Tasarrufun İptali Davası Şartları Nelerdir? *2025
Tasarrufun iptali davası, alacaklının haklarını korumak amacıyla İcra ve İflas Kanunu‘nda düzenlenen özel bir dava türüdür. Borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufların iptalini sağlayan bu dava, belirli şartların varlığı halinde açılabilmektedir. Bu yazımızda, tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için gerekli temel şartları, ispat yükünü ve hak düşürücü süreleri inceleyeceğiz.
Tasarrufun İptali Davasının Şartları
1. Temel Dava Şartları
1.1. Gerçek Bir Borç İlişkisinin Varlığı
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için öncelikle davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında gerçek bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Bu ilişki, herhangi bir muvazaadan ari olmalı ve hukuken geçerli bir sebebe dayanmalıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, borç ilişkisinin gerçekliği davanın ön şartı niteliğinde olup, mahkemece re’sen araştırılması gereken bir husustur.
1.2. Kesinleşmiş İcra Takibi
İcra takibinin kesinleşmesi, tasarrufun iptali davasının temel şartlarından biridir. Alacaklının başlattığı icra takibine borçlu tarafından yasal süre içinde itiraz edilmemiş olmalı veya itiraz edilmiş ise bu itiraz bertaraf edilmiş olmalıdır. Kesinleşmemiş icra takibi üzerine açılan tasarrufun iptali davalarında, takibin kesinleşmesi için gerekli süreçlerin tamamlanması bekletici mesele yapılır. İcra takibinin kesinleşmemiş olması halinde mahkeme, davanın esasına giremez.
1.3. Aciz Vesikası Şartı
1.3.1. Kesin Aciz Vesikası
İcra ve İflas Kanunu’nun 143. ve 105/1 maddelerinde düzenlenen kesin aciz vesikası, haczedilen malların paraya çevrilmesi sonucunda alacaklının alacağını kısmen veya tamamen alamaması durumunda düzenlenen belgedir. Bunun yanında, borçlunun hiç haczi kabil malının bulunmadığını gösteren haciz tutanağı da kesin aciz vesikası niteliğindedir.
1.3.2. Geçici Aciz Vesikası
İİK madde 105/2 uyarınca düzenlenen geçici aciz vesikası, borçlunun mevcut ve haczi kabil mallarının icra dairesince tespit edilen kıymetlerinin, takip konusu alacağı karşılamaya yetmediğini gösteren haciz tutanağıdır. Dava açılırken aciz vesikasının bulunması zorunlu olmayıp, yargılamanın her aşamasında ve hatta temyiz aşamasında dahi mahkemeye sunulabilir.
1.4. Borcun Tasarruftan Önce Doğmuş Olması
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için, davacı alacaklının alacağının iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre bu husus dava şartı niteliğinde olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. Örneğin, borçlunun 01.01.2024 tarihinde bir taşınmazını devrettiği durumda, alacaklının alacağının bu tarihten önce doğmuş olması gerekir. Borcun doğum tarihi belirlenirken, asıl borç ilişkisinin kurulduğu tarih esas alınır. Kefalet gibi fer’i borç ilişkilerinde ise, asıl borcun doğum tarihi değil, kefalete konu sözleşmenin imzalandığı tarih borcun doğum tarihi olarak kabul edilir.
2. İptale Tabi Tasarruflar
2.1. İvazsız Tasarruflar (İİK m.278)
İcra ve İflas Kanunu’nun 278. maddesi uyarınca, hacizden veya acizden önceki iki yıl içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak mutad hediyeler bu kapsamın dışındadır. Kanun bazı tasarrufları da bağışlama hükmünde saymıştır. Bunlar arasında; evlat edinenle evlatlık arasındaki ivazlı tasarruflar, borçlunun kendisine veya üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler yer almaktadır.
2.2. Aciz Halindeki Tasarruflar (İİK m.279)
İİK’nın 279. maddesi uyarınca, borcunu ödemeyen borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde yapılan bazı tasarruflar batıl sayılmıştır. Bu tasarruflar arasında; borçlunun teminat göstermeyi önceden taahhüt etmediği hallerde yaptığı rehinler, para veya mutat ödeme vasıtalarından başka bir şekilde yapılan ödemeler, vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler ve kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler bulunmaktadır. Bu tasarruflardan yararlanan kimse borçlunun mali durumunu bilmediğini ispat ederse iptal davası dinlenmez.
2.3. Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflar (İİK m.280)
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler İİK’nın 280. maddesi kapsamında iptale tabidir. Bu tasarrufların iptali için borçlunun zarar verme kastının yanında, işlemin diğer tarafının da borçlunun mali durumunu ve zarar verme kastını bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde iptal davası açılabilir. Kanun koyucu bazı durumlarda bu bilme durumunu karine olarak kabul etmiştir. Örneğin, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı açısından borçlunun durumunun bilindiği varsayılır. Bu kişiler ancak durumu bilmediklerini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilirler.
3. Süre Şartı
3.1. Hak Düşürücü Süre
Tasarrufun iptali davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 284. maddesi uyarınca beş yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre, iptali istenen tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Hak düşürücü süre niteliği gereği, taraflar ileri sürmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır ve bu sürenin geçmesi halinde artık dava hakkı ortadan kalkar. Sürenin durması veya kesilmesi gibi durumlar söz konusu değildir.
