Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Mirasçıların Vergi Borcu Sorumluluğu *2025

Bir kişinin ölümüyle birlikte mirasçılarına geçen sorumluluklar arasında vergi borçları önemli bir yer tutmaktadır. Türk hukuk sisteminde, mirasbırakanın ölüm anında mevcut olan vergi borçları, mirası reddetmemiş mirasçılara intikal etmekte ve bu borçlar için belirli oranlarda sorumluluk doğmaktadır.

Mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunun kapsamı, Vergi Usul Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Mirasçıların bu sorumluluktan kurtulabilmesi için başvurabilecekleri mirasın reddi gibi hukuki yollar da bulunmaktadır.

Bu yazımızda, mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunun hukuki çerçevesini, miras payları oranında sorumluluğu, mirasın reddi halinde vergi borçlarının durumunu ve tahsilat sürecini detaylı olarak inceleyeceğiz.

 

Mirasçıların Vergi Borçlarından Sorumluluğu

a. Miras, Mirasbırakan ve Mirasçı Kavramları

Miras, bir kişinin ölümüyle birlikte geride bıraktığı tüm malvarlığı değerlerini, hakları ve borçları kapsayan hukuki bir bütündür. Bu malvarlığına “tereke” de denilmektedir. Miras hukuku, bu malvarlığının kimlere ve nasıl geçeceğini düzenleyen hukuk dalıdır.

Mirasbırakan (muris), ölümüyle birlikte malvarlığını, haklarını ve borçlarını mirasçılarına bırakan kişidir. Mirasbırakanın ölümüyle birlikte, malvarlığındaki tüm haklar ve yükümlülükler Türk Medeni Kanunu‘nun 599. maddesi uyarınca mirasçılara geçmektedir.

Mirasçı ise, mirasbırakanın vefatı sonrasında onun malvarlığını ve borçlarını devralan kişidir. Mirasçılar ikiye ayrılır: Yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar. Yasal mirasçılar, kanun gereği mirasbırakana mirasçı olan kişilerdir. Bunlar, mirasbırakanın altsoyu (çocukları, torunları), üstsoyu (ana, baba, büyükana, büyükbaba), eşi ve kardeşleridir. Atanmış mirasçılar ise, mirasbırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi ile belirlediği kişilerdir.

Vergi borçları bakımından mirasçılar, mirasbırakanın ölümü anında mevcut olan tüm vergi borçlarından miras payları oranında sorumlu olurlar.

b. Vergi Hukukunda Mirasçı Sıfatının Önemi

Vergi hukukunda mirasçı sıfatı, mirasbırakanın vergi borçlarının kime ve ne oranda geçeceğini belirleyen önemli bir unsurdur. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‘nun 12. maddesi, mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunu düzenlemektedir.

Mirasçı sıfatının kazanılması, vergi idaresi açısından yeni bir vergi borçlusunun ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Bu kapsamda, mirasçılar mirasbırakanın vergi ödevlerini yerine getirmekle yükümlü hale gelirler. Bu ödevler arasında, beyanname verme, vergi borçlarını ödeme ve mükellefiyete ilişkin diğer işlemleri gerçekleştirme gibi yükümlülükler bulunmaktadır.

Vergi idaresi, mirasbırakanın ölümünden sonra vergi alacağının tahsili için mirasçılara başvurur. Mirasçıların sorumluluğu, miras açıldığı (ölüm) tarihinden itibaren başlar. Mirasçılar, bu tarihten sonra 4 ay içinde ölüm olayını vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler. Bu bildirim süresi, olağan durumda 1 ay olan bildirim süresine mirasın reddi için öngörülen 3 aylık sürenin eklenmesiyle oluşmaktadır.

Mirasçı sıfatı, vergilendirme işlemlerinde hem maddi hem de şekli vergi ödevleri bakımından hukuki sonuçlar doğurmaktadır.

c. Külli Halefiyet İlkesi ve Vergi Borçlarının İntikali

Külli halefiyet ilkesi, mirasbırakanın tüm hak ve borçlarının bir bütün olarak mirasçılara geçmesini ifade eder. Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesine göre, mirasçılar mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı değerlerini ve borçlarını doğrudan doğruya kazanırlar.

