Çocuğun Babayla Kişisel İlişki Kurulmasının Engellenmesi
Boşanma veya ayrılık durumlarında çocukla kişisel ilişki kurma hakkının engellenmesi, günümüz aile hukukunun en önemli sorunlarından biridir. Özellikle velayet hakkı anneye verilen durumlarda, babanın çocukla kişisel ilişki kurmasının engellenmesi yaygın bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, hem çocuğun sağlıklı gelişimini olumsuz etkilemekte hem de temel bir hak olan ebeveynlik hakkının ihlaline yol açmaktadır. Bu yazıda çocuğun babayla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesinin hangi yöntemlerle yapıldığını ve hukuki yaptırımlarını inceleyeceğiz.
1. Çocuğun Babayla Kişisel İlişki Kurma Hakkı
1.1. Hukuki Dayanaklar
Çocuğun babasıyla kişisel ilişki kurma hakkı, başta Türk Medeni Kanunu olmak üzere, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. TMK madde 323, ana ve babadan her birinin, velayeti altında bulunmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahip olduğunu açıkça düzenlemektedir.
1.2. Kişisel İlişki Kurma Hakkının Kapsamı
Kişisel ilişki kurma hakkı, sadece fiziksel görüşmeyle sınırlı olmayıp, telefon görüşmeleri, video konferanslar, mektuplaşma gibi iletişim yöntemlerini de kapsamaktadır. Bu hak, düzenli ve sürdürülebilir bir iletişimi öngörmekte olup, çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve yaşam koşulları gözetilerek düzenlenmektedir.
1.3. Çocuğun Üstün Yararı İlkesi
Kişisel ilişki düzenlenirken temel alınması gereken kriter, çocuğun üstün yararıdır. Bu ilke, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, çocuğu ilgilendiren her türlü faaliyette çocuğun yararının temel düşünce olarak ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Babayla kişisel ilişki kurulmasında da bu ilke gözetilmeli, ancak ilişkinin engellenmesi için bir bahane olarak kullanılmamalıdır.
2. Kişisel İlişki Kurulmasının Engellenmesi Halleri
Babayla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi, basit bir görüşme sorunu olmaktan öte, çocuğun psiko-sosyal gelişimini etkileyen karmaşık bir sorundur. Engelleme, doğrudan görüşmeyi reddetme şeklinde olabileceği gibi, dolaylı yollarla da gerçekleşebilmektedir.
2.1. Doğrudan Engelleme
2.1.1. Fiziksel Engelleme
Boşanma sonrası en sık karşılaşılan engelleme biçimi, velayet sahibi annenin çocuğun babasıyla fiziksel temasını doğrudan engellemesidir. Bu engelleme genellikle, mahkeme kararında belirlenen görüşme günlerinde çocuğu babaya teslim etmeme, belirlenen görüşme yerinde hazır bulunmama veya kapıyı açmama gibi doğrudan müdahaleler şeklinde gerçekleşir. Bu tür engellemeler, mahkeme kararının açık ihlali niteliğindedir ve hukuki yaptırımları gerektirir.
2.1.2. Bahanelerle Görüştürmeme
Velayet sahibi anneler tarafından sıklıkla başvurulan bir diğer yöntem, çocuğun hasta olduğu, önemli bir sınavının bulunduğu, sosyal aktivitesinin olduğu gibi çeşitli bahaneler öne sürerek görüşmeleri engelleme yoluna gitmektir. Bu bahaneler genellikle sistematik bir hal alır ve her görüşme gününde farklı mazeretler öne sürülerek baba-çocuk ilişkisinin sürdürülmesi imkansız hale getirilir. Bu durum, zamanla çocuğun babasıyla olan duygusal bağının zayıflamasına yol açar.
2.1.3. Adres Değişikliği Yoluyla Engelleme
Daha radikal bir engelleme biçimi olarak, velayet sahibi annenin çocukla birlikte başka bir şehre veya ülkeye taşınması durumu ortaya çıkabilmektedir. Bu durumda baba, çocuğun yeni adresini öğrenmekte zorlanabilir ve mahkeme kararında belirlenen görüşme düzeninin uygulanması fiilen imkansız hale gelebilir. Özellikle yurt dışına çıkışlarda, uluslararası hukuk devreye girmekte ve süreç daha da karmaşık bir hal almaktadır. Bu tür taşınma kararları alınırken çocuğun üstün yararının gözetilmesi ve babayla olan ilişkisinin sürdürülebilirliğinin dikkate alınması yasal bir zorunluluktur.
2.2. Dolaylı Engelleme
2.2.1. Olumsuz Yönlendirme
Velayet sahibi annelerin çocuklarını babalarına karşı olumsuz yönlendirmesi, fiziksel engellemeden daha sinsi ve uzun vadede daha zararlı bir engelleme biçimidir. Bu süreçte anne, çocuğa babasıyla ilgili olumsuz mesajlar verir, babanın kendilerini terk ettiği, sevmediği, ilgilenmediği gibi telkinlerde bulunur. Ayrıca boşanma sürecinde yaşanan olumsuzlukları çocukla paylaşarak, çocuğun babasına karşı öfke ve kırgınlık geliştirmesine neden olabilir. Bu tür yönlendirmeler, çocuğun sağlıklı bir baba figürü geliştirmesini engellemekte ve duygusal gelişimini olumsuz etkilemektedir.
(…) Babanın alışkanlıkları ve sağlık durumunun kişisel ilişki hakkını amacına aykırı kullanmasına yol açaçağına ilişkin ciddi sebep ve deliller bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalının çocuklarına karşı olumsuz bir davranışı da kanıtlanmamıştır. Bilirkişilerin bu husustaki görüşleri, anne ile yaptıkları görüşmeden edindikleri izlenime ve annenin kendilerine yansıttığı endişelere dayanmakta olup, babaya kişisel ilişki hakkının tanınmamasını veya bu ilişkinin bütünüyle engellenmesini haklı gösterir nitelikte değildir. Yukarıda değinildiği gibi, şayet kişisel ilişkinin gözetim altında kurulması çocukların yararına olacaksa bu yönde hüküm kurulması da imkan dahilindedir. Bu bakımdan kişisel ilişki hakkının babaya tanınmaması doğru bulunmamıştır (…) Yargıtay 2HD Esas: 2012/23189 Karar: 2013/8877 Tarih: 01.04.2013
2.2.2. Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu
Gardner tarafından tanımlanan Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu, bir ebeveynin çocuğu diğer ebeveyne karşı sistematik olarak programlaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu sendromda çocuk, velayet sahibi annenin telkinleri sonucu babasına karşı haksız bir reddetme ve düşmanlık tutumu geliştirir. Çocuk, babasıyla ilgili abartılı ve mantıksız olumsuz düşüncelere sahip olur ve görüşmeyi reddeder. Bu durum, çocuğun kendi gerçek duygu ve düşüncelerinden uzaklaşarak, annenin düşüncelerini içselleştirmesi sonucu ortaya çıkar.
2.2.3. Psikolojik Manipülasyon Teknikleri
Dolaylı engellemenin bir diğer boyutu, çocuğun duygusal olarak manipüle edilmesidir. Bu süreçte anne, çocuğa suçluluk duygusu yaşatma, duygusal şantaj yapma, babayla görüşmesi durumunda kendisini üzeceği mesajını verme gibi psikolojik manipülasyon tekniklerini kullanabilir. Ayrıca babayla görüşme sonrası çocuğu sorguya çekme, babasıyla geçirdiği zamanı eleştirme, babanın yeni hayatı veya partneri hakkında olumsuz yorumlar yapma gibi davranışlarla çocuğun babasıyla sağlıklı bir ilişki kurmasını engeller. Bu tür manipülasyonlar, çocukta sadakat çatışmasına ve psikolojik sorunlara yol açabilir.
3. Engellemenin Hukuki Sonuçları
3.1. İcra Yoluyla Görüşmenin Sağlanması
Kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi durumunda başvurulabilecek ilk hukuki yol, İcra ve İflas Kanunu’nun 25/a maddesi kapsamında icra yoluyla görüşmenin sağlanmasıdır. Bu süreçte baba, icra dairesine başvurarak çocukla görüşme hakkının zorla yerine getirilmesini talep edebilir. Ancak bu yöntem, çocuğun cebri icraya konu edilmesi nedeniyle eleştirilmekte ve çocuğun psikolojik durumu açısından sakıncalı bulunmaktadır. İcra memuru ve gerektiğinde uzman pedagog eşliğinde gerçekleştirilen bu süreç, çocuk için travmatik olabilmekte ve baba-çocuk ilişkisini daha da olumsuz etkileyebilmektedir.
3.2. Velayet Hakkının Değiştirilmesi
Kişisel ilişkinin sürekli olarak engellenmesi, velayetin değiştirilmesi için önemli bir gerekçe oluşturabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi uyarınca, çocuğun yararının gerektirdiği durumlarda velayet düzenlemesinin değiştirilmesi mümkündür. Annenin, çocuğun babasıyla ilişki kurmasını sistematik olarak engellemesi, çocuğun üstün yararına aykırı bir davranış olarak değerlendirilmekte ve velayet değişikliği davasında önemli bir kriter olarak kabul edilmektedir. Ancak mahkemeler, velayet değişikliği kararı verirken çok dikkatli davranmakta ve bu yola ancak diğer çözüm yollarının tüketilmesi halinde başvurmaktadır.
3.3. Tazminat Talepleri
Kişisel ilişki hakkının engellenmesi, manevi tazminat talebine konu olabilmektedir. Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde, kişilik haklarının ihlali nedeniyle baba manevi tazminat talep edebilmektedir. Ayrıca, görüşmelerin engellenmesi nedeniyle yapılan masraflar ve uğranılan maddi kayıplar için maddi tazminat da talep edilebilmektedir. Mahkemeler, özellikle sistematik ve kötü niyetli engellemelerde tazminata hükmetme eğilimindedir. Bu yaptırımlar, engelleyici davranışların caydırıcılığını artırmayı ve mağduriyetlerin giderilmesini amaçlamaktadır.
3.4. Para Cezaları
Kişisel ilişkinin engellenmesine yönelik en temel caydırıcı yaptırım, para cezalarıdır. İcra ve İflas Kanunu kapsamında, mahkeme kararına aykırı davranan velayet sahibi anneye disiplin hapsi yanında para cezası da verilebilmektedir. Para cezalarının miktarı, engelleyici davranışın sıklığına ve süresine göre artırılabilmektedir. Ancak uygulamada para cezalarının yeterince caydırıcı olmadığı ve bazı durumlarda cezanın ödenmesine rağmen engelleyici davranışların devam ettiği gözlemlenmektedir. Bu nedenle para cezalarının daha etkili ve orantılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği savunulmaktadır.
3.5. Hapis Cezası Yaptırımı
Kişisel ilişkiyi engellemede ısrar eden anneye karşı uygulanabilecek en ağır yaptırım hapis cezasıdır. İcra ve İflas Kanunu’nun 341. maddesi uyarınca, çocukla kişisel ilişki kurulmasını engelleyen kişi, şikayet üzerine altı aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılabilir. Bu yaptırım, diğer çözüm yollarının sonuç vermemesi durumunda başvurulan bir yöntemdir. Ancak hapis cezasının uygulanmasının çocuk üzerindeki olası olumsuz etkileri nedeniyle, mahkemeler bu yaptırımı son çare olarak değerlendirmektedir. Ayrıca hapis cezasının, aile ilişkilerini daha da gerginleştirebilecek ve çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebilecek bir yaptırım olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç
Boşanma sonrası baba-çocuk ilişkisinin engellenmesinde fiziksel engelleme, bahanelerle görüştürmeme, adres değişikliği ve psikolojik manipülasyon gibi yöntemler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu engelleme yöntemlerine karşı hukuk sistemi, icra yoluyla görüşmenin sağlanması, velayet değişikliği, tazminat talepleri ve hapis cezasına kadar uzanan bir dizi yaptırım öngörmektedir.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.