Delil Tespiti HMK *2024
Delil Tespiti Nedir?
”Delil tespiti davası” olarak da bilinen ”Delil Tespiti”, dava açılmadan önce veya delillerin sunulması aşamasına gelinmeden önce, ileride delillerin kaybolma veya sunulma sürecinde zorluk çıkma riskini ortadan kaldırmak için delillerin derhal incelenmesi ve kayda alınması işlemidir.
Mahkemede vakıaların kanıtlanması için kullanılan araçlar delillerdir. Dolayısıyla, deliller bir davada başarıya ulaşmak için hayati öneme sahiptir çünkü davaya ilişkin iddiaların kanıtlanması, dava sürecinde gerçekleşecek olan tahkikat aşamasında gerçekleşir.
Bu makalemizde, delil tespitinin ne olduğunu, neden gereklilik arz ettiğini, sürecini ve uygulamasını adım adım ele alarak okuyucularımıza detaylı bir şekilde aktaracağız.
Delil Tespiti Kurumu ve Önemi
Davacı, iddiasını kanıtlayacak delilleri Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 119’a göre dava dilekçesinde sunmak zorundadır. Ancak delillerin tahkikat aşamasında incelenmesi zaman alabilir ve bu süreçte delillerin kaybolması veya ileride kullanılması zorlaşabilir.
Bu nedenle, delillerin korunması, davaların adil bir şekilde sonuçlandırılması için önemlidir. Bu tehlikeye karşı, ileride açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delillerin belirli koşullar altında önceden toplanıp korunması için delil tespiti kurumu oluşturulmuştur.
Delil Tespiti: İhtiyati Tedbir mi, Geçici Hukuki Himaye mi?
Delil tespiti, bazı Yargıtay kararlarında ihtiyati tedbir olarak değerlendirilse de, daha doğru bir görüşe göre geçici hukuki himaye tedbirlerinden biridir. Geçici hukuki himaye, dava sonucunun ortaya çıkmasına kadar yargılama öncesinde veya sonrasında oluşabilecek risklere karşı tarafları korumak amacıyla verilen geniş veya dar kapsamlı hukuki korumayı içerir.
Delil Tespiti Şartları Nelerdir?
Delil tespiti talebinde bulunan kişinin, ya açılmış ya da ileride açılacak olan davada taraf konumunda olması gerekmektedir. Tespiti istenen delillerin, açılmış veya ileride açılacak olan davaya ilişkin olması zorunludur. Ayrıca, talep edilen delillerin incelenme sırasının henüz gelmemiş olması gerekmektedir. Delillerin önceden tespit edilmesinde talepte bulunanın hukuki yararı bulunmalıdır.
Delil Tespiti Talebinde Hukuki Yarar Şartı Nedir?
Delil tespiti talep eden kişinin, delillerin önceden tespit edilmesinde hukuki yararı bulunmalıdır. Bu durum, ileride kaybolacak veya gösterilmesi güç olan delillerin önceden tespit edilmesinde gereklidir. Örneğin, ileride tanık olarak dinlenecek kişinin sağlık durumunun kötü olması veya uzun bir yolculuğa çıkacak olması gibi durumlarda, bu kişinin ifadesinin önceden alınması hukuki yarar sağlar.
Çünkü dava sırasında hasarın tespiti zor olabilir. Karşı taraf, talep sahibinin kötü niyetli olduğunu veya talebin uyuşmazlık bakımından önemsiz olduğunu iddia ederek delil tespitine karşı çıkabilir. Ancak, delillerin muhafaza edilmesinin mümkün olduğu durumlarda, delillerin kaybolma endişesinin gerçekleşmediği kabul edilir.
Delil tespiti talebinde bulunan kişinin, sadece HMK madde 400’de yer alan ifadeleri tekrarlaması yeterli değildir; bu kişinin talebini hangi hususa dayandırdığını ve nedenlerini gerekçeleriyle açıklaması gerekmektedir.