Bu prensip, vergi borçlarının intikali açısından da geçerlidir. Mirasbırakanın ölümüyle birlikte, vergi borçları da külli halefiyet ilkesi gereğince mirasçılara geçmektedir. Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından kendi miras payları oranında sorumlu olurlar.

Külli halefiyet ilkesinin vergi hukukundaki en önemli sonuçlarından biri, mirasçıların mirasbırakanın vergi borçlarından şahsen sorumlu olmalarıdır. Bu sorumluluk, sadece mirastan gelen malvarlığı ile sınırlı olmayıp, mirasçıların kendi kişisel malvarlıklarını da kapsamaktadır. Ancak bu kural, mirası reddetmemiş mirasçılar için geçerlidir.

Vergi borçlarının intikali, vergi aslı, gecikme zammı ve gecikme faizi bakımından geçerlidir. Ancak vergi cezaları, cezaların şahsiliği ilkesi gereğince mirasçılara geçmez. Vergi Usul Kanunu‘nun 372. maddesi gereğince, mükellefin ölümünden önce kesilmiş veya kesilecek olan cezalar düşer.

Vergi borçlarının intikali, mirasçının mirası kabul etmesi veya 3 aylık yasal süre içinde mirası reddetmemesi halinde gerçekleşir. Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından müteselsilen değil, miras payları oranında sorumludurlar.

 

Mirasçıların Vergi Borçlarından Sorumluluğunun Yasal Dayanakları

a. Vergi Usul Kanunu’nda Mirasçıların Sorumluluğu

Vergi Usul Kanunu‘nun 12. maddesi, mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunun temel yasal dayanağını oluşturmaktadır. Bu maddeye göre, ölüm halinde mükellefin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve atanmış mirasçılarına geçer. Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından dolayı miras payları oranında sorumlu tutulurlar.

VUK’un 372. maddesi ise, vergi cezaları bakımından önemli bir istisna getirmektedir. Bu madde uyarınca, “ölüm halinde vergi cezası düşer” hükmü gereğince, mirasbırakanın ölümünden önce kesilmiş veya kesilecek olan usulsüzlük, özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezaları terkin edilir. Bu düzenleme, cezaların şahsiliği ilkesinin vergi hukukundaki yansımasıdır.

VUK’un 164. maddesi, ölümü “işi bırakma” olarak nitelendirmiştir. Normal şartlarda işi bırakma bildirimi 1 ay içinde yapılması gerekirken, VUK’un 16. maddesi gereğince, mirasçılar için bu süreye 3 ay eklenerek toplam 4 aylık bir bildirim süresi öngörülmüştür.

VUK’un 112. maddesine göre, ölüm nedeniyle mükellefiyetin kalkması durumunda, beyan üzerine tarh olunan vergiler beyanname verme süreleri içinde ödenir. Mükellefin ölümü üzerine kendiliğinden yapılan tarhiyatlar ise, tahakkuk tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenmelidir.

b. Türk Medeni Kanunu’nda Borçlardan Sorumluluk

Türk Medeni Kanunu‘nun 599. maddesi, mirasçıların mirasbırakanın borçlarından sorumluluğunun genel çerçevesini belirlemektedir. Bu maddeye göre, mirasçılar mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı değerlerini ve borçlarını doğrudan doğruya kazanırlar. Mirasçılar, tereke borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.

TMK’nın 605. maddesi, mirasın reddi hakkını düzenlemektedir. Yasal ve atanmış mirasçılar, mirası 3 ay içinde reddedebilirler. Ölüm tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.

TMK’nın 641. maddesi, birden fazla mirasçı olması durumunda tereke borçlarından müteselsil sorumluluk ilkesini benimsemiştir. Ancak Vergi Usul Kanunu’ndaki özel düzenleme nedeniyle, vergi borçları bakımından mirasçılar müteselsilen değil, miras payları oranında sorumlu tutulmaktadırlar.

TMK’nın 617. ve 618. maddeleri, mirasın reddinin iptaline ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Mirasçının alacaklılarına zarar verme amacıyla mirası reddetmesi durumunda, alacaklılar veya iflas idaresi red işleminin iptali için red tarihinden itibaren 6 ay içinde dava açabilirler.

c. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümleri

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun‘un 7. maddesi, borçlunun ölümü halinde kamu alacaklarının takibini düzenlemektedir. Bu maddeye göre, borçlunun ölümü halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.

