
Kıymet Takdirine İtiraz Nasıl Yapılır ve Nereye Başvurulur?
Kıymet takdiri, icra takibi sürecinde borçluya ait taşınır ve taşınmaz malların değerinin belirlenmesi işlemidir. Bu işlem, cebri icra hukukunun önemli bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. İcra takibine konu olan malların gerçek değerinin tespit edilmesi, hem alacaklının alacağına kavuşması hem de borçlunun mülkiyet hakkının korunması açısından hayati öneme sahiptir.
İcra ve İflas Kanunu (İİK) kapsamında düzenlenen kıymet takdiri, icra takip sürecinin haciz ve satış aşamalarında karşımıza çıkmaktadır. Haciz aşamasında kıymet takdiri, borçlunun borca yetecek kadar malının haczedilmesini ve dolayısıyla ölçülülük ilkesinin sağlanmasını amaçlarken, satış aşamasında kıymet takdiri ise malın muhammen kıymetinin tespiti ile satışın en az hangi bedel üzerinden yapılacağını belirlemeyi amaçlamaktadır.
Mahcuz malın kıymetinin gerçeğe en yakın miktarda belirlenmesi, sadece alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda üçüncü kişilerin haklarının korunmasına da hizmet etmektedir. Zira mahcuz malın oldukça düşük veya yüksek bir bedelle satışa çıkarılması, birçok kesimin menfaatini zedeleyebilir. Bu nedenle, kıymet takdirine ilişkin itiraz mekanizması, adil bir icra sürecinin sağlanması için hukuki bir güvence olarak düzenlenmiştir.
Bu makalede, kıymet takdirine itirazın hukuki boyutları ve uygulamada karşılaşılan sorunlar detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Öncelikle kıymet takdirinin kavramsal çerçevesi çizilecek, ardından itiraz usulü, yetkili ve görevli mahkemeler, kıymet takdirinin kesinleşmesi ve sonuçları incelenecektir. Ayrıca, güncel ekonomik koşulların kıymet takdiri üzerindeki etkilerine de değinilerek, mevcut hukuki düzenlemelerin yeterliliği tartışılacaktır.
Kıymet Takdiri Kavramı ve Hukuki Niteliği
Kıymet Takdirinin Tanımı
Kıymet takdiri, bir icra takibinde borçlunun haciz konulmuş taşınır ve taşınmaz mallarının değerinin belirlenmesi işlemidir. İcra hukukunda, hacizli malların satışa çıkarılmadan önce gerçek değerlerinin tespit edilmesi, hem alacaklının alacağına kavuşması hem de borçlunun malvarlığının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Kıymet takdiri işlemi, haciz ve satış aşamalarında olmak üzere takibin iki farklı aşamasında yapılabilmektedir. Haciz aşamasında yapılan kıymet takdirinin amacı, takip konusu alacak, faiz ve takip masraflarını karşılayabilecek malların haczedilip haczedilmediğinin tespit edilmesi ve eksik veya aşkın haczin önüne geçilmesidir. Satış aşamasında yapılan kıymet takdiri ise satışın en az hangi bedel üzerinden yapılacağını belirlemek amacıyla gerçekleştirilir.
Kıymet takdiri sayesinde malın gerçek değerinin belirlenmesi, alacaklının alacağını tam olarak tahsil edebilmesi, borçlunun borcunu tam olarak ödeyebilmesi ve mal üzerinde sınırlı ayni hak sahiplerinin veya rehin veren üçüncü kişilerin haklarının korunabilmesi açısından kritik öneme sahiptir.
İcra İflas Kanunu’nda Düzenlenişi
İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) kıymet takdirine ilişkin düzenlemeler, birden fazla takip yolu içinde dağınık ve karmaşık bir şekilde yer almaktadır. Kıymet takdirinin asıl düzenlendiği maddeler İİK’nın 87, 128 ve 128/a maddeleridir.
İİK’nın 87. maddesi haciz aşamasında kıymet takdirini düzenlemektedir. Bu maddeye göre:
“Haczi yapan memur, sicile kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcra memuru, gerekli görürse, bu hususta bilirkişiye başvurabilir.”
7343 sayılı Kanun değişikliği ile İİK’nın 87. maddesinin ikinci fıkrasında, sicile kayıtlı malların kıymet takdirinin her hâlükârda bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde ise listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunluluğu getirilmiştir.
Taşınmazların satışına ilişkin olarak kıymet takdiri ise İİK’nın 128. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre icra dairesi, taşınmazın kıymetini bilirkişiye takdir ettirir ve taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınır. Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir.
Kıymet takdirine itiraz ise İİK’nın 128/a maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:
“Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler. Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir.”
Aynı maddenin ikinci fıkrasında, kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir.
Taşınır ve Taşınmazlarda Kıymet Takdiri Farklılıkları
İcra ve İflas Kanunu’nda kıymet takdirinin yapılması, malın taşınır veya taşınmaz olmasına ve sicile kayıtlı bulunup bulunmamasına göre farklı usullere tabi tutulmuştur.
Taşınırlarda Kıymet Takdiri
Taşınır bir malın haczi için mahallinde bir tutanak tutulur ve bu tutanağa haczedilen malların takdir edilen kıymetleri de yazılır. Sicile kayıtlı olmayan taşınır malların kıymetini haczi yapan memur bizzat kendisi takdir edebileceği gibi bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı bilirkişilere de yaptırabilir.
Sicile kayıtlı taşınır malların (örneğin motorlu taşıtlar) kıymet takdiri ise her hâlükârda bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı bilirkişilere yaptırılmalıdır. İcra memuru, bilirkişinin kıymet takdirine ilişkin verdiği rapor ile bağlıdır ve aksine bir değerlendirme yapamaz.
Taşınmazlarda Kıymet Takdiri
Taşınmazlarda kıymet takdiri, haciz ve satış aşaması olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
Haciz aşamasında, sicile kayıtlı taşınmaz malların kıymet takdiri haczi yapan memur tarafından değil, bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı bilirkişilere yaptırılmalıdır.