Özel bir kanun hükmüyle delil tespitinin istenebileceği durumlarda, hukuki yarar şartı aranmaz. Şartlar değiştiğinde, ilk talep reddedilmiş olsa bile taraf daha sonra tekrar delil tespiti talebinde bulunabilir. Ancak, şartlar aynı kaldığı halde sadece ilk talebin reddedilmesi, başka bir mahkemeye başvurmanın hukuki yararı oluşturmaz.
Delil Tespiti: Taraflar Arasında Çekişme ve Keşif Yoluyla Delil Temini
Delil tespiti talebinin temelini oluşturan vakıaların taraflar arasında çekişmeli olması gerekmektedir. Yani, delil tespitine konu yapılmak istenen vakıa, taraflar arasında anlaşmazlık içermelidir. Bu, sadece vakıanın tespit edilmesi istendiğinde geçerli olup, taraflar arasında anlaşma olduğu durumlarda delil tespiti talebi uygun değildir.
Uygulamada, birçok kez delil tespiti talebinde bulunanların keşif yoluyla delil temin etmek için başvurduğu, istenilen sonucu alamadıklarında başka mahkemelere gittiği görülmüştür.
Bu nedenle, mahkemelerin HMK madde 400’de belirtilen şartları göz önünde bulundurması, başka bir mahkemeye başvurulup başvurulmadığını sorması ve diğer tarafa tebligat yaparak müdafaasını alması önemlidir. Delil tespitinden sonra tutulan zabıt evrağının hemen diğer tarafa tebliğ edilmesi ve maliyetin peşin alınması gerektiği hususlarının tüm mahkemelere önemle duyurulması rica edilmiştir.
Çekişmesiz yargı işlerinde taraflar arasında anlaşmazlık olmaması, delil tespiti yapılmasının imkansız olduğu anlamına gelmez.
Delil Tespiti Talebi Dilekçesinde Belirtilecek Hususlar:
Delil tespiti talebi, mahkemeye dilekçe ile sunulur. Mahkeme, kendiliğinden delil tespiti işlemi gerçekleştiremez. Talep edilen delillerin yanı sıra vakıalar, tanıklar ve bilirkişilere yöneltilmesi gereken sorular ile delil tespitini haklı gösteren sebepler dilekçede belirtilmelidir.
Delil tespiti talebinde bulunacak taraf, karşı tarafı kendi kusuru olmadan (örneğin kaçması gibi) belirleyememişse, dilekçenin reddedilmemesi gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı’nın 406/2 maddesinde, talebi yapan kişinin, hal ve şartların imkan vermemesi nedeniyle karşı tarafı belirleyememesi durumunda talebin geçerli sayılacağı belirtilmiştir.
Delil tespiti talebinde bulunan kişi, karşı tarafın adını veya adresini yanlış yazmışsa, bu yanlışlık HMK 183’e göre düzeltilebilir.
Delil tespiti dilekçesi üç kopya olarak sunulur. İlk kopya mahkemede kalırken, ikincisi karşı tarafa gönderilir ve üçüncüsü varsa bilirkişiye verilir.
Delil tespiti talepleri arzuhal ile yapılır ve sözlü talepler kabul edilmez.
Dava açılmadan önce, delil tespiti talep eden kişiden başvurma harcı ve maktu karar harcı peşin alınır. Davacı aynı dilekçeyle hem delil tespiti isteyebilir hem de esas hakkındaki davayı açabilir, bu nedenle sadece bir kez başvurma harcı alınır. Delil tespiti isteyen kişi, talep ettiği konuda giderleri peşin olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır. Bu giderler, ileride açılacak davanın yargılama giderlerine dahil edilir.
Delil tespiti talebinin yanlış bir şekilde adlandırılması, talebin reddine neden olmaz. Örneğin, bir dilekçede aslında delil tespiti talebinde bulunulduğu açıkça anlaşılsa bile talep dava olarak adlandırılmışsa, bu durum hakimi bağlamaz. Hakim, bu talep hakkında delil tespitine ilişkin hükümleri uygulamak ve talebi geçerli kabul etmek zorundadır. Ancak, delil tespiti dilekçesinde talep edilen konuda belirsizlik varsa, hakim tarafın açıklama yapmasını isteyebilir.
