile Adli Tıp Kurumundan davalının hastalığının, ortak hayatın diğer eş yönünden çekilmez hale getirip getirmeyeceği, hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı hususlarında mütalaa alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2010 tarihli, 2009/5912 E., 2010/8623 K. sayılı kararı:
“Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca, eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. Toplanan delillerle, davalının akıl hastalığının davacı eş için müşterek hayatı çekilmez hale getirdiği kanıtlanmamıştır. Davacının davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 31.03.2008 tarihli, 2007/6730 E., 2008/4453 K. sayılı kararı:
“Mahkemece yapılacak iş, davalıda bulunan akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirecek nitelikte olup olmadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığını resmi sağlık kurulu raporuyla tespit etmek, delilleri hep birlikte değerlendirip sonucu uyarınca karar vermekten ibarettir.”
Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere, salt akıl hastalığının varlığı ve iyileşme olanağının bulunmaması, boşanma için yeterli görülmemekte; hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirdiğinin somut olarak ispat edilmesi gerekmektedir.
Akıl Hastalığının İyileşme İmkanının Olmaması Şartı
Hastalığın İyileşmezliğinin Tespiti
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca, akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının iyileşme imkânının bulunmadığının tespit edilmesi şarttır. İyileşme imkânının bulunmadığının tespiti, tıbbi bir değerlendirmeyi gerektirmektedir ve bu değerlendirme resmi sağlık kurulu raporuyla belgelenmelidir.
Hastalığın iyileşmezliğinin tespitinde dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
- Kronik ve tedavi edilemez nitelik: Akıl hastalığının tıbben tedavi edilebilir olmaması veya hastalığın kalıcı sekel bırakarak ilerleme göstermesi, iyileşme imkânının bulunmadığına işaret eder.
- Tedaviye yanıt vermeme: Akıl hastalığının uzun süreli ve yoğun tedavilere rağmen iyileşme göstermemesi veya tekrarlayan alevlenmelerin görülmesi de iyileşmezlik kriteri olarak değerlendirilir.
- Uzman görüşleri: Psikiyatri uzmanlarının hastalığın seyri, tedavi seçenekleri ve iyileşme ihtimali hakkındaki değerlendirmeleri büyük önem taşır.
- Bilimsel veriler: İlgili akıl hastalığının tıbbi literatürdeki iyileşme istatistikleri ve bilimsel araştırma sonuçları da dikkate alınmalıdır.
- Geçici iyileşmelerin değerlendirilmesi: Bazı akıl hastalıklarında geçici iyileşme dönemleri (remisyon) görülebilir. Ancak hastalığın tekrarlayan nitelikte olması durumunda, geçici iyileşmeler hastalığın iyileşebilir olduğu anlamına gelmez.
Resmi Sağlık Kurulu Raporlarının Önemi ve Niteliği
Akıl hastalığının iyileşme imkânının bulunmadığının tespiti, kanun gereği resmi sağlık kurulu raporu ile yapılmalıdır. Bu rapor, boşanma davasının kabul edilebilmesi için zorunlu bir delil niteliğindedir.
Resmi sağlık kurulu raporları hakkında bilinmesi gereken önemli hususlar şunlardır:
- Resmi sağlık kurumundan alınma zorunluluğu: Raporun mutlaka devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri veya Adli Tıp Kurumu gibi resmi sağlık kurumlarından alınması gerekir. Özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlar veya tek hekim tarafından düzenlenen raporlar yeterli kabul edilmez.
- Sağlık kurulu tarafından düzenlenme gerekliliği: Rapor, tek bir hekim tarafından değil, ilgili uzmanlık alanlarından hekimlerin oluşturduğu sağlık kurulu tarafından düzenlenmelidir. Raporda, kurulda bulunan hekimlerin imzalarının bulunması zorunludur.
- Raporun güncelliği: Raporun, dava sırasında veya davadan kısa bir süre önce alınmış olması önemlidir. Eski tarihli raporlar, hastalığın mevcut durumunu yansıtmayabilir ve mahkeme tarafından yeterli görülmeyebilir.
- Raporun kapsamı: Raporda, davalı eşte bulunan akıl hastalığının tanısı, seyri, tedavi imkânları ve prognozunun (geleceğe yönelik tıbbi tahmin) açıkça belirtilmesi gerekir. Ayrıca, hastalığın iyileşme imkânının bulunup bulunmadığı konusunda net bir kanaatin belirtilmesi şarttır.
- Çelişkili raporlar durumu: Dava sürecinde farklı sağlık kurumlarından alınan raporlar arasında çelişki bulunması halinde, mahkeme Adli Tıp Kurumu’ndan görüş isteyebilir veya davalı eşin yeniden muayene edilmesini talep edebilir.
Mahkeme, resmi sağlık kurulu raporunu değerlendirirken, raporun tüm bu nitelikleri taşıyıp taşımadığını kontrol eder ve gerektiğinde ek rapor isteyebilir. Yetersiz veya eksik raporlara dayanarak verilen boşanma kararları, üst mahkeme tarafından bozulabilir.
İlgili Yargıtay Kararları
Akıl hastalığının iyileşme imkânının bulunmaması konusunda Yargıtay’ın önemli kararları şunlardır:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2018 tarihli, 2018/6873 E., 2018/15347 K. sayılı kararı:
“Dosya içerisinde bulunan, 24.11.2017 tarihli Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesinin raporunda davalı kadının tespit edilen kronisite kazanmış akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş yönünden çekilmez hale getireceği ve bu haliyle iyileşmesinin tıbben beklenmediği belirtilmiştir. Diğer yandan Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 08.03.2018 tarihli sonuç raporunda davalı kadının akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirecek mahiyette olup, düzenli takip ve tedavi ile iyileşme beklenebileceği tıbbi kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı kadının hastalığının iyileşmesinin mümkün olup olmadığı konusunda raporlar arasında çelişki vardır… raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulunun görüşü alınmak suretiyle giderilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 22.10.2014 tarihli, 2014/10031 E., 2014/20515 K. sayılı kararı:
“Yapılan yargılama ve toplanan delillerle; akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi gerekir (TMK m.165). Dosya içerisinde bulunan ve hükme dayanak yapılan Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi 30400 no.lu 02.05.2013 tarihli sağlık kurulu raporunda ‘F.’nin hastalığı süreklidir. İyileşme ve alevlenme dönemleri ile seyreder. Hastalığın alevlenme dönemlerinde evlilik birlikteliğini çekilmez kılabilir, ancak, düzenli tedavi ve sosyal destekle nüks dönemleri önlenebilir’ demektedir… Bu rapor üzerine, Suluova Sulh Hukuk Mahkemesi 28.02.2014 günlü ek kararı ile, ‘F. ile ilgili aynı mahkemece verilen 15.03.2013 gün ve 14-110 sayılı vasi kararının İPTALİNE’ karar verilmiştir. Vesayet kararının kaldırılmasına esas olan 11.02.2014 tarihli rapor uyarınca, F.’nin hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı söylenemez.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarihli, 2018/3075 E., 2018/7120 K. sayılı kararı:
“Akıl hastalığı sebebiyle (TMK m.165) boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır (TMK m.165). Mahkemece akıl hastalığı hukuki sebebi ile boşanmaya (TMK m.165) karar verilmiş ise de; …Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulundan alınan 23.10.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda, davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda alınan rapor, TMK m.165 kapsamı karşısında yetersiz olup hüküm vermeye elverişli değildir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2013 tarihli, 2013/1182 E., 2013/3481 K. sayılı kararı:
“TMK m.165’de ‘Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eşin boşanma davası açabileceği’ düzenlenmiştir. Somut olayda, bozma kararı sonrası vesayet konusunda ihbarda bulunan mahkemelerce alınan ve yukarıda özetlenen tüm sağlık kurulu raporları dikkate alındığında davalının hastalığının ‘remisyonda’ olduğu, iyilik halinin devam ettiği dolayısıyla ‘hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı’ yönündeki TMK m.165’deki yasal şartın gerçekleşmediği; bu nedenle akıl hastalığı hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddinin gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay kararlarında görüldüğü üzere, akıl hastalığının iyileşme imkânının bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla kesin olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Hastalığın tedavi edilebilir olduğu veya remisyon (iyileşme) döneminde olduğu durumlarda, TMK m.165’e dayalı boşanma talepleri reddedilmektedir. Ayrıca, raporlar arasında çelişki bulunması halinde, bu çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan ek rapor alınması zorunludur.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davasının Usul Hukuku Açısından İncelenmesi
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesine göre, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabında yer alan aile hukukundan doğan dava ve işlere bakmakla aile mahkemeleri görevlendirilmiştir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakması için yetkilendirilen Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Yetkili mahkeme konusunda ise Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesi özel bir düzenleme getirmiştir. Bu maddeye göre boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme:
- Eşlerden birinin yerleşim yeri veya
- Davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olmayıp, yetki itirazının davalı tarafından cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde yetki itirazı dinlenmeyecektir.
Dava Açma Süresi
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılması için kanunda herhangi bir süre sınırlaması öngörülmemiştir. Diğer bazı boşanma sebeplerine ilişkin kanunlarda tanınan hak düşürücü süreler (örneğin zina nedeniyle boşanmada 6 ay ve 5 yıllık süreler), akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında söz konusu değildir.
Dolayısıyla, eşlerden birinde akıl hastalığı mevcut olduğu ve ortak hayat diğer eş için çekilmez hale geldiği sürece, boşanma davası herhangi bir süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir. Bu durum, TMK m.165’te düzenlenen akıl hastalığının nispi bir boşanma sebebi olması ve mahkemenin somut olaya göre değerlendirme yapabilmesi ilkesiyle de uyumludur.
Ancak bu noktada unutulmamalıdır ki, boşanma davasını açabilmek için davanın açıldığı anda akıl hastalığının hala devam ediyor olması şarttır. Akıl hastalığının ortadan kalktığı ya da iyileştiği durumlarda, artık bu boşanma sebebine dayanılamaz.
Davacı ve Davalı Tarafların Belirlenmesi
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında davacı, akıl hastası olmayan eştir. Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi açıkça “…bu eş boşanma davası açabilir” ifadesini kullanarak, dava açma hakkını akıl hastası olmayan eşe tanımıştır.