Satış aşamasında, taşınmaz malların kıymet takdiri, haciz aşamasından sonra bir de satış aşamasında yeniden yapılır. Ancak kıymet takdirinin yapılması için icra dairesine yapılan satış talebi tek başına yeterli olmayıp aynı zamanda mükellefiyetler listesinin hazırlanması ve kesinleşmesi de gerekir.
İcra dairesi, tapu siciline kayıtlı taşınmazın kıymetini her hâlükârda bilirkişiye takdir ettirir, taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınır. Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir.
Uygulamada, taşınmazlar açısından genellikle haciz sırasında yapılan kıymet takdiri satışta da esas alındığından, icra müdürü yeniden kıymet takdiri yaptırmamaktadır. Ancak ideal olan, mükellefiyetler listesinin kesinleşmesi üzerine yeniden kıymet takdiri yaptırılmasıdır.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ise icra dairesi, takip talebi üzerine satış hazırlıklarına başlar ve daha takip kesinleşmeden kıymet takdirini yaptırır.
Kıymet takdiri bir icra takip işlemi olup; haciz veya satış aşamasında yapılsa da, bu işlem tebliğ edilmezse veya usulsüz tebliğ edilirse, ilgililer kıymet takdirini öğrendikleri tarihten itibaren 7 gün içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluyla kıymet takdirine itiraz edebilirler.
Kıymet Takdirinin Yapılma Usulü
İcra Memurlarının Rolü
İcra ve İflas Kanunu’nda kıymet takdiri işleminde icra memurlarına önemli bir rol verilmiştir. İİK’nın 87. maddesine göre, “Haczi yapan memur, sicile kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder.” Bu düzenleme, sicile kayıtlı olmayan mallar bakımından icra memurlarına takdir yetkisi vermekte ve onları kıymet takdiri konusunda asli görevli kılmaktadır.
İcra memuru, haciz tutanağını düzenlerken haczedilen malların ve takdir edilen kıymetlerinin de tutanakta belirtilmesini sağlar. Haciz tutanağına alacaklının ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü kişilerin iddiaları yazılır.
İcra memuru, takdir yetkisini kullanırken malın piyasa değerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Ancak sicile kayıtlı malların değerini kendisi takdir edemez; bu durumda bilirkişiye başvurması zorunludur. Ayrıca, sicile kayıtlı olmayan mallarda dahi, malın niteliği ve değerini belirlemek özel ve teknik bilgiyi gerektiriyorsa, icra memurunun bilirkişiye başvurması gerekir.
İcra memuru aynı zamanda, icra dosyasında bulunan bilgilerden kıymet takdirine etki edebilecek hususları bilirkişilere bildirmekle yükümlüdür. Örneğin, taşınmazın üzerindeki hacizler, ipotekler ve diğer mükellefiyetler gibi bilgilerin bilirkişiye iletilmesi, doğru bir kıymet takdiri yapılabilmesi açısından önem taşır.
Bilirkişilerin Atanması
Kıymet takdirinde, malın değerinin tespiti uzmanlık gerektiren hallerde bilirkişi görevlendirilmesi zorunludur. Özellikle 7343 sayılı Kanun değişikliği ile İİK’nın 87. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik sonucu, sicile kayıtlı malların kıymet takdirinin her hâlükârda bilirkişi aracılığıyla yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişiler arasından seçilir. Bu şekilde bir bilirkişi bulunmaması hâlinde ise, listede kayıtlı diğer bilirkişiler görevlendirilebilir. İcra memuru, listelere kaydedilmemiş kişiler arasından bilirkişi görevlendirmesi durumunda, bilirkişiye yemin verdiremez.
Bilirkişilerin atanmasında tarafsızlık ve uzmanlık ilkeleri gözetilir. Atanan bilirkişinin malın türüne göre uzman olması ve değerlendirme yapabilecek yetkinlikte bulunması gerekir. Örneğin, bir gayrimenkulün değerlemesi için gayrimenkul değerleme uzmanının, bir makinenin değerlemesi için ise konusunda uzman bir mühendis veya teknisyenin görevlendirilmesi idealdir.
Bilirkişilerin görevlendirilmesi yazılı olarak yapılır ve bilirkişiye görevin kapsamı, sınırları ve süresi açıkça belirtilir. Bilirkişilerin hazırlayacakları raporların objektif, detaylı ve gerekçeli olması beklenir. Bilirkişi raporunda değerlendirmeye esas alınan kriterler, emsal mallar ve değerlemeye etki eden tüm faktörler belirtilmelidir.
Sicile Kayıtlı Mallarda Kıymet Takdiri
Sicile kayıtlı mallar, tapu siciline kayıtlı taşınmazlar ve trafik siciline kayıtlı motorlu taşıtlar gibi özel sicillere kaydedilmiş mallardır. Bu mallarda kıymet takdiri, her hâlükârda bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere yaptırılır.
Taşınmazların kıymet takdiri sürecinde, öncelikle taşınmazın tapu kaydı ve varsa imar durumu icra dairesi tarafından getirtilir. Bilirkişi, taşınmaz üzerindeki haciz ve ipotekler dahil olmak üzere tüm kısıtlamaları ve mükellefiyetleri değerlendirmesine dahil eder.
Taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınarak değerleme yapılır. Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir.
Taşınmazlar için haciz ve satış aşaması olmak üzere iki aşamada kıymet takdiri yapılması gerekmektedir. Satış aşamasında yapılacak kıymet takdiri için mükellefiyetler listesinin hazırlanması ve kesinleşmesi şarttır. Ancak uygulamada genellikle haciz aşamasında yapılan kıymet takdiri satış aşamasında da esas alınmaktadır.
Motorlu taşıtlar gibi diğer sicile kayıtlı taşınırlarda da kıymet takdiri bilirkişiler vasıtasıyla yapılır. Bilirkişi, taşıtın markası, modeli, yaşı, kilometresi ve genel durumu gibi faktörleri dikkate alarak değerleme yapar.
Sicile Kayıtlı Olmayan Mallarda Kıymet Takdiri
Sicile kayıtlı olmayan mallar, özel bir sicile kaydedilmemiş her türlü taşınır maldır. Bu tür mallarda kıymet takdiri, kural olarak haczi yapan icra memuru tarafından gerçekleştirilir. İcra memuru, gerekli görürse bilirkişiye başvurabilir, ancak bu zorunlu değildir.
Sicile kayıtlı olmayan malların değerlemesinde, malın piyasa değeri esas alınır. İcra memuru, benzer nitelikteki malların piyasa fiyatlarını araştırarak veya malın üzerindeki etiket fiyatını dikkate alarak değerleme yapabilir.
Ancak sicile kayıtlı olmayan malın değerinin tespiti özel ve teknik bilgiyi gerektiriyorsa, örneğin antika eşyalar, sanat eserleri, özel üretim makineler veya değerli mücevherler gibi mallarda, icra memurunun bilirkişiye başvurması yerinde olacaktır. Bu durumlarda, malın türüne göre uzman bir bilirkişinin görevlendirilmesi sağlanmalıdır.
Haciz sırasında, sicile kayıtlı olmayan malın kıymet takdiri için mahallinde tutanak tutulur ve bu tutanağa haczedilen malların listesi ile değerleri yazılır. Haciz sırasında malın kıymetinin belirlenmesi mümkün olmadığı durumlarda, kıymet takdiri daha sonra yapılarak haciz tutanağına işlenir.
Kıymet Takdirine İtiraz Süreci
İtirazın Hukuki Niteliği
Kıymet takdirine itiraz, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikâyettir. Bu başvuru yolu, İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.
Kıymet takdirine itiraz, hukuksal niteliği bakımından bir şikâyet olup, teknik anlamda bir dava değildir. Bu nedenle kıymet takdirine itirazda karşı dava usulü uygulanmaz. Karşı dava yolu ile yapılan başvuru varsa reddine karar verilmesi gerekir.
Şikâyet yoluyla, icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığı denetlenir. Mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibarıyla taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler.
İtiraz eden bu şikâyetinde, müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurmaktadır. İcra mahkemesi, yapılan itirazı kıymet takdir işleminin yapıldığı tarihe göre değerlendirir.
İlgililer Kavramı ve Kimlerin İtiraz Edebileceği
İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesine göre, “Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler.”
İİK’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına göre, kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebliğ edilir. Bu kişiler, kıymet takdirine itiraz edebilecek ilgililerdir.
İcra takibi borçlularından her birinin kıymet takdiri yapılan malın maliki olması aranmaksızın kıymet takdirine itiraz hakkı vardır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, icra takibi borçlularından her biri, kıymet takdiri yapılan malın maliki olmasa dahi kıymet takdirine itiraz hakkına sahiptir.
Kıymet takdirine itiraz eden ilgililer, malın belirlenen değerinin gerçek değerini yansıtmadığını düşünüyorlarsa yeniden kıymet takdiri yapılması için icra mahkemesine başvurabilirler. Bu itiraz hem malın değerinin düşük takdir edildiği, hem de yüksek takdir edildiği iddiasıyla yapılabilir.
Takip dosyasında alacaklı veya borçlu sıfatı bulunmayan ya da haciz ve ipotek alacaklısı olmayan kişilere kıymet takdiri raporunun tebliğ edilmesi gerekmez ve bu kişilerin itiraz hakkı da bulunmaz.
İtiraz Süresi ve Şartları
Kıymet takdirine itiraz, 7 günlük hak düşürücü süreye tabidir. Bu süre, raporun ilgililere tebliğinden itibaren başlar. Kıymet takdiri tebliğ işlemi usulsüz olsa bile borçlunun en geç satış ilanının tebliğ edildiği tarihte kıymet takdirini öğrendiğinin kabulü gerekir.
İtiraz, raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesine yapılır. Kıymet takdiri istinabe yoluyla yapılmışsa, itirazları inceleme yetkisi istinabe edilen (kıymet takdirini yaptıran) icra mahkemesine aittir.
İtirazla birlikte, şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması gerekmektedir. Bu husus İİK’nın 128/a maddesinin birinci fıkrasında açıkça düzenlenmiştir: “Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir.”
Yargıtay’a göre, keşif ve bilirkişi incelemesi için gerekli masrafın yatırılması için mahkemece taraflara kesin süre verilmesi ve masraf miktarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi de 24.02.2021 tarihli kararında, başvurucunun tamamlayabileceği masraf ve ücreti tamamlamak için kesin süre verilmeksizin davanın reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir.
İtiraz Dilekçesinde Bulunması Gereken Hususlar
Kıymet takdirine itiraz dilekçesi, genel olarak dava dilekçelerinde bulunması gereken unsurları içermelidir. Bu kapsamda dilekçede şu hususlar bulunmalıdır:
- Başvurunun yapıldığı icra mahkemesinin adı
- İtiraz edenin ve varsa vekilinin adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ve adresi
- Karşı tarafın (alacaklı veya borçlu) adı, soyadı ve adresi
- İtiraz edilen kıymet takdirinin yapıldığı icra dosyasının numarası
- Kıymet takdiri raporunun tebliğ tarihi
- İtiraz sebepleri ve dayanakları
- Deliller
- Talep sonucu
- İtiraz edenin veya varsa vekilinin imzası
İtiraz dilekçesinde özellikle, kıymet takdirinin neden hatalı olduğu ve gerçek değerin ne olması gerektiği açıkça belirtilmelidir. Örneğin, taşınmazın konumu, imar durumu, altyapı imkanları, arsa payı, kullanım alanı gibi faktörlerin değerlemeye nasıl etki ettiği ve bilirkişi tarafından bu faktörlerin doğru değerlendirilip değerlendirilmediği açıklanmalıdır.
İtiraz dilekçesinde ayrıca, bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiği açıkça belirtilmeli ve emsal niteliğindeki malların değerlerine ilişkin bilgi ve belgeler de dilekçeye eklenmelidir. Özellikle taşınmazlar için, yakın çevredeki benzer özelliklere sahip taşınmazların satış değerlerini gösteren emlak ilanları, ekspertiz raporları gibi belgeler dilekçeye eklenebilir.
İtiraz dilekçesinde son olarak, yeniden kıymet takdiri yapılması ve gerçek değerin tespiti talep edilmelidir. İcra mahkemesi, yapacağı inceleme sonucunda itirazın haklı olduğu kanaatine varırsa kıymet takdirini iptal ederek, yeni bir değer belirleyecektir.
Kıymet Takdirine İtirazda Yetkili ve Görevli Mahkeme
Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi
Kıymet takdirine itirazda yetkili ve görevli mahkeme belirlenirken İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesi esas alınır. Bu madde uyarınca kıymet takdirine şikâyet, raporu düzenleyen icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesine yapılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, şikâyetin kıymet takdirini yapan icra dairesinin bağlı olduğu yerdeki icra mahkemesine yapılması gerekliliğidir.
Kıymet takdirine itiraz, hukuksal niteliği bakımından bir şikâyet olup, teknik anlamda bir dava değildir. Bu nedenle kıymet takdirine itirazda karşı dava süreci uygulanamaz. Karşı dava yolu ile yapılan başvuru varsa reddine karar verilmesi gerekir.
İcra Mahkemelerinin görev alanını belirleyen İİK md. 4’e göre, icra mahkemesi hâkimi, takip prosedürü içinde ortaya çıkan “şikâyet” ve “itiraz” gibi icra hukukuna özgü başvuru yollarını inceler ve karara bağlar. Kıymet takdirine itiraz da bu kapsamda değerlendirildiğinden görevli mahkeme icra mahkemesidir.
Ortaklığın giderilmesi davalarında ise, ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilmesi durumunda satış işlemleri İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmakla birlikte, kıymet takdirine itiraz konusunda Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olacaktır. Zira Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322/2 maddesi gereğince ortaklığın giderilmesi kararlarına yönelik satış işlemleri yönünden yapılacak şikâyetlerde Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
İstinabe Durumunda Yetkili Mahkeme
Kıymet takdiri işleminin istinabe (talimat) yoluyla başka bir icra dairesince yapılması durumunda yetkili mahkemenin hangi yer icra mahkemesi olacağı önemli bir husustur.
Yargıtay kararlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere, kıymet takdiri istinabe yoluyla yapılmışsa, kıymet takdirine ilişkin itirazları inceleme yetkisi, istinabe eden (asıl takibin yapıldığı) icra dairesinin değil, istinabe edilen (kıymet takdirini fiilen yapan) icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesine aittir.
Yetkisizlik Kararı Verilmesi Durumunda İzlenecek Prosedür
Kıymet takdirine ilişkin şikâyet başvurusu yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa, izlenecek prosedür İİK’nın 128/a maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre:
“Kıymet takdirine ilişkin şikâyet yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa, icra mahkemesi evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde yetkisizlik kararı verir ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen yetkili icra mahkemesine gönderir.”
Bu düzenleme ile kıymet takdirine ilişkin şikâyetin yetkisiz icra mahkemesine yapılması hâli ve bunun sonuçları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki yetkisizlik kararının hüküm ve sonuçlarından farklılık gösterir. İcra mahkemesinin:
- Dosya üzerinden inceleme yapmasının zorunlu tutulması
- Mahkemenin yetkisizlik kararını vermesinin on günlük süreye bağlanması
- Dosyanın resen yetkili mahkemeye gönderilmesi
gibi düzenlemeler, kötü niyetle yetkisiz mercilere başvurarak kıymet takdirine ilişkin kararın kesinleşmesini engelleyen davranışların önüne geçmek için HMK’daki düzenlemeden farklı olarak getirilmiştir.
Kıymet Takdirine İtirazın İncelenmesi
Keşif ve Bilirkişi İncelemesi
Kıymet takdirine itiraz edilmesi durumunda icra mahkemesinin incelemesi, genellikle keşif ve bilirkişi incelemesi yoluyla yapılır. Mal veya hakkın değerinin tespiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, bilirkişi görüşünün alınması zorunludur.
İtiraz dilekçesine, itiraz konusu kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporu ve haciz tutanağı gibi belgeler eklenir. İcra mahkemesi, kendisine yapılan başvuruya istinaden, itiraz konusu malın niteliğine göre, konusunda uzman bir veya birden fazla bilirkişi seçerek keşif yapılmasına karar verir.
Yeniden yapılacak bilirkişi incelemesinde, icra müdürlüğünce kıymet takdiri yaptırıldığı tarih esas alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Nitekim mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile “icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih” itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.02.2021 tarihli ve E. 2017/12-2258, K. 2021/94 sayılı kararında bu husus şu şekilde açıklanmıştır:
“Kıymet takdirine şikâyet üzerine mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Bu bakımdan mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler.”
Yargılama Giderleri ve Sonuçları
Kıymet takdirine ilişkin olarak yapılan şikâyetlerde, şikâyetle birlikte bilirkişi giderlerinin de ödenmesi gerekir. İİK’nın 128/a maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine göre:
“Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir.”
Bu düzenleme takip ekonomisi ilkesinin bir gereği olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin 2018/26844 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, bu hükmün uygulanabilmesi için borçlunun yatırması gereken miktarın mahkemece belirlenmiş olması gerekir. Yargıcın emri olmadan vezneye paranın yatırılması mümkün olmadığı gibi, mahkeme heyetinin yasal yolluğunun belli olduğu düşünülse bile kalan keşif gideri için ne miktar avans yatıracağını şikâyetçi bilemez.
Anayasa Mahkemesi 26.07.2023 tarihli ve 2022/124 E., 2023/135 K. sayılı kararında, kıymet takdirine itiraz eden ilgilinin bu aşamadaki hukuka aykırılık iddialarının ihalenin feshi davası yoluyla ileri sürebilme imkânının tanınmasının, şikâyetin reddine dair kararın kesin nitelikte olmasını (kanun yolu bulunmamasını) da telafi edici nitelikte olduğunu belirtmiştir.
İcra Mahkemesinin İnceleme Yöntemi
Kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığının incelenmesidir. Başka bir ifadeyle, memur işleminin doğru olup olmadığı denetlenir.
İcra mahkemesinin inceleme yönteminde şu hususlar öne çıkar:
- İcra mahkemesi, şikâyet başvurusunun şekli şartlara uygunluğunu inceler (süre, yetki, harç vb.).
- Şikâyet yoluna başvuran tarafın gerekli masraf ve ücreti yatırıp yatırmadığını kontrol eder.
- Usulü şartlar tamamsa, icra dairesince belirlenen kıymetin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını tespit için keşif ve bilirkişi incelemesi kararı verir.
- Bilirkişi incelemesi sonucu elde edilen rapor doğrultusunda kıymet takdirinin uygun olup olmadığına karar verir.
İcra mahkemesi, şikâyet konusu işlemin iptaline, düzeltilmesine veya işlemin yerinde olduğuna karar verir. İcra mahkemesi, icra dairesine ait bir yetkiyi kullanamayacağından, icra dairesinin vermediği kararı onun yerine veremez; sadece bilirkişiye başvurup yeniden araştırma yaparak icra dairesinin kıymet takdiri işlemini denetler.
Mahkemenin Karar Verme Süreci
Kıymet takdirine itiraz üzerine usulü bir eksiklik yok ise, mahkeme yapacağı keşif ve alınacak bilirkişi raporuna göre esas hakkında istemin kabul veya reddine karar verir. Karar verme sürecinde şu aşamalar izlenir:
- Şikâyetin konusu incelenir: Taşınmaza düşük değer mi yoksa yüksek değer mi biçildiği iddiası bulunduğu tespit edilir.
- Bilirkişi raporu değerlendirilir: İcra mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki değer tespiti, icra dairesince belirlenen değer ile karşılaştırılır.
- Karar verilir: Şikâyet eden başvurusunda taşınmaza düşük değer biçildiği iddiasını ileri sürmüş ve mahkeme, bu iddianın doğru olduğunu, yani taşınmazın gerçek değerinin, icra müdürlüğünce belirlenenden daha yüksek olduğunu belirlemişse şikâyetin kabulüne, aksi durumda şikâyetin reddine karar verir.
İcra mahkemesinin kıymet takdirine dair verdiği kararlar kesindir ve aleyhine kanun yoluna başvurulamaz. İİK’nın 128/a maddesinin son fıkrasına göre “Bu madde gereğince icra mahkemesinin verdiği kararlar kesindir.”
Borçlunun kıymet takdirine itirazı üzerine icra mahkemesince taşınmazın değeri kesin olarak belirlendiğinden, mahkemece belirlenen bu değer yerine icra müdürlüğünce belirlenen değer üzerinden ihale yapılamaz. Aksi durumda, şikâyet üzerine ihalen feshine karar verilmesi gerekir.
Bununla birlikte, kıymet takdirine itiraz üzerine verilen kararlar kesin olmakla birlikte icra mahkemesi kararının, ihale feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi nedeni olarak ileri süremezler.
Kıymet Takdirinin Kesinleşmesi
Kesinleşme Koşulları
Kıymet takdirinin kesinleşmesi, icra hukukunda satış sürecinin başlayabilmesi için gerekli bir aşamadır. Kesinleşmeyen kıymet takdiri üzerine satış işlemleri yapılamaz. Kıymet takdirinin kesinleşmesi, itiraz yoluna başvurulmaması veya itirazın sonuçlanması ile gerçekleşir.
Kıymet takdirinin kesinleşmesi için üç temel durum söz konusudur:
- Süresinde şikâyet edilmemesi: Kıymet takdiri raporunun ilgililere tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurulmaması durumunda, bu yedi günlük sürenin bitiminde kıymet takdiri kendiliğinden kesinleşir.
- Şikâyet edilmekle birlikte gerekli giderlerin yatırılmaması: İİK m.128/a uyarınca, kıymet takdirine şikâyet tarihi itibariyle yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılmaması halinde şikâyet kesin olarak reddedilir ve kıymet takdiri kesinleşir.
- Şikâyetin esastan reddi: İcra mahkemesinin şikâyeti esastan inceleyerek reddetmesi halinde de kıymet takdiri kesinleşir. İcra mahkemesinin kıymet takdirine ilişkin kararı kesin olup, kanun yoluna başvurulamaz.
Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, “kıymet takdiri kesinleşmeden satış ilanı ilgililere tebliğ edilemeyeceği gibi satış da yapılamaz.” Kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılması durumunda, bu durum başlı başına bir ihalenin feshi sebebidir.
İki Yıllık Süre Sınırlaması
İİK m.128/a-2’de “Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez” hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemenin amacı, takiplerin sürüncemede kalmasının ve satışın geciktirilmesinin önüne geçmektir.
İki yıllık süre sınırlaması, kamu düzenine ilişkin olup, resen dikkate alınması gereken bir husustur. Yargıtay içtihatlarına göre, kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla zaman geçmiş ise yeniden kıymet takdiri yapılması zorunludur. Aksi takdirde, iki yıllık süre geçtikten sonra yapılan satışlar feshedilmelidir.
İki yıllık sürenin başlangıç tarihi konusunda önemli bir husus, kıymet takdirinin fiilen yapıldığı tarihtir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.02.2021 tarihli kararında belirtildiği üzere:
“İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen 2 yıllık sürenin başlangıcı bilahare kesinleşmesi kaydıyla kıymet takdirinin yapıldığı tarihtir. Kıymet takdiri, icra dairesince fiilen yapılan keşif tarihine göre belirlenir.”
Kıymet takdirine itiraz edilmesi halinde, icra mahkemesinin şikâyet üzerine verdiği karar tarihi değil, icra dairesince fiilen yapılan kıymet takdiri tarihi iki yıllık sürenin başlangıcıdır. Bu yaklaşım, kıymet takdirine ilişkin değerlerin zaman içinde değişkenlik göstermesi ve icra mahkemesinin, icra dairesinin takdir ettiği tarihteki değeri belirleyerek denetim yapmasından kaynaklanmaktadır.
İstisnai Durumlar (Doğal Afetler, İmar Değişiklikleri)
İİK m.128/a-2’nin ikinci cümlesinde, iki yıllık süre sınırlamasına istisnalar getirilmiştir: “Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir.”
Doğal Afetler
Doğal afetler, malın değerinde önemli değişiklikler meydana getirebilir. Örneğin, deprem, sel, heyelan gibi doğal afetlerin taşınmaz üzerindeki etkileri, taşınmazın değerini önemli ölçüde değiştirebilir. Böyle durumlarda, iki yıllık süre dolmamış olsa bile yeniden kıymet takdiri yapılabilir.
Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan büyük deprem sonrası, bölgedeki birçok taşınmazın değeri önemli ölçüde değişmiştir. Bu tür durumlarda, iki yıllık süre beklenmeden yeniden kıymet takdiri yapılması, taraf menfaatlerinin korunması açısından önemlidir.
İmar Durumundaki Çok Önemli Değişiklikler
İmar planında yapılan değişiklikler, taşınmazın değerini artırıcı veya azaltıcı etkide bulunabilir. İmar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana geldiğinde, iki yıllık süre dolmamış olsa bile yeniden kıymet takdiri yapılabilir.
Bu kapsamda değerlendirilebilecek durumlar:
- Taşınmazın imar planında yapılan değişikliklerle imara açılması
- Yapılaşma koşullarının değişmesi (kat sayısı, emsal oranı gibi)
- Taşınmazın bulunduğu alanın kentsel dönüşüm kapsamına alınması
- Taşınmazın yakınına önemli kamu yatırımlarının yapılması
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında: “Taşınmazın imar durumunda değişiklik olup olmadığı araştırılmalı, değişikliğin taşınmazın değerine etkisi belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir” denilmektedir.
Enflasyonun Kıymet Takdirine Etkisi
Türkiye’de yüksek enflasyon dönemlerinde, taşınır ve taşınmaz malların değerleri hızla artabilmekte, bu durum kıymet takdirinin güncelliğini yitirmesine neden olmaktadır. İİK m.128/a-2’de sayılan istisnalar arasında enflasyon yer almamakla birlikte, mülkiyet hakkının korunması açısından enflasyonun kıymet takdirine etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında enflasyon karşısında değer kaybının mülkiyet hakkına müdahale oluşturabileceğini belirtmiştir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin 2013/817 başvuru numaralı ve 19.12.2013 tarihli kararında:
“Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani alacağa hak kazanıldığı tarih ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağın enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır.”
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2022 yılında yıllık enflasyon %64,27, 2023 yılının Mart ayında ise %50,51 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu yüksek enflasyon oranları dikkate alındığında, kıymet takdirinin yapıldığı tarihten bir yıl sonra bile taşınır veya taşınmaz malın değeri önemli ölçüde artmış olabilmektedir.
Bu durumda, İİK m.128/a-2’deki iki yıllık süre sınırlaması, enflasyonist ortamda mülkiyet hakkının korunması açısından yetersiz kalmaktadır. Öğretide de uzun süredir bu sürenin bir yıla indirilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Nihayetinde, enflasyonun kıymet takdiri üzerindeki etkisi, “malın değerinde ortaya çıkan önemli değişiklik” kapsamında değerlendirilerek, iki yıllık süre dolmadan yeniden kıymet takdiri yapılabilmesine olanak tanınması, mülkiyet hakkının daha etkin korunmasını sağlayacaktır.
Kıymet Takdirine İtiraz Kararının Sonuçları
Kararın Kesin Niteliği
İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinin son fıkrası uyarınca, “Bu madde gereğince icra mahkemesinin verdiği kararlar kesindir.” Bu hüküm, kıymet takdirine ilişkin şikâyet üzerine verilen kararların kanun yoluna başvurulamayacağını açıkça düzenlemektedir.
Kararın kesin olması, kıymet takdiri sürecinin gereksiz yere uzamasını engellemeye ve takibin bir an önce sonuçlandırılmasına yönelik bir tedbirdir. İcra mahkemesinin kıymet takdirinin değiştirilmesi veya onaylanması yönündeki kararına karşı istinaf ve temyiz yolu kapalıdır.
Öğretide, kıymet takdirine ilişkin kararlara karşı kanun yolunun kapatılmasının hak arama özgürlüğüne sınırlama getirdiği ve bu sebeple icra mahkemesinin kıymet takdirine ilişkin şikâyete karşı verdiği kararlar için istinaf yoluna başvurulabilmesi gerektiği savunulmaktadır. Ancak gerek satış sürecinin daha da uzamaması gerek kıymet takdirinin belirlenmesinde en büyük rolün bilirkişiye ait olması gerekçeleriyle, icra mahkemesinin kıymet takdirine ilişkin verdiği kararların kesin olmasının yerinde olduğu da ileri sürülmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da kıymet takdirine ilişkin icra mahkemesi kararlarının kesin olduğu vurgulanmaktadır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında şu ifadeler yer almaktadır:
“İİK’nın 128/a-5. maddesi gereğince icra mahkemesinin bu madde gereğince verdiği kararlar kesin olup, temyiz edilemez.”
İhalenin Feshi Davasındaki Etkisi
Kıymet takdirine ilişkin şikâyet üzerine verilen kararların kesin olmasının bir istisnası olarak, bu kararlar ihalenin feshi davasında incelenebilir. Zira kıymet takdirine ilişkin hukuka aykırılıklar, İİK’nın 134. maddesi kapsamında ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürülebilir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2022 tarihli ve 2022/10499 E., 2022/9969 K. sayılı kararında belirtildiği üzere:
“Satışa hazırlık işlemlerine yönelik şikâyet üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikâyet hakkının kullanıldığı hâllerde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshi aşamasında incelenmesi mümkündür.”
Bu durum, kıymet takdirine şikâyet üzerine verilen kararın kesin olmasının niteliğini bertaraf etmektedir. Kanun yolu kapatılarak sürecin uzaması engellenmeye çalışılsa da, kıymet takdirine ilişkin yapılan incelemenin aynı zamanda ihalenin feshi sebebi sayılması, hukuki belirlilik ve takip ekonomisi ilkesi ile çelişmektedir.
Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyenler, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi nedeni olarak ileri süremezler. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 10.10.2016 tarihli kararında:
“Kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremez.”
ifadelerine yer verilmiştir.
Kıymet Takdirine İlişkin Şikâyetin Reddinin Sonuçları
Kıymet takdirine ilişkin şikâyetin reddedilmesi hâlinde, icra dairesinin belirlediği kıymet takdiri geçerliğini korur. Şikâyet yoluna başvuranın iddialarının yerinde olmadığı mahkemece tespit edildiğinden, icra dairesi tarafından yapılan kıymet takdiri kesinleşir ve satış işlemleri bu kıymet üzerinden devam eder.
Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, borçlunun şikâyet ettiği kıymet takdirinden daha düşük bir bedele icra mahkemesince hükmedilmesi hâlinde, bu bedel üzerinden ihale yapılamaz. Bu durumda ilk belirlenen değer ihaleye esas alınmalıdır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 02.07.2013 tarihli kararında:
“Borçlunun kıymet takdirine itirazı üzerine aleyhine hüküm tesis edilmiş olmakla, icra mahkemesinin bu şekilde belirlediği değer esas alınarak yapılan ihalelerin feshi gerekir.”
denilerek, borçlunun talebinin kabul edilmesi hâlinde dahi daha düşük değer üzerinden satış yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Şikâyetin reddedilmesi hâlinde, iki yıllık süre içinde, belirtilen istisnai durumlar (doğal afet, imar değişikliği gibi) olmadıkça yeniden kıymet takdiri istenemez. Bu nedenle şikâyet yoluna başvuranların, iddialarını ve delillerini bu aşamada eksiksiz sunmaları önem taşımaktadır.
Kıymet Takdirine İlişkin Şikâyetin Kabulünün Sonuçları
Kıymet takdirine ilişkin şikâyetin kabulü hâlinde, icra mahkemesince belirlenen kıymet, satışa esas değer olarak kabul edilir. İcra dairesi, satış işlemlerini icra mahkemesi tarafından belirlenen bu yeni değer üzerinden yapmak zorundadır.
Borçlunun, taşınmaza düşük değer biçildiği iddiasıyla şikâyette bulunması ve bu şikâyetin kabul edilmesi hâlinde, taşınmazın satışının icra mahkemesince belirlenen daha yüksek değer üzerinden yapılması gerekir. Aynı şekilde, alacaklının taşınmaza yüksek değer biçildiği iddiasıyla şikâyette bulunması ve bu şikâyetin kabul edilmesi hâlinde, taşınmazın satışının icra mahkemesince belirlenen daha düşük değer üzerinden yapılması gerekir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 11.04.2019 tarihli kararında:
“Borçlu vekilinin icra müdürlüğünce belirlenen değerin düşük olduğunu ileri sürerek kıymet takdirine itirazı sonucu icra mahkemesince daha düşük kıymet bulunarak itirazın reddine karar verilmesi halinde, satışın icra müdürlüğünce belirlenen değer yerine icra mahkemesince belirlenen daha düşük değer üzerinden yapılması usulsüzdür.”
şeklinde ifade kullanılarak, mahkemece belirlenen değerin satışa esas alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Kıymet takdirine ilişkin şikâyetin kabulü hâlinde, icra mahkemesinin belirlediği kıymet takdiri de iki yıllık süre sınırlamasına tabi olacaktır. Yani, icra mahkemesinin kararı tarihinden itibaren değil, icra dairesinin kıymet takdiri tarihi olan kıymet takdirinin ilk yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe, istisnai hâller dışında yeniden kıymet takdiri istenemeyecektir.
Sonuç olarak, kıymet takdirine ilişkin şikâyetin kabul edilmesi, satış sürecinin icra mahkemesince belirlenen değer üzerinden devam etmesini sağlamakta ve taraf menfaatlerinin korunmasına hizmet etmektedir.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Bilirkişi Raporlarındaki Yetersizlikler
Kıymet takdiri sürecinde en sık karşılaşılan sorunlardan biri, bilirkişi raporlarının niteliğine ilişkin eksikliklerdir. İcra ve İflas Kanunu’nun 87. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, sicile kayıtlı malların kıymet takdirinin bilirkişilere yaptırılması zorunlu olmakla birlikte, uygulamada bilirkişi raporlarının yetersiz kaldığı durumlarla sıkça karşılaşılmaktadır.
Bilirkişi raporlarında görülen başlıca sorunlar şunlardır:
- Emsal araştırmasının yetersizliği: Bilirkişilerin kıymet takdiri yaparken, benzer nitelikteki malların piyasa değerlerini yeterince araştırmadan rapor düzenlemeleri, gerçek değerin tespitini zorlaştırmaktadır. Örneğin, bir taşınmazın kıymet takdirinde çevredeki benzer taşınmazların satış fiyatları, emlak vergi değerleri gibi faktörlerin incelenmemesi, hatalı değerlendirmelere yol açmaktadır.
- Teknik detayların eksikliği: Özellikle taşınmazların kıymet takdirinde, yapının inşaat kalitesi, malzeme özellikleri, teknik donanımı gibi değeri etkileyen faktörlerin yeterince incelenmemesi, gerçekçi bir değerlendirme yapılmasını engellemektedir.
- Güncel piyasa koşullarının dikkate alınmaması: Bilirkişilerin, özellikle değişken ekonomik koşullarda güncel piyasa verilerini kullanmamaları, kıymet takdirinin gerçek değeri yansıtmamasına neden olmaktadır.
- Rapor içeriğinin standart olmaması: Bilirkişi raporlarının içeriğine ilişkin standart bir formatın bulunmaması, raporların niteliğinin bilirkişiden bilirkişiye farklılık göstermesine yol açmaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, bilirkişi raporlarının niteliği konusunda şu değerlendirme yapılmıştır:
“Kıymet takdirine esas bilirkişi raporunda, taşınmazın fiilen hangi tarihte görüldüğü, konumu, nitelikleri ve çevresel özellikleri ayrıntılı olarak belirtilmeli, taşınmazın değerine etki eden tüm faktörler irdelenmelidir.”
Bu sorunların çözümü için, bilirkişilere yönelik standart bir rapor formatı belirlenmesi, bilirkişilerin sürekli eğitimlerle desteklenmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi önerilmektedir.
İtiraz Masraflarının Yatırılması Sorunu
İİK m.128/a-1’de, kıymet takdirine ilişkin şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği, aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyetin kesin olarak reddedileceği düzenlenmiştir.
Bu düzenleme uygulamada şu sorunlara yol açmaktadır:
- Masrafın belirlenmesi sorunu: Şikâyetçi, masraf ve ücretin miktarını bilmeden yedi günlük süre içinde bu bedeli yatırmak zorunda kalmaktadır. Mahkemece masrafın belirlenmemesi veya geç belirlenmesi, şikâyetçinin hak kaybına uğramasına neden olmaktadır.
- Sürenin kısalığı: Yedi günlük sürenin özellikle ekonomik durumu zayıf olan şikâyetçiler için yetersiz kalması, adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurabilmektedir.
- Kesin ret yaptırımının ağırlığı: Masrafın yatırılmaması durumunda şikâyetin başka bir işleme gerek olmaksızın kesin olarak reddedilmesi, hak arama özgürlüğüne ağır bir müdahale teşkil edebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2018/26844 başvuru numaralı ve 24.02.2021 tarihli kararında, kıymet takdirine itiraz davalarında masraf yatırılmaması gerekçesiyle davanın reddinin, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği vurgulanmıştır:
“Başvurucunun davasının keşif ve bilirkişi incelemesi için gereken masrafların yatırılmadığı gerekçesiyle esasına girmeksizin kesin olarak reddine karar vermesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.”
İcra Dairelerinin Farklı Uygulamaları
İcra dairelerinin kıymet takdiri süreçlerindeki farklı uygulamaları, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedelemektedir. Uygulamada karşılaşılan başlıca sorunlar şunlardır:
- Kıymet takdirine bilirkişi seçimindeki farklılıklar: İcra daireleri arasında bilirkişi seçimi konusunda standart bir usulün bulunmaması, kıymet takdirlerinin niteliğinde farklılıklara yol açmaktadır.
- Taşınmazlarda satış aşamasında yeniden kıymet takdiri yapılmaması: İİK m.128 uyarınca, taşınmazlarda haciz aşamasından sonra satış aşamasında da kıymet takdiri yapılması gerekmesine rağmen, uygulamada genellikle haciz aşamasında yapılan kıymet takdirinin satışta da esas alındığı görülmektedir.
- Mükellefiyetlerin kıymete etkisinin dikkate alınmaması: Taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisinin yeterince dikkate alınmaması, gerçek değerin tespitini zorlaştırmaktadır.
- Kıymet takdiri raporlarının tebliğinde yaşanan sorunlar: Kıymet takdiri raporlarının ilgililere usulüne uygun tebliğ edilmemesi veya geç tebliğ edilmesi, itiraz hakkının etkin kullanılmasını engellemektedir.
İki Yıllık Sürenin Enflasyonist Ortamdaki Yetersizliği
İİK m.128/a-2’de düzenlenen “kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez” hükmü, yüksek enflasyonun yaşandığı ekonomik ortamlarda ciddi sorunlara yol açmaktadır.
Türkiye gibi enflasyonun yüksek seyrettiği ülkelerde, iki yıllık süre içinde malların değerlerinde önemli artışlar meydana gelmektedir. TÜİK verilerine göre son yıllarda Türkiye’de yıllık enflasyon oranları şu şekildedir:
- 2020 yılında: %14,60
- 2021 yılında: %36,08
- 2022 yılında: %64,27
- 2023 yılında: %64,77
- 2024 yılında: %44,38
Bu veriler ışığında, iki yıllık süre içinde bir malın değerinde %100’ü aşan oranda artış meydana gelebilmektedir. Bu durum, hem alacaklının hem de borçlunun mülkiyet haklarını zedeleyebilmektedir.
Yüksek enflasyon ortamında yaşanan başlıca sorunlar şunlardır:
- Mülkiyet hakkının zedelenmesi: Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı, kıymet takdirinin güncel değeri yansıtmaması nedeniyle ihlal edilebilmektedir. Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında enflasyon karşısında değer kaybının mülkiyet hakkına müdahale oluşturabileceğini belirtmiştir.
- Taraf menfaatlerinin zedelenmesi: Malın gerçek değerinden düşük bir bedelle satılması, borçlunun malvarlığının eksik değerlendirilmesine ve alacaklının alacağının tam olarak karşılanamamasına neden olabilmektedir.
- Adil yargılanma hakkının ihlali: Gerçek değerin tespit edilememesi nedeniyle, tarafların adil bir şekilde yargılanma hakkı da zarar görebilmektedir.
- İhalelere katılımın düşmesi: Malın değerinin gerçeği yansıtmaması, potansiyel alıcıların ihaleye katılım motivasyonunu düşürebilmekte, bu da satışların başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilmektedir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, enflasyonun kıymet takdirine etkisi şu şekilde değerlendirilmiştir:
“Kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup, bu hususun ayrıca resen gözetilmesi gerekir.”
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.