Talepte bulunanın tüm vakıaları tam olarak kanıtlaması beklenmemelidir. Vakıaların ispatı, hâkimin karar verme sürecinde güvenilir bir şekilde kullanabileceği ölçüde olmalıdır. Hâkimin kişisel nitelikleri bu aşamada önem kazanır; sadece akıl ve hukuk normlarını uygulamakla kalmayıp, karmaşık ve çeşitli yönleri olan konuları değerlendirmelidir.
Dilekçe sahibi, talep ettiği delillerle ilgili olarak tanıkların ve/veya bilirkişilerin ne konuda ifade vermelerini istediğini belirtmelidir. Ayrıca, talepte bulunanın karar alma sürecini kolaylaştıracak deliller varsa bunları talebine eklemesi önemlidir. Delil tespiti talebi sonradan sınırlandırılabilir veya geri alınabilir.
Delil Tespiti Talebinde Davacı ve Davalı
HMK madde 400/1, delil tespitinde bulunabilecek kişileri belirtirken “taraflardan her biri” ifadesini kullanmıştır. Bu nedenle, dava açılmadan önce talepte bulunacak kişi, taraflardan herhangi biri olabilir.
Davacı veya davalı tarafın birden fazla kişiden oluşması durumunda dava arkadaşlığından bahsedilir.
Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır ve delil tespiti talebini birlikte yaparlar. Ancak şekli mecburi dava arkadaşlığında her bir dava arkadaşı bağımsız olarak delil tespiti talebinde bulunabilir.
İhtiyari dava arkadaşlığında ise davalar birlikte açılmıştır ve her bir dava arkadaşı tek başına delil tespiti talebinde bulunabilir.
Delil Tespiti Talebinde Zamanaşımı:
Delil tespiti talebi bir dava niteliği taşımadığı için, bu talep nedeniyle zamanaşımı kesilmez. Zamanaşımı öğrenme ile başlıyorsa, delil tespiti isteyen kişi, en geç talebinin mahkemeye sunulduğu tarihte ilgili hususu öğrenmiş sayılır.
Delil Tespiti Talebi Değişik İş midir?
Delil tespiti talebi genel olarak ”değişik iş” özelinde incelenir; yani incelenmesi genellikle duruşmasız olarak, dosya üzerinden yapılır. Ancak, talebin duruşmalı olarak incelenmesine engel yoktur. İddia ve savunma haklarının daha iyi kullanılması açısından duruşmalı yapılmak daha doğru olabilir, ancak niteliği gereği hızlı karar verilmesi gereken durumlarda, örneğin HMK madde 400’e göre, duruşma yapılmadan dosya üzerinden karar verilebilir.
Mahkeme uygun görürse, delil tespiti için bir gün belirlenir. HMK madde 402’de delil tespiti taleplerinin duruşma yapılmadan inceleneceği anlaşılır. Ancak öğretide, delil tespiti taleplerinin duruşmalı olarak yapılmasına da bir engel olmadığı belirtilir.
Mahkemenin Delil Tespiti Kararı ve İçeriği:
Mahkeme, yapmış olduğu inceleme sonucunda delil tespiti talebini haklı bulursa, delil tespitine karar verir. Bu kararda tarafların kimlikleri ve adresleri, tespitine karar verilen deliller, vakıalar, dinlenecek olan tanıkların ve bilirkişilerin isimleri ve onlardan sorulacak hususlar belirtilmelidir. Ayrıca delil tespiti kararında, delil tespitinin nerede ve hangi gün ve saatte yapılacağı da yazılır.
Delil Tespitinde Harç ve Vekalet Ücretini Kim Öder?
