Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Mahkemede Beraat Etmek *2025: Hukuki Niteliği ve Şartları

Ceza muhakemesinde beraat kararı, sanığın suçsuzluğunun mahkeme tarafından tespit edilmesi sonucu verilen ve en lehe sonuçları doğuran nihai karardır. Masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleri doğrultusunda şekillenen beraat kararı, kişinin toplum nezdinde aklanmasını sağlar ve lekelenmeme hakkının önemli bir güvencesini oluşturur. Bu çalışmada, mahkemede beraat kararının hukuki niteliği, verilme şartları ve sonuçları ele alınacaktır.

 

1. Mahkemede Beraat: Hukuki Anlamı, Şartları ve Sonuçları

1.1. Beraat Kararının Hukuki Niteliği

1.1.1. Beraat Kararının Tanımı

Beraat kararı, ceza yargılamasında sanığın suçsuz olduğunun mahkeme tarafından tespit edilmesi sonucunda verilen ve sanığın aklanması sonucunu doğuran nihai karardır. Bu karar, sanığın kendisine yüklenen suçu işlemediğinin veya işlenen fiilin suç oluşturmadığının kesin olarak belirlenmesi anlamına gelir.

1.1.2. Beraat Kararının Hukuki Dayanağı

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesi, beraat kararının temel hukuki dayanağını oluşturur. Bu madde, hangi hallerde beraat kararı verileceğini açıkça düzenlemektedir. Kanun koyucu, ceza yargılamasının temel ilkelerinden olan “masumiyet karinesi” ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkeleri doğrultusunda, beraat kararının verilme şartlarını ayrıntılı şekilde belirlemiştir.

1.1.3. Beraat Kararının Özellikleri

Beraat kararı, sanık açısından en lehe sonuç doğuran mahkeme kararıdır. Esasa ilişkin bir karar olması nedeniyle, yargılamanın tam olarak tamamlanmasını gerektirir. Beraat kararı kesinleştiğinde, aynı fiilden dolayı sanık hakkında yeniden dava açılamaz ve sanığın adli sicil kaydında yer almaz. Bu karar, sanığın lekelenmeme hakkının da önemli bir güvencesini oluşturur.

1.1.4. Diğer Mahkeme Kararlarından Farkları

Beraat kararı, düşme, durma ve ceza verilmesine yer olmadığı kararlarından farklı olarak sanığın tamamen aklandığı anlamına gelir. Bu diğer kararlar, yargılamayı sona erdirmekle birlikte sanığın suçsuzluğunu tespit etmez. Örneğin, düşme kararı dava şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle verilirken, beraat kararı sanığın suçsuzluğunun pozitif olarak tespitidir. Mahkûmiyet kararından farkı ise açıktır; beraat eden sanık hakkında hiçbir cezai yaptırım uygulanmaz ve tüm cezai sonuçlardan kurtulur.

 

 

1.2. Beraat Kararı Verilmesinin Şartları

1.2.1. Yüklenen Fiilin Suç Olmaması

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-a maddesi uyarınca, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması durumunda beraat kararı verilmesi gerekir. Bu durum, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin doğal bir sonucudur. TCK madde 2’ye göre, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Örneğin, bir fiilin işlendikten sonra kanun değişikliği ile suç olmaktan çıkarılması halinde, yargılama devam ediyorsa mahkeme beraat kararı vermelidir.

1.2.2. Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması

CMK 223/2-b maddesi gereğince, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması halinde beraat kararı verilir. Bu durum, ortaya konulan ve tartışılan deliller ile isnat edilen fiili sanığın işlemediğinin kesin olarak anlaşılmasıdır. Bu halde yüklenen suç işlenmiş olabilir, ancak bu suçun sanık tarafından işlenmediği kesin olarak ispatlanmıştır.

Bu beraat nedeni, sanık için en lehe olan beraat gerekçesidir çünkü suçun sanık tarafından işlenmediği hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmıştır. Bazen bu durum, söz konusu suçun başka bir kişi tarafından işlendiğinin ispatlanması ya da sanığın suçu işlemediğine ilişkin kesin delillerin ortaya çıkması ile gerçekleşebilir.

 

Örneğin, sanığın suçun işlendiği sırada başka bir yerde olduğunun kesin delillerle ispatlanması, suçun başkası tarafından işlendiğinin ortaya çıkması, olay yerinde bulunan parmak izlerinin veya DNA örneklerinin başka bir kişiye ait olduğunun tespit edilmesi hallerinde bu gerekçeyle beraat kararı verilir.

Bu durum, aşağıda değineceğimiz “yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” nedeniyle beraat kararından farklıdır. İşlendiğinin sabit olmaması halinde yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğine dair yeterli delil mevcut değildir ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği beraat kararı verilir. Oysa suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması durumunda, kişinin söz konusu fiili işlemediği kesin olarak ispatlanmıştır.

 

1.2.3. Kast veya Taksirin Bulunmaması

CMK 223/2-c maddesi uyarınca, yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması halinde beraat kararı verilir. Suçun manevi unsurunu oluşturan kast ve taksirin yokluğu, fiilin suç olarak nitelendirilmesini engeller. Bu durum, TCK’nın genel gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, kast ve taksirin birer kusurluluk hali değil, haksızlık unsuru olarak kabul edilmesinin doğal sonucudur.

Kast, doğrudan kast ve olası kast olmak üzere ikiye ayrılır. Doğrudan kast, TCK madde 21/1’de düzenlenmiş olup, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Olası kast ise, TCK madde 21/2’ye göre, kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi durumudur.

Taksir ise adi (basit/bilinçsiz) taksir ve bilinçli taksir şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Adi taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesinin öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Bilinçli taksirde ise kişi, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi söz konusudur.

 

Bazı suçların kanuni tanımında “bilerek”, “bildiği halde”, “bilmesine rağmen” şeklinde ifadeler yer almakta olup, bu suçlar ancak doğrudan kast ile işlenebilir. Bu durumda fiilin olası kast ile işlenmesi halinde, söz konusu suç tipi bakımından aranan kastın somut olayda var olduğu kabul edilemeyeceğinden beraat kararı verilmelidir.

Uygulamada mahkemeler, kast veya taksirin varlığını tespit ederken, failin hareketlerini, olay öncesi ve sonrası davranışlarını, kullanılan araçları ve ortaya çıkan neticeyi bir bütün olarak değerlendirmelidir. Örneğin, bir yaralama olayında failin kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun tespiti, verilecek beraat ya da mahkumiyet kararı açısından belirleyicidir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, suçun manevi unsurunun belirlenmesi hakimin takdir yetkisi içindedir. Ancak bu takdir yetkisi kullanılırken, somut olayın özellikleri, deliller ve hayatın olağan akışı dikkate alınmalı ve varılan sonuç kararda ayrıntılı şekilde gerekçelendirilmelidir.

1.2.4. Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Varlığı

CMK 223/2-d maddesine göre, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması durumunda beraat kararı verilir. Bu durum, fiilin tüm unsurlarıyla gerçekleşmiş olmasına rağmen, hukuk düzeni tarafından kabul edilen bir nedenle hukuka aykırılığın ortadan kalkması anlamına gelir.

Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri şunlardır:

1.2.4.1. Meşru Savunma

TCK madde 25/1’e göre meşru savunma, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerdir. Örneğin, gece evine giren hırsıza karşı kendisini savunan ev sahibinin fiili, meşru savunma kapsamında değerlendirilerek beraat kararı verilmesi gerekir.

1.2.4.2. Kanun Hükmünü Yerine Getirme

TCK madde 24/1 uyarınca kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez. Örneğin, bir mahkeme kararını yerine getiren icra memurunun, konuta zorla girmesi veya eşyalara el koyması fiilleri, kanun hükmünü yerine getirme kapsamında değerlendirilir ve beraat kararı verilir.

1.2.4.3. Hakkın Kullanılması

TCK madde 26/1’e göre hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. Burada kişinin, hukuk düzeninin kendisine tanıdığı bir hakkı kullanması söz konusudur. Örneğin, bir gazetecinin haber verme hakkı çerçevesinde bir kişi hakkında gerçeğe uygun haber yapması halinde, hakaret suçu bakımından beraat kararı verilmesi gerekir.

1.2.4.4. İlgilinin Rızası

TCK madde 26/2 uyarınca, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiillerden dolayı kimseye ceza verilmez. Örneğin, tıbbi müdahaleye rıza gösteren hastaya yapılan ameliyat nedeniyle doktorun kasten yaralama suçundan beraat etmesi gerekir.

Bu hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı halinde, mahkemenin beraat kararı vermesi zorunludur. Kararda hangi hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu ve bu nedenin koşullarının nasıl gerçekleştiği ayrıntılı şekilde gerekçelendirilmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre, hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı halinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı değil, beraat kararı verilmelidir.

1.2.5. Suçun İşlendiğinin Sabit Olmaması

CMK 223/2-e maddesi gereğince, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde beraat kararı verilir. Bu durum “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin doğrudan bir yansımasıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bu beraat nedeni iki farklı durumda ortaya çıkabilir.

Birinci durumda, sanık hakkında hiçbir delil mevcut değildir. Ceza muhakemesinde delil olarak kabul edilen beyan, belge ve belirti delillerinden hiçbiri dosyada bulunmamaktadır. Bu halde mahkeme, delil olmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermelidir.

İkinci durumda ise, sanık hakkında bazı deliller mevcuttur ancak bu deliller mahkumiyet kararı verilmesi için yeterli kesinlikte değildir. Uygulamada “delil yetersizliği” olarak anılan bu durumda, mevcut deliller sanığın suçu işlediği konusunda mahkemede vicdani kanaat oluşturacak nitelik ve yoğunlukta değildir.

 

Yargıtay, beraat kararının gerekçesinde “delil yetersizliğinden beraat” şeklinde bir ifade kullanılmasını doğru bulmamaktadır. Bu ifade, sanığın fiili işlediği ancak delil yetersizliği nedeniyle beraat ettiği şeklinde yanlış bir izlenim uyandırabilmektedir. Bunun yerine, “yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” ifadesinin kullanılması gerektiği içtihat edilmiştir.

Ceza muhakemesinde mahkumiyet kararı verilebilmesi için, suçun işlendiğinin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olarak ispatlanması gerekir. Mevcut deliller şüpheye yer bırakıyorsa, bu şüphe sanık lehine yorumlanmalı ve beraat kararı verilmelidir. Bu yaklaşım, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının temel gereklerinden biridir.

Suçsuzluk karinesi gereği, bir kişinin suçu işlediğinin ispatlanamaması halinde, o kişi suçu işlememiş sayılır. Bu nedenle, ispat yükü iddia makamındadır ve şüpheli durumlar sanık aleyhine yorumlanamaz. Ceza muhakemesinde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, sadece maddi olaya ilişkin şüpheler bakımından değil, hukuki değerlendirmelerdeki şüpheler bakımından da geçerlidir.

1.3. Derhal Beraat Kararı

1.3.1. Derhal Beraat Kararının Tanımı

CMK madde 223/9’da düzenlenen derhal beraat kararı, sanık hakkında yapılan yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle, ek bir delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek kalmadan sanığa isnat edilen fiilden dolayı beraat kararı verilmesidir. Bu karar türü, yargılamanın gereksiz yere uzamasını önlemek ve sanığın lekelenmeme hakkını korumak amacıyla düzenlenmiştir.

1.3.2. Derhal Beraat Kararı Verilmesinin Şartları

Derhal beraat kararının verilebilmesi için, mahkemenin elindeki mevcut delillerle başka bir araştırmaya gerek olmaksızın sanığın beraatine karar verilebilecek durumda olması gerekir. Bu karar, yargılamanın başında verilebileceği gibi, yargılamanın herhangi bir aşamasında da verilebilir. Kanun, derhal beraat kararı verilebilecek durumlarda durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararlarının verilmesini açıkça yasaklamıştır.

1.3.3. Normal Beraat Kararından Farkları

Normal beraat kararından farklı olarak derhal beraat kararı, delillerin tam olarak toplanmasını ve değerlendirilmesini gerektirmez. Ayrıca sanığın savunmasının alınmamış olması dahi derhal beraat kararı verilmesine engel değildir. CMK madde 193/2 uyarınca, mahkeme sanığın yokluğunda dahi derhal beraat kararı verebilir. Bu özelliği ile yargılamayı hızlandırıcı bir etkiye sahiptir.

1.3.4. Derhal Beraat Kararının Önemi

Derhal beraat kararı, adil yargılanma hakkı ve lekelenmeme hakkı açısından büyük önem taşır. Bu karar türü sayesinde, suçsuzluğu açıkça belli olan sanıkların uzun bir yargılama sürecine maruz kalmaları engellenir. Özellikle zamanaşımı gibi düşme sebeplerinin varlığı halinde dahi, şartları varsa derhal beraat kararı verilmesi zorunluluğu, sanığın haklarının korunması açısından önemli bir güvence oluşturur.

1.4. Beraat Kararının Sonuçları

1.4.1. Hukuki Sonuçlar

1.4.1.1. Adli Sicil Kaydına Etkisi

Beraat kararı, adli sicil kaydına işlenmez. Adli sicil kaydında sadece mahkûmiyet kararları ve güvenlik tedbirleri yer alır. Bu nedenle beraat kararı kesinleştiğinde, söz konusu yargılamaya ilişkin hiçbir kayıt adli sicilde tutulmaz. Sanık hakkında açılmış olan davanın beraatle sonuçlanması, kişinin sabıkasız olma durumunu değiştirmez.

1.4.1.2. Lekelenmeme Hakkı Açısından Önemi

Beraat kararı, kişinin lekelenmeme hakkının en önemli güvencelerinden biridir. Lekelenmeme hakkı, suç isnadı altında bulunan kişinin, suçluluğu ispatlanıncaya kadar masum sayılması ve toplum nezdinde suçlu olarak damgalanmamasını ifade eder. Beraat kararı ile kişinin masumiyeti resmen tescil edilmiş olur ve toplumsal hayatta karşılaşabileceği olumsuz etkiler minimize edilir.

1.4.1.3. Tazminat Hakları

Beraat eden sanık, haksız tutuklama veya gözaltına alma gibi koruma tedbirlerinden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep edebilir. CMK madde 141 ve devamı maddeleri uyarınca, beraat kararı alan kişi, haksız olarak özgürlüğünden yoksun kaldığı süre için devletten tazminat isteyebilir. Ayrıca, yargılama sürecinde uğradığı itibar kaybı ve diğer manevi zararlar için de tazminat talep etme hakkına sahiptir.

 

İlginizi Çekebilir: Kesinleşen Beraat Kararı Bozulabilir mi?

 

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Ozan Soylu

Mahkemede Beraat Etmek

Yazıyı paylaşın: