Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Taksirle Adam Öldürme Suçu (TCK 85): Cezası ve Şartları

Taksirle İnsan Öldürme Suçu

Türk hukuk sisteminde taksirle insan öldürme, kasıtlı öldürme kadar ağır olmasa da ciddi sonuçlar doğuran bir suç tipidir. Günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan trafik kazaları, iş kazaları veya tıbbi hatalar sonucu meydana gelen ölümler, bu suç kapsamında değerlendirilmektedir. Bu yazımızda, Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde düzenlenen taksirle insan öldürme suçunun tüm yönlerini detaylı olarak inceleyeceğiz.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçu Nedir?

Taksirle insan öldürme suçu, bir kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda başka bir insanın hayatını kaybetmesine neden olmasıdır. Bu suçta en önemli nokta, failin ölüm sonucunu istememesi ancak davranışının buna yol açmasıdır. Yani, ortada bir kasıt bulunmamaktadır.

Kasıtlı öldürme ile taksirle öldürme arasındaki temel fark, failin iradesinde yatmaktadır. Kasıtlı suçlarda fail, suçun sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirir. Taksirli suçlarda ise fail, sonucu ne ister ne de gerçekleşeceğini düşünür, ancak dikkatli davranmadığı için istemediği bir netice ortaya çıkar.

Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesi bu suçu açıkça düzenlemektedir. Kanun koyucu, toplum düzenini korumak ve herkesin dikkatli davranma yükümlülüğünü hatırlatmak amacıyla bu düzenlemeyi yapmıştır. Özellikle modern hayatın getirdiği araç kullanımı, tehlikeli işlerde çalışma gibi durumlar, bu suçun önemini artırmaktadır.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunun Unsurları

Fail Unsuru

Taksirle insan öldürme suçunda fail, herhangi bir kişi olabilir. Yani bu suç için özel bir sıfat veya statü gerekmemektedir. Ancak pratikte, bu suç genellikle belli yükümlülüklere sahip kişiler tarafından işlenmektedir. Örneğin araç kullanan bir sürücü, inşaatta çalışan bir işçi, ameliyat yapan bir doktor veya tehlikeli bir iş kolunda görev alan bir mühendis, taksirle öldürme suçunun faili olabilir.

Bazı durumlarda failin özel konumu, suçun niteliğini değiştirebilir. Kamu görevlisi olan bir kişinin görevi sırasında taksirle birine zarar vermesi halinde, ağırlaştırıcı sebepler devreye girebilir. Benzer şekilde, mesleki faaliyeti nedeniyle özel dikkat yükümlülüğü olan kişilerin sorumluluğu daha ağır değerlendirilir.

Taksirli Hareket Unsuru

Taksirli hareket, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ifade eder. Bu unsur, suçun en temel ve belirleyici öğesidir. Türk hukuku, her insanın günlük hayatta belli bir dikkat standardına uygun davranmasını bekler. Bu standart, ortalama bir insanın aynı şartlarda göstermesi gereken özeni temsil eder.

Taksir dört ana şekilde ortaya çıkabilir. İlki ihmaldir; yapılması gereken bir şeyin yapılmamasıdır. Örneğin, bir doktorun hastanın önceki hastalık geçmişini kontrol etmemesi ihmal sayılır. İkincisi dikkatsizliktir; kişinin yapması gereken işe yeterince konsantre olmamasıdır. Bir sürücünün telefon ile meşgul olurken kazaya neden olması dikkatsizlik örneğidir.

Üçüncü şekil tedbirsizliktir; alınması gereken önlemlerin alınmamasıdır. İnşaatta güvenlik bariyerlerinin kurulmaması tedbirsizliğe örnektir. Son olarak mesleki kurallara aykırılık vardır. Her mesleğin kendine özgü kuralları ve standartları bulunur. Bir hekimin tıbbi protokollere uymadan ilaç vermesi veya bir elektrikçinin güvenlik prosedürlerini göz ardı etmesi bu kapsamdadır.

Netice (Ölüm Sonucu) Unsuru

Taksirle insan öldürme suçunun tamamlanması için mutlaka bir kişinin ölmesi gerekmektedir. Yaralanma veya diğer zararlar bu suç kapsamında değerlendirilmez, bunlar taksirle yaralama suçunu oluşturur. Ölüm neticesinin gerçekleşmesi, suçun maddi unsurunu tamamlar.

Ölümün nasıl ve ne zaman gerçekleştiği, soruşturma açısından kritik öneme sahiptir. Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi ve hazırlanan raporlar, ölümün nedenini ve zamanını belirler. Bu raporlar, mahkeme için bağlayıcı bir nitelik taşır ve suçun ispatında temel delil oluşturur.

Nedensellik Bağı

Failin taksirli hareketi ile meydana gelen ölüm arasında doğrudan bir illiyet bağının bulunması şarttır. Yani, kişinin dikkatsiz davranışı ölüme yol açan sürecin başlatıcısı olmalıdır. Bu bağın kopması halinde, taksirle öldürme suçundan bahsedilemez.

Nedensellik bağının tespiti, özellikle karmaşık olaylarda zorluk yaratabilir. Örneğin, bir trafik kazasında mağdurun ölümüne birden fazla faktör neden olmuş olabilir. Bu durumda mahkeme, her bir faktörün ölümdeki rolünü değerlendirerek karar verir. Eğer failin davranışı olmasa ölüm meydana gelmeyecek idiyse, nedensellik bağı kurulmuş sayılır.

Bazı durumlarda müdahale eden sebepler, nedensellik bağını etkileyebilir. Örneğin, kazada yaralanan bir kişinin hastanede yanlış tedavi görmesi sonucu ölmesi halinde, hem kazaya neden olan hem de yanlış tedavi yapan kişilerin sorumluluğu ayrı ayrı değerlendirilir.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunun Cezası

Temel Ceza Miktarı

Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre, taksirle insan öldürme suçu işleyen kişi iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu ceza, suçun basit halinde uygulanır. Mahkeme, cezayı belirlerken failin kusurunun ağırlığını, suçun işleniş şeklini ve diğer somut olayın özelliklerini dikkate alır.