Davalı ise akıl hastası olan eştir. Bu kapsamda, dava doğrudan akıl hastası eşe karşı açılır. Ancak davalının akıl hastası olması ve bu nedenle fiil ehliyetinin bulunmaması durumunda, davalıyı davada kimin temsil edeceği hususu önem kazanmaktadır.
Boşanma davası kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır ve kural olarak bizzat hak sahibi tarafından kullanılması gerekir. Akıl hastası eş, kural olarak boşanma davası açamaz; ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, akıl hastası eşin yasal temsilcisi olan vasi, istisnai hallerde ve mahkemeden izin almak kaydıyla akıl hastası eş adına boşanma davası açabilir.
Akıl Hastası Eşin Dava Ehliyeti
Akıl hastalığı, kişilerin fiil ehliyetine doğrudan etki eden bir durumdur. Akıl hastası kişi, tam ehliyetsiz veya sınırlı ehliyetsiz konumuna gelebilir. Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücü sürekli olarak kaybedilmişse, kişi tam ehliyetsiz kabul edilir ve kendisi adına tüm hukuki işlemleri yasal temsilcisi (vasi) yapar.
Akıl hastalığı nedeniyle açılan boşanma davasında, davalı konumundaki akıl hastası eşin dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkeme tarafından re’sen araştırılır. Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığıyla davada usul işlemleri yapabilme ve davayı takip edebilme ehliyetidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip olan herkes dava ehliyetine de sahiptir.
Akıl hastası eşin davada kendisini savunabilecek durumda olup olmadığı, resmi sağlık kuruluşundan alınacak raporla belirlenir. Eğer akıl hastası eş, davada kendisini savunamayacak durumda ise, kendisine vasi atanması gerekir ve dava vasiye karşı yürütülür veya vasi tarafından takip edilir.
Vesayet Altına Alınma Süreci ve Davadaki Etkisi
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında, davalı konumundaki akıl hastası eşin vesayet altına alınması gerekebilir. Vesayet altına alma süreci, Türk Medeni Kanunu’nun 405 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Mahkeme, davalının akıl hastası olduğunu tespit ederse veya bu yönde ciddi emareler görürse, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’ne bildirimde bulunur ve vesayet altına alınma sürecinin başlatılmasını sağlar. Bu süreç, bir ön sorun (bekletici mesele) olarak kabul edilir ve boşanma davasının görülmesi, vesayet kararının kesinleşmesine kadar bekletilir.
Vesayet makamı, kişinin akıl hastalığının derecesini, kendi işlerini görebilme kabiliyetini ve korunmasının gerekliliğini değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda, akıl hastası kişiye bir vasi atanır. Atanan vasi, akıl hastası eşin yasal temsilcisi sıfatıyla davada onu temsil eder.
Boşanma davasının devamı sırasında, vesayet makamından izin alınmaksızın vasi, akıl hastası eşi davada temsil edemez. Türk Medeni Kanunu’nun 462. maddesinin 8. bendine göre, vesayet altındaki kişi adına dava açmak veya açılan davada onu savunmak için vesayet makamının izninin alınması gerekir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davalarında Özellikli Durumlar
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, standart boşanma davalarından farklı olarak birtakım özellikli durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu özellikli durumlar, hem maddi hukuk hem de usul hukuku açısından önem arz etmektedir.
Akıl Hastası Eşe Karşı Anlaşmalı Boşanma Davası Açılabilir Mi?
Anlaşmalı boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesinde düzenlenen ve eşlerin karşılıklı anlaşması ile gerçekleşen bir boşanma türüdür. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için:
- Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması
- Eşlerin birlikte başvuruda bulunması veya bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi
- Hâkimin, eşlerin iradi olarak anlaştıklarına kanaat getirmesi
- Boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında anlaşmaya varılmış olması gerekmektedir.
Akıl hastası bir eşin, hastalığının niteliği gereği sağlıklı bir irade beyanında bulunması mümkün değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, akıl hastası eşin anlaşmalı boşanma davası açması veya diğer eşin açtığı anlaşmalı boşanma davasını kabul etmesi hukuken geçerli değildir.
Vesayet altına alınmış akıl hastası eşin yasal temsilcisi (vasi) tarafından anlaşmalı boşanma protokolü imzalanması da kabul edilmemektedir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 31.10.2007 tarihli kararında: “Hâkim huzurunda vasinin iradesini boşanma doğrultusunda açıklamış olması, boşanma isteğinin şahsa bağlı haklardan olması sebebiyle sonuç doğurmaz” denilmiştir.
Bu durumda, akıl hastası eşe karşı yalnızca TMK 165. madde kapsamında akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilir.
Akıl Hastası Eşe Karşı Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davası Açılabilir Mi?
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166/1-2), uygulamada en sık başvurulan boşanma sebebidir. Ancak bu boşanma sebebine dayanılabilmesi için eşlerin kusurunun bulunması gerekmektedir.
Akıl hastası olan eşin davranışları iradi olmadığından, kendisine kusur yüklenmesi hukuken mümkün değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, akıl hastası eşe karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılan boşanma davaları reddedilmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 26.04.2016 tarihli kararında: “Davalının hareketleri iradi olmadığından TMK m.166/1’e dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Bu nedenle, akıl hastası eşe karşı boşanma davası açılması gerektiğinde, doğrudan TMK m.165 kapsamında akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılması en doğru yoldur.
Davanın Islahı ve Boşanma Sebebinin Değiştirilmesi
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 vd. maddelerinde düzenlenen ıslah kurumu, dava açıldıktan sonra davacının talebini değiştirmesini mümkün kılan bir usul hukuku müessesesidir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166) sebebiyle açılan bir boşanma davasında, yargılama sırasında davalı eşin akıl hastası olduğunun anlaşılması durumunda, davacı eş ıslah yoluna başvurarak davasının hukuki sebebini değiştirebilir ve akıl hastalığı sebebine (TMK m.165) dayalı boşanma talebinde bulunabilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarihli kararında: “Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma davasını ıslah ederek akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilmesini istemiştir” denilerek ıslah yoluyla boşanma sebebinin değiştirilebileceği kabul edilmiştir.
Ancak ıslah yoluna başvurularak davanın sebebi değiştirildiğinde, akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasının tüm şartlarının (hastalığın iyileşme imkânının olmaması, ortak hayatın çekilmez hale gelmesi vb.) gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar oluşmadan, sadece dava sebebinin değiştirilmesi boşanma kararı verilmesi için yeterli olmayacaktır.
Akıl Hastası Eşin Kusur Durumu ve Tazminat Talepleri
Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri, boşanmada kusur şartına bağlıdır. Maddede:
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.”
“Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
denilmektedir.
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davalarında, akıl hastası eşin davranışları iradi olmadığından, kendisine kusur yüklenemez. Bu nedenle, akıl hastası eşten maddi veya manevi tazminat talep edilemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2018 tarihli kararında: “Akıl hastası olan davalı kadının davranışları iradi olmadığına göre, kusurundan söz edilemez. Davacı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurludur. Bu duruma göre davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Öte yandan, akıl hastası eş, diğer eşin kusurlu davranışları nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Örneğin, akıl hastası eşin tedavisini yaptırmayan, onu yalnız bırakan veya kötü muamelede bulunan diğer eş aleyhine tazminata hükmedilebilir.
Velayet ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Hususları
Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, boşanma halinde çocuğun velayeti düzenlenirken, çocuğun menfaati göz önünde tutulmalıdır. Velayet düzenlemesinde, eşlerin anlaşması dikkate alınabilir ancak hâkim, çocuğun menfaatini gözeterek velayet hakkında karar verme yetkisine sahiptir.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, akıl hastası eşe velayet verilip verilemeyeceği önemli bir sorundur. Yargıtay uygulamasında, akıl hastası eşe velayet verilmesi genellikle uygun görülmemektedir. Çünkü akıl hastalığı, çocuğun bakımını, eğitimini ve kişisel gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Velayet verilmeyen akıl hastası eşin, çocukla kişisel ilişki kurması konusunda da özel bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Akıl hastalığının niteliği ve derecesi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları dikkate alınarak, çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde kişisel ilişki düzenlenir.
Bazı durumlarda, akıl hastası eşin çocukla kişisel ilişkisi refakatçi eşliğinde gerçekleştirilebilir veya hastanın tedavi gördüğü kurum içinde gözetim altında görüşmeler düzenlenebilir. Ayrıca, hastalığın ilerleme durumuna göre kişisel ilişki koşulları yeniden değerlendirilebilir.
Yargıtay’ın birtakım kararlarında, akıl hastası eşin çocukla kişisel ilişkisinin, hastalığın seyrine ve çocuğun yararına göre düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Sonuç olarak, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, velayet ve kişisel ilişki hususları çocuğun üstün yararı gözetilerek ve hastalığın özellikleri dikkate alınarak özenle düzenlenmelidir. Bu düzenleme yapılırken, gerektiğinde uzman raporlarından yararlanılmalı, çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığı güvence altına alınmalıdır.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Hukuki Sonuçları
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesinde özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu tür boşanmalarda, diğer boşanma sebeplerine göre farklı hukuki sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu sonuçlar, özellikle maddi ve manevi tazminat talepleri, nafaka yükümlülükleri, velayet düzenlemeleri, mal rejiminin tasfiyesi ve mirasçılık sıfatının sona ermesi bakımından özellik arz etmektedir.
Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında tazminat konusu diğer boşanma nedenlerinden farklı değerlendirilir.
- Kusur değerlendirmesi yapılamaz: Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında, akıl hastası olan eşe kusur atfedilemez. Çünkü akıl hastası olan kişinin davranışları iradi değildir ve bu nedenle hukuken kusurlu sayılamaz.
- Maddi tazminat talep edilemez: TMK m.174/1’e göre maddi tazminat talebinde bulunabilmek için karşı tarafın kusurlu olması gerekir. Akıl hastası eşin kusuru olmadığından, sağlıklı eş tarafından maddi tazminat talep edilemez.
- Manevi tazminat talep edilemez: Benzer şekilde, TMK m.174/2 uyarınca manevi tazminat talebinde de karşı tarafın kusurlu olması şartı aranır. Akıl hastası eşin kusuru söz konusu olamayacağından, manevi tazminat talebi de kabul edilmez.