3.2. İptale Tabi Tasarruflardaki Özel Süreler
İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen iptale tabi tasarruflar için özel süreler öngörülmüştür. İvazsız tasarruflar bakımından hacizden veya acizden önceki iki yıl içinde yapılan tasarruflar iptale tabidir (İİK m.278). Aciz halindeki tasarruflar için bu süre bir yıldır ve hacizden veya acizden geriye doğru hesaplanır (İİK m.279). Bu özel süreler, tasarrufun iptale tabi olup olmadığını belirleyen sürelerdir ve hak düşürücü süre niteliğinde olan beş yıllık dava açma süresinden farklıdır. Yani tasarruf bu özel süreler içinde yapılmış olsa bile, dava beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmalıdır.
4. Taraf ve Dava Ehliyeti Şartları
4.1. Davacı Yönünden Şartlar
İcra ve İflas Kanunu’nun 277. maddesi uyarınca tasarrufun iptali davasını açabilecek kişiler sınırlı olarak sayılmıştır. Davacı sıfatı yalnızca elinde kesin veya geçici aciz vesikası bulunan alacaklılara ve iflas idaresine tanınmıştır. İflas durumunda, İİK’nın 245. maddesi ve 255. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri de dava açabilir. Davacının mutlaka borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması gerekir. Ayrıca davacı alacaklının alacağının gerçek olması ve borçluya karşı açılmış olan icra takibinin kesinleşmiş olması şarttır.
4.2. Davalı Yönünden Şartlar
Tasarrufun iptali davasında davalı tarafta iki kişi bulunmak zorundadır: Borçlu ve borçludan mal iktisap eden üçüncü kişi. Bu iki kişi arasında mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Davanın her ikisine karşı birlikte açılması gerekir. Borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarruf işlemi tamamen geçerli bir işlem olup, sadece alacaklıya karşı hükümsüz sayılır. Bu nedenle, davalı borçlunun dava sırasında hayatta olması ve taraf ehliyetinin bulunması gerekir.
4.3. Üçüncü Kişiler Bakımından Özel Durumlar
Üçüncü kişiler bakımından özel durumlar İcra ve İflas Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir. Borçludan mal iktisap eden üçüncü kişinin bu malı bir başka kişiye (dördüncü kişi) devretmesi halinde, dördüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı önem kazanır. İyi niyetli dördüncü kişilere karşı tasarrufun iptali davası açılamaz. Ancak kötü niyetli dördüncü kişilere karşı dava açılabilir. Üçüncü kişinin, borçlunun yakın hısımlarından olması durumunda, bu kişilerin borçlunun mali durumunu ve alacaklılara zarar verme kastını bildikleri kanun gereği varsayılır. Bu durumda ispat yükü yer değiştirir ve üçüncü kişi, borçlunun durumunu bilmediğini ispatlamak zorunda kalır.
5. İspat Şartları
5.1. İspat Yükü
Tasarrufun iptali davalarında genel ispat yükü davacı alacaklıdadır. Davacı, iptali istenen tasarrufun İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen iptal sebeplerinden birine girdiğini ispatlamak zorundadır. Ancak bazı durumlarda ispat yükü yer değiştirebilir. Örneğin, aciz halinde yapılan tasarruflarda (İİK m.279), tasarruftan faydalanan üçüncü kişi borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat etmedikçe yapılan tasarruf iptal edilir. Ayrıca borçlunun yakın hısımlarıyla yaptığı tasarruflarda, bu kişilerin borçlunun mali durumunu bildikleri kanunen varsayıldığından, aksini ispat yükü bu kişilere düşer.
5.2. Delil Türleri
Tasarrufun iptali davalarında ispat, her türlü delille mümkündür. Yargıtay’ın güncel içtihatları doğrultusunda artık bu davalarda tanık dinletilmesi de mümkündür. İspatta kullanılabilecek deliller arasında; tapu kayıtları, banka kayıtları, vergi dairesi kayıtları, ticaret sicili kayıtları, işyeri kayıtları, muhasebe kayıtları, icra takip dosyaları, sözleşmeler, faturalar, dekontlar ve benzeri belgeler sayılabilir. Mahkeme, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırabilir ve keşif de yapabilir. Özellikle taşınmazın gerçek değerinin tespiti için bilirkişi incelemesi sıklıkla başvurulan bir ispat vasıtasıdır.
5.3. Karine ve Varsayımlar
İcra ve İflas Kanunu’nda bazı durumlarda ispat kolaylığı sağlamak amacıyla karine ve varsayımlar düzenlenmiştir. Bunlardan en önemlisi İİK m.280’de düzenlenen yakın hısımlar karinesdir. Buna göre, borçlunun eşi, alt ve üst soyu ile üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ile işlem yapılması halinde, bu kişilerin borçlunun mali durumunu ve zarar verme kastını bildikleri varsayılır. Ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının veya önemli bir kısmının devredilmesi durumunda da borçlunun zarar verme kastının varlığı karine olarak kabul edilir. Bu karineler aksi ispat edilebilen adi karinelerdir, ancak aksini ispat yükü davalı tarafa aittir.
Sonuç:
Tasarrufun iptali davası, alacaklıların haklarını koruyan önemli bir hukuki müessesedir. Bu davanın açılabilmesi için gereken şartların her birinin titizlikle incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Davanın başarıya ulaşması için özellikle süre şartlarına dikkat edilmeli, ispat yükü doğru değerlendirilmeli ve iptale tabi tasarrufların niteliği iyi analiz edilmelidir. Alacaklıların bu davayı açmadan önce tüm şartları değerlendirmesi ve hukuki yardım alması önerilmektedir.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.