TCK 86 Kasten Yaralama Suçu: Cezası, Şartları ve Hukuki Süreç
Kasten Yaralama Suçu
Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçu, bir kişinin vücut dokunulmazlığına ve sağlığına yönelik kasıtlı saldırıları kapsar. Bu suç türü, Türkiye’de en sık karşılaşılan ceza davalarından biridir ve uygulamada birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir.
Kasten yaralama denildiğinde sadece fiziksel zararlar akla gelmemelidir. Kanun koyucu, bir kimseye acı verilmesini, sağlığının bozulmasını ya da algılama yeteneğinin zedelenmesini de yaralama kapsamında değerlendirmiştir. Dolayısıyla mutlaka kan akması veya iz bırakması gerekmez; yumrukla vurma, sert cisimle darbe, zehirleme, hatta psikolojik baskı sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları bile bu suç kapsamında ele alınabilir.
Kasten Yaralama Suçu Nedir?
Kasten yaralama, failin bilinçli ve iradi bir hareketiyle mağdurun bedenine veya ruh sağlığına zarar vermesidir. Suçun oluşabilmesi için failin bu sonucu istemesi veya en azından olasılığını öngörerek kabullenmesi gerekir. Örneğin, tartışma sırasında karşı tarafa yumruk atan kişi, bu hareketin acıya ve sağlık bozukluğuna yol açacağını bilir ve bunu göze alır.
Tanım ve Yaralama Kavramı
Yaralama kavramı, hukuki anlamda oldukça geniş bir çerçeveye sahiptir. Klasik anlamda kesici veya delici aletlerle meydana gelen yaralar bu kapsamdadır; ancak modern tıp ve yargı uygulamaları göstermiştir ki yaralama bundan çok daha fazlasını ifade eder.
Mağdurun vücudunda fiziksel bir iz oluşmasa bile, acı çekmesine neden olan her türlü müdahale yaralama sayılabilir. Mesela tokat atmak, saç çekmek, itmek gibi eylemler de kişinin vücut bütünlüğünü ihlal ettiği için yaralama kapsamında değerlendirilir. Adli tıp raporlarında “hassasiyet” olarak belirtilen bulgular, mağdurun anlatımıyla uyumlu olduğunda suçun varlığını ispatlayan önemli deliller arasında yer alır.
Suçun Unsurları
Her suçta olduğu gibi kasten yaralamada da belirli unsurların bir arada bulunması gerekir. Bu unsurlar eksik olduğunda suç oluşmaz veya farklı bir suç tipi söz konusu olabilir.
Maddi unsur açısından bakıldığında, öncelikle bir fiil bulunmalıdır. Bu fiil aktif bir davranış olabileceği gibi, bazı özel durumlarda ihmali davranışla da gerçekleşebilir. Ardından bu fiilin sonucunda bir netice, yani yaralama meydana gelmelidir. Son olarak fiil ile netice arasında nedensellik bağı kurulabilmelidir.
Manevi unsur ise failin kastını ifade eder. Kast, failin suçun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesidir. Kasten yaralamada doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da söz konusu olabilir. Olası kastta fail, yaralama sonucunu kesin olarak istemese de bu sonucun ortaya çıkma ihtimalini öngörür ve kabullenir.
Suçun oluşması için ayrıca hukuka aykırılık bulunmalıdır. Eğer meşru müdafaa, hakkın kullanılması gibi hukuka uygunluk nedenleri varsa, görünüşte yaralama gibi gözüken fiil suç teşkil etmeyebilir. Son olarak failin kusurlu olması, yani ayırt etme gücüne sahip ve özgür iradesiyle hareket etmiş olması gerekir.
Kasten Yaralama Suçunun Madde Metni (TCK 86)
Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi, yaralamayı üç farklı şekilde düzenlemektedir. Bu ayrım, yaralanmanın ağırlığına ve tıbbi müdahale gerekliliğine göre yapılmıştır.
TCK 86/1 – Basit Tıbbi Müdahaleyle Giderilemeyen Yaralama
Maddenin birinci fıkrası, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyen yaralama halini düzenler. Bu durumda fail, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Basit tıbbi müdahale kavramı, genellikle pansuman, dikiş atma, basit ilaç tedavisi gibi işlemleri ifade eder.
Eğer yaralanma bu tür müdahalelerle iyileşmiyorsa, örneğin ameliyat gerektiriyorsa, uzun süreli tedavi ve takip gerekiyorsa veya hastanede yatış söz konusuysa, artık basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek bir yaralama vardır. Bu ayrım, cezanın belirlenmesinde kritik önem taşır.
TCK 86/2 – Basit Tıbbi Müdahaleyle Giderilebilen Yaralama
İkinci fıkra ise daha hafif yaralanmaları düzenler. Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte ise yaralama, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu tür yaralanmalara günlük dilde “hafif darp” da denir.
Önemli bir nokta, bu fıkraya göre işlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır. Yani mağdur şikayette bulunmazsa kamu davası açılmaz. Ayrıca bu tip yaralanmalarda uzlaşma kurumu uygulanabilir ve şikayetten vazgeçme mümkündür.
TCK 86/3 – Nitelikli Haller
Maddenin üçüncü fıkrası, yaralamayı daha ağır cezayı gerektiren bazı özel halleri sayar. Bu hallerde temel ceza yarı oranında artırılır.
Nitelikli haller şunlardır:
Üstsoy veya altsoya, eş veya kardeşe karşı işlenmesi: Aile bağı olan kişiler arasındaki yaralamalar daha ağır cezalandırılır. Bu düzenlemenin amacı, aile içi şiddeti önlemek ve aile kurumunu korumaktır.
Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi: Yaşlılar, hastalar, engelliler gibi savunmasız konumdaki kişilere yönelik saldırılar toplumda daha fazla tepki uyandırır ve hukuk tarafından daha sert müeyyide ile karşılanır.
Kamu görevlisine görevinden dolayı işlenmesi: Memur, polis, öğretmen gibi görevlerini yerine getiren kamu görevlilerine yönelik yaralamalar, hem görevlinin şahsına hem de kamu hizmetinin aksamasına yönelik bir saldırı niteliği taşır.
Silahla işlenmesi: Silah kullanılarak gerçekleştirilen yaralamalar, mağdur açısından daha büyük bir tehlike oluşturur. Burada silah kavramı geniş yorumlanır; sadece ateşli silahlar değil, bıçak, sopa, tahta gibi saldırı ve savunmada kullanılabilecek her türlü araç silah sayılabilir.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama (TCK 87)
Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddesi, yaralama fiilinin öngörülenden daha ağır sonuçlar doğurması halinde uygulanacak hükümleri içerir. Bu madde kapsamındaki durumlar, failin yaralama kastıyla hareket ettiği ancak ortaya çıkan neticenin bu kastın ötesine geçtiği hallerdir.
TCK 87/1 – Yaralanmanın Nitelikli Halleri
Birinci fıkrada sayılan haller, mağdurun vücudunda veya sağlığında kalıcı ya da önemli zararlar meydana gelmesidir. Bu durumda fail, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Duyulardan birinin veya organın işlevinin sürekli zayıflaması halinde artık tam bir işlev kaybı yoktur ama kişi, söz gelimi işitme, görme veya benzeri bir duyusunu eskisi gibi kullanamaz hale gelmiştir. Göz yaralanması sonucu görme keskinliğinin azalması bu kapsamda değerlendirilebilir.
Konuşmada sürekli zorluk oluşması da ayrı bir nitelikli haldir. Kişi konuşabiliyor olsa bile, akıcı ve rahat konuşamıyorsa, kekeleme veya benzer sorunlar yaşıyorsa bu madde uygulanır.
Yüzde sabit iz bırakacak şekilde yaralama, özellikle toplumsal ilişkilerde ve kişinin psikolojisinde ciddi etkiler yaratabilir. Yargıtay kararlarına göre iz, kozmetik müdahale ile giderilemeyecek nitelikte ve estetik açıdan rahatsızlık verecek düzeyde olmalıdır.
Yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralama ise en ağır nitelikli hallerden biridir. Burada mağdur, hayatını kaybetme riski altında olmuş ancak kurtarılmıştır. Adli tıp raporlarında “hayati tehlike geçirdi” ifadesi yer alıyorsa bu bent uygulanır.
TCK 87/2 – İyileşmesi Olanaksız Hastalık veya Organ Kaybı
İkinci fıkra, daha da ağır sonuçları düzenler. Yaralama sonucunda iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmeye ya da duyulardan veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesine neden olunması halinde fail, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası alır.
Örneğin, yaralama sonucu mağdurun bir gözünü tamamen kaybetmesi, böbreğinin çalışmaması, felç geçirmesi gibi durumlar bu kapsamdadır. Burada artık işlevin zayıflaması değil, tamamen kaybedilmesi söz konusudur.
TCK 87/3 – Kemik Kırılması veya Çıkığı
Üçüncü fıkra, yaralama sonucunda kırık veya çıkık meydana gelmesi halini düzenler. Bu durumda verilecek ceza, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır.
Kırık dereceleri adli tıp raporlarında belirtilir. Basit çatlaktan ağır parçalı kırıklara kadar farklı seviyelerde kırıklar olabilir. Yargıtay uygulamasına göre, eğer aynı eylemde hem kırık hem de hayati tehlike gibi başka bir ağır netice varsa, sadece en ağır netice dikkate alınır ve kırık ayrıca artırım nedeni yapılmaz. Ancak temel cezanın belirlenmesinde kırığın varlığı göz önünde bulundurularak alt sınırdan uzaklaşılır.
TCK 87/4 – Kasten Yaralama Sonucu Ölüm
Dördüncü fıkra, kasten yaralamanın mağdurun ölümüne neden olması halini düzenler. Bu durumda ceza, oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, failin başlangıçtaki kastının yaralama olmasıdır. Eğer fail öldürme kastıyla hareket etmişse, bu madde değil kasten öldürme suçu (TCK 81) uygulanır. Yargıtay, failin kastını belirlerken; taraflar arasındaki önceki ilişkiye, husumetin boyutuna, kullanılan alet veya yönteme, vurma sayısına, yaralanan bölgeye ve failin eylem sonrası tutumuna bakar.
Örneğin, eşler arasında ani gelişen bir tartışmada failin tek bir darbe ile mağduru yaraladığı ve sonrasında yardım çağırdığı bir olayda, failin kastının yaralama olduğu kabul edilebilir. Ancak bu değerlendirme her olayın kendine özgü koşullarına göre yapılır.
Kasten Yaralama Suçunun Özellikleri
Kasten yaralama suçunun bazı kendine özgü nitelikleri vardır. Bu özellikler, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında nasıl işlem yapılacağını belirler.
Korunan Hukuki Değer
Bu suç tipiyle kişinin vücut dokunulmazlığı ve sağlığı korunmak istenir. İnsan vücudu, hukuk düzeninin üzerinde önemle durduğu bir değerdir. Hiç kimse bir başkasının bedenine izinsiz müdahale edemez, ona zarar veremez.
Suç, hem fiziksel sağlığı hem de ruhsal bütünlüğü koruma altına alır. Dolayısıyla sadece bedene yönelik değil, psikolojik travmaya yol açan eylemler de bu kapsamda değerlendirilebilir.
Soruşturma ve Kovuşturma Usulü
Kasten yaralama suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması, yaralanmanın ağırlığına göre farklılık gösterir.
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar şikayete tabidir. Bu durumda mağdur altı ay içinde şikayette bulunmalıdır. Şikayet yoksa Cumhuriyet savcılığı resen soruşturma başlatamaz.
Buna karşılık TCK 86/1, TCK 86/3 ve TCK 87’deki nitelikli ve ağır yaralamalar resen kovuşturulur. Yani mağdurun şikayeti olmasa bile kamu davası açılır. Bu tür yaralanmalarda mağdur, kamu davasından vazgeçemez.
Tutuklama Tedbiri
Yaralama suçlarında tutuklama, fiilin ağırlığına ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir. Genel olarak TCK 86/1 ve daha ağır yaralama hallerinde tutuklama kararı verilebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki tutuklama, bir ceza değil, yargılama sürecinde başvurulan geçici bir güvenlik tedbiridir. Tutuklamanın şartları Ceza Muhakemesi Kanunu’nda belirtilmiştir; kuvvetli suç şüphesinin varlığı, tutuklama nedenlerinin bulunması ve ölçülülük ilkesine uygunluk gerekir.
Uzlaşma Kurumunun Uygulanması
Uzlaşma, belirli suçlarda fail ile mağdurun bir araya getirilerek zararın giderilmesi ve tarafların anlaşması yoluyla ceza davasının sona erdirilmesidir.
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar uzlaşma kapsamındadır. Cumhuriyet savcılığı veya mahkeme, tarafları uzlaştırmacıya gönderir. Eğer taraflar anlaşır ve fail zararı gidermek konusunda yükümlülüklerini yerine getirirse, kamu davası açılmaz veya açılmışsa düşürülür.
Bununla birlikte nitelikli veya ağır yaralama hallerinde uzlaşma uygulanmaz. TCK 86/3’teki nitelikli haller, TCK 87’deki neticesi sebebiyle ağırlaşmış haller uzlaşma kapsamı dışındadır.
Kasten Yaralama Suçunda Özel Haller
Yaralama suçu, çeşitli şekillerde gerçekleşebilir ve farklı hukuki durumlar ortaya çıkarabilir.
Suça Teşebbüs
Teşebbüs, failin suçu işlemeye başladığı ancak elinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı durumlardır. Kasten yaralamada teşebbüs, örneğin failin mağdura saldırdığı ancak üçüncü kişilerin müdahalesiyle yaralama gerçekleşmeden olayın sonlandığı hallerde söz konusudur.
Teşebbüs halinde ceza, tamamlanmış suça göre azaltılır. Ancak silahla kasten yaralamaya teşebbüs gibi hallerde, silah kullanımı nedeniyle ceza oldukça ağır olabilir. Yargıtay kararlarına göre, silahla yaralamaya teşebbüs suçlarında mağdur şikayetten vazgeçse bile kamu davası düşmez.
Suça İştirak
Yaralama suçuna birden fazla kişi katılmış olabilir. Bu durumda her bir kişinin sorumluluğu, suça katılma biçimine göre belirlenir.
Müşterek faillik halinde, birden fazla kişi suçu birlikte işler. Örneğin üç kişi bir kişiye saldırıyor ve üçü de onu yaralıyorsa, hepsi müşterek fail olarak sorumlu tutulur.
Azmettirme, bir kimsenin başkasını suç işlemeye yönlendirmesidir. Azmettirenle asıl fail aynı cezayı alır.
Yardım etme ise suçun işlenmesine katkıda bulunmaktır. Yardım eden kişi, asıl failden daha hafif ceza alır.
Suçların İçtimai
Bir kişi aynı eylemle birden fazla suç işleyebilir veya art arda farklı suçlar işleyebilir. Bu durumlar, suç tekliği ve çokluğu kapsamında değerlendirilir.
Fikri içtima, tek bir fiille birden fazla suçun işlenmesidir. Örneğin failin bir darbeyle hem mağduru yaralaması hem de mağdurun gözlüğünü kırması halinde, hem yaralama hem de mala zarar verme suçu oluşur. Bu durumda sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezaya hükmedilir; diğer suç ise temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınır.
Zincirleme suç, aynı suçun birden fazla kez işlenmesidir. Ancak kasten yaralama suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması tartışmalıdır; çünkü her bir yaralama ayrı bir mağdura karşı işlenir ve genellikle ayrı ayrı cezalandırılır.
Kasten Yaralama Suçunda Hukuka Aykırılık
Her yaralama fiili suç oluşturmaz. Bazı hallerde yaralama görünümünde olan fiil, hukuka uygun kabul edilir ve ceza verilmez.
Meşru Müdafaa
Meşru müdafaa, kişinin kendisine veya bir başkasına yönelik haksız bir saldırıyı defetmek için orantılı güç kullanmasıdır. Eğer birisi size saldırıyorsa ve siz de kendinizi savunurken onu yaralıyorsanız, bu fiil meşru müdafaa kapsamında değerlendirilir.
Ancak meşru müdafaanın sınırları vardır. Savunma, saldırı ile orantılı olmalıdır. Örneğin, size bir tokat atmaya çalışan kişiye karşı bıçak kullanmanız, orantısız savunma nedeniyle meşru müdafaa sınırlarını aşar. Bu durumda meşru müdafaada sınırın aşılması hükümleri uygulanır ve ceza indirimine gidilir.
Hakkın Kullanılması
Bazı durumlarda kişiler, yasal bir hakkı kullanırken başkalarına zarar verebilir. Örneğin, spor müsabakalarında meydana gelen yaralanmalar genellikle hakkın kullanılması kapsamındadır. Futbol maçında omuz atma sonucu rakip oyuncunun yaralanması, oyun kuralları içinde kaldığı sürece suç oluşturmaz.
Benzer şekilde, doktorun tıbbi müdahale sırasında ameliyatla hastaya fiziksel müdahalesi de hakkın kullanılması kapsamındadır.
Mağdurun Rızası
Kural olarak mağdurun rızası, yaralama suçunda hukuka uygunluk nedeni oluşturmaz. Bir kimse, bir başkasını onun rızası olsa bile yaralayamaz. Ancak dövme yaptırma, kulak deldirme, estetik operasyon gibi hallerde kişinin kendi vücudu üzerindeki tasarruf hakkı çerçevesinde rıza geçerli sayılabilir.
Çocuğun Terbiyesi ve Eğitimindeki Sınırlar
Anne-babanın çocuğunu terbiye etme hakkı vardır, ancak bu hak sınırsız değildir. Çocuğa fiziksel şiddet uygulamak suç teşkil eder. Günümüz hukuk anlayışında, disiplin sağlamak için dahi olsa çocuğa vurma, ceza hukuku açısından kabul edilemez.
Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu, çocuğun bedensel bütünlüğünü korur. Anne-babanın eğitim hakkı, çocuğa zarar vermeden, onun gelişimini destekleyecek şekilde kullanılmalıdır.
Kasten Yaralama Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Yaralama suçlarında hangi mahkemenin davayı göreceği, yaralanmanın ağırlığına göre belirlenir.
Görevli Mahkeme
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar, asliye ceza mahkemesinin görevindedir. Bu tür davalarda yargılama süreci nispeten daha hızlı işler.
TCK 86/1, TCK 86/3 ve TCK 87 kapsamındaki ağır ve nitelikli yaralamalar ise ağır ceza mahkemesinin görevindedir. Özellikle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ve kasten yaralama sonucu ölüm halleri, mutlaka ağır ceza mahkemesinde görülür.
Yetkili Mahkeme
Yer itibariyle yetki konusunda kural, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Yaralama İstanbul’da gerçekleşmişse, İstanbul mahkemeleri yetkilidir.
Ancak bazı özel durumlarda, örneğin sanığın yakalandığı yer veya mağdurun oturduğu yer mahkemeleri de yetkili olabilir. Bu durumlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Kasten Yaralama Suçunun Cezası
Yaralama suçlarında verilecek ceza, fiilin niteliğine göre değişir.
TCK 86/1 Cezası
Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyen yaralama halinde ceza, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre bu aralıkta bir ceza belirler.
Cezanın belirlenmesinde TCK 61. maddedeki kriterler dikkate alınır; failin kastının yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik, failin kişisel ve ekonomik durumu gibi faktörler göz önünde bulundurulur.
TCK 86/2 Cezası
Basit tıbbi müdahale ile giderilebilen yaralama halinde ceza, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Mahkeme, uygun gördüğü takdirde hapis cezası yerine adli para cezasına hükmedebilir.
Ayrıca bu tür yaralanmalarda, eğer sanık daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmamışsa ve mahkeme sanığın bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanaat getirirse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilir.
TCK 86/3 Nitelikli Hallerde Ceza Artırımı
Eğer yaralama, 86/3’te sayılan nitelikli hallerden biriyle gerçekleşmişse, temel ceza yarı oranında artırılır. Örneğin, eşe karşı işlenen bir yaralamada TCK 86/1’e göre iki yıl ceza belirlenmişse, nitelikli hal nedeniyle bu ceza yarı oranında artırılarak üç yıl olur.
Birden fazla nitelikli hal bir arada bulunsa bile, artırım sadece bir kez yapılır. Ancak temel cezanın belirlenmesinde diğer nitelikli haller de dikkate alınır.
Kasten Yaralama ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
HAGB, sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının belli bir süre ertelenmesi anlamına gelir. Bu süre içinde sanık yeni bir suç işlemezse ve yükümlülüklerini yerine getirirse, hüküm ortadan kalkar ve sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmemiş sayılır.
HAGB’nin şartları şunlardır:
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmamış olması gerekir. Mahkemece belirlenen cezanın iki yıl veya daha az olması şarttır. Mahkeme, sanığın bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanaat getirmelidir.
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar genellikle HAGB kapsamında değerlendirilebilir. Eğer mahkeme HAGB kararı verirse, sanık beş yıllık denetim süresine tabi olur. Bu süre içinde yeni bir suç işlenmemesi ve mahkemece belirlenen yükümlülüklerin (örneğin bir meslek edinme, eğitim programlarına katılma) yerine getirilmesi gerekir.
Denetim süresi sorunsuz geçerse, dava düşer ve sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü ortadan kalkar. Bu durum, sanığın adli sicil kaydının temiz kalması açısından büyük önem taşır.
Özel Yaralama Türleri ve Cezaları
Uygulamada karşılaşılan bazı özel yaralama türleri vardır. Bu durumlar, fiilin işleniş biçimine göre farklı cezai sonuçlar doğurur.
Silahla Kasten Yaralama
Silahla işlenen yaralamalar, TCK 86/3-e bendi kapsamında nitelikli hal olarak kabul edilir ve ceza yarı oranında artırılır. Silah kavramı, ateşli silahlarla sınırlı değildir; bıçak, pala, sopa, taş, balta gibi saldırı ve savunmada kullanılabilecek her türlü araç silah sayılır.
Yargıtay, bir nesnenin silah sayılıp sayılmayacağını belirlerken, o aracın saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli olup olmadığına bakar. Örneğin, bir sopanın silah olup olmadığı tartışılıyorsa, o sopanın sertliği, ağırlığı ve kullanılış şekli değerlendirilir.
Silahla yaralamaya teşebbüs hallerinde de ceza önemli ölçüde ağırdır. Özellikle silah kullanıldığında, mağdur şikayetten vazgeçse bile kamu davası düşmez ve yargılama devam eder.
Bıçaklama (Kesici-Delici Aletle Yaralama)
Bıçak, sustalı, çakı gibi kesici ve delici aletlerle gerçekleştirilen yaralamalar, hem yaralanmanın ağırlığı hem de silah kullanımı nedeniyle ağır cezai yaptırımlara tabidir. Bıçakla yaralama, genellikle hayati tehlike yaratma riski taşır; çünkü iç organların zarar görmesi, damar kesilmesi gibi durumlar söz konusu olabilir.
Bu tür olaylarda mahkeme, yaralanmanın ciddiyetini adli tıp raporlarıyla tespit eder ve buna göre TCK 87’deki nitelikli halleri uygular. Örneğin, bıçakla yapılan bir saldırı sonucunda mağdur hayati tehlike geçirmişse, TCK 87/1-d bendi devreye girer.
Hafif Darp (Basit Yaralama)
Günlük dilde “hafif darp” olarak bilinen eylemler, hukuki anlamda TCK 86/2 kapsamındaki basit tıbbi müdahale ile giderilebilen yaralamalardır. Tokat atma, itme, saç çekme, hafif çizikler bu kategoriye girer.
Bu tür yaralanmalarda ceza dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Ayrıca bu suçlar şikayete tabidir ve uzlaşma mümkündür. Mağdur altı ay içinde şikayette bulunmalıdır; aksi halde kamu davası açılmaz.
Kör Etme
Kasten yaralama sonucunda mağdurun bir veya iki gözünün görmesini kaybetmesi, TCK 87/2 kapsamında değerlendirilir. Çünkü burada bir organın işlevinin tamamen yitirilmesi söz konusudur. Bu durumda ceza beş yıldan on yıla kadar hapis cezasıdır.
Eğer görmede zayıflama varsa ancak tamamen kayıp yoksa, o zaman TCK 87/1-a bendi uygulanır ve ceza üç yıldan altı yıla kadar hapis olur.
Araba Kullanarak Olası Kastla Yaralama
Son yıllarda trafik içinde araç kullanarak kasten yaralama olayları artmıştır. Bir sürücünün diğer bir sürücüye kızarak aracını ona çarpması, onu yoldan çıkarması gibi hallerde olası kastla yaralama suçu gündeme gelebilir.
Olası kast, failin neticeyi kesin olarak istemediği ancak neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü ve bunu göze aldığı durumlardır. Yargıtay kararlarına göre, sürücü aracını bir silah gibi kullanarak diğer araca çarptığında ve bu çarpma sonucu yaralama meydana geldiğinde, failin olası kastla hareket ettiği kabul edilir.
Bu tür olaylarda ceza, fiilin ağırlığına göre TCK 86 veya 87 kapsamında belirlenir ve failin kastının yoğunluğu nedeniyle genellikle üst sınıra yakın cezalar verilir.
Aile İçi Şiddette Kasten Yaralama
Aile içinde meydana gelen yaralamalar, hem Türk Ceza Kanunu hem de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında özel düzenlemelere tabidir.
Eşe Karşı Kasten Yaralama
Eşe karşı işlenen yaralama, TCK 86/3-a bendi gereğince nitelikli hal sayılır ve ceza yarı oranında artırılır. Bu düzenleme, hem kadın hem erkek eş için geçerlidir.
Ancak uygulamada aile içi şiddet mağdurlarının büyük çoğunluğu kadınlardır. Bu nedenle mahkemeler, eşe karşı yaralama davalarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacını göz önünde bulundurur.
Eşe karşı yaralama davalarında, mağdur şikayetten vazgeçse bile kamu davası devam eder. Çünkü TCK 86/1 veya nitelikli haller söz konusu olduğunda, bu suç artık şikayete tabi değildir.
Kadına Karşı Kasten Yaralama
Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir sorundur ve hukuk sistemi bu konuda özel önlemler almıştır. Kadına karşı işlenen yaralama fiillerinde mahkemeler, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun’un ruhunu dikkate alarak daha caydırıcı cezalar verir.
6284 sayılı Kanun kapsamında kadın mağdur, tedbir kararı talep edebilir. Bu kararla fail, mağdura ve ailesine yaklaşamaz, mağdurun evine, işyerine giremez, iletişim kuramaz. Tedbir kararına uymama ayrı bir suçtur ve ek ceza gerektirir.
Eşe Karşı Basit Yaralamada Uzlaşma
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralama şikayete tabi olduğundan, teorik olarak uzlaşma mümkündür. Ancak uygulamada eşler arası yaralamada uzlaşma çok dikkatli değerlendirilmelidir.
Uzlaşma sürecinde mağdurun özgür iradesiyle hareket edip etmediği, bir baskı altında olup olmadığı titizlikle araştırılmalıdır. Çünkü aile içi şiddet vakalarında mağdur, ekonomik bağımlılık, çocuklar, toplumsal baskı gibi nedenlerle failden şikayetini geri çekmeye zorlanmış olabilir.
Bu nedenle savcılık ve mahkeme, uzlaşmayı kabul etmeden önce mağdurun gerçek iradesini tespit etmeli, gerekirse mağdura psikolojik destek sağlanmalıdır.
Kasten Yaralama Şikayete Tabi Midir?
Kasten yaralama suçunun şikayete tabi olup olmadığı, yaralanmanın ağırlığına bağlıdır.
TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar şikayete tabidir. Mağdur, olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde şikayette bulunmalıdır. Şikayet süresi geçtikten sonra artık kamu davası açılamaz.
Buna karşılık TCK 86/1 ve TCK 86/3 kapsamındaki nitelikli yaralamalar ile TCK 87’deki neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamalar resen kovuşturulur. Bu durumlarda mağdurun şikayeti gerekmez; Cumhuriyet savcılığı kendiliğinden soruşturma başlatır.
Şikayet Süresi
Şikayet hakkı, mağdurun fail ve fiili öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde kullanılmalıdır. Şikayet, Cumhuriyet savcılığına veya kolluk kuvvetlerine yazılı ya da sözlü olarak yapılabilir.
Şikayet süresi, hak düşürücü süre niteliğindedir. Yani bu süre geçtikten sonra artık şikayet hakkı kullanılamaz ve kamu davası açılmaz.
Şikayetten Vazgeçme
Mağdur, şikayette bulunduktan sonra dilerse şikayetten vazgeçebilir. Şikayetten vazgeçme, kovuşturma şartının ortadan kalkması anlamına gelir ve kamu davası düşer.
Ancak şikayetten vazgeçme, her zaman mümkün değildir. TCK 86/3-e bendindeki silahla yaralama halinde, Yargıtay içtihatlarına göre şikayetten vazgeçme davayi düşürmez. Çünkü silah kullanımı, kamu düzeni açısından daha büyük bir tehlike oluşturur.
Ayrıca TCK 73. maddesine göre, suçtan zarar gören birden fazla kişi varsa, şikayetten vazgeçme ancak tüm mağdurlar tarafından yapılırsa etkili olur. Bir mağdurun vazgeçmesi diğerlerini etkilemez.
Kasten Yaralama Suçunda Savunma Stratejileri
Kasten yaralama suçundan sanık olan kişi, çeşitli savunma yollarına başvurabilir.
Meşru Müdafaa Savunması
En sık kullanılan savunmalardan biri meşru müdafaadır. Sanık, karşı tarafın kendisine haksız saldırıda bulunduğunu ve kendisini savunmak zorunda kaldığını ileri sürebilir.
Meşru müdafaanın kabulü için; haksız bir saldırının bulunması, saldırının hal ve şimdi gerçekleşiyor olması, savunmanın saldırı ile orantılı olması ve zorunluluk bulunması gerekir.
Mahkeme, tanık beyanlarını, olay yeri inceleme tutanaklarını, adli tıp raporlarını değerlendirerek meşru müdafaanın koşullarının oluşup oluşmadığına karar verir.
Haksız Tahrik
Haksız tahrik, mağdurun haksız bir hareketi nedeniyle sanığın öfke veya şiddetli elemin etkisinde kalarak suç işlemesidir. Haksız tahrik kabul edildiğinde, ceza dörtte birden dörtte üçe kadar indirilir.
Özellikle karşılıklı kavga hallerinde Yargıtay, ilk haksız hareketin kimden geldiğinin belirlenemediği durumlarda her iki taraf lehine de haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerektiğini kabul eder.
Haksız tahriki kanıtlamak için, mağdurun sözlü veya fiili haksız davranışının somut delillerle ortaya konması gerekir. Küfür, hakaret, alay etme, itme gibi hareketler tahrik unsuru olabilir.
Adli Tıp Raporlarının İncelenmesi
Savunma avukatı, adli tıp raporlarını dikkatle incelemelidir. Raporun hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı, yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olup olmadığı, nitelikli hallerin gerçekten oluşup oluşmadığı gibi hususlar titizlikle değerlendirilmelidir.
Eğer rapor yetersizse, eksik bilgi içeriyorsa veya çelişkili ise, itiraz edilmeli ve yeni rapor talep edilmelidir. Özellikle hayati tehlike, kemik kırığı, sabit iz gibi nitelikli hallerin tespitinde adli tıp raporları büyük önem taşır.
Kasten Yaralama ile İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay, kasten yaralama suçlarıyla ilgili çok sayıda karar vermiştir ve bu kararlar, benzer olaylarda nasıl karar verileceği konusunda mahkemelere rehberlik eder.
Karşılıklı Kavga ve Haksız Tahrik
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarına göre, karşılıklı kavgada ilk haksız hareketin kimden geldiği şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemiyorsa, her iki taraf lehine de haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerekir.
Bu ilke, adaletin gereğidir; çünkü şüpheden sanık yararlanır prensibi gereğince, ilk saldırganın kim olduğu belirsizse her iki tarafın da bir ölçüde tahrik altında olduğu kabul edilir.
Mağdurun Beyanı ve Adli Rapor Uyumu
Yargıtay, mağdurun beyanı ile adli tıp raporunda tespit edilen bulguların uyumlu olmasını önemser. Örneğin, mağdur “bana yumrukla sağ koluma vurdu” dediğinde ve adli raporda da sağ kolda hassasiyet tespit edilmişse, bu mağdurun beyanını destekleyen bir delildir.
Buna karşılık, mağdur çok şiddetli bir darp iddia ediyor ancak adli raporda hiçbir bulgu yoksa veya mağdurun anlatımıyla uyumsuz bulgular varsa, mahkeme sanığın beraatine karar verebilir.
Kemik Kırığı ve Hayati Tehlike Halinde Ceza Tayini
Yargıtay, aynı eylemde hem kemik kırığı hem de hayati tehlike gibi birden fazla nitelikli halin bulunması durumunda, sadece en ağır neticeyi doğuran artırım nedeninin uygulanması gerektiğini kabul eder.
Yani hem hayati tehlike hem de kemik kırığı varsa, sadece hayati tehlike nedeniyle TCK 87/1-d uygulanır; ayrıca kemik kırığından artırım yapılmaz. Ancak kemik kırığının varlığı, temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınır ve alt sınırdan uzaklaşma nedeni olur.
Silahla Tehdit ve Yaralama Suçlarının İçtimai
Yargıtay bir kararında, sanığın önce mağduru eliyle iterek yaraladığını, sonra da av tüfeği ile ateş ettiği bir olayda, hem yaralama hem de silahla tehdit suçunun oluştuğunu belirtmiştir.
Bu durumda sanık, hem tamamlanmış yaralama suçundan hem de ayrıca silahla tehdit suçundan cezalandırılmalıdır. İki ayrı suç söz konusudur ve her ikisi için ayrı ayrı ceza verilir.
Olası Kastla Yaralama Kararları
Yargıtay, araç kullanarak gerçekleştirilen yaralama eylemlerinde, failin aracını bir silah gibi kullandığını ve ölüm sonucunun gerçekleşme olasılığını göze aldığını tespit ettiğinde, olası kastla yaralama suçunun oluştuğuna karar verir.
Bu tür olaylarda ceza, failin kastının yoğunluğu ve yaralanmanın ağırlığı dikkate alınarak üst sınıra yakın belirlenir.
İhmali Davranışla Kasten Yaralama
Kural olarak kasten yaralama, aktif bir hareketle işlenir. Ancak bazı özel durumlarda, yapılması gereken bir şeyin yapılmaması da yaralama sonucunu doğurabilir.
İhmali davranışla suç işlenebilmesi için failin garantör konumunda olması gerekir. Garantör, belli bir kişiyi veya değeri koruma yükümlülüğü altında olan kişidir.
Örneğin, bir anne çocuğunu beslememek suretiyle onun sağlığının bozulmasına neden olursa, ihmal yoluyla yaralama söz konusu olabilir. Benzer şekilde, hasta bakıcısının hastanın ilaçlarını vermemesi sonucu hastanın durumunun kötüleşmesi de ihmal yoluyla yaralama kapsamında değerlendirilebilir.
İhmali suçlarda, failin o neticeyi önleme gücü ve imkanı bulunmalıdır. Eğer fail yapması gerekeni yapmış olsaydı netice gerçekleşmeyecek idiyse, nedensellik bağı kurulabilir.
Kasten Yaralama Suçunda Sık Sorulan Sorular
TCK 86/2 uzlaşmaya tabi mi?
Evet, TCK 86/2 kapsamındaki basit yaralamalar uzlaşma kapsamındadır. Cumhuriyet savcılığı veya mahkeme, tarafları uzlaştırmacıya gönderir. Uzlaşma sağlanır ve fail yükümlülüklerini yerine getirirse kamu davası açılmaz veya açılmışsa düşer.
Kasten yaralama davası ne kadar sürer?
Dava süresi, dosyanın karmaşıklığına, mahkemenin iş yoğunluğuna ve tarafların davranışlarına göre değişir. Basit yaralama davaları genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında sonuçlanır. Nitelikli ve ağır yaralamalar ise daha uzun sürebilir; 1-2 yıl hatta bazı karmaşık davalarda daha fazla süreçler yaşanabilir.
Kasten yaralama suçu tekerrüre girer mi?
Evet, kasten yaralama kasıtlı bir suç olduğu için tekerrür hükümlerine tabidir. Eğer sanık daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum olmuş, cezası infaz edilmiş veya infaz edilmiş sayılmış ve bu tarihten itibaren beş yıl içinde tekrar kasıtlı suç işlemişse, tekerrür hükümleri uygulanır ve ceza artırılır.
Kasten yaralama zamanaşımı süresi nedir?
Zamanaşımı süresi, suçun kanuni tanımında yer alan cezanın üst sınırına göre belirlenir. TCK 86/2 için sekiz yıl, TCK 86/1 için sekiz yıl, TCK 87 için ise hapis cezasının üst sınırı dikkate alınarak on beş yıl veya daha fazla olabilir. Ancak zamanaşımı, kovuşturma başladıktan sonra durur ve ceza kesinleştikten sonra infaz zamanaşımı işlemeye başlar.
Şikayetten sonra ne olur?
Şikayet yapıldıktan sonra Cumhuriyet savcılığı soruşturma başlatır. Mağdur ve sanık ifadesi alınır, tanıklar dinlenir, adli tıp raporu istenir, deliller toplanır. Soruşturma sonunda yeterli delil varsa iddianame düzenlenerek kamu davası açılır. Yeterli delil yoksa kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.
Sonuç: Kasten Yaralama Suçunda Hukuki Yardım
Kasten yaralama suçu, hem mağdur hem sanık açısından ciddi hukuki sonuçlar doğuran bir suç türüdür. Mağdur için bedenen ve ruhen zarar verici bir deneyim olurken, sanık için ise özgürlüğünü kısıtlayan cezai yaptırımlar söz konusudur.
Bu nedenle hem mağdur hem de sanık, mutlaka deneyimli bir ceza avukatından hukuki destek almalıdır. Mağdur, haklarını öğrenmeli, şikayet sürecini doğru yönetmeli, gerekirse tazminat talebinde bulunmalıdır. Sanık ise savunma hakkını en iyi şekilde kullanmalı, meşru müdafaa, haksız tahrik gibi ceza indirim nedenlerini değerlendirmeli, adli tıp raporlarını incelemeli ve adil bir yargılanma için gerekli tüm adımları atmalıdır.
Kasten yaralama davaları, her somut olayın kendine özgü koşullarına göre farklılık gösterir. Bu makalede verilen bilgiler genel niteliktedir ve hukuki tavsiye yerine geçmez. Spesifik durumunuz için mutlaka bir hukuk uzmanına danışmalısınız.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
