Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

terekenin tespiti davası

Terekenin Tespiti Davası

TEREKENİN TESPİTİ DAVASI

Terekenin tespiti davası ile yalnızca miras bırakanın malvarlığının tespiti değil aynı zamanda terekenin korunması da amaçlanmaktadır. Miras bırakanın, miras yoluyla intikali elverişli olan özel hukuk ilişkilerinin tümü tereke olarak nitelendirilmektedir. Bir kimsenin taşınır veya taşınmaz malları, fikri hakları gibi malvarlığı değerleri olabilir. Tereke, sadece malvarlığı ile sınırlandırılmamalıdır. Miras bırakanın intikale elverişli olan hakları, alacakları ve borçları da tereke içerisinde yer almaktadır. Terekenin aktif ve pasif olmak üzere iki kısmı vardır. Nitekim miras bırakanın hakları ve alacakları terekenin aktif kısmını oluşturmaktayken borçları da pasif kısmını oluşturmaktadır.

Miras bırakanın terekede yer alırken malvarlığında yer almayan birtakım hak ve değerleri olabileceği gibi malvarlığında yer alan ancak terekede yer almayan hak ve değerleri de mevcuttur. Miras bırakanın tereke de yer alırken, malvarlığında yer almayan hukuki ilişkilere denkleştirmeye tabi mallar ve edinilmiş mallara katılma rejiminde bir tarafın ölümü halinde, sağ kalan eşe karşı doğan artık değere katılma