Eda Davası Nedir? Özellikleri ve Yargılama Süreci
Eda Davası: Tanımı, Özellikleri ve Uygulama Esasları
1. Eda Davasının Tanımı
1.1. Yasal Dayanağı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenen eda davası, davalının bir şeyi vermeye, yapmaya veya yapmamaya mahkum edilmesini amaçlayan dava türüdür. Kanun koyucu, bu madde ile hukuk uygulamasında sıkça başvurulan ve önemli bir yere sahip olan eda davalarının genel çerçevesini çizmiştir.
1.2. Temel Amacı ve Kapsamı
Eda davası, özünde bir edimin yerine getirilmesini hedefler. Bu edim, bir borç ilişkisinden doğan ödeme yükümlülüğü olabileceği gibi, bir işin yapılması veya yapılmaması şeklinde de ortaya çıkabilir. Örneğin, kira bedelinin ödenmesi, taşınmazın teslimi veya rekabet etmeme yükümlülüğüne uyulması gibi talepler eda davasının konusunu oluşturabilir.
1.3. Diğer Dava Türlerinden Farkları
Eda davası, tespit davası ve inşai davadan farklı özellikler gösterir. Tespit davası sadece bir hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun belirlenmesini amaçlarken, eda davası bu tespitle yetinmeyip somut bir edimin yerine getirilmesini hedefler. İnşai davadan farkı ise, yeni bir hukuki durum yaratmak yerine mevcut bir hakkın yerine getirilmesini sağlamasıdır. Ayrıca eda davası sonucunda verilen kararlar, ilamlı icra yoluyla doğrudan icra edilebilir niteliktedir.
2. Eda Davası Türleri ve Temel Özellikleri
2.1. Verme Davası
2.1.1. Para Borçlarına İlişkin Davalar
Verme davalarının en sık rastlanan türünü para alacaklarına ilişkin davalar oluşturur. Bu davaların temelinde, davalının belirli bir miktar parayı davacıya ödemesi talebi yatar. Bu kapsamda sözleşmeden doğan alacaklar (satış bedeli, kira bedeli, ücret alacağı vb.), haksız fiilden kaynaklanan tazminat talepleri, sebepsiz zenginleşmeden doğan iade talepleri ve çeşitli kanuni düzenlemelerden kaynaklanan para borçlarının tahsili yer alır. Para borçlarına ilişkin eda davalarında, talep edilen miktarın açıkça belirtilmesi ve talepte bulunulan miktarın dayanağının somut olarak ortaya konması gerekir.
2.1.2. Taşınır ve Taşınmaz Teslimine İlişkin Davalar
Bu tür davalar, belirli bir malın veya taşınmazın teslimine yönelik talepleri içerir. Taşınır mallarda, satım sözleşmesi gereği malın teslimi, kiralanan eşyanın iadesi, rehin konusu malın teslimi gibi talepler söz konusu olabilir. Taşınmazlarda ise kiralanan taşınmazın tahliyesi, satılan taşınmazın teslimi veya ecrimisil nedeniyle taşınmazın iadesi gibi talepler görülür. Bu davalarda teslimi istenen mal veya taşınmazın açıkça tanımlanması, ayırt edici özelliklerinin belirtilmesi ve teslim şeklinin net olarak ortaya konması önem taşır.
2.1.3. Diğer Verme Yükümlülükleri
Para borçları ile taşınır ve taşınmaz teslimi dışında kalan verme yükümlülükleri de eda davasına konu edilebilir. Bu kapsamda belge veya evrak verme yükümlülükleri (ortaklık belgesi, pay senedi, şirket defterleri vb.), menkul kıymet teslimi, hak ve alacak devirleri gibi edimler yer alır. Bu tür davalarda verme yükümlülüğünün kapsamı ve şekli açıkça belirtilmeli, gerektiğinde teslim yeri ve zamanı da dava dilekçesinde gösterilmelidir. Mahkeme kararının icra edilebilirliği açısından bu hususların net olarak belirlenmesi büyük önem taşır.
2.2. Yapma Davası
2.2.1. İş Görme ve Hizmet Talepleri
Yapma davalarının önemli bir kısmını belirli bir işin yapılması veya hizmetin yerine getirilmesi talepleri oluşturur. Bu kapsamda eser sözleşmesinden doğan talepler (bir binanın inşası, yazılım geliştirilmesi, sanat eseri yapımı vb.), vekalet sözleşmesinden kaynaklanan hizmetler (avukatlık, danışmanlık, mimarlık hizmetleri vb.) ve diğer iş görme borçları yer alır. Bu tür davalarda, yapılması istenen işin niteliği, kapsamı, tamamlanma süresi ve varsa özel şartları açıkça belirtilmelidir.
2.2.2. Sözleşmesel Yükümlülükler
Sözleşmelerden doğan yapma borçları, tarafların üstlendikleri aktif edim yükümlülüklerini kapsar. Örneğin bakım-onarım sözleşmelerinde belirlenen işlerin yapılması, eğitim hizmetlerinin verilmesi, teknik destek sağlanması gibi yükümlülükler bu kategoride değerlendirilir. Ayrıca resmi işlemlerin yapılması, idari başvuruların tamamlanması veya belirli bir hukuki işlemin gerçekleştirilmesi gibi edimler de bu kapsamda yer alır.
2.3. Yapmama Davası
2.3.1. Kaçınma ve Rekabet Yasağı Yükümlülükleri
Yapmama davaları, davalının belirli bir davranıştan kaçınmasını sağlamaya yönelik açılır. Bu davaların en tipik örneği rekabet yasağına ilişkin davalardır. İş sözleşmesinden veya ticari ilişkilerden kaynaklanan rekabet yasağı ihlallerinin önlenmesi, haksız rekabetin durdurulması, marka ve patent haklarına tecavüzün engellenmesi gibi talepler bu kapsamda değerlendirilir. Ayrıca komşuluk hukukundan doğan rahatsız edici davranışların önlenmesi de bu kategoride yer alır.
2.3.2. Diğer Yapmama Borçları
Yapmama borçları kapsamında değerlendirilen diğer yükümlülükler arasında sır saklama yükümlülüğü, belirli bir faaliyette bulunmama taahhüdü ve belirli kişilerle iş yapmama yükümlülüğü gibi edimler yer alır. Bu tür davalarda yapmama yükümlülüğünün kapsamı, süresi ve sınırları net olarak ortaya konmalıdır. İhlalin nasıl gerçekleştiği somut olarak belirtilmeli ve yapmama borcunun ihlalinin hangi sonuçları doğuracağı açıkça gösterilmelidir. Mahkeme kararının etkin bir şekilde icra edilebilmesi için bu hususların dava dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanması önem taşır.
3. Eda Davasında Hukuki Yarar Şartı
3.1. Dava Açmaktaki Hukuki Yarar
Eda davasının açılabilmesi için davacının hukuki yararının bulunması zorunludur. Hukuki yarar, davacının hakkına kavuşmak için mahkeme kararına ihtiyaç duyması durumunda ortaya çıkar. Mahkeme kararı olmadan hakkın elde edilemeyeceği veya hakkın tehlikede olduğu durumlarda hukuki yararın varlığı kabul edilir. Örneğin, borçlunun borcunu ödememekte direnmesi veya bir sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda, alacaklının eda davası açmakta hukuki yararı vardır.
3.2. Hukuki Yararın Varlığının Tespiti
Hukuki yararın varlığı, her somut olayın özelliklerine göre mahkeme tarafından değerlendirilir. Yargıtay içtihatlarına göre, eda davalarında hukuki yarar kural olarak vardır kabul edilir. Mahkeme, dava şartı olan hukuki yararın varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen (kendiliğinden) gözetmekle yükümlüdür. Hukuki yararın bulunmadığının tespit edilmesi halinde dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilir. Ancak eda davalarında alternatif bir hukuki yolun varlığı tek başına hukuki yarar yokluğu anlamına gelmez. Davacının hakkını elde etmek için başka bir yola başvurma zorunluluğu olmadığı sürece, eda davası açmakta hukuki yararının varlığı kabul edilir.
4. Eda Davasının Açılması ve Yargılama Süreci
4.1. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Eda davalarında görevli mahkeme, davanın konusuna ve değerine göre belirlenir. Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak davanın özelliğine göre özel yetki kuralları da uygulanabilir. Örneğin, taşınmazın aynına ilişkin eda davalarında taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Ticari davalarda ticaret mahkemeleri, iş davalarında iş mahkemeleri, tüketici davalarında tüketici mahkemeleri görevlidir.
4.2. Dava Dilekçesinin Hazırlanması
Eda davası dilekçesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119. maddesinde belirtilen unsurları taşımalıdır. Dilekçede tarafların kimlik ve iletişim bilgileri, davanın konusu, maddi vakıalar, hukuki sebepler ve deliller açıkça gösterilmelidir. Özellikle talep sonucunun açık ve belirli olması gerekir. Para alacaklarında miktar, yapma veya yapmama borçlarında edimin içeriği net olarak belirtilmelidir. Ayrıca dava dilekçesinde davanın dayandığı hukuki ilişki açıklanmalı ve bu ilişkiyi kanıtlayan deliller gösterilmelidir.
4.3. İspat Yükü ve Deliller
Eda davasında ispat yükü kural olarak davacıdadır. Davacı, hakkının varlığını ve davalının edimini yerine getirmediğini ispatlamakla yükümlüdür. Deliller arasında yazılı belgeler, tanık beyanları, bilirkişi raporları, keşif tutanakları ve diğer ispat araçları yer alabilir. Para borçlarında yazılı delil kuralı geçerlidir. Senetle ispat zorunluluğunun istisnalarının bulunduğu hallerde tanık dinlenebilir. Her türlü hukuki işlemde olduğu gibi, eda davasında da delillerin toplanması ve değerlendirilmesi aşamasında hakimin takdir yetkisi bulunur. Delillerin dava dilekçesiyle birlikte sunulması veya en azından delillerin neler olduğunun belirtilmesi gerekir. Sonradan delil gösterilmesi ancak kanunda belirtilen istisnai hallerde mümkündür.
5. Eda Davasının Sonuçları
5.1. Kabul Kararının Sonuçları
Mahkeme tarafından eda davasının kabulüne karar verilmesi halinde, davalı talep edilen edimi yerine getirmekle yükümlü olur. Kabul kararı, hem tespit hem de eda hükmü içerir. Yani karar, öncelikle hakkın varlığını tespit eder, ardından edimin yerine getirilmesini emreder. Para borçlarında davalı, hükmedilen meblağı faizi ile birlikte ödemek zorundadır. Yapma borçlarında belirli bir işin görülmesi, yapmama borçlarında ise belirli bir davranıştan kaçınılması gerekir. Kabul kararı, davacıya ilamlı icra yoluyla kararın yerine getirilmesini talep etme hakkı verir.
5.2. Ret Kararının Sonuçları
Eda davasının reddi halinde, davacının talep ettiği edime hak kazanamadığı tespit edilmiş olur. Ret kararı, aynı zamanda bir tespit hükmü niteliğindedir ve kesin hüküm teşkil eder. Bu durumda, aynı taraflar arasında aynı konuda ve aynı sebebe dayanarak yeni bir dava açılamaz. Ret kararı üzerine davacı, yargılama giderlerini ve davalı vekil ile temsil edilmişse vekalet ücretini ödemekle yükümlü olur. Ancak ret kararı, yeni vakıalara dayanarak veya başka bir hukuki sebeple dava açılmasına engel değildir.
5.3. İcra Edilebilirlik
Eda davası sonucunda verilen kabul kararları, kesinleşmesi beklenmeksizin ilamlı icra takibine konu edilebilir. Para borçlarında İcra ve İflas Kanunu’nun para alacaklarına ilişkin hükümleri, yapma borçlarında ise yapma borçlarına ilişkin hükümleri uygulanır. Yapmama borçlarının ihlali halinde ise, İcra ve İflas Kanunu’nun yapmama borçlarına ilişkin özel hükümleri devreye girer. İlamlı icra takibinde, borçlunun icra emrine itiraz etme imkanı sınırlıdır. Borçlu ancak, borcun itfa edildiğini veya ertelendiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edebilir. Bu özellik, eda davası sonucunda verilen kararların etkin bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.
6. Eda Davası ile İlgili Özellikli Durumlar
6.1. Tespit Davası ile İlişkisi
Eda davası, niteliği gereği hem tespit hem de eda hükmünü içinde barındırır. Bu nedenle, eda davası açılabilecek hallerde ayrıca tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bir hakkın yerine getirilmesi eda davası ile istenebilecekken sadece tespiti istenemez. Çünkü eda davası açan kişi, zaten hakkının varlığının tespitini de talep etmiş olmaktadır. Ancak istisnai durumlarda, örneğin gelecekte açılacak bir eda davası için hukuki durumun şimdiden tespitinde yarar varsa, tespit davası açılabilir.
6.2. Kısmi Dava ve Belirsiz Alacak Davası ile İlişkisi
Eda davası, kısmi dava veya belirsiz alacak davası şeklinde de açılabilir. Kısmi davada, talep konusunun bir kısmı dava edilir ve kalan kısım için dava açma hakkı saklı tutulur. Belirsiz alacak davasında ise, dava açıldığı anda alacağın miktarını yahut değerini tam olarak belirleme imkanı bulunmayan hallerde, asgari bir miktar gösterilerek dava açılır. Her iki dava türü de özünde birer eda davasıdır. Yargıtay kararlarına göre, alacağın belirli veya belirsiz olması, başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmaz ve davanın reddi sonucunu doğurmaz.
6.3. Zamanaşımı Süreleri
Eda davasında zamanaşımı süreleri, talep edilen hakkın niteliğine göre değişiklik gösterir. Türk Borçlar Kanunu’na göre genel zamanaşımı süresi on yıldır. Ancak özel kanunlarda veya özel durumlarda farklı zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Örneğin, ticari davalarda beş yıllık, haksız fiilden doğan tazminat taleplerinde iki yıllık, kira alacaklarında beş yıllık zamanaşımı süreleri uygulanır. Zamanaşımı, dava açılması, icra takibi başlatılması veya borçlunun borcunu ikrar etmesi gibi sebeplerle kesilir. Zamanaşımının tespiti kendiliğinden yapılmaz, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekir.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.