6183 sayılı Kanun’da, mirasçıların kamu borçlarından sorumluluğu açısından VUK’taki gibi miras payları oranında sorumluluk düzenlemesi bulunmamaktadır. Ancak, VUK’un vergi borçlarına ilişkin özel düzenlemesi nedeniyle, vergi alacakları bakımından mirasçılar miras payları oranında sorumlu tutulmaktadır.

6183 sayılı Kanun’un 24-31. maddeleri arasında düzenlenen tasarrufun iptali davaları, kamu alacağını tahsil etmek amacıyla yapılan tasarrufların iptaline ilişkin hükümler içermektedir. Bu hükümler, mirasçıların vergi borçlarından kaçınmak amacıyla yaptıkları tasarrufların iptali bakımından da uygulanabilir.

6183 sayılı Kanun’un 55. maddesi uyarınca, kamu alacağının vadesinde ödenmemesi halinde, 7 gün içinde borçluya ödeme emri gönderilir. Mirasçılara karşı takip yapılabilmesi için mirasın reddi süresinin (3 ay) geçmesi ve mirasçıların mirası reddetmemiş olması gerekmektedir.

Miras Payları Oranında Vergi Borcu Sorumluluğu

a. Miras Paylarının Tespiti ve Vergi Borcu İlişkisi

Mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunun belirlenmesinde, miras paylarının tespiti büyük önem taşır. Miras payları, öncelikle mirasçılık belgesi (veraset ilamı) ile belirlenir. Mirasçılık belgesi, mirasçıların kimler olduğunu ve her birinin miras payı oranlarını gösterir.

Miras paylarının tespitinde, öncelikle mirasbırakanın yasal mirasçıları belirlenir. Türk Medeni Kanunu’nda mirasçılar zümrelere ayrılmıştır: Birinci zümre mirasbırakanın altsoyu (çocukları ve onların çocukları), ikinci zümre anne-baba ve onların altsoyu, üçüncü zümre ise büyükanne-büyükbaba ve onların altsoyudur. Sağ kalan eş, bu zümrelerle birlikte belirli oranlarda mirasçı olur.

Vergi idaresi, mirasçıların vergi borcu sorumluluğunu hesaplarken, her bir mirasçının miras payı oranını dikkate alır. Örneğin, mirasbırakanın 100.000 TL vergi borcu olması ve üç mirasçısının eşit oranda (%33,33) mirasçı olması durumunda, her bir mirasçı 33.333 TL’den sorumlu olacaktır.

Danıştay içtihatlarına göre, vergi tarhiyatı da her mirasçıya ayrı ayrı ve miras payları oranında yapılmalıdır. 1996 ve 2003 tarihli Danıştay kararları, tarhiyatların mirasçıların payları oranında ayrı ayrı yapılarak ihbarnameye bağlanması gerektiği yönünde içtihat oluşturmuştur.

b. Birden Fazla Mirasçı Olması Durumunda Sorumluluk

Birden fazla mirasçının bulunması halinde, mirasçılar arasında miras ortaklığı meydana gelir. Mirasçılar, terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bu ortaklıkta, miras paylaşılıncaya kadar elbirliği halinde maliktirler.

Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi uyarınca, mirasın paylaşılmasına kadar, mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar. Bu dönemde, terekedeki vergi borçları için de mirasçılar arasında bir tür elbirliği sorumluluğu söz konusudur.

Ancak, VUK’un 12. maddesi gereğince vergi borçlarından her mirasçı kendi miras payı oranında sorumlu tutulmaktadır. Bu özel hüküm, TMK’nın 641. maddesindeki tereke borçlarından mirasçıların müteselsil sorumluluğu ilkesine bir istisna getirmektedir.

Vergi idaresi, bir mirasçıdan diğer mirasçıların payına düşen vergi borcunu talep edemez. Her mirasçıdan ancak kendi payına düşen miktar istenebilir. Bu durum, kamu alacaklarının tahsilini güçleştirebilmektedir. Zira mirasçılardan birinin ödeme güçlüğü içinde olması durumunda, o mirasçıya düşen vergi borcu tahsil edilemeyebilir.

Mirasçılar arasında miras paylaşımı yapılıncaya kadar, mirasçılar vergi ödevlerini birlikte yerine getirmekle yükümlüdürler. Örneğin, ölüm olayının vergi dairesine bildirilmesi, beyannamelerin verilmesi gibi ödevler mirasçıların ortak sorumluluğundadır.

c. Atanmış Mirasçıların Vergi Borçlarından Sorumluluğu

Atanmış mirasçılar, mirasbırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi ile belirlediği mirasçılardır. Bu kişiler, mirasbırakanla aralarında kan bağı veya evlilik bağı bulunması zorunlu olmayan, tamamen mirasbırakanın iradesiyle mirasçı olarak belirlenen kişilerdir.

Vergi Usul Kanunu’nun 12. maddesinde, ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin “mirası reddetmemiş kanuni ve atanmış mirasçılarına” geçeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, atanmış mirasçılar da yasal mirasçılar gibi mirasbırakanın vergi borçlarından sorumlu tutulmaktadırlar.

Atanmış mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğu, kendilerine düşen miras payı oranındadır. Atanmış mirasçılar da yasal mirasçılar gibi, mirası 3 ay içinde reddedebilirler. Mirasın reddi halinde, atanmış mirasçılar mirasbırakanın vergi borçlarından sorumlu olmazlar.

Atanmış mirasçılık, belirli bir mal veya hakla sınırlı olabileceği gibi, mirasın tamamı için de olabilir. Belirli bir mal veya hakla sınırlı atanmış mirasçılık durumunda, bu mirasçının vergi borçlarından sorumluluğu, kendisine kalan malın veya hakkın terekedeki oranı kadardır.

Vasiyetname veya miras sözleşmesiyle mirasçı atanması durumunda, atanmış mirasçıların mirasçılık sıfatları ve miras payları da mirasçılık belgesinde gösterilir. Vergi idaresi, atanmış mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğunu da bu belge doğrultusunda belirler.

 

Mirasın Reddi ve Vergi Borçlarının Akıbeti

a. Mirasın Açık Reddi ve Vergi Borcunun Durumu

Mirasın reddi, mirasçının mirasbırakandan kalan malvarlığını ve borçları kabul etmeyerek, mirasçılık sıfatından vazgeçmesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesine göre, yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Mirasın açık reddi, mirasçının ölümü öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde mahkemeye başvurarak mirası reddettiğini beyan etmesiyle gerçekleşir.

Mirasın açık reddi halinde, reddeden mirasçı hiçbir şekilde vergi borçlarından sorumlu tutulamaz. Vergi Usul Kanunu’nun 12. maddesi ve 6183 sayılı Kanun’un 7. maddesi, mirası reddetmemiş mirasçıların vergi borçlarından sorumlu olacağını düzenlemiştir. Dolayısıyla, mirası reddeden mirasçıya karşı vergi idaresi herhangi bir takip başlatamaz.

Mirasın reddi, şekli bir işlem olup, Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesi gereğince sulh hukuk mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Mirasın reddine ilişkin karar, mirasın açıldığı tarihten itibaren hüküm doğurur. Bu nedenle, red kararı geriye etkili olarak mirasçılık sıfatını ortadan kaldırır.

Mirasın reddi halinde, reddeden mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi paylaştırılır. Eğer reddeden mirasçının altsoyu varsa, onun miras payı altsoyuna geçer (TMK 611). Altsoyun da mirası reddetmesi durumunda, red payı diğer mirasçılara kalır. Dolayısıyla, reddeden mirasçının vergi borcu sorumluluğu da diğer mirasçılara veya altsoyuna geçmiş olur.

b. Borca Batık Terekede Hükmi Red ve Vergi Alacağı

Türk Medeni Kanunu’nun 605/2. maddesine göre, “ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” Bu duruma “hükmi red” (kanundan dolayı reddedilmiş sayılma) denilmektedir.

Borca batık terekede, mirasçılar açıkça mirası reddetmemiş olsalar bile, kanun gereğince miras reddedilmiş sayılacağından, mirasçılar mirasbırakanın vergi borçlarından da sorumlu tutulmazlar. Hükmi red durumunda, mirasçıların ayrıca bir red beyanında bulunmalarına gerek yoktur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/2-220 E. sayılı kararında belirtildiği üzere, hükmi reddin sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması veya dava yolu öngörülmemiştir. Mirasçılar, terekenin borca batık olduğunu bir dava ile tespit ettirebilecekleri gibi, tereke alacaklıları tarafından açılan bir davada da def’i olarak ileri sürebilirler.

Terekenin borca batık olduğunun tespiti için açılacak davada, vergi alacağı dahil tüm borçlar ve tereke malvarlığı değerlendirmeye alınır. Borçların tereke varlığından fazla olduğunun tespit edilmesi halinde, mahkeme terekenin borca batık olduğunu tespit eder. Bu tespit kararı üzerine, vergi idaresi de dahil olmak üzere hiçbir alacaklı mirasçılara başvuramaz.

Mirasçılar, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda tespit davalarına yer verilmediği için vergi alacağına karşı idari yargıda terekenin borca batık olduğunun tespitini talep edemezler. Ancak, vergi yargılamasında, tarhiyat aşamasında düzenlenen ihbarnameye karşı açılan davada veya ödeme emrine karşı yapılan itirazda, terekenin borca batık olduğu ve mirasın hükmen reddedilmiş sayıldığı savunma olarak ileri sürülebilir.

c. Mirasın Reddinin İptali ve Vergi Borçları

Türk Medeni Kanunu’nun 617. maddesine göre, “malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, ret tarihinden başlayarak 6 ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.” Bu hüküm, kötü niyetle yapılan mirasın reddine karşı alacaklıları korumaktadır.

Vergi alacağı bakımından da mirasın reddinin iptali davası açılabilir. Örneğin, mirasçının önemli vergi borçları varken, kendisine kalacak tereke malvarlığının vergi borçlarının tahsiline engel olmak amacıyla mirası reddetmesi durumunda, vergi idaresi mirasın reddinin iptalini talep edebilir.

Mirasın reddinin iptali davasının kazanılması halinde, miras resmen tasfiye edilir. Tasfiye sonucunda mirasçıya bir pay düşerse, öncelikle redde itiraz eden alacaklıların alacakları ödenir (TMK 618). Vergi idaresi, mirasın reddine itiraz eden alacaklı olarak, tasfiye sonucunda mirasçıya düşecek paydan vergi alacağını tahsil edebilir.

Vergi borçları yönünden 6183 sayılı Kanun’un 24-31. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları da uygulanabilir. Ancak, Danıştay’ın 23.09.1981 tarih 1980/2104 E. sayılı kararında belirtildiği üzere, mirasın reddinin iptaline ilişkin davanın Medeni Kanun hükümlerine göre açılması gerekmektedir. Bu nedenle, 6183 sayılı Kanun’un 26. maddesindeki 5 yıllık iptal davası açma süresi değil, TMK’nın 617. maddesindeki 6 aylık süre uygulanır.

Mirasçıların Vergi Cezalarından Sorumluluğu

a. Cezaların Şahsiliği İlkesi ve Mirasçılara Etkisi

Cezaların şahsiliği ilkesi, suç ve cezaların kişiye özel olduğunu, başkasının fiilinden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağını ifade eden temel bir hukuk prensibidir. Bu ilke, vergi cezaları bakımından da geçerlidir ve Vergi Usul Kanunu’nun 372. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

VUK’un 372. maddesine göre, “ölüm halinde vergi cezası düşer.” Bu hüküm gereğince, mirasbırakanın ölümünden önce kesilmiş veya kesilecek olan vergi cezaları (usulsüzlük, özel usulsüzlük veya vergi ziyaı cezaları) mirasçılara intikal etmez. Böylece, cezaların şahsiliği ilkesi vergi hukuku alanında da gözetilmiş olmaktadır.

Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından sorumlu olmakla birlikte, vergi cezalarından sorumlu değillerdir. Vergi idaresi, mirasbırakanın ölümünden sonra, ona kesilen veya kesilecek olan vergi cezalarını terkin etmek (silmek) zorundadır. Mirasçılar, vergi cezalarının iptali için ayrıca bir başvuru yapmak zorunda değillerdir.

Cezaların şahsiliği ilkesi, mirasbırakanın şahsına bağlı olan vergi cezaları ile sınırlıdır. Eğer mirasbırakan limited şirket ortağı, kanuni temsilci veya tasfiye memuru gibi sıfatlarla tüzel kişilere ait vergi borçlarından sorumlu idiyse, bu vergi borçlarının cezaları tüzel kişiye ait olacağından, mirasçılar bu cezalardan da sorumlu olabilirler.

b. Vergi Asılları ve Cezaları Arasındaki Ayrım

Vergi asılları, verginin temel tutarını ifade eder ve mirasbırakanın ölümü halinde mirasçılara geçer. Vergi cezaları ise, vergi kanunlarına aykırı davranışların yaptırımı olup, mirasbırakanın ölümü halinde düşer. Bu ayrım, mirasçıların sorumluluk sınırlarını belirlemede büyük önem taşır.

Vergi asılları arasında gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi gibi asli vergi borçları yer alır. Mirasbırakanın ölümü anında henüz tahsil edilmemiş olan bu vergi asılları, mirasçılara miras payları oranında geçer. Mirasçılar, bu asli vergi borçlarından kendi malvarlıkları ile de sorumludurlar.

Vergi cezaları ise, usulsüzlük, özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezası olmak üzere üç ana kategoride toplanır. Bu cezalar, mirasbırakanın ölümü ile düştüğünden, mirasçılar bu cezalardan sorumlu tutulmazlar. Vergi idaresi, mirasbırakanın ölümü üzerine kesilmiş ve tahakkuk etmiş vergi cezalarını terkin eder.

Mirasbırakanın ölümünden sonra mükellefin ödevlerini yerine getirmek zorunda olan mirasçıların, bu ödevleri zamanında yerine getirmemiş olmaları nedeniyle kesilecek vergi cezaları ise, mirasçıların kendi şahsi eylemlerinden kaynaklandığından, mirasçılar adına kesilir ve mirasçılar bu cezalardan sorumlu olurlar.

Vergi idaresi, mirasçılardan vergi aslına ilişkin tahsilat yaparken, vergi cezalarını talep edemez. Vergi asıllarının tahsili için düzenlenecek ödeme emirlerinde, vergi cezalarına yer verilmemelidir. Ancak, pratikte bazen vergi aslı ve cezası birlikte talep edilebilmektedir. Bu durumda, mirasçılar vergi cezalarının düştüğünü belirterek itiraz edebilirler.

c. Gecikme Zammı ve Faizlerinden Sorumluluk

Gecikme zammı ve gecikme faizi, vergi alacağının zamanında ödenmemesi durumunda, vergi aslına eklenen ikincil alacaklardır. Gecikme zammı, vadesinde ödenmeyen vergi için vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için hesaplanan bir tür faizdir. Gecikme faizi ise, ilk tarhiyatın eksik yapılması nedeniyle ikinci tarhiyatın yapılması durumunda, ilk tarhiyatın vade tarihinden ikinci tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar geçen süre için hesaplanır.

Vergi hukukunda gecikme zammı ve gecikme faizi, vergi cezası olarak değil, vergi alacağının ikincil unsurları olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, mükellefin ölümü halinde, mirasçılar vergi cezalarından sorumlu olmayacak, ancak gecikme zammı ve gecikme faizinden miras payları oranında sorumlu olacaklardır.

Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, gecikme zammı ve gecikme faizi ceza niteliğinde olmadığından, Vergi Usul Kanunu’nun 372. maddesindeki “ölüm halinde vergi cezası düşer” hükmü, gecikme zammı ve gecikme faizi için uygulanmaz. Dolayısıyla, mirasbırakanın ölümü halinde, vergi aslı ile birlikte gecikme zammı ve gecikme faizi de mirasçılara intikal eder.

Mirasçılar, mirasbırakanın ölümünden sonra beyan üzerine tarh olunan vergileri beyanname verme süreleri içinde ödemekle yükümlüdürler (VUK 112). Bu süre içinde ödenmeyen vergiler için gecikme zammı hesaplanır ve mirasçılar bu gecikme zammından da sorumlu olurlar.

Vergi idaresi, mirasçılardan vergi asıllarını ve bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerini talep edebilir. Ancak, mirasçılar bu talepten miras payları oranında sorumlu tutulurlar. Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından dolayı gecikme zammı ve gecikme faizinden sorumlu olmakla birlikte, kendi kusurlarından kaynaklanan gecikme zammı ve faizlerinden de ayrıca sorumlu olurlar.

Vergi Borçlarının Mirasçılardan Takip ve Tahsil Süreci

a. Mirasçılara Karşı Vergi Borcu Takip Usulü

Mirasbırakanın vergi borçlarının mirasçılardan takip ve tahsili, özel bir sürece tabidir. Öncelikle, vergi idaresi mirasın reddi süresinin (ölümden itibaren 3 ay) dolmasını beklemek zorundadır. Bu süre içinde, mirasçılar aleyhine vergi borçlarından dolayı herhangi bir takip ve tahsil işlemi yapılamaz.

Mirasın reddi süresinin dolmasından sonra, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsilat işlemleri başlatılabilir. Vergi idaresi, mirasbırakanın vergi borçlarını, mirasçılık belgesinde (veraset ilamı) belirtilen miras payları oranında her bir mirasçıdan ayrı ayrı talep eder.

Mirasçılara karşı vergi borcu takibinde ilk adım, borcu gösteren bir ödeme emrinin düzenlenmesidir. 6183 sayılı Kanun’un 55. maddesi uyarınca, amme alacağının vadesinde ödenmemesi halinde, borçluya 7 gün içinde borcu ödemesi veya mal bildiriminde bulunması için bir ödeme emri tebliğ edilir.

Mirasçılara gönderilen ödeme emirlerinde, mirasbırakanın vergi borçlarından her bir mirasçının miras payı oranında sorumlu olduğu belirtilmelidir. Ayrıca, ödeme emrinde vergi cezalarına yer verilmemesi gerekir, çünkü mirasçılar vergi cezalarından sorumlu değillerdir.

Mirasçılar, kendilerine tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirler. Bu davada, böyle bir borcun olmadığı, borcun ödendiği, zamanaşımına uğradığı veya terekenin borca batık olduğu iddiaları ileri sürülebilir.

b. Mirasçıların Bildirim Yükümlülükleri

Mirasçıların en önemli yükümlülüklerinden biri, ölüm olayını vergi dairesine bildirmektir. Vergi Usul Kanunu’nun 164. maddesi, ölümü “işi bırakma” olarak nitelendirmiş ve 168. madde gereğince işi bırakma bildiriminin 1 ay içinde yapılması öngörülmüştür. Ancak, VUK’un 16. maddesi uyarınca, mirasçılar için bu süreye 3 ay eklenmekte, böylece toplam 4 aylık bir bildirim süresi oluşmaktadır.

Ölüm olayının bildirilmesi yükümlülüğü, tüm mirasçılara aittir. Mirasçılardan birinin bildirimde bulunması yeterlidir. Ölüm bildiriminde, veraset ilamının bir örneği ve ölümün resmi olarak tescil edildiğini gösteren belgeler de sunulmalıdır.

Mirasçılar, ölüm bildiriminin yanı sıra, mirasbırakanın beyanname verme yükümlülüğünü de yerine getirmekle yükümlüdürler. Örneğin, mirasbırakan gelir vergisi mükellefi ise ve ölüm tarihine kadar olan dönem için beyanname verilmesi gerekiyorsa, mirasçılar bu beyannameyi vermekle yükümlüdürler.

Vergi Usul Kanunu’nun 150. maddesi, ölüm olayının bildirilmesi ödevini başka kişilere de yüklemiştir. Sulh yargıçları, icra, nüfus ve tapu memurları, mahalle ve köy muhtarları, yabancı memleketlerdeki Türk konsolosları da öğrendikleri ölüm olaylarını, ertesi ayın 15. günü akşamına kadar vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler.

Mirasçıların bildirim yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, idari para cezası uygulanır. VUK’un 352. maddesi gereğince, bildirim ödevinin yerine getirilmemesi birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirir. Bu ceza, her bir mirasçı için ayrı ayrı kesilir.

c. Tarhiyat ve Tahsilat Aşamalarında Mirasçıların Konumu

Mirasbırakanın vergi borçlarının tarhiyat ve tahsilat aşamalarında, mirasçıların konumu özellik arz eder. Tarhiyat, verginin hesaplanması ve vergi borcunun miktarının belirlenmesi işlemidir. Tahsilat ise, tarh edilen verginin ödenmesini sağlama sürecidir.

Mirasbırakanın sağlığında başlamış bir vergi incelemesi varsa, bu inceleme mirasçılar nezdinde devam eder. İnceleme sonucunda tespit edilen matrah farkları üzerinden yapılacak tarhiyatlar, her bir mirasçıya miras payı oranında ayrı ayrı yapılır. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, tarhiyatların mirasçıların payları oranında ayrı ayrı yapılarak ihbarnameye bağlanması gerekmektedir.

Mirasçılar, kendilerine yapılan tarhiyatlara karşı, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirler. Bu davada, tarhiyatın usul ve yasaya aykırı olduğu, terekenin borca batık olduğu veya mirasın reddedildiği gibi iddialar ileri sürülebilir.

Tahsilat aşamasında, mirasbırakanın vergi borçları, mirasçılardan miras payları oranında tahsil edilir. Vadesi gelmiş vergi borçları için mirasçılara ödeme emri gönderilir. Mirasçılar, ödeme emrine karşı 7 gün içinde dava açabilirler.

Mirasçıların vergi borcunu ödememeleri halinde, vergi idaresi 6183 sayılı Kanun’da düzenlenen cebri tahsil yollarına başvurabilir. Bu kapsamda, mirasçıların malvarlığı üzerine haciz uygulanabilir, malları satılabilir veya mirasçılar hakkında ihtiyati haciz kararı alınabilir.

d. Mirasta Zamanaşımı ve Vergi Borçlarına Etkisi

Vergi alacaklarında zamanaşımı, Vergi Usul Kanunu’nun 113-114. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren 5 yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Ayrıca, tahakkuk eden vergi, tahakkuk tarihinden itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse, tahsil zamanaşımına uğrar.

Mirasbırakanın ölümü, vergi borçlarının zamanaşımı süresini etkilemez. Ölüm tarihinde zamanaşımına uğramamış vergi borçları, mirasçılara geçer ve normal zamanaşımı süreleri içinde mirasçılardan tahsil edilebilir. Ölüm tarihinde zamanaşımına uğramış vergi borçları ise, mirasçılara geçmez.

Mirasın reddi süresi olan 3 aylık süre içinde, vergi idaresi mirasçılar aleyhine takip ve tahsilat işlemleri yapamaz. Bu süre, tahsil zamanaşımını durduran bir neden olarak kabul edilebilir. Ancak, mirasın reddi süresinin dolmasından sonra, zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Mirasçıların, mirasbırakanın vergi borçlarından sorumluluğu, vergi borcunun tabi olduğu zamanaşımı süresi ile sınırlıdır. Zamanaşımına uğramış vergi borçları için mirasçılar hakkında herhangi bir takip ve tahsilat işlemi yapılamaz.

Vergi idaresi, mirasbırakanın vergi borçlarını, mirasçılara karşı zamanaşımı süreleri içinde takip etmek zorundadır. Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra düzenlenen ödeme emirlerine karşı, mirasçılar zamanaşımı def’ini ileri sürebilirler.

Tereke tasfiyesi halinde, tereke mallarının satışından elde edilen paradan, öncelikle mirasbırakanın borçları ödenir (TMK 632). Tereke tasfiyesi sırasında, zamanaşımına uğramamış vergi borçları da tereke borçları arasında yer alır ve tasfiye masasından ödenir.

 

Sonuç:

Mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğu konusunda incelediğimiz başlıklar ışığında şu önemli noktaları vurgulamak gerekir:

  • Mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından miras payları oranında sorumludur.
  • Vergi cezaları, cezaların şahsiliği ilkesi gereğince mirasçılara geçmez.
  • Mirasçılar, 3 ay içinde mirası reddederek vergi borçlarından kurtulabilirler.
  • Terekenin borca batık olması durumunda, miras hükmen reddedilmiş sayılır.
  • Mirasçılar, ölüm olayını öğrendikleri tarihten itibaren 4 ay içinde vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür.
  • Vergi tarhiyatları, her mirasçıya miras payı oranında ayrı ayrı yapılmalıdır.
  • Gecikme zammı ve gecikme faizi, vergi cezası olarak değil, vergi alacağının ikincil unsuru olarak mirasçılara geçer.
  • Mirasçıların vergi borçlarından sorumluluğu, vergi borcunun tabi olduğu zamanaşımı süresi ile sınırlıdır.

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Mirasçıların Vergi Borcu Sorumluluğu

Yazıyı paylaşın: