Haksız İcra Takibi – 2024
İlamsız ve ilamlı olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşen bu takipte, borçlular haksız icra takibi durumunda alacaklılara karşı dava açabilirler.
”(…) Dava konusu olayda, davalı İsmail, davacının da müşterek borçlu olarak göründüğü ve asıl borçlu dava dışı 3. kişi Hüseyin Gürkan’ın kendisine borcuna karşılık verdiği senetleri usulüne uygun şekilde icraya koyarak senet borçluları hakkında icra takibi yapmıştır. Davacının senetteki imzaya itirazı üzerine yapılan yargılama neticesinde imzanın davacıya ait olmadığı belirlenerek hakkındaki icra takibi (…) 4. Hukuk Dairesi 2006/9873 E., 2007/8004 K.
İcra ve İflas Kanununda, haksız icra takibi gibi zorlayıcı icra yollarına ilişkin takip işlemlerinin kötüye kullanılmasını önleyen genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Yani, mevzuatta, dürüstlük kuralı veya hakkın kötüye kullanılmasını engelleyen genel bir hüküm yoktur. Ancak, icra tazminatları çerçevesinde, alacaklının haksız ve kötü niyetle yaptığı takip, borçlunun veya üçüncü kişinin itirazında haksız bulunması gibi durumlarda belirli düzenlemeler bulunmaktadır.
Haksız icra takibi sebebiyle zarara uğrayan borçlu veya üçüncü kişiler, bu takipten kaynaklanan zararlarının tazmin edilmesi için haksız icra takibi başlatan alacaklıya karşı hem maddi hem de manevi tazminat davası açabilirler. Maddi ve manevi tazminat davası, haksız icraya maruz kalan taraf veya üçüncü kişiler tarafından başlatılabilir.
Başka bir ifadeyle, takip işleminin haksızlık unsuru, genellikle taraf ve ilgili üçüncü kişilerin takip işlemleri bağlamında değerlendirilir. Dolayısıyla, icra memuru tarafından gerçekleştirilen işlem, tek başına takipte karşı tarafın sorumluluğunu doğuracak şekilde haksızlık teşkil etmez.
Ancak, haksız takip işlemi nedeniyle tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, haksız takip işlemi sonucunda uğranılan zararın veya zarar tehlikesinin kanıtlanması gerekir. Yani, icra takibinin haksız olduğunun ve borçlu veya üçüncü kişilerin uğradığı zararın ispat edilmesi gereklidir.
Öte yandan, taraf veya ilgili üçüncü kişiler haksız takip işlemine maruz kalmış olsalar bile, icra organı tarafından ilgili işleme herhangi bir müdahalede bulunulmamışsa veya bu müdahale sonucunda zarar ortaya çıkmamışsa, genellikle tazminat sorumluluğundan bahsedilemez.
” (…) takip dayanağı senedin vade tarihinin 2009 iken 2008 olarak değiştirildiği gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiği ve kararın 28/05/2011 tarihinde kesinleştiği, Yargıtay’ın yerleşik kararları da dikkate alınarak haksız icra takibi ve haksız haciz yapılmasının sorumluluk hukuku ilke ve kuralları gereğince haksız eylem niteliğinde olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne (…) 13. Hukuk Dairesi 2015/9067 E. , 2016/18448 K. ”
“Haksız İcra Takibi Davasında Maddi Tazminat”
Haksız icra takibi nedeniyle malvarlığında meydana gelen maddi zararın giderilmesini hedefleyen maddi tazminat davası, borçlunun haksız takibe maruz kaldığı durumlarda açılmaktadır.
Bu davada amaç, borçlunun malvarlığındaki somut zararın telafi edilmesidir. Ancak tazminat davası için, haksız icra takibi nedeniyle gerçek bir mağduriyetin varlığı ve bu takibin malvarlığındaki zarara neden olduğunu gösteren bir illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu durumun ispatı, davayı açan tarafın sorumluluğundadır.
” (…) Haksız icra takibi nedeniyle, davacı hakkındaki başka icra takipleri sırasında faiz ödenmek zorunda kalındığı ve ayrıca banka kredi faizi ödendiği ileri sürülmek suretiyle maddi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Davalılar tarafından gerçekleştirilen ve haksız olduğu saptanan icra takibi ile; ileri sürülen ve mahkemece de hüküm altına alınan maddi zarar arasında, uygun nedensellik bağı bulunmamaktadır. Davacının maddi tazminat isteminin reddi gerekir. Mahkemece, kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir (…) 4. Hukuk Dairesi 2013/8548 E. , 2014/4964 K.”
“Haksız İcra Takibi Davasında Manevi Tazminat”
Haksız icra takibi sebebiyle açılacak manevi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle borçlunun veya üçüncü kişilerin yaşadığı üzüntünün giderilmesini ve kişilik değerlerinde meydana gelen manevi zararın telafisini talep etmektedir.
Bu nedenle manevi tazminat istenebilmesi için, haksız icra takibi sebebiyle manevi zarara uğranmış olması ve bu zarar ile haksız icra takibi arasında bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Ayrıca, haksız icra takibi nedeniyle manevi tazminat davası açılırken, tarafların kusur oranı ile ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak manevi tazminat miktarı belirlenmelidir.
Mahkemeler, manevi tazminat miktarını tespit ederken, kişilik haklarını ihlal eden fiil ile tazminat miktarı arasında makul bir oran olup olmadığını, bir tarafın zenginleşmesine yol açıp açmadığını ve manevi zararla orantılı olarak üzüntüyü hafifletecek bir miktarda olmasına dikkat etmelidir.
” (…) Somut olayda; takibin haksız olduğu anlaşılmakla birlikte, davalının ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğu sabit değildir. Davalı tarafından davacı aleyhine sadece haksız icra takibi yapılması, davacının iç huzurunu bozacak nitelikte bir olgu değildir. Manevi tazminat koşullarını düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesine göre davalının bu haksız eylemi kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak da kabul edilemez. Ayrıca davacının haksız takip nedeniyle ağır manevi zararı da oluşmamıştır. Şu durumda mahkemece (…) 4. Hukuk Dairesi 2016/9905 E. , 2018/6408K.”
“Haksız İcra Takibi Davasında Zamanaşımı Nasıl İşler?”
Haksız icra takibi nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi, haksız icra takibinin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, her durumda ise haksız icra takibinin açılmasından itibaren 10 yıldır. Bu nedenle, haksız icra takibini öğrenen ve iki yıl içinde herhangi bir itirazda bulunmayan borçlunun tazminat davası açma hakkı, söz konusu olmayacaktır.
” (…) ayrıca haksız haciz sebebiyle uğranılan zararın tazmini için dava açma süresinin de 1 yıl (Not: Yeni Borçlar Kanununda 2 yıldır) olduğu, davacının bedelsiz kalan senetlerden dolayı davalıya borçlu olmadığına ilişkin verilen menfi tespit kararının 02/06/2011 tarihinde kesinleştiği, davacının haksız haciz nedeni ile uğradığı zararı tazmin için giriştiği icra takibi tarihinin 06/08/2012 olduğu, bu durumda menfi tespit davasında verilen haczin haksızlığına ilişkin kararın kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra takibe başlandığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir (…) 4. Hukuk Dairesi 2016/2173 E. , 2016/3855 K.”
“Haksız İcra Takibi Davasında Görevli Mahkeme Neresidir?”
Haksız icra takibi kaynaklı tazminat davalarında, görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 2/1. maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu kanuna göre, Asliye Hukuk Mahkemesi, haksız takip ve takip işlemlerinden kaynaklanan maddi zararların tazmini taleplerini, dava konusunun değeri veya miktarı ne olursa olsun ele alır.
Ayrıca, manevi zararların tazmini taleplerinde de kişisel varlığı ilgilendiren dava alanlarına bakar. Ancak, en az bir tarafın tacir olduğu durumlarda, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olur. Bu şekilde, haksız icra takibi kaynaklı tazminat davalarında yetki ve görev belirlenir.
” (…) Davacı işçi parasal bir alacağını tahsil edebilmek için davalı Belediye aleyhine ilamsız icra takibi başlatmış olup bu takibe davalı Belediye tarafından yapılan itirazın iptali için açılan iş bu itirazın iptali davasında görevli mahkeme adli yargı içerisinde bulunan genel görevli mahkemelerdir.
O halde mahkemece adli yargı içerisinde bulunan genel görevli mahkemelere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken uyuşmazlığın çözümünde idare mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (…)” 9. Hukuk Dairesi 2013/16996 E. , 2014/4008 K.
“Haksız İcra Takibi Davasında Yetkili Mahkeme Neresidir?”
Haksız icra takiplerinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında, yetkili mahkeme haksız icra takibine maruz kalan kişinin ikamet ettiği yer mahkemesidir. Bu hususu vurgulamak önemlidir; zira Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7/1. maddesi gereği, davalıların birden fazla olması durumunda, dava konusuyla ilgili olarak ortak yetkili bir mahkeme belirlenmişse, davaya bu yer mahkemesinde bakılacaktır.
”(…) uyuşmazlığın Afyonkarahisar İş Mahkemesinde görülerek, takibin yetkili icra dairesinde başlatıldığı sonucuna ulaşılırsa,
borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilerek uyuşmazlığın esastan incelenmesi, takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddine karar vermesi gerekir (…) 5. Hukuk Dairesi 2022/10177 E. , 2022/13156 K.”
“Haksız İcra Takibi Davasında Usul Nasıl İşler?”
Özel bir düzenleme olmadığı için, söz konusu tazminat davası, haksız fiil hükümlerine dayanan tipik bir tazminat davasıyla aynıdır. Dolayısıyla, dava süreci, dilekçe verme, ön inceleme ve tahkikat gibi aşamalar bakımından standart tazminat davalarına benzer şekilde ilerler.
Sonuç olarak, bu davada izlenecek yargılama usulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316. maddesinde belirtilen basit yargılama hükümlerinden birine uymadığından, yazılı yargılama usulü izlenir.
”(…) ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekirken, Kanunun bu emredici düzenlemesine rağmen ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilmek suretiyle, esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir (…) 11. Hukuk Dairesi 2013/7410 E. ,2013/21829 K.”
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.