- Akıl hastası eş tazminat talep edebilir: Öte yandan, akıl hastası olan eş, sağlıklı eşin kusurlu davranışları varsa (örneğin ilgilenmeyi reddetme, bakımını sağlamama, tedavisini engelleme gibi) şartları varsa tazminat talep edebilir. Yargıtay kararlarına göre, akıl hastası eş lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilebilir.
Nafaka Talepleri
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma durumunda nafaka talepleri özellik arz eder.
- Yoksulluk nafakası: TMK m.175/2 hükmüne göre yoksulluk nafakasında “nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. Dolayısıyla akıl hastası eş aleyhine de yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Aynı şekilde, akıl hastası eş de diğer eşten koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir.
- İştirak nafakası: Çocukların bakım ve eğitim giderleri için ödenen iştirak nafakasında da kusur şartı aranmaz. Akıl hastası eş, velayeti kendisine verilmeyen çocukları için iştirak nafakası ödemekle yükümlü olabilir.
- Nafakada akıl hastasının mali gücü dikkate alınır: Akıl hastası olan eşin mal varlığı ve geliri dikkate alınarak nafaka miktarı belirlenir. Tedavi masrafları ve bakım ihtiyaçları nafaka miktarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Velayet Düzenlemesi
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında velayet konusu hassasiyet gerektiren bir durumdur.
- Çocuğun üstün yararı ilkesi: TMK m.182 uyarınca, hâkim velayeti düzenlerken çocuğun üstün yararını gözetir. Akıl hastalığı nedeniyle açılan boşanma davalarında, çocuğun velayeti genellikle akıl sağlığı yerinde olan ebeveyne verilir.
- Akıl hastası ebeveyne velayet verilememesi: Akıl hastalığı, ebeveynin çocuğun bakım ve gözetimini sağlama kapasitesini önemli ölçüde etkiliyorsa, velayet akıl hastası ebeveyne verilmez. Hatta bu durum, TMK m.348 kapsamında velayetin kaldırılması sebebi olarak değerlendirilir.
- Kişisel ilişki kurma hakkı: Velayet kendisine verilmeyen akıl hastası ebeveynin, çocukla kişisel ilişki kurma hakkı mahkeme tarafından düzenlenir. Hastalığın niteliğine göre, bu ilişki sınırlandırılabilir veya denetimli görüşme şeklinde düzenlenebilir, gerektiğinde tamamen kaldırılabilir.
Mal Rejiminin Tasfiyesi
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma durumunda mal rejiminin tasfiyesi konusunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
- Genel hükümlerin uygulanması: Mal rejiminin tasfiyesinde, akıl hastalığına dayalı boşanmalarda da diğer boşanma nedenlerinde olduğu gibi, eşlerin tabi olduğu mal rejimi hükümleri uygulanır (TMK m.179).
- Edinilmiş mallara katılma rejimi: Eşler arasında başka bir mal rejimi kararlaştırılmamışsa, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ve boşanma halinde bu rejim hükümlerine göre tasfiye yapılır.
- Akıl hastasının menfaatlerinin korunması: Tasfiye sırasında akıl hastası eşin kanuni temsilcisi tarafından temsil edilmesi zorunludur. Hâkim, tasfiye işlemlerinde akıl hastasının menfaatlerinin korunması için gerekli tedbirleri alır.
Mirasçılık Sıfatının Sona Ermesi
Boşanma kararı ile birlikte eşlerin birbirlerine karşı mirasçılık sıfatı da sona erer.
- Yasal mirasçılık sıfatının kaybı: TMK m.181/1 uyarınca, boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
- Boşanma davası devam ederken ölüm: TMK m.181/2’ye göre, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü halinde, mirasçılardan birinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması koşuluyla da mirasçılık sıfatının sona ermesi düzenlenmiştir. Ancak akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasında kusur aranmadığından, bu hüküm akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında uygulanmaz.
- Ölüme bağlı tasarrufların durumu: Akıl hastası eşin sağlıklı eş lehine yaptığı ölüme bağlı tasarruflar, boşanma kararıyla birlikte kendiliğinden hükümsüz hale gelir; ancak tasarrufta aksi belirtilmişse geçerliliğini korur.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın hukuki sonuçları, genel boşanma sonuçlarına göre bazı farklılıklar içermektedir. Özellikle kusur değerlendirmesi yapılamaması nedeniyle tazminat talepleri ve mirasçılık konularında özel durumlar ortaya çıkmakta, velayet düzenlemesinde ise çocuğun üstün yararı ilkesi daha belirgin bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, tarafların hukuki durumunun dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve hakkaniyete uygun kararlar verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yargıtay İçtihatlarında Akıl Hastalığına Bakış
Yargıtay içtihatlarına göre, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, hastalığın iyileşmesinin mümkün olmaması temel koşullardan biridir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 22.10.2014 tarihli kararında, davalının hastalığının “iyileşme ve alevlenme dönemleri ile seyreden” bir hastalık olduğu ve “düzenli tedavi ve sosyal destekle nüks dönemlerinin önlenebileceği” raporlanan bir durumda, akıl hastalığına dayalı boşanma kararının verilemeyeceği belirtilmiştir.