Ceza miktarının belirlenmesinde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin hazırladığı kusur raporları büyük önem taşır. Bu raporlar, trafik kazalarında tarafların kusur oranlarını belirler. Failin kusuru ne kadar ağırsa, verilecek ceza da o kadar üst sınıra yakın olur.

Mahkeme, temel ceza miktarını belirledikten sonra, takdiri indirim sebeplerini de değerlendirebilir. Failin pişman olması, mağdurla anlaşması veya hükümlünün kişisel durumu gibi faktörler cezanın belirlenmesinde etkili olabilir.

Nitelikli Hallerde Ceza

Bazı durumlarda taksirle insan öldürme suçunun cezası artmaktadır. TCK 85/2 maddesine göre, birden fazla kişinin ölümüne neden olunması veya bir kişinin ölümü ile birlikte başkalarının yaralanmasına sebep olunması halinde ceza iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasıdır.

Bu düzenleme, özellikle toplu taşıma araçlarının karıştığı kazalarda veya büyük iş kazalarında uygulama alanı bulmaktadır. Örneğin, bir otobüs şoförünün dikkatsizliği sonucu üç kişinin ölmesi ve on kişinin yaralanması halinde, şoför hakkında nitelikli hal uygulanır.

Önemli bir nokta, yaralananlardan en az birinin şikayetçi olması gerektiğidir. Eğer yaralananların hiçbiri şikayetçi değilse, sadece ölüm sayısı dikkate alınarak ceza belirlenir. Bu düzenleme, mağdur haklarını korumayı amaçlamaktadır.

Ceza İndirim Sebepleri

Taksirle insan öldürme suçunda çeşitli indirim sebepleri uygulanabilir. En önemli ve tartışmalı olanı TCK 22/6 maddesidir. Bu maddeye göre, taksirli bir fiil nedeniyle failin kendisi veya yakınları zarar görürse ve bu durum failin kişisel ve ailevi hayatını derinden etkilemişse, mahkeme cezadan tamamen vazgeçebilir veya cezayı indirebilir.

Bu düzenlemenin uygulanması için üç şart vardır. Birincisi, suçun taksirle işlenmiş olması; ikincisi, taksirli hareket sonucunda münhasıran failin kendisinin veya yakınının zarar görmesi; üçüncüsü, bu durumun failin kişisel ve ailevi hayatını ağır şekilde etkilemiş olmasıdır. Örneğin, bir baba kazada kendi çocuğunun ölümüne neden olduysa ve başka kimse zarar görmediyse, bu madde uygulanabilir.

Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, eğer fail ve ailesi dışında başka kişiler de zarar görmüşse, bu madde uygulanamaz. Özellikle TCK 85/2 kapsamındaki nitelikli hallerde, birden fazla kişinin ölmesi veya yaralanması durumunda bu indirimden yararlanılamaz.

Etkin pişmanlık ve iyi hal indirimi de uygulanabilecek diğer indirim sebeplerdir. Failin suçtan sonraki tutumu, mağdura yardım etmeye çalışması, pişmanlık göstermesi gibi durumlar mahkemenin takdirine bağlı olarak cezayı etkileyebilir.

 

Bilinçli Taksir Kavramı

Bilinçli Taksir Nedir?

Bilinçli taksir, taksirin özel bir türüdür ve failin meydana gelebilecek sonucu öngörmesine rağmen, bu sonucu istememesi durumunda söz konusu olur. Bu kavram, basit taksir ile olası kast arasında bir yerde durur ve uygulamada çokça tartışmalara neden olur.

Bilinçli taksirde fail, tehlikeli bir davranışta bulunduğunun farkındadır. Örneğin, kış lastiği takmadan dağ yolunda araba kullanan bir sürücü, kayma ihtimalini öngörür ancak kendi becerisine güvenerek bu riski göze alır. Eğer kaza olur ve biri ölürse, bu bilinçli taksir olarak değerlendirilir.

TCK madde 22/3’te düzenlenen bilinçli taksir, failin şansına, becerisine veya tecrübesine güvenerek riski aldığı durumlardır. Fail, sonucun gerçekleşmeyeceğini umar ancak gerçekleşebileceğini de bilir. Bu bilgi ve umut arasındaki gerilim, bilinçli taksirin özünü oluşturur.

Bilinçli Taksir ile Basit Taksir Arasındaki Fark

Basit taksir ile bilinçli taksiri ayıran temel ölçüt öngörme unsurudur. Basit taksirde fail, meydana gelecek sonucu hiç düşünmez veya öngöremez. Dikkatsizlik, ihmal veya tedbirsizlik nedeniyle bir zarar doğar. Fail, “bu sonuç meydana gelebilir” diye düşünmez bile.

Bilinçli taksirde ise fail, “bu tehlikeli bir iş, kötü sonuç olabilir ama olmayacak” diye düşünür. Örneğin, lastikleri eskimiş bir araçla yüksek hızda giden sürücü, kaza yapabileceğini bilir ama “ben iyi sürücüyüm, kontrol ederim” diyerek devam eder. Kaza olduğunda bu bilinçli taksir sayılır.

Bir başka örnek, ateşli silahı evde temizleyen bir kişinin durumudur. Eğer kişi silahın ateş alıp alamayacağını hiç düşünmeden temizliyorsa ve kaza olursa basit taksir vardır. Ancak “silahta mermi olabilir ama temizlerken ateş almaz” diye düşünerek devam ediyorsa ve kaza oluyorsa, bu bilinçli taksirdir.

Bilinçli Taksir ile Olası Kast Arasındaki Fark

Bilinçli taksir ile olası kast arasındaki ayrım, ceza hukukunun en zor konularından biridir. İkisi de sonucu öngörme unsurununda benzerdir, ancak isteme ve kabullenme noktasında ayrılırlar.

Olası kastta fail, “öyle ya da böyle, ne olursa olsun bu işi yapacağım” der. Yani muhtemel sonucu kabullenir ve kayıtsız kalır. Örneğin, birisiyle kavga eden bir kişi bıçak çekip göğüs bölgesine saldırıyorsa, ölüm ihtimalini bilir ve kabullenir. Bu olası kasttır.

Bilinçli taksirde ise fail, “bu riski alıyorum ama kötü sonuç olmayacak, becerimi kullanarak veya şansıma güvenerek bunu önleyeceğim” der. Yani sonucun gerçekleşmeyeceğine inanır. Öğretide bu ayrım için Frank Formülü kullanılır: “Eğer fail, sonucun gerçekleşeceğini kesin bilseydi gene de hareketi gerçekleştirecek miydi?” Cevap evet ise olası kast, hayır ise bilinçli taksir vardır.

Yargıtay kararlarında bu ayrım sıklıkla tartışılır. Özellikle trafik kazalarında, sürücünün tutumu ve somut olay şartları detaylı incelenerek failin neyi istediği belirlenir. Eğer fail riski almasına rağmen sonucu gerçekten önlemeye çalışmışsa, bilinçli taksir kabul edilir.

Bilinçli Taksirde Ceza Artırımı

Bilinçli taksir halinde, ceza üçte bir oranında artırılır. Bu düzenleme TCK 22/3 maddesinde yer alır. Kanun koyucu, sonucu öngörmesine rağmen riski alan kişinin daha ağır cezalandırılması gerektiğini düşünmüştür. Çünkü bilinçli taksirde tehlike daha belirgindir ve fail bu tehlikeyi bilerek göze almıştır.

Örneğin, basit taksirle insan öldürme suçundan 3 yıl ceza alan bir kişi, eğer eylemi bilinçli taksirle işlemiş kabul edilirse, cezası 4 yıla çıkar. Bu artırım, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilir ve mahkeme dosyadaki tüm delilleri inceleyerek bilinçli taksirin varlığına karar verir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, özellikle şu durumlarda bilinçli taksir kabul edilir: Kış lastiği takma zorunluluğuna uymamak, sollama kurallarına aykırı ve tehlikeli manevra yapmak, ateşli silahı dikkatsizce kullanmak, iş güvenliği kurallarını bilerek ihlal etmek. Bu gibi durumlarda fail, riski öngörmüş ancak önleyeceğini düşünerek devam etmiştir.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

Şikayet Süresi ve Şartları

Taksirle insan öldürme suçu şikayete tabi bir suç değildir. Bu, suçun işlendiğinin öğrenilmesi halinde Cumhuriyet Savcılığı’nın re’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatacağı anlamına gelir. Mağdurun veya yakınlarının şikayette bulunmasına gerek yoktur.

Bu düzenleme, yaşam hakkının korunmasının devlet için öncelikli bir görev olmasından kaynaklanır. Devlet, bir insanın hayatını kaybetmesi durumunda sorumluların bulunması ve cezalandırılması için mutlaka harekete geçer. Dolayısıyla, trafik kazalarında veya iş kazalarında ölüm meydana gelmişse, kolluk kuvvetleri ve savcılık otomatik olarak soruşturma başlatır.

Ancak önemli bir ayrıntı vardır: TCK 85/2 kapsamında, yani ölümle birlikte yaralanma olması halinde, yaralananlardan en az birinin şikayetçi olması gerekir. Sadece yaralanma kısmı için şikayet aranır, ölüm kısmı için değil. Eğer hiçbir yaralanan şikayetçi olmazsa, sadece ölüm suçu olarak kovuşturma yapılır.

Dava Zamanaşımı Süresi

Taksirle insan öldürme suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar ve bu süre içinde dava açılmazsa, artık kovuşturma yapılamaz. Zamanaşımı, ceza hukukunun genel ilkelerinden biridir ve hukuki istikrarı sağlamayı amaçlar.

15 yıllık süre oldukça uzun bir süredir ve genellikle bu süre içinde suçun varlığından haberdar olunur. Ancak bazı özel durumlarda, örneğin ölüm nedeninin yıllar sonra anlaşılması gibi hallerde, zamanaşımı önem kazanır. Önemli olan, suçun işlendiği an değil, suçun varlığının öğrenildiği andır.

Zamanaşımı süresini durduran ve kesen nedenler de vardır. Örneğin, soruşturma veya kovuşturma işlemleri zamanaşımını keser. Dava açıldıktan sonra zamanaşımı işlemez. Ayrıca, failin kaçması veya yurt dışında olması gibi nedenler zamanaşımını durdurabilir.

 

Ağırlaştırıcı Sebepler

Suçun İşleniş Biçimi

Taksirle insan öldürme suçunun işleniş şekli, cezanın belirlenmesinde önemli rol oynar. Özellikle tehlikeli araç kullanımı, alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında bulunma gibi durumlar ağırlaştırıcı neden sayılır. Bu haller, failin daha büyük bir kusur içinde olduğunu gösterir.

Alkollü araç kullanırken kazaya neden olan bir sürücünün durumu, buna en iyi örnektir. Alkol veya uyuşturucu madde kullanımı, kişinin algı ve reflekslerini olumsuz etkiler. Böyle bir durumda araç kullanan kişi, zaten risk almaktadır ve bu risk nedeniyle ölüm meydana gelirse, ceza artırılır.