Delil tespiti kararında, delil tespiti isteyenin talepte bulunurken ödediği başvurma ve karar harcının karşı tarafa yükletilmesine karar verilir; ancak harç ödenmesine karar verilemez.
Dava açılmadan önce delil tespiti isteyen kişi, bir vekil aracılığı ile talepte bulunmuşsa, mahkeme, delil tespiti kararında, delil tespiti isteyen lehine vekâlet ücretine de karar verir. Ancak dava açıldıktan sonra istenen ve verilen delil tespiti kararlarında, delil tespiti isteyen lehine ayrıca vekâlet ücretine karar verilemez.
Mahkeme delil tespiti talebini yerinde bulmazsa, yani delil tespiti şartlarının bulunmadığı kanaatine varırsa, talebi reddeder. Ancak şartların değişmesi durumunda yeniden delil tespiti talebinde bulunmak mümkündür.
Mahkeme delil tespiti kararını verirken, karşı tarafa hukukî dinlenilme hakkı tanımalıdır. Mahkeme, delil tespiti kararını vermeden önce karşı tarafı dinlememiş olsa bile, delil tespiti kararından sonra dahi karşı tarafı dinleyebilir.
Delil Tespiti Kararına İtiraz ve Delil Tespiti İşlemine İtirazdan Farkı:
Delil tespiti kararına yapılan itiraz ile delil tespiti işlemine itiraz farklı kurumlardır. Delil tespiti kararına itirazda, henüz kararda belirtilen yer, gün ve saatte delil tespiti yapılmamıştır, dolayısıyla sadece kararın kendisine itiraz edilir. Ancak bazı durumlarda delil tespiti kararı yerine, delil tespiti işlemine itiraz edilir. Bu durumda, delil tespiti yapılması için gerekli şartların oluşmadığı yönündeki bir itiraz söz konusudur.
Delil tespiti isteyen, delil tespiti kararının harçlara ve vekâlet ücretine ilişkin bölümünü dava sonuçlanmadan önce icraya koyamaz. Çünkü asıl dava sonuçlanmadan önce delil tespiti isteyenin haklı olup olmadığı belli değildir.
Asıl davayı karara bağlayan mahkeme, delil tespiti giderlerinin ve vekâlet ücretinin dava sonucuna göre haksız çıkan tarafa yükletilmesine kendiliğinden karar verir. Dava açılmadan önceki delil tespiti kararında vekâlet ücretine de karar verilmesi, yargılama gideri olan vekâlet ücreti içindir.
Aleyhine Karar Verilen Kişinin Yokluğunda Delil Tespiti Kararı
Delil tespiti kararının aleyhine karar verilen kişinin yokluğunda icra edilmesi durumu ortaya çıkabilir. Bu durumda, aleyhine karar verilen kişi daha önce delil tespiti kararına itiraz etmemişse, aynı itiraz dilekçesi ile hem delil tespiti kararına hem de delil tespiti işlemine itiraz edebilir.
Delil Tespiti Kararı Temyiz Edilebilir mi?
Delil tespiti talebinin kabulü veya reddi yönündeki kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Çünkü bu talep bir dava değildir ve incelenmesi sonucunda verilen ret veya kabul kararları nihai kararlar değil, ara kararlardır. Ancak delil tespitin asıl davaya olan etkisinden dolayı, asıl dava sonunda verilen kararla birlikte temyize götürülebilir. Delil tespiti kararına, delil tespiti şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle itiraz edilebilir.
Delil Tespiti Kararına İtiraz Hangi Mahkemeye Yapılır?
Delil tespiti kararına yapılan itiraz, delil tespiti kararını veren mahkemeye yapılır. Ayrıca davanın açılmasından önce, karşı tarafın yokluğunda delil tespiti kararı verilmiş ve hemen ardından asıl dava açılmışsa, bu durumda delil tespiti kararına yapılacak itirazın da davanın açıldığı mahkemeye yapılması gerekmektedir.
Çünkü delil tespiti kararı verildikten sonra hemen ardından dava açılınca, delil tespiti kararını içeren dosya, asıl davanın açıldığı mahkemedeki asıl dava dosyasıyla birleştirilecektir. Bu durumda, değişik iş dosyası çerçevesinde delil tespitine yapılan itiraz, asıl dava dosyası kendisinde bulunan hakim tarafından değerlendirilir.
Delil Tespiti Kararına İtiraz Kararı:
İtiraz üzerine, mahkeme her iki tarafı davet edip dinledikten sonra itirazı karara bağlayacaktır. Ancak özellikle acele hallerde veya taraflardan birinin ya da her ikisinin de duruşmaya gelmemesi durumunda, itiraz dosya üzerinden de görüşülüp karara bağlanabilir.
Karşı tarafın delil tespiti kararına karşı doğrudan kanun yoluna başvuramamasına rağmen, karşı tarafın hala farklı yollarla tepki gösterebileceği belirtilmiştir. Bunlar arasında karşı talepte bulunma veya başka bir delilin toplanmasını isteme gibi seçenekler bulunmaktadır.
Delil Tespitinin İcra Edilme Yöntemi
Delil tespitinin icra edilme yöntemi, delilin türüne göre belirlenir. Hukuk sistemimizde, keşif, tanık dinlenmesi, özel delil, yemin delili elde etme, senetlere ilişkin tespit, ve bilirkişi raporu gibi farklı delil türlerine ilişkin usul hükümleri mevcuttur.
Her bir delil türü için ayrı ayrı düzenlemeler bulunmaktadır. Delillerin tespiti, ilgili usul hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilir.
Resmi tatil günleri ve tatil dönemlerinde dahi delil tespiti yapılabilir.
Delil tespiti sırasında bir tutanak düzenlenir ve bu tutanak delil tespiti dosyasına konur. Hâkim, tebligat yapılmasının gereksiz olduğu durumları kararında belirtmelidir. Hâkim, karşı tarafın yokluğunda delil tespiti işlemine girişmeden önce gerekçelerini belirtmezse, bu işlem geçersiz olur ve hükme esas alınamaz.
Delil tespiti işlemi için bilirkişi atanması zorunlu değildir. Hâkim, özel bilgi ve uzmanlık gerektirmeyen durumlarda delilleri kendisi toplayabilir ve bu süreci tespit tutanağıyla belgeleyebilir. Örneğin, bir kiracının kiralananı üçüncü bir kişiye devrettiğinin tespiti gibi durumlarda bilirkişi atanması zorunlu değildir. Ancak, uygulamada hâkimlerin, bilgi ve uzmanlık gerektirmeyen işlerde bile bilirkişi atadıkları görülmektedir.
Delil Tespiti Kararının Tebliği:
Mahkeme, delil tespiti kararının bir kopyasını (delil tespiti isteyenin dilekçesinin bir kopyasıyla birlikte) karşı tarafa tebliğ eder. Bu tebliğle birlikte, karşı taraf aynı zamanda delil tespiti sırasında hazır bulunmaya davet edilir. Delil tespitinin yapılacağı yer, gün ve saat, tebliğ edilen delil tespiti kararında yazılıdır, bu yüzden karşı tarafa yapılacak tebliğde bu ayrıca belirtilmez.
Ancak, karşı tarafa yapılacak tebliğ ile delil tespiti günü arasında, karşı tarafın kendi sorularını hazırlayabileceği ve o gün gelip haklarını koruyabileceği bir zaman bulunmalıdır.
Mahkemenin delil tespiti kararının (ve delil tespiti dilekçesinin) bir kopyasını alan karşı taraf, sorulacak soruları varsa bu soruları mahkemeye gönderebilir. Bu hükümle, karşı tarafa delil tespitinde hukukî dinlenilme hakkının gözetildiği anlaşılmaktadır.
Gerçi aynı maddede talepte bulunanın hakkının korunması ve acele hallerde karşı tarafa tebligattan vazgeçilebileceği de belirtilmiştir; fakat bunun kural değil istisna olduğu ve bu şekilde karar verilmesi durumunda da mahkemece tespit tutanağının bir suretinin diğer tarafa derhal tebliğ edileceği hükme bağlanmıştır.
Şu halde, karşı tarafın dinlenmemesi kural değil istisnadır. Ancak bu, gerçek anlamda bir istisna olmayıp karşı tarafın dinlenmesinin sonraya bırakılmasıdır. Nitekim maddenin ikinci fıkrasında delil tespiti tutanağının karşı tarafa tebliği öngörülmüştür. Bunun yanı sıra delil tespitine itirazın mümkün olduğu da açık bir biçimde düzenlenmiştir.
HMK madde 403 uyarınca, ancak acele veya tespit isteyenin haklarının korunması için zorunlu görülen bazı hallerde, istisnaen, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti işleminin icra edilebilmesi mümkündür.
Ancak bu durumda, mahkeme, delil tespiti tutanağının ve varsa bilirkişi raporunun bir kopyasını derhal karşı tarafa tebliğ etmek zorundadır. Aksi halde, karşı tarafa tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutanağı, davada delil olarak kullanılamaz.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Süreye Bağlı mıdır?
Bilirkişi raporuna yapılan itiraz süresi HMK madde 281. maddesine göre iki haftadır. Bu süre içinde taraflar bilirkişi raporundaki eksiklikleri ve belirsiz noktaları aydınlatmak için itiraz edebileceklerdir. Bu yüzden, bu sürenin, raporun eksik veya belirsiz olduğu dışında başka nedenlerle itiraza uğraması durumunda geçerli olmaması gerektiği savunulur.
Delil tespitinde, ilgili delile ilişkin hükümler uygulanır ve tarafların bilirkişiyi reddetmesi de mümkündür. Bu durumda, bilirkişi mahkeme tarafından seçilecektir. Ancak, bu kesinleşme sadece taraflar için geçerlidir ve mahkemeyi bağlamaz.
Mahkeme, bilirkişilerden tamamlayıcı bilgi alma, açıklama isteme ve yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırma yetkisine sahiptir.
Hakim, delil tespitiyle alınan bilirkişi raporuna yapılan itirazı ciddi bulursa veya raporu yeterli bulmazsa, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını sağlayabilir. Eğer delil tespitiyle elde edilen iki bilirkişi raporu arasında çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi gerekir. Ancak her durumda, bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Delil tespiti sırasında bilirkişi raporuna itiraz edilmişse, bu itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bilirkişi Seçimine İtiraz Süresi ve Yöntemi
HMK madde 281’e göre, bilirkişinin seçiminin öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde yapılmayan bilirkişiyi ret taleplerinin süre aşımından dolayı reddi gerekir. Ancak, taraflar sonradan öğrendikleri veya yeni meydana çıkan ret sebebine dayanarak bilirkişi raporuna itiraz edebilir ve yeni bir bilirkişi seçilmesini isteyebilirler.
Delil Tespitine İlişkin İtiraz Nasıl Yapılır?
HMK madde 394/4’teki ihtiyati tedbir kararına karşı itirazın yazılı olarak, dilekçe ile yapılması gerekmektedir. Bu dilekçe iki nüsha halinde sunulacak, bir nüshası delil tespiti dosyası içine konularak mahkemeye sunulacak, diğer nüshası ise tebliğ yaptıran tarafa veya vekiline tebliğ edilecektir.
İtiraz üzerine hâkim, ileri sürülen sebeplerin yerinde olup olmadığını inceledikten sonra kararını verecektir. Hâkimin ret ya da kabul yönünde vereceği bu karar, hukukî niteliği itibarıyla birer ara karardır.
HMK’da bu karara karşı herhangi bir hukukî yol öngörülmemiştir. Ancak, öğretide bazı görüşler, delil tespiti işlemine itiraz üzerine mahkeme tarafından verilen kararlara karşı yüksek veya en yakın mahkemeye itiraz etme imkânının tanınması gerektiğini savunurken, diğer görüşler buna karşı çıkmakta ve bu tür itirazların davaya bakan mahkeme tarafından karara bağlanması gerektiğini öne sürmektedir.
Delil Tespitinin Asıl Davaya Etkisi
Delil tespiti dosyası esas dava dosyasının bir parçasıdır. Bu da, delil tespiti yoluyla elde edilen kanıtların değerlendirilmesi ile dava sırasında incelenen kanıtlar arasında fark olmadığı anlamına gelir. Taraflar, delil tespiti sonuçlarından her ikisi de yararlanabilir.
Karşı tarafın, delil tespiti sırasında hazır bulunmaması durumunda, elde edilen sonuçlar ancak karşı taraf zamanında davet edildiyse kullanılabilir. Delil tespiti yaptıran taraf, tespit sırasında itiraz etmezse, diğer taraf lehine usulî kazanılmış hak doğar.
Yani, tespit yaptıran taraf, sonradan daha fazla tazminat talep edemez. Ancak, delil tespiti sırasında karşı tarafın itiraz etme hakkı bulunur. Delil tespiti karşı tarafın yokluğunda yapılmışsa, asıl davada bu delillere itiraz edilebilir.
Mahkeme, delil tespitiyle elde edilen kanıtın takdiri delil olduğunda, bunu asıl davada takdir etme yetkisine sahiptir ve taraflar da bu delilin değerini tartışabilirler. Eğer delil tespiti yoluyla elde edilen kanıtların hakkında kesin bir kanaat oluşmamış ve asıl davanın görülmesi sırasında bu kanıtların kaybolmamış veya gösterilmesi zor değilse, bu kanıtların davada yeniden incelenmesine karar verilebilir.
Delil Tespiti Kararında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Delil tespitinde, henüz dava açılmamışsa delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya keşif veya bilirkişi incelemesi yapılacak yerin Sulh Mahkemesinden talep edilir. Ancak, dava açıldıktan sonra her türlü delil tespiti talebi, sadece davanın görüldüğü mahkeme tarafından karara bağlanır.
Tespit Davası ile Delil Tespiti Farkı:
Tespit davası ve delil tespiti, her ikisinin de konusunun tespit olması bakımından benzerlik gösterir. Ancak aralarında önemli farklar vardır:
Tespit davası, hukuki himayenin eda veya inşai dava ile sağlanamadığı durumlarda kullanılır. Bu nedenle, tespit davası hukukî durumun kurulmasını, değiştirilmesini veya kaldırılmasını amaçlayabilir. Delil tespiti ise maddî vakıaların tespiti amacıyla yapılır ve ilgili bulunduğu dava ile bağlantılıdır.
Delil tespiti, mahkemelerce verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmezken, tespit davası sonucunda verilen karar kesin hüküm gücüne sahiptir. Bu nedenle, delil tespiti ayrı bir dava konusu olmadığı gibi ıslah yoluyla dava haline dönüştürülemez.
Yargılama masrafları açısından, delil tespiti için gerekli giderler peşin olarak ödenirken, tespit davasında harçlar nispî tarifeye göre belirlenir. Delil tespiti için alınan giderler ilerde açılacak davanın yargılama giderlerine dâhil edilir.
Tespit davası başlı başına bir dava olduğundan, tespit davası bakımından da delil tespiti yoluna başvurulabilir. Mahkeme, davacının talebini delil tespiti yerine tespit davası olarak adlandırılmasıyla bağlı değildir; hâkim, ileri sürülen maddî olguları değerlendirerek uygun düşecek hukuk kuralını kendiliğinden bulmak zorundadır.
Delil Tespiti ile İhtiyati Tedbirlerin Farkı:
Delil tespiti ve ihtiyati tedbir, geçici hukuki koruma sağlama amaçlarıyla benzerlik gösterirler.
Her ikisi de dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilebilir ve dava dosyasının bir parçası olarak kabul edilirler.
İhtiyati tedbirler genellikle bir malın veya hakkın güvence altına alınması için alınırken, delil tespitinde ise davanın karara bağlanmasında yardımcı olacak delillerin korunması amaçlanır.
Ancak, amaçları bakımından delil tespiti ve ihtiyati tedbirler farklıdır. Delil tespitinde bir talebin korunması veya edimin geçici olarak yerine getirilmesi amaçlanmazken, ihtiyati tedbirler dava konusu olan bir hakka geçici bir hukuki koruma sağlarlar.
İhtiyati tedbir kararı verildikten sonra, on gün içinde esas hakkındaki davanın açılması gerekir, aksi takdirde ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Ancak delil tespitinde böyle bir süreç söz konusu değildir.
İhtiyati tedbirler genellikle teminat karşılığında verilirken, delil tespiti talebinde bulunan kişiden teminat alınmaz.
Delil tespitinde, ihtiyati tedbirlerde olduğu gibi kişinin hukuki durumu üzerinde bir karar verilmez ve doğrudan zarar verici bir niteliği yoktur.
Delil Tespiti ve İhtiyati Haciz Farkı:
İhtiyati haciz, mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına el konulmasıyla mevcut veya müstakbel bir takibin sonucunun güvence altına alınması için geçici bir hukuki koruma sağlar. Buna karşılık delil tespiti, yargılama içinde kullanılacak delillerin güvence altına alınmasını amaçlar.
İhtiyati hacizde amacı doğrudan mevcut veya müstakbel icranın teminat altına alınmasıdır. Delil tespitinde ise koruma, alacakla veya dava/takibin sonucuyla ilgili değil, sadece delillerin korunması üzerine odaklanır.
Delil tespitinde herhangi bir yargılama yapılmaz ve ispat faaliyetine girişilmez. Dolayısıyla ihtiyati hacizde olduğu gibi ciddi bir tehlike yoktur ve özel bir itiraz veya prosedüre gerek duyulmaz.
İhtiyati hacizde kanun, hangi hususlara itiraz edilebileceğini belirtirken, delil tespitine yönelik itirazlar daha geniştir. Delil tespiti, hukuk davaları ile Danıştay ve İdare Mahkemelerindeki davalar için geçerlidir, ceza davalarında uygulanmaz.
Delil Tespiti ile İlgili Örnek Yargıtay Kararı:
7. Hukuk Dairesi 2010/2349 E., 2010/5536 K.
BİLİRKİŞİ
HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 275 ]
“İçtihat Metni”
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı.
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davalı tarafın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-Davalı tarafın hükmedilen tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece benimsenen delil tespiti dosyalarındaki bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir.
HUMK’nun 275. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması, taraflarca öne sürülen itirazların da yine bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Davalı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. Bu gibi hallerde mahkemece ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunludur.
Somut olaya gelince, mahkemece zarar miktarının belirlenmesi için ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, davacı tarafça Şanlıurfa 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/91 ve 2007/99 D.İş sayılı dosyalarında yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporları benimsenerek hüküm verilmiştir. Ne var ki, davalı taraf cevap dilekçesinde, davacı tarafın yaptırdığı tespitleri ve zarar miktarlarını kabul etmediğini açıklayarak tespit raporlarına açıkça itiraz etmiştir.
Davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen raporlara itiraz edildiğinden, zarar miktarının belirlenmesi için ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmadan itiraz edilen tespit bilirkişi raporları benimsenerek hüküm verilemez.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan hukuksal olgu dikkate alındığında, mahkemece zarar miktarının belirlenmesi için ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, bilirkişi raporu ile tespit bilirkişi raporları arasında çelişki meydana gelmesi halinde çelişkinin giderilmesi için gerekirse üçüncü kez bilirkişi incelemesi yaptırılarak çelişki giderilmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 181,20 TL harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 05.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.