Yargıtay’ın emsal kararlarında, akıl hastalığının niteliği ve derecesi dikkatle değerlendirilmektedir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2004 tarihli kararında, “temporal tipte epilepsi (sara)” hastalığının başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca bu hastalığın “evliliği yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu” raporla belirlendiği durumlarda boşanma kararı verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Yargıtay içtihatlarında, akıl hastası eşin kusur durumu da önemli bir inceleme konusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.02.2008 tarihli kararında, “akıl hastası olan eşin hareketlerinin iradi olmadığı ve bu nedenle kendisine kusur yüklenemeyeceği” belirtilmiştir. Bu yaklaşım, akıl hastası eşe karşı maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesine neden olmaktadır.
İçtihatların Zaman İçindeki Değişimi
Yargıtay’ın akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarına yaklaşımı zaman içinde bazı değişiklikler göstermiştir. Eskiden akıl hastalığının belirli bir süre devam etmesi şartı aranırken, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu ile bu şart kaldırılmıştır. Eski Medeni Kanun’un 133. maddesinde akıl hastalığının “üç seneden beri devam eden” bir hastalık olması aranırken, yeni düzenlemede böyle bir süre şartı bulunmamaktadır.
İçtihatlardaki bir diğer önemli değişim, sağlık raporlarının niteliği konusundadır. Eski uygulamada bilirkişi raporu yeterli görülürken, günümüzde “resmi sağlık kurulu raporu” zorunluluğu bulunmaktadır. Bu değişiklik, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 05.11.2018 tarihli kararında da vurgulandığı üzere, daha güvenilir ve kapsamlı tıbbi değerlendirmelerin yapılmasını sağlamaktadır.
Ayrıca, zaman içinde Yargıtay’ın farklı akıl hastalığı türlerine yaklaşımında da değişiklikler olmuştur. Örneğin, “bipolar affektif bozukluk” ve “şizoafektif bozukluk” gibi hastalıkların tedavi edilebilirliği ve remisyon dönemleri daha dikkatli değerlendirilmeye başlanmıştır.
Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davası Dilekçesi Örneği
Dava Dilekçesinde Bulunması Gereken Unsurlar
Akıl hastalığına dayalı boşanma davası açılırken dilekçede bazı temel unsurların bulunması gerekir. Bu unsurlar şunlardır:
- Yetkili ve görevli mahkeme bilgisi: Dava dilekçesinde öncelikle yetkili ve görevli mahkemenin doğru şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemesinde “Aile Mahkemesi Sıfatıyla” ibaresi eklenerek dava açılmalıdır.
- Tarafların kimlik ve adres bilgileri: Dilekçede davacı ve davalı eşlerin T.C. kimlik numaraları, tam adresleri ve varsa diğer iletişim bilgileri eksiksiz olarak yazılmalıdır. Eğer davalı akıl hastası eşin kendisine vasi atanmış ise, vasinin de kimlik ve adres bilgileri dilekçede belirtilmelidir.
- Evlilik bilgileri: Tarafların evlilik tarihi, evlenme şekli ve evliliğin gerçekleştiği yer bilgileri dilekçede belirtilmelidir.
- Çocuk bilgileri: Evlilikten doğan çocukların adları, doğum tarihleri, eğitim durumları gibi bilgiler dilekçede yer almalıdır.
- Akıl hastalığına ilişkin detaylı bilgiler: Davalı eşin akıl hastalığına ne zaman yakalandığı, hastalığın tanısı, tedavi süreci, hastanede yatış bilgileri, aldığı tedaviler ve mevcut durumu hakkında detaylı bilgiler sunulmalıdır. Özellikle hastalığın iyileşme imkanının bulunmadığına dair sağlık raporları varsa bunlara atıf yapılmalıdır.
- Ortak hayatın çekilmezliği: Akıl hastalığının ortak hayatı nasıl çekilmez hale getirdiği somut örneklerle açıklanmalıdır. Bu bölümde hastalığın evlilik birliğine etkileri detaylı olarak anlatılmalıdır. Örneğin, davalının sinir krizleri, ağlama nöbetleri, saldırgan davranışları, kendisine veya başkalarına zarar verme girişimleri, çocuklara karşı tutumu gibi detaylar somut örneklerle açıklanmalıdır.
- Deliller: Akıl hastalığını ve ortak hayatın çekilmez hale geldiğini ispata yarayacak deliller açıkça belirtilmelidir:
- Resmi sağlık kurulu raporları
- Hastane giriş-çıkış kayıtları
- Tedavi belgeleri ve reçeteler
- Varsa davalı hakkında vasi tayini kararı
- Tanık beyanları
- Kolluk kuvvetlerine yapılmış şikâyet tutanakları
- Hukuki sebepler: Davaya dayanak teşkil eden yasal mevzuat, özellikle TMK madde 165 ve diğer ilgili hükümler belirtilmelidir.
- Talep sonucu: Boşanma talebi açıkça belirtilmeli, ayrıca velayet, nafaka gibi yan talepler varsa bunlar net ve somut olarak sıralanmalıdır. Özellikle nafaka taleplerinde somut miktarlar yazılmalıdır. Akıl hastalığı nedeniyle boşanmada, davalı eşten tazminat talep edilemeyeceği unutulmamalıdır çünkü akıl hastası kişinin davranışları kusurlu sayılamaz.
- İmza: Dilekçede davacının veya vekilinin imzası bulunmalıdır.
Örnek Dilekçe Şablonu
…………… AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE
(Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde: …………… ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
DAVACI : [Adı Soyadı], [TC Kimlik No]
[Adres], [Telefon]
VEKİLİ : [Avukat Adı Soyadı], [Baro Sicil No]
[Adres], [Telefon], [UETS Adresi]
(Avukat tutulmuşsa bu kısım doldurulacaktır)
DAVALI : [Adı Soyadı], [TC Kimlik No]
[Adres], [Telefon]
DAVALI VASİSİ: [Adı Soyadı], [TC Kimlik No]
[Adres], [Telefon]
(Davalıya vasi atanmışsa bu kısım doldurulacaktır)
KONU : Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, velayet ve nafaka taleplidir.
AÇIKLAMALAR:
1. EVLİLİK VE ÇOCUK BİLGİLERİ:
Davalı ile ../../…. tarihinde …………. Evlendirme Dairesinde resmi nikah ile evlendik. Evliliğimizden ../../…. doğumlu [Çocuk Adı Soyadı] adında bir çocuğumuz bulunmaktadır. Evlilik cüzdanımız ve nüfus kayıt örneğimiz ekte sunulmuştur. Halen …………… adresinde bulunan müşterek konutumuzda yaşamaktayız / Davalının rahatsızlığı nedeniyle ../../…. tarihinden bu yana ayrı yaşamaktayız.
2. AKIL HASTALIĞI DURUMU:
Davalı eşim, evliliğimizin …… yılında (../../….) tarihinde başlayan ruhsal rahatsızlıklar sebebiyle çeşitli tedaviler görmüş, ancak durumu giderek kötüleşmiştir. Davalı bugüne kadar …………… Hastanesi, …………… Hastanesi ve …………… Hastanesi’nde toplam …… kez yatışlı tedavi görmüştür.
../../…. tarihinde …………… Hastanesi’nde yapılan tetkikler sonucunda kendisine “[Hastalık Tanısı]” teşhisi konulmuştur. …………… Hastanesi Sağlık Kurulu’nun ../../…. tarihli ve …… sayılı raporunda (Ek-3) davalıdaki akıl hastalığının kronik nitelikte olduğu ve iyileşme imkanının bulunmadığı açıkça belirtilmiştir.
Davalının hastalığı sebebiyle ../../…. tarihinde …………… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ……/…… Esas ve ……/…… Karar sayılı kararı ile kendisine [Vasi Adı Soyadı] vasi olarak atanmıştır. (Varsa bu bilgileri ekleyiniz)
3. ORTAK HAYATIN ÇEKİLMEZ HALE GELMESİ:
Davalının akıl hastalığı ilerledikçe, evlilik birliğimiz telafi edilemez şekilde sarsılmıştır. Hastalığın etkisiyle davalı:
– Geceleri devamlı uyanmakta ve saatlerce süren ağlama krizleri yaşamaktadır. Bu durum hem benim hem de çocuğumuzun uyku düzenini bozmuş ve psikolojimizi derinden etkilemiştir.
– Sık sık sinir krizleri geçirmekte, bu krizler sırasında evin eşyalarına zarar vermektedir. ../../…. tarihinde yaşanan bir kriz sırasında evdeki tüm tabakları kırmış ve beni yaralamaya çalışmıştır.
– Çocuğumuza karşı kimi zaman aşırı ilgisiz kalmakta, kimi zaman ise saldırgan davranışlar sergilemektedir. ../../…. tarihinde çocuğumuzu darp etmeye kalkışmış, araya giren komşumuz [Tanık Adı Soyadı] sayesinde daha büyük bir zarar oluşması engellenmiştir.
– Bazen evden habersizce ayrılmakta, nerede olduğunu bildiremeden saatlerce ortalıkta gözükmemektedir. Bu durumlar hem benim hem de çocuğumuzun büyük endişe ve korku yaşamasına neden olmaktadır.
Bu olaylar evlilik birliğimizi sürdürmemi imkansız hale getirmiştir. Şu anda davalı …………… Hastanesi’nde tedavi görmektedir / evde bakım hizmeti almaktadır. Akıl hastalığının etkisiyle davalı, evlilik birliğinden doğan görev ve sorumluluklarını yerine getirememektedir.
4. VELAYET TALEBİ:
Müşterek çocuğumuz [Çocuk Adı Soyadı]’nın velayetinin, çocuğun üstün yararı gözetilerek tarafıma verilmesini talep etmekteyim. Davalının içinde bulunduğu sağlık durumu sebebiyle çocuğun bakım ve gözetimini yerine getirmesi mümkün değildir. Çocuğumuz halihazırda benimle birlikte yaşamakta ve tüm ihtiyaçları tarafımdan karşılanmaktadır.
5. NAFAKA TALEBİ:
Müşterek çocuğumuz için aylık ………. TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ediyorum. Davalının [varsa emekli maaşı, kira geliri vb. gelir kaynakları] bulunmaktadır ve çocuğumuzun eğitim, sağlık, giyim ve beslenme giderlerine katkıda bulunabilecek durumdadır.
Ayrıca, evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte maddi olarak zorluk yaşayacağımdan, aylık ………. TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ediyorum.
HUKUKİ SEBEPLER: TMK m.165, 166, 174, 175, 182 ve ilgili diğer mevzuat.
DELİLLER:
1. Nüfus kayıt örneği ve evlilik cüzdanı
2. …………… Hastanesi’nin ../../…. tarihli sağlık kurulu raporu
3. …………… Hastanesi’nin ../../…. tarihli hasta yatış-çıkış belgeleri
4. Davalıya ait reçeteler ve tedavi belgeleri
5. …………… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ../../…. tarihli vasi atama kararı (varsa)
6. Tanık ifadeleri (tanık listesi eklidir)
7. ../../…. tarihli kolluk kuvvetlerine yapılan başvuru tutanağı
8. Bilirkişi incelemesi
9. Her türlü yasal delil
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1. Davalı eşin akıl hastalığı nedeniyle tarafların boşanmalarına,
2. Müşterek çocuğumuzun velayetinin tarafıma verilmesine,
3. Davalı ile çocuk arasında uygun görülecek şekilde kişisel ilişki tesisine,
4. Dava süresince çocuğumuz için aylık ………. TL tedbir nafakasına, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra aynı miktarın iştirak nafakası olarak devamına,
5. Dava süresince tarafım için aylık ………. TL tedbir nafakasına, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra aynı miktarın yoksulluk nafakası olarak devamına,
6. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine,
karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. ../../….
DAVACI
[Adı Soyadı]
[İmza]
EKLER:
1. Nüfus kayıt örneği
2. Evlilik cüzdanı sureti
3. Sağlık kurulu raporu
4. Hasta yatış-çıkış belgeleri
5. Vasi atama kararı
6. Tedavi belgeleri
7. Tanık listesi
8. Diğer belgeler
Sonuç
Genel Değerlendirme
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen özel bir boşanma sebebi olup, kanun koyucu tarafından belirli şartların gerçekleşmesi halinde boşanmaya imkan sağlayan bir hukuki müessesedir. TMK m.165’te düzenlenen bu boşanma sebebi, eşlerden birinin akıl hastalığına yakalanması ve bu hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi durumunda, iyileşme imkanı bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şartıyla boşanma davası açılmasına olanak tanımaktadır.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında kusur aranmaz. Zira akıl hastası olan eş, iradesine hakim olamadığından kendisine kusur atfedilemez. Bu nedenle, akıl hastalığı sebebiyle açılan boşanma davalarında, maddi ve manevi tazminat talepleri açısından özel bir durum ortaya çıkmaktadır.
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin akıl hastası olması, bu hastalığın evlilik birliği kurulduktan sonra ortaya çıkması, hastalığın ortak hayatı çekilmez hale getirmesi ve iyileşme imkanının bulunmaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti, mahkeme tarafından resmi sağlık kurulu raporları ve diğer deliller ışığında değerlendirilmektedir.
Akıl hastası eşe karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılamaz, zira bu tür davalarda kusur aranır ve akıl hastası eşin davranışları iradi olmadığından kusurlu kabul edilemez. Ancak dava sırasında ıslah yoluyla davanın akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasına dönüştürülmesi mümkündür.
Önemli Noktaların Özeti
- Akıl hastalığı özel bir boşanma sebebidir ve TMK m.165’te düzenlenmiştir.
- Akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için dört temel şart aranır:
- Eşlerden birinin akıl hastası olması
- Akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi
- Hastalığın iyileşme imkanının bulunmaması
- İyileşme imkanı bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmesi
- Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında kusur aranmaz, dolayısıyla akıl hastası eşe kusur atfedilemez.
- Dava açma süresi yoktur; hastalık devam ettiği ve ortak hayat çekilmez olduğu sürece her zaman dava açılabilir.
- Görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
- Akıl hastası eşin dava ehliyeti yoksa, kendisine bir vasi atanması zorunludur.
- Akıl hastası eşe karşı anlaşmalı boşanma davası açılamaz.
- Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan bir dava, ıslah yoluyla akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasına dönüştürülebilir.
- Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında, velayet genellikle sağlıklı eşe verilir.
- Akıl hastası eşin tazminat sorumluluğu bulunmaz; ancak kendisi, şartları varsa diğer eşten tazminat talep edebilir.
Bu bağlamda, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası, diğer boşanma davalarından farklı özellikleri bulunan, hukuki niteliği ve sonuçları bakımından kendine özgü bir boşanma sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu davaların açılması ve yürütülmesi sürecinde, ilgili kanun hükümlerinin doğru yorumlanması ve uygulanması büyük önem taşımaktadır.
Soylu Hukuk Bürosu
Soylu Hukuk Bürosu olarak aile hukuku alanında uzmanlaşmış profesyonel kadromuzla danışanlarımıza hukuki destek sağlıyoruz. Boşanma davaları, velayet uyuşmazlıkları ve özellikle akıl hastalığı nedeniyle boşanma gibi hassasiyet gerektiren konularda, süreçleri en sağlıklı şekilde yönetmek için yanınızdayız. Her vakaya özgü çözümler üretirken, müvekkillerimizin haklarını korumayı ve hukuki süreçleri şeffaf bir şekilde yürütmeyi ilke ediniyoruz.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.