Benzer şekilde, ağır tonajlı araçların kullanımında özel dikkat gerekir. Bir kamyon veya otobüs sürücüsünün dikkatsizliği, çok daha büyük zararlara yol açabilir. Bu nedenle, bu tür araçları kullanan kişilerden daha yüksek bir özen beklenir ve kusurları daha ağır değerlendirilir.

Aşırı hız, kırmızı ışık ihlali, sollama kurallarına uymama gibi trafik ihlalleri de ağırlaştırıcı sebeplerdir. Özellikle Yargıtay kararlarında, bu tür ihlaller yapan sürücülerin kusur oranının yüksek olduğu vurgulanır.

Mesleki Görev İhlali

Kamu görevlilerinin görevleri sırasında taksirle birine zarar vermeleri, ağırlaştırıcı bir haldir. TCK bu durumu özel olarak düzenler. Çünkü kamu görevlileri, görevlerini yerine getirirken daha dikkatli olmalı ve kurallara uymalıdır. Görevin kötüye kullanılması veya ihmal edilmesi halinde, ceza artırılır.

Bu düzenleme sadece klasik anlamda kamu görevlilerini kapsamaz. Mesleki faaliyeti nedeniyle özel yükümlülüğü olan herkes bu kapsamdadır. Örneğin, bir doktor ameliyat sırasında tıbbi kurallara uymazsa ve hasta ölürse, mesleki ihlal nedeniyle ağırlaştırılmış ceza alır.

İş güvenliği mevzuatının ihlali de bu kapsamda değerlendirilir. Özellikle inşaat ve madencilik gibi tehlikeli sektörlerde, işverenlerin ve mühendislerin iş güvenliği tedbirlerini almaması halinde, işçinin ölümünde ağırlaştırılmış cezaya hükmedilir. Bu kişilerin özel eğitimi ve bilgisi vardır, dolayısıyla kusurları daha ağırdır.

Birden Fazla Mağdur Olması

Daha önce de değindiğimiz gibi, birden fazla kişinin ölmesi veya bir kişinin ölümü ile birlikte başkalarının yaralanması halinde, TCK 85/2 maddesi devreye girer ve ceza 2 yıldan 15 yıla kadar çıkar. Bu durum, hem nitelikli hal hem de ağırlaştırıcı sebep olarak değerlendirilir.

Bu düzenleme özellikle toplu taşıma kazalarında, iş kazalarında ve yangın gibi afetlerde uygulama alanı bulur. Örneğin, öğrenci servisi yapan bir şoförün dikkatsizliği sonucu birden fazla çocuğun ölmesi halinde, şoför TCK 85/2’den yargılanır ve aldığı ceza çok daha ağır olur.

Önemli nokta, bu nitelikli halin uygulanabilmesi için yaralananlardan en az birinin şikayetçi olması gerektiğidir. Eğer kimse şikayetçi değilse, sadece ölüm sayısına göre değerlendirme yapılır. Bu kural, mağdur haklarının korunmasını ve mağdurun iradesinin dikkate alınmasını amaçlar.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçu Örnekleri

Trafik Kazaları

Taksirle insan öldürme suçunun en sık görüldüğü alan trafik kazalarıdır. Türkiye’de yılda binlerce trafik kazası meydana gelmekte ve bunların önemli bir kısmı ölümle sonuçlanmaktadır. Sürücülerin dikkat ve özen yükümlülüğüne uymaması, bu kazaların temel nedenidir.

Sürücü dikkatsizliği, cep telefonu kullanımı, yorgunluk, hız ihlali, alkollü araç kullanımı gibi nedenler sıklıkla taksirle öldürme suçuna yol açar. Özellikle yaya çarpması vakaları çok yaygındır. Bir sürücünün yaya geçidine yaklaşırken hızını kesmemesi veya kırmızı ışıkta durmayarak yayaya çarpması, tipik bir örnektir.

Sollama kurallarına uymama da önemli bir kaza nedenidir. Yargıtay kararlarına göre, sollama yasağı olan yerlerde sollama yapan, karşı yönden gelen aracı görmezden gelen veya tehlikeli manevra yapan sürücüler bilinçli taksirden sorumlu tutulabilir. Çünkü bu tür davranışlar açıkça tehlikelidir ve sürücü bunu bilmektedir.

Kış şartlarında araç kullanırken kış lastiği takmamak veya zincir kullanmamak da Yargıtay tarafından bilinçli taksir olarak kabul edilir. Sürücü, kayma riskini bilmesine rağmen tedbir almadığı için, kazada meydana gelen ölümlerden ağırlaştırılmış şekilde sorumlu tutulur.

İş Kazaları

İş kazaları sonucu meydana gelen ölümler de taksirle insan öldürme suçu kapsamındadır. İş güvenliği tedbirlerinin alınmaması, işveren veya iş güvenliği uzmanlarının ihmalinin temel nedenidir. Özellikle inşaat, madencilik, imalat gibi sektörlerde bu suç sıklıkla görülür.

İşverenin sorumluluğu çok geniştir. İş Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverene birçok yükümlülük getirir. Çalışma ortamının güvenli hale getirilmesi, koruyucu ekipmanların sağlanması, işçilerin eğitilmesi gibi görevler işverene aittir. Bu yükümlülükler yerine getirilmez ve işçi ölürse, işveren taksirle öldürmeden sorumlu olur.

İnşaat kazalarında en sık karşılaşılan durum, yüksekten düşmedir. Güvenlik ağlarının kurulmaması, bariyer sistemlerinin olmaması, emniyet kemerlerinin verilmemesi gibi nedenler işçilerin ölümüne yol açar. Bu tür vakalarda genellikle inşaat şirketi yetkilileri, şantiye şefi ve iş güvenliği uzmanı birlikte sorumlu tutulur.

Makine kazaları da yaygındır. Koruyucu kapakların çıkarılması, bakım uyarılarının dikkate alınmaması, işçilerin eğitilmemesi gibi nedenler ölümcül kazalara neden olabilir. Fabrikalarda meydana gelen patlama ve yangınlar da iş güvenliği ihlallerinin sonucudur.

