
İstanbul’da Malpraktis Avukatı: Tıbbi Hatalarda Hukuki Temsil
Tazminat Talepleri
Malpraktis davalarında temel amaç, sağlık hizmetinden kaynaklanan zararın tazmin edilmesidir. Malpraktis davası için İstanbul bölgesindeki avukatlar, tıbbi uygulama hatası nedeniyle hastanın uğradığı çeşitli zararların giderilmesi için farklı tazminat türleri talep edebilir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, malpraktis sonucu hastanın malvarlığında meydana gelen eksilmelerin giderilmesini amaçlar. Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Malpraktis davalarında talep edilebilecek maddi tazminat kalemleri şunlardır:
- Tedavi giderleri: Hatalı tıbbi müdahale sonucu ortaya çıkan zararın giderilmesi için yapılan tüm sağlık harcamaları (ameliyat, ilaç, fizik tedavi, protez vb.)
- Bakım giderleri: Hastanın başkasının bakımına muhtaç hale gelmesi durumunda yapılan bakım masrafları
- İş gücü kaybı: Hastanın çalışma gücünün azalması veya tamamen kaybetmesi nedeniyle uğradığı kazanç kaybı
- Kazanç kaybı: Hastanın tedavi sürecinde çalışamaması nedeniyle elde edemediği gelir
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar: Hastanın mesleki kariyerinin olumsuz etkilenmesi nedeniyle gelecekte elde edemeyeceği kazançlar
Maddi tazminat talep edilirken dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Tazminat miktarı somut delillerle desteklenmelidir (faturalar, raporlar, gelir belgeleri vb.)
- Kusur oranı, tazminat miktarının belirlenmesinde önemli bir faktördür
- Talep edilen tazminat, gerçek zararı aşamaz (zenginleşme aracı olamaz)
- Zarar ile tıbbi hata arasında illiyet bağı bulunmalıdır
- Maddi tazminat hesaplaması genellikle aktüerya hesapları ile yapılır
Manevi Tazminat
Manevi tazminat, malpraktis sonucu hastanın kişilik haklarının ihlali nedeniyle duyduğu acı, elem ve ızdırabın giderilmesini amaçlar. Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi, bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda manevi tazminat talep edilebileceğini düzenlemiştir.
Manevi tazminat talebinin koşulları:
- Hekimin hukuka aykırı bir fiili bulunmalıdır
- Hekimin fiili ile hasta arasında illiyet bağı olmalıdır
- Hasta, manevi zarara uğramış olmalıdır
- Hekimin fiilinde kusur bulunmalıdır
Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınan faktörler:
- Hastanın uğradığı zararın ağırlığı
- Hekimin kusur oranı
- Hastanın yaşı ve cinsiyeti
- Zararın hastanın sosyal ve mesleki yaşamına etkisi
- Kalıcı sakatlık durumu
- Olayın gelişme şekli ve özellikleri
- Tarafların ekonomik durumu (hakkaniyete uygun bir miktar belirlenmesi için)
Manevi tazminat talebinde bulunabilecek kişiler:
- Doğrudan zarar gören hasta
- Hastanın ölümü halinde yakınları (eş, çocuklar, anne-baba)
- Ağır bedensel zarar durumunda da hasta yakınları (özel koşullarda)
Manevi tazminat, malpraktis davalarında caydırıcılık fonksiyonu da taşımaktadır ve hekimlerin daha dikkatli davranmasını teşvik eder.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
Destekten yoksun kalma tazminatı, malpraktis sonucu hastanın ölmesi nedeniyle onun desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradığı zararın giderilmesini amaçlar. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi, ölüm halinde destekten yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıpları isteyebileceklerini düzenlemiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının koşulları:
- Malpraktis sonucu ölüm meydana gelmiş olmalıdır
- Ölen kişi, tazminat talep eden kişilere fiilen ve düzenli olarak destek olmalıdır
- Tazminat talep eden kişiler, ölen kişinin desteğine muhtaç olmalıdır
- Destek ilişkisinin gelecekte de devam edeceği varsayılabilmelidir
Destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecek kişiler:
- Ölen hastanın eşi
- Çocukları (ergin oluncaya veya eğitimlerini tamamlayıncaya kadar)
- Anne-babası (desteğe muhtaç olmaları koşuluyla)
- Ölen kişinin bakıp gözettiği diğer kişiler (fiili destek ilişkisi varsa)
Tazminat miktarının hesaplanmasında dikkate alınan faktörler:
- Ölen kişinin gelir durumu
- Destekten yoksun kalanların sayısı ve ihtiyaçları
- Ölen kişinin muhtemel yaşam süresi
- Destekten yoksun kalanların muhtemel yaşam süreleri
- Destek ilişkisinin tahmini süresi
- Kusur oranı
- Hesaplamada aktüerya yöntemleri kullanılır
Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, destekten yoksun kalanların ekonomik geleceğini güvence altına almak ve ölüm olmasaydı sağlanacak desteğin ekonomik karşılığını temin etmektir.
Malpraktis Davalarında Zamanaşımı
Zamanaşımı, bir hakkın belirli bir süre kullanılmaması nedeniyle dava edilebilme niteliğini kaybetmesi anlamına gelir. Malpraktis davalarında zamanaşımı süreleri, davanın açıldığı mahkemeye ve davanın hukuki dayanağına göre değişiklik gösterir.
Özel Hastanelerde Zamanaşımı
Özel hastanelerde veya özel muayenehanelerde gerçekleşen malpraktis vakalarında uygulanacak zamanaşımı süreleri, davanın hukuki dayanağına göre değişir.
Vekalet sözleşmesine dayanan malpraktis davalarında:
- Türk Borçlar Kanunu’nun 147. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır
- Bu süre, zararın ve sorumlusunun öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar
- Her durumda, fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar
Eser sözleşmesine dayanan malpraktis davalarında (özellikle estetik operasyonlar):
- Türk Borçlar Kanunu’nun 478. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır
- Bu süre, eserin teslim alındığı (müdahalenin tamamlandığı) tarihten itibaren işlemeye başlar
Haksız fiil esasına dayanan malpraktis davalarında:
- Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl içinde dava açılmalıdır
- Ancak, haksız fiil aynı zamanda ceza gerektiren bir fiil ise ve ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse, bu süre uygulanır
Ağır kusur halinde:
- Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır
Kamu Hastanelerinde Zamanaşımı
Kamu hastanelerinde meydana gelen malpraktis vakalarında, idari yargıda dava açılacağından, İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki zamanaşımı süreleri uygulanır.
Kamu hastanelerinde zamanaşımı süresi:
- İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren 5 yıl içinde idareye başvurulmalıdır
- İdareye yapılan başvurunun reddi veya reddedilmiş sayılması halinde, bu işlemin tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılmalıdır
- İdare başvuruya 30 gün içinde cevap vermezse, başvuru reddedilmiş sayılır ve 60 günlük dava açma süresi işlemeye başlar
Kamu hastanelerinde zamanaşımında dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Zamanaşımı süresi, zararın öğrenildiği tarihten itibaren başlar (örneğin, bir rapor ile malpraktisin tespit edildiği tarih)
- İdareye başvuru, dava açmadan önce zorunlu bir aşamadır
- Ceza zamanaşımı süreleri, idari tazminat davaları için uygulanmaz
Ceza Davası İle İlişkisi
Malpraktis eyleminin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde, hukuk davasında uygulanacak zamanaşımı süresi ile ceza davası arasında bir ilişki kurulabilir.
Ceza davası ile malpraktis tazminat davası arasındaki zamanaşımı ilişkisi:
- Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesine göre, zarara neden olan fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ve ceza kanununda daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse, hukuk davasında da bu uzun süre uygulanır
- Örneğin, taksirle ölüme neden olma suçunda ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olduğundan, bu tür bir malpraktis vakasında tazminat davası da 15 yıllık zamanaşımına tabi olur
- Bu uzun zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, fiilin yalnızca suç tipine uygun olması yeterlidir; failin cezalandırılmış olması gerekmez
- Ceza davası zamanaşımının uygulanabilmesi için, fiilin objektif olarak suç teşkil etmesi yeterlidir
Ceza davası ile ilgili dikkat edilmesi gereken diğer hususlar:
- Ceza zamanaşımı süreleri, yalnızca haksız fiil temeline dayanan tazminat davalarında uygulanır; sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan davalarda uygulanmaz
- Ceza zamanaşımı, kamu hastanelerine karşı açılan idari davalarda uygulanmaz
- Ceza zamanaşımı süreleri, Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinde düzenlenmiştir
Ceza zamanaşımı süreleri, yalnızca haksız fiil temeline dayanan tazminat davalarında uygulanır; sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan davalarda uygulanmaz. Ceza zamanaşımı, kamu hastanelerine karşı açılan idari davalarda uygulanmaz. Ceza zamanaşımı süreleri, Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinde düzenlenmiştir. Bu karmaşık yasal süreçlerde doğru yönlendirme için İstanbul’daki bir Sağlık Hukuku Avukatı size destek olabilir.
Malpraktis Davalarında Cezai Sorumluluk
Malpraktis, hukuki sorumluluğun yanı sıra cezai sorumluluğu da doğurabilir. Deneyimli bir sağlık avukatı, bir hekimin tıbbi müdahale sırasındaki hatasının, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen bazı suçların oluşmasına neden olup olmadığını değerlendirebilir.
Taksirle Yaralama ve Öldürme Suçları
Malpraktis sonucu hastanın yaralanması veya ölmesi durumunda, hekim taksirle yaralama veya taksirle öldürme suçlarından sorumlu tutulabilir.
Taksirle yaralama (TCK m. 89):
- Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır
- Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
- Vücudunda kemik kırılmasına,
- Konuşmasında sürekli zorluğa,
- Yüzünde sabit ize,
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
- Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa, ceza artırılır
- Taksirle yaralanma, mağdurun;
- İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
- Duyularından veya organlarından birinin işlevini yitirmesine,
- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerini kaybetmesine,
- Yüzünün sürekli değişikliğine,
- Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine neden olmuşsa, ceza daha da artırılır
- Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Ancak, bilinçli taksir halinde veya suçun basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olması durumunda, şikayet aranmaz
Taksirle öldürme (TCK m. 85):
- Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
- Fiil, birden fazla insanın ölümüne veya bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuşsa, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
Taksirli suçlarda önemli noktalar:
- Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun yasal tanımındaki neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir
- Bilinçli taksir, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde söz konusu olur ve ceza artırılır
- Hekimler genellikle basit taksir ile sorumlu tutulur, bilinçli taksir nadiren uygulanır
- Cezanın belirlenmesinde, failin kusuru göz önünde bulundurulur
İlliyet Bağı
Malpraktis davalarında cezai sorumluluğun doğabilmesi için, hekimin eylemi ile hastanın uğradığı zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir.
İlliyet bağının önemi:
- İlliyet bağı, hekimin fiili ile zarar arasındaki sebep-sonuç ilişkisidir
- İlliyet bağının kesilmesi veya bulunmaması halinde, hekim cezai sorumluluktan kurtulabilir
- Hekimin tıbbi müdahalesi olmasaydı bile aynı zarar meydana gelecek idiyse, illiyet bağı kurulamaz
İlliyet bağını kesen veya zayıflatan faktörler:
- Mücbir sebep: Öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan doğal afet, savaş gibi olaylar
- Zarar görenin kusuru: Hastanın tedavi önerilerine uymaması, randevulara gelmemesi gibi
- Üçüncü kişinin kusuru: Başka bir sağlık personelinin hatası
- Hastalığın doğal seyri: Zararın, hastalığın normal seyrinden kaynaklanması
İlliyet bağının ispatı:
- Malpraktis davalarında illiyet bağının ispatı genellikle bilirkişi raporları ile yapılır
- Bilirkişiler, tıbbi müdahale olmasaydı hastanın durumunun ne olacağını değerlendirir
- Yüksek olasılık ilkesi esas alınır: Zarar ile eylem arasında yüksek derecede olasılık bulunmalıdır
İhmal Suretiyle Görevi Kötüye Kullanma Suçu
Kamu görevlisi hekimlerin malpraktis eylemleri, bazı durumlarda ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu (TCK m. 257/2) kapsamında değerlendirilebilir.
İhmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun unsurları:
- Failin kamu görevlisi olması gerekir (özel hastanelerde çalışan hekimler bu suçun faili olamaz)
- Görevin ihmal edilmesi veya geciktirilmesi söz konusu olmalıdır
- Bu ihmal nedeniyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunmalı ya da kişilere haksız kazanç sağlanmalıdır
- Suçun cezası üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır
İhmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun malpraktis davalarındaki yeri:
- Taksirle yaralama veya öldürme suçlarında illiyet bağı kurulamadığı durumlarda, kamu görevlisi hekimin eylemi yine de hukuka aykırı ise bu suç gündeme gelebilir
- Örneğin, acil servise başvuran bir hastaya gerekli tıbbi müdahalede bulunmayan veya geciktiren hekim, hastanın durumunun ağırlaşması ile kendi eylemi arasında illiyet bağı kurulamasa bile, bu suçtan sorumlu tutulabilir
- Bu suç, yalnızca kamu hastanelerinde çalışan hekimler için söz konusu olabilir
Önemli ayrımlar:
- Taksirle yaralama/öldürme suçlarında cezalandırılmak istenen netice hastanın zarar görmesi veya ölmesidir
- İhmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunda ise cezalandırılmak istenen netice hekimin görevini ihmal etmesidir
- Bu suç, tali (ikincil) nitelikte bir suçtur; öncelikle taksirle yaralama/öldürme suçunun koşulları araştırılır
Malpraktis Davalarında Sık Sorulan Sorular
Malpraktis davaları, tıbbi ve hukuki boyutlarıyla karmaşık süreçler içerir. Bu alanda İstanbul’da hukuki yardım arayan kişilerin en çok merak ettiği ve sık sorduğu bazı sorular bulunmaktadır. Bu sorulara verilecek yanıtlar, malpraktis dava sürecine başlamadan önce gerçekçi beklentilerin oluşması ve doğru kararların alınması açısından önem taşır.
Malpraktis Davaları Ne Kadar Sürer?
İstanbul’da malpraktis davalarının süresi, davanın niteliğine, karmaşıklığına, tarafların tutumuna ve yargı sisteminin iş yüküne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Genel olarak ise malpraktis davaları, diğer dava türlerine göre daha uzun sürebilmektedir.
Malpraktis davalarının süresini etkileyen faktörler:
- Dava öncesi zorunlu arabuluculuk süreci yaklaşık 1-2 ay sürer.
- Dava dilekçesinin hazırlanması ve açılması ile mahkemenin ilk duruşma gününü belirlemesi arasında genellikle 2-3 ay geçer.
- Delillerin toplanması ve özellikle tıbbi kayıtların temini zaman alabilir.
- Bilirkişi incelemesi süreci, dava süresini önemli ölçüde uzatabilir. Bilirkişi raporu hazırlanması için genellikle 3-6 ay gibi bir süre gerekebilir.
- Bilirkişi raporlarına itirazlar ve yeni bilirkişi tayini, süreci daha da uzatabilir.
- Duruşmalar arasındaki sürelerin uzunluğu (mahkemelerin iş yoğunluğuna göre 3-6 ay olabilir).
- Tarafların delil toplanması taleplerinin süreci etkilemesi.
- Bekletici mesele yapılan ceza davalarının sonuçlarının beklenmesi.
Ortalama olarak, İstanbul’da bir malpraktis davası:
- İlk derece mahkemesinde yaklaşık 2-3 yıl
- İstinaf incelemesinde 6 ay – 1 yıl
- Temyiz incelemesinde 1-2 yıl sürebilmektedir.
Adalet Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu hedef süre kapsamında malpraktis davalarının 300 gün içerisinde bitirilmesi hedeflenmiş olsa da uygulamada bu sürelerin aşıldığı görülmektedir. İstanbul’da deneyimli bir malpraktis avukatının davayı takip etmesi, işlemlerin hızlanmasına ve sürecin olabildiğince kısalmasına katkı sağlayabilir.
Malpraktis Davası Masrafları Ne Kadardır?
Malpraktis davalarının masrafları, davanın türüne, niteliğine, talep edilen tazminat miktarına ve izlenecek hukuki yollara göre değişkenlik gösterir. Bu masraflar genel olarak şu kalemlerden oluşur:
Arabuluculuk aşamasındaki masraflar:
- Arabuluculuk başvurusu ücrete tabi değildir.
- Ancak arabulucuya ödenecek ücret ve belge fotokopi giderleri söz konusu olabilir.
Dava açılması aşamasındaki masraflar:
- Başvuru harcı: Dava açılırken ödenmesi gereken harçtır. Tüketici mahkemelerinde görülen davalar için harç muafiyeti bulunabilir.
- Nispi harç: Talep edilen tazminat miktarı üzerinden hesaplanan oransal harçtır. İdare mahkemelerinde açılan tam yargı davalarında da nispi harç ödenir.
- Vekalet ücreti: Avukata ödenecek ücret, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi dikkate alınarak belirlenir. Bu ücret, davanın karmaşıklığına, süresine ve talep edilen tazminat miktarına göre değişebilir.
- Bilirkişi ücreti: Mahkeme tarafından atanan bilirkişilere ödenecek ücretlerdir. Malpraktis davalarında genellikle birden fazla bilirkişi atanır ve her biri için ayrı ücret ödenir.
- Keşif giderleri: Gerektiğinde mahkemenin keşif yapması durumunda ödenmesi gereken giderlerdir.
- Tebligat masrafları: Dava sürecinde yapılacak tebligatlar için ödenen giderlerdir.
- Tanık giderleri: Tanıkların mahkemeye getirilmesi ve dinlenmesi ile ilgili giderlerdir.
- Uzman görüş ücreti: Tarafların kendi inisiyatifleriyle aldıkları uzman görüşleri için ödedikleri ücretlerdir.
Davayı kazanan taraf, yaptığı masrafları karşı tarafa yükletme hakkına sahiptir. Örneğin, davacı hasta davayı kazanırsa, ödediği harçlar, bilirkişi ücretleri ve vekalet ücreti davalı tarafından kendisine ödenecektir. Bu nedenle, dava sonucunda kazanılan tazminat miktarı, dava masraflarını da içerecek şekilde hesaplanır.
Malpraktis Davalarında Kazanma Şansı Nedir?
Malpraktis davalarında kazanma şansı, her davanın kendine özgü koşullarına, mevcut delillere, tıbbi hatanın niteliğine ve bilirkişi değerlendirmelerine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Kesin bir yüzde vermek mümkün olmamakla birlikte, bazı faktörler kazanma şansını doğrudan etkiler:
Kazanma şansını artıran faktörler:
- Açık ve belgelenebilir tıbbi hata varlığı (örneğin, ameliyatta unutulan cerrahi alet)
- Ciddi ve kalıcı zarar oluşması (örneğin, sakatlık, organ kaybı veya ölüm)
- Aydınlatılmış onamın hiç alınmamış veya eksik alınmış olması
- Tıbbi kayıtların düzgün tutulmaması veya sonradan değiştirildiğine dair kanıt bulunması
- Tıbbi standartlardan belirgin sapma olduğunun uzman raporlarıyla tespit edilmesi
- Benzer olaylarda oturmuş yargı içtihatlarının bulunması
- Deneyimli bir malpraktis avukatı ile çalışılması
Kazanma şansını azaltan faktörler:
- Tıbbi müdahalenin bilinen bir komplikasyon olduğunun kabul edilmesi
- Hasta kayıtlarının düzenli tutulmuş olması
- Aydınlatılmış onamın usulüne uygun alınmış olması
- İlliyet bağının kurulamaması (tıbbi hata ile zarar arasında nedensellik ilişkisinin ispatlanamaması)
- Hastanın tedavi sürecinde kendi kusurunun bulunması
- Tıbbi zorunluluk halinin varlığı
- Alternatif tedavi yönteminin bulunmaması
İstanbul’da malpraktis davalarında genel kazanma oranları hakkında resmi bir istatistik bulunmamakla birlikte, hukuk pratiğinde bu davaların yarısına yakınının hasta lehine sonuçlandığı tahmin edilmektedir. Ancak, iyi hazırlanmış ve güçlü delillerle desteklenen davalarda bu oran daha yüksek olabilir.
Bir malpraktis davasında başarı şansının değerlendirilmesi, mutlaka İstanbul bölgesinde malpraktis konusunda uzman bir avukat tarafından yapılmalıdır. Avukat, mevcut tıbbi kayıtları, uzman görüşlerini ve benzer davalardaki emsal kararları inceleyerek, müvekkiline gerçekçi bir değerlendirme sunabilir. Bu değerlendirme, dava açmak yerine arabuluculuk yoluyla uzlaşmanın daha avantajlı olabileceği durumların tespiti açısından da önemlidir.
Malpraktis davalarında kazanma şansını artırmak için, olayın hemen akabinde delillerin toplanmaya başlanması, tüm tıbbi kayıtların temin edilmesi ve mümkünse bağımsız uzman görüşlerinin alınması önemlidir. Ayrıca, zamanaşımı sürelerinin kaçırılmamasına da dikkat edilmelidir. Tüm bu süreçlerde profesyonel destek almanız için İstanbul’da en iyi avukatlar ve hukuk büroları size yardımcı olacaktır
Sağlık Hukuku Alanında Yanınızdayız
Soylu Hukuk Bürosu olarak İstanbul genelinde malpraktis ve sağlık hukuku davalarında müvekkillerimize özel çözümler sunuyoruz. İstanbul malpraktis avukatı olarak, sağlık hukuku alanındaki bilgi birikimimiz ve uzmanlığımızla, tıbbi hata mağdurlarının yasal haklarını korumak ve adil tazminatı elde etmeleri için titizlikle çalışıyoruz.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.