Tıbbi Müdahaleler

Hekimlerin tıbbi müdahale sırasında yaptıkları hatalar da taksirle insan öldürme suçuna yol açabilir. Ancak her tıbbi hata suç değildir. Tıp, belirsizliklerle dolu bir bilim dalıdır ve her tedavi başarılı olmayabilir. Suç olabilmesi için, hekimin kabul edilebilir tıbbi standartları ihlal etmiş olması gerekir.

Tıbbi hata, genellikle teşhis hatası, tedavi hatası veya müdahale hatası şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, bir cerrahın ameliyatta yanlış organı çıkarması, anestezistin dozu yanlış hesaplaması, bir doktorun hastanın alerjisini kontrol etmeden ilaç vermesi tipik tıbbi hatalardır. Bu hataların hasta ölümüne yol açması halinde, hekim taksirle öldürme suçundan sorumlu olur.

Önemli nokta, komplikasyon ile tıbbi hatanın ayırt edilmesidir. Komplikasyon, tıbbi müdahalenin doğal bir riski olarak ortaya çıkan ve önceden öngörülemeyen durumdur. Hekim her şeyi doğru yapmış olsa bile, bazı riskler vardır. Bu riskler gerçekleşirse ve hasta ölürse, hekim sorumlu tutulamaz. Ancak bu riskleri hastaya anlatmamışsa, aydınlatılmış onam yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılır ve farklı bir sorumluluk doğabilir.

Yargıtay, tıbbi hata davalarında Adli Tıp Kurumu’nun görüşüne büyük önem verir. Adli Tıp, hekimin tıbbi standartlara uyup uymadığını değerlendirir ve kusur oranını belirler. Bu rapor, mahkeme için neredeyse bağlayıcıdır.

Diğer Durumlar

Taksirle insan öldürme suçu, yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Günlük hayatın her alanında bu suç işlenebilir. İnşaat çökmesi, yangın, patlama, zehirlenme gibi durumlar da bu kapsamdadır.

İnşaat veya binaların yıkılması sonucu ölümler, genellikle projelendirme hatası, malzeme kalitesizliği veya denetim eksikliği nedeniyle meydana gelir. Bu vakalarda inşaat mühendisi, mimar, müteahhit ve denetim yapan belediye yetkilileri sorumlu olabilir.

Yangın vakalarında, özellikle iş yerleri veya toplu yaşam alanlarında, yangın güvenliği tedbirlerinin alınmaması önemli bir kusur nedenidir. Yangın çıkışlarının kapalı olması, yangın söndürme sistemlerinin bulunmaması, sigortaların atılmış olması gibi nedenler, yangında ölümler olduğunda sorumlulara taksirle öldürme suçu yüklenmesine yol açar.

Ev içi kazalar da bazen suç oluşturabilir. Örneğin, bir kişinin balkonda saksıyı iyi sabitleştirmemesi ve saksının düşerek bir yayaya çarpması halinde, taksirle öldürme söz konusu olur. Ya da komşuda yapılan tadilat sırasında güvenlik önlemlerinin alınmaması ve enkazın düşmesi gibi durumlar bu kapsamdadır.

 

TCK 22/6 Maddesinin Uygulanması (Kişisel ve Ailevi Etkilenme)

Uygulanma Şartları

TCK 22/6 maddesi, failin taksirli fiili sonucunda kendisinin veya yakınlarının zarar görmesi halinde uygulanır. Bu madde, insani bir yaklaşımı yansıtır: Bir kişi zaten sevdiklerini kaybetmişse, üzerine bir de ceza verilmesi adaletsiz olabilir. Ancak bu maddenin uygulanması için katı şartlar vardır.

İlk şart, suçun taksirle işlenmiş olmasıdır. Kasıtlı suçlarda bu madde asla uygulanmaz. İkinci şart, münhasıran failin kendisinin veya yakınlarının zarar görmüş olmasıdır. “Münhasıran” kelimesi çok önemlidir; yani sadece fail ve ailesi etkilenmiş olmalı, başka hiç kimse zarar görmemelidir. Üçüncü şart ise, bu durumun failin kişisel ve ailevi hayatını ciddi şekilde etkilemiş olmasıdır.

Yakın kavramı, kanunda net tanımlanmamıştır ancak Yargıtay içtihatlarına göre, eş, çocuk, anne, baba, kardeş gibi birinci ve ikinci derece kan ve sıhri hısımlar bu kapsamdadır. Ayrıca, birlikte yaşanan ve gerçek anlamda ailevi bağ olan kişiler de bu kapsamda değerlendirilebilir.

Önemli bir nokta, TCK 22/6’nın uygulanabilmesi için fail ve ailesi dışında başka hiçbir kişinin zarar görmemiş olması gerekir. Eğer üçüncü kişiler de zarar görmüşse, bu madde uygulanamaz. Bu şartın amacı, sadece failin kendi yüzünden sevdiklerini kaybetmesi durumunda bir insani yaklaşım sergilemektir.

Şahsi Cezasızlık veya İndirim

TCK 22/6 maddesinin sonucu, mahkemenin takdirine bağlı olarak cezadan tamamen vazgeçilmesi veya cezanın indirilmesidir. Mahkeme, somut olayın tüm özelliklerini değerlendirir. Failin psikolojik durumu, olaydan ne kadar etkilendiği, ailevi yapısı gibi faktörler göz önünde bulundurulur.

Örneğin, bir baba trafik kazasında kendi çocuğunu kaybetmişse ve başka kimse zarar görmemişse, mahkeme babanın zaten yeterince cezalandırıldığını düşünerek ceza verilmemesine karar verebilir. Ya da cezayı alt sınırdan belirleyip önemli oranda indirim yapabilir.

Bu maddenin uygulanması, adaleti sağlamakla birlikte insani bir yaklaşımı da temsil eder. Çünkü failin işlediği eylem sonucunda sevdiklerini kaybetmesi, onun için ömür boyu sürecek bir cezadır. Bu durumda, hapis cezası vermek gereksiz olabilir.

Bilinçli Taksir ile İlişkisi

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bilinçli taksir halinde TCK 22/6 tamamen uygulanmaz, yalnızca ceza indirimi yapılabilir. Yani şahsi cezasızlık sebebi olarak kullanılamaz, sadece cezanın azaltılması için bir faktör olarak değerlendirilir.

Bunun nedeni, bilinçli taksirde failin riski bilerek almasıdır. Eğer kişi tehlikeyi öngörmüş ve buna rağmen harekete devam etmişse, sonucun sevdiklerini de etkileyebileceğini biliyordu. Dolayısıyla, TCK 22/6’nın tam anlamıyla uygulanması uygun görülmemiştir.

Örneğin, alkollü olarak araç kullanan bir baba, kazada kendi çocuğunun ölümüne neden olmuşsa, bilinçli taksir söz konusudur. Bu durumda mahkeme TCK 22/6’yı uygulayarak cezayı indirebilir ama tamamen cezadan vazgeçemez.

Yargıtay Kararlarına Göre Uygulama

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun birçok kararında TCK 22/6’nın uygulama şartları detaylı olarak açıklanmıştır. En önemli içtihat, münhasıran failin ve ailesinin etkilenmiş olması şartının katı yorumlanması gerektiği yönündedir.

Örneğin, bir kararda fail taksirli hareketiyle eşinin ölümüne ve altı kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Mahkeme, failin eşini kaybettiği için TCK 22/6’yı uygulamış ancak Yargıtay bu kararı bozmuştur. Gerekçe, başka kişilerin de zarar görmüş olmasıdır. Yargıtay’a göre, “münhasıran” kelimesi açıktır ve başkaları da zarar görürse bu madde uygulanamaz.

Bir başka kararda, TCK 85/2 kapsamındaki nitelikli halin tek bir suç olduğu ve bölünemeyeceği vurgulanmıştır. Yani, birden fazla ölüm veya ölümle birlikte yaralanma varsa, sadece yakının ölümü kısmı için TCK 22/6 uygulanamaz. Çünkü suç bütündür ve tamamı için aynı ceza verilir.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Yargıtay Kararları

Trafik Kazalarına İlişkin Kararlar

Yargıtay’ın trafik kazalarıyla ilgili içtihatları oldukça zengindir. Kış lastiği ve zincir zorunluluğuna uymama konusunda önemli bir karar vardır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, kış şartlarında zorunlu olmasına rağmen aracında kış lastiği olmayan ve zincir takmayan bir sürücünün, kayma sonucu kazaya neden olması halinde bilinçli taksirle hareket ettiğine hükmetmiştir.

Kararda şöyle denilmiştir: Sürücü, aracının kayabileceğini öngörmeli ve tedbir almalıydı. Kış lastiği takma zorunluluğunu bilerek ihlal ettiği için, bu risk somut olarak öngörülebilir bir risktir. Dolayısıyla TCK 22/3 gereği ceza artırılmalıdır.

Sollama kurallarına aykırılık da Yargıtay kararlarında sıkça işlenen bir konudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2024 tarihli bir kararında, sollama yaparken tehlikeli manevra yapan ve kazaya neden olan bir sürücünün durumunu değerlendirmiştir. Sürücü, diğer aracın hızını artırarak yol vermemesi üzerine, riskli bir şekilde soldan geçip kesmiştir. Mahkeme bu eylemi olası kast olarak değerlendirmiş ancak Yargıtay, sürücünün neticeyi kabullenmediğini, sadece becerisine güvendiğini belirterek bilinçli taksir kararı vermiştir.

Hız ihlali ve alkollü araç kullanımı da Yargıtay tarafından özel olarak değerlendirilen konulardır. Bu tür ihlaller, genellikle kusur oranını artırır ve cezanın üst sınırdan verilmesine neden olur.

Bilinçli Taksire İlişkin Kararlar

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir kararında, yolda bulduğu ateşli silahı tuvalet kabininde inceleyen ve silahın ateş alması sonucu temizlik görevlisinin öldüğü bir olay değerlendirilmiştir. Mahkeme, sanığın basit taksirle hareket ettiğine hükmetmiş ancak Yargıtay bu kararı bozmuştur.

Yargıtay’a göre, sanık ateşli silahın ateşlenmeye müsait durumda olduğunu öngörmeli ve tedbirli davranmalıydı. Kapalı bir kabinde silahı incelerken eğildiğinde tetik mekanizmasının harekete geçebileceğini bilmeliydi. Dolayısıyla bu öngörülebilir bir risktir ve bilinçli taksir söz konusudur. Ceza TCK 22/3 uyarınca artırılmalıdır.

Bu kararda, önemli bir ayrım da yapılmıştır: Sanık ile mağdur arasında önceden husumet veya tanışıklık yoktur, bu da kasıt olmadığını gösterir. Ancak öngörme unsuru vardır, dolayısıyla bilinçli taksir kabul edilmelidir.

TCK 22/6 Uygulamasına İlişkin Kararlar

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2014 tarihli bir kararı, TCK 22/6’nın uygulama şartlarını net olarak ortaya koymuştur. Olayda, sanık trafik kazasında eşinin ölümüne ve altı kişinin (biri şikayetçi olmak üzere) yaralanmasına neden olmuştur. İlk derece mahkemesi, sanığın eşini kaybetmesi nedeniyle TCK 22/6’yı uygulayarak cezadan vazgeçmiştir.

Ancak Yargıtay bu kararı bozmuştur. Gerekçe şudur: TCK 22/6’nın uygulanabilmesi için “münhasıran failin kişisel ve ailevi durumunun” etkilenmiş olması gerekir. Bu ifadedeki “münhasıran” kelimesi, sadece fail ve ailesi demektir. Olay yüzünden fail ve ailesi dışında başkaları da zarar görmüşse, bu madde uygulanamaz.

Somut olayda, sanığın eşinin ölmesinin yanı sıra altı kişi daha yaralanmış ve biri şikayetçi olmuştur. Dolayısıyla münhasırlık şartı sağlanmamıştır. Ayrıca Yargıtay, TCK 85/2’deki suçun bölünmesinin mümkün olmadığını da vurgulamıştır. Suç bir bütündür ve sadece eşin ölümü kısmı için TCK 22/6 uygulanarak diğer yaralanmalar göz ardı edilemez.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Hukuki Süreç

Soruşturma Aşaması

Taksirle insan öldürme suçunun işlendiğinin öğrenilmesi halinde Cumhuriyet Savcılığı re’sen soruşturma başlatır. Genellikle olay yeri incelemesi, kolluk kuvvetlerinin raporu ve otopsi sonuçlarıyla soruşturma başlar. Savcılık, olayın tüm yönlerini aydınlatmak için delil toplar.

Adli Tıp Kurumu’nun otopsi raporu çok önemlidir. Bu rapor, ölüm nedenini, ölüm zamanını ve ölümle fail arasındaki nedensellik bağını ortaya koyar. Özellikle trafik kazalarında, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi kusur raporu düzenler. Bu raporda, tarafların kusur oranları belirlenir.

Soruşturma aşamasında fail ifade verir ve savunma hakkını kullanır. Bu aşamada bir avukat bulundurmak son derece önemlidir. Çünkü ifade sırasında söylenen her şey daha sonra mahkemede kullanılabilir. Avukat, failin haklarını korur ve hukuki süreci yönetir.

Soruşturma sonunda savcılık, ya iddianame düzenleyerek kovuşturmaya yer olduğuna karar verir ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. Eğer iddianame düzenlenirse, dava mahkemeye gönderilir.

Kovuşturma Aşaması

Kovuşturma aşaması, mahkemede başlar. Mahkeme, iddianameyi kabul ederek duruşma günü belirler. Duruşmada, sanık, mağdur yakınları (katılan), tanıklar dinlenir ve deliller incelenir. Mahkeme, Adli Tıp raporlarını değerlendirir ve gerekirse ek bilirkişi raporu isteyebilir.

Sanığın savunma hakkı vardır ve bu hak anayasal güvence altındadır. Sanık, suçlamayı kabul etmeyebilir, delillere itiraz edebilir ve kendi lehine delil sunabilir. Avukat, sanığın bu haklarını kullanmasında yardımcı olur.

Mahkeme, tüm delilleri değerlendirdikten sonra bir karar verir. Eğer suç ispatlanırsa mahkumiyet kararı verilir. Aksi takdirde beraat kararı verilir. Mahkumiyet kararında, ceza miktarı, infaz şekli ve diğer hukuki sonuçlar belirlenir.

Karar kesinleşene kadar, sanık veya katılan temyiz yoluna başvurabilir. Yargıtay, hukuki hataları inceler ve gerekirse kararı bozar. Bozma sonrası mahkeme yeni bir karar verir.

Uzlaştırma İmkanı

Taksirle insan öldürme suçu uzlaştırmaya tabi değildir. Yani mağdur yakınları ile fail arasında resmi bir uzlaştırma süreci yürütülemez. Ancak taraflar aralarında anlaşabilir ve mağdur yakınları şikayetçi olmadıklarını beyan edebilir. Ama bu beyan, davayı durdurmaz çünkü suç re’sen soruşturulur.

Taraflar arasındaki anlaşma, cezanın belirlenmesinde bir faktör olarak dikkate alınabilir. Mahkeme, failin pişman olduğunu, mağdur yakınlarıyla anlaştığını ve tazminat ödediğini göz önünde bulundurarak cezayı alt sınırdan verebilir veya erteleyebilir.

TCK 85/2 kapsamında, yani ölümle birlikte yaralanma olması halinde, yaralananlar açısından şikayet hakkı vardır. Yaralananlar şikayetçi olmazlarsa, sadece ölüm suçu olarak kovuşturma yapılır. Bu durumda, yaralananlarla uzlaşmak dava açısından önemli bir etki yaratabilir.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Mağdur Hakları

Tazminat Talep Hakkı

Mağdur yakınları, hem ceza davasında katılan sıfatıyla hem de ayrı bir hukuk davası açarak tazminat talep edebilirler. Tazminat, maddi tazminat ve manevi tazminat olmak üzere iki türlüdür.

Maddi tazminat, mağdurun ölümü nedeniyle yakınlarının uğradığı ekonomik kayıpları kapsar. Cenaze masrafları, tedavi giderleri ve destekten yoksun kalma tazminatı bu kapsamdadır. Özellikle destekten yoksun kalma tazminatı önemlidir; ölen kişi ailenin geçimini sağlıyorsa, yakınları bundan sonra elde edemeyecekleri geliri talep edebilirler.

Manevi tazminat ise, yakınların yaşadığı acı, elem ve psikolojik travmayı telafi etmeyi amaçlar. Sevilen birinin kaybı, parayla ölçülemeyecek bir acıdır ancak hukuk sistemi bu acıyı bir miktar hafifletmek için manevi tazminat öngörür. Mahkemeler, mağdurun yakınlık derecesi, yaşı, ekonomik durumu gibi faktörleri dikkate alarak manevi tazminat miktarını belirler.

Tazminat davası, ceza davasından bağımsız olarak açılabileceği gibi, ceza davası içinde de görülebilir. Katılan sıfatıyla ceza davasına dahil olan yakınlar, aynı davada tazminat talebinde bulunabilirler.

Katılma (Müdahil Olma) Hakkı

Mağdurun yakınları, ceza davasına katılan (müdahil) sıfatıyla katılabilirler. Katılan, davada aktif rol alır ve çeşitli haklar kullanır. Tanık ve bilirkişi dinletebilir, delil sunabilir, sanığa ve tanıklara soru sorabilir, karara itiraz edebilir.

Katılan olmak için mahkemeye dilekçe vermek yeterlidir. Mahkeme, kişinin mağdur yakını olduğunu tespit ederse katılan sıfatını verir. Eş, çocuk, anne, baba, kardeş gibi yakın akrabalar genellikle katılan sıfatı alır.

Katılanın davadaki varlığı, savcılığın yanında ikinci bir iddia makamı oluşturur. Özellikle savcılık beraat isterse bile, katılan mahkumiyet talep edebilir. Mahkeme, her iki görüşü de değerlendirerek karar verir.

Katılan, aynı zamanda vekil tutma hakkına sahiptir. Avukat aracılığıyla haklarını daha etkili kullanabilir. Avukat, hukuki stratejileri belirler, dilekçeler yazar ve duruşmalarda katılanı temsil eder.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Sıkça Sorulan Sorular

Taksirle adam öldürme suçu kaç yıl ceza?

Taksirle insan öldürme suçunun temel hali için ceza 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak birden fazla kişinin ölümü veya ölümle birlikte yaralanma halinde ceza 2 yıldan 15 yıla kadar çıkabilir. Bilinçli taksir söz konusuysa ceza üçte bir oranında artırılır. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre bu aralıkta cezayı belirler.

Taksirle öldürme şikayete tabi mi?

Hayır, taksirle insan öldürme suçu şikayete tabi değildir. Cumhuriyet Savcılığı, bu suçu öğrenir öğrenmez re’sen soruşturma başlatır. Mağdur yakınlarının şikayette bulunmasına gerek yoktur. Ancak TCK 85/2 kapsamında yaralanma da varsa, yaralananların en az birinin şikayetçi olması gerekir.

Bilinçli taksirle öldürmede ceza nedir?

Bilinçli taksirle insan öldürme halinde, temel ceza üçte bir oranında artırılır. Örneğin, basit taksirden 3 yıl ceza verilecekse, bilinçli taksir nedeniyle bu ceza 4 yıla çıkar. Bilinçli taksir, failin sonucu öngörmesine rağmen becerisine veya şansına güvenerek harekete devam etmesi durumudur.

Taksirle öldürmede uzlaşma olur mu?

Taksirle insan öldürme suçunda uzlaştırma mümkün değildir. Çünkü bu suç re’sen soruşturulur ve kamu düzenini ilgilendirir. Ancak taraflar özel olarak anlaşabilir ve bu anlaşma cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir. Mahkeme, failin pişman olduğunu ve tazminat ödediğini göz önünde bulundurarak daha hafif ceza verebilir.

Trafik kazasında ölüm cezası nedir?

Trafik kazasında taksirle ölüme neden olan sürücü, TCK 85 uyarınca 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası alır. Birden fazla kişi ölmüşse veya ölümle birlikte yaralanma varsa, ceza 2 yıldan 15 yıla kadar çıkar. Bilinçli taksir (alkol, uyuşturucu, aşırı hız gibi) halinde ceza daha da artar. Kusur oranı ve somut olay şartları, cezanın miktarını etkiler.

TCK 22/6 ne zaman uygulanır?

TCK 22/6, taksirli fiil sonucunda münhasıran failin kendisinin veya yakınlarının zarar görmesi ve bu durumun failin kişisel ve ailevi hayatını ağır şekilde etkilemesi halinde uygulanır. Örneğin, bir baba kazada kendi çocuğunun ölümüne neden olduysa ve başka kimse zarar görmediyse, mahkeme cezadan vazgeçebilir veya cezayı indirebilir. Ancak üçüncü kişiler de zarar görmüşse bu madde uygulanamaz.

Taksirle öldürmede zamanaşımı kaç yıl?

Taksirle insan öldürme suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar. 15 yıl içinde dava açılmazsa, artık kovuşturma yapılamaz. Ancak genellikle bu tür suçlar hemen tespit edilir ve dava açılır, dolayısıyla zamanaşımı pratikte pek sorun olmaz.

 

Taksirle İnsan Öldürme Suçunda Avukat Yardımı

Taksirle insan öldürme suçu, ciddi cezai sonuçlar doğuran bir suçtur. Hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında profesyonel bir avukat desteği almak son derece önemlidir. Avukat, failin haklarını korur, savunma stratejisi geliştirir ve hukuki süreci en iyi şekilde yönetir.

Özellikle ifade aşaması kritiktir. İfade sırasında söylenen her söz kayda geçer ve daha sonra mahkemede delil olarak kullanılabilir. Avukat, failin ifade vermeden önce ne söylemesi ne söylememesi gerektiğini açıklar. Yanlış bir ifade, davanın akıbetini olumsuz etkileyebilir.

Avukat ayrıca delil toplama sürecinde de aktif rol alır. Olay yeri incelemesi, tanık beyanları, bilirkişi raporları gibi deliller dikkatle değerlendirilir. Eğer delillerde eksiklik veya hata varsa, avukat bunu tespit eder ve mahkemeye sunar.

Mahkeme aşamasında, avukat sanığın en iyi savunmasını yapar. Hukuki argümanlar geliştirir, içtihatları araştırır ve cezanın mümkün olduğunca hafif olması için çalışır. Ayrıca cezanın ertelenmesi, HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) gibi alternatif yaptırımların uygulanması için çaba gösterir.

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Taksirle İnsan Öldürme Suçu (TCK 85): Cezası ve Şartları

 

 

Yazıyı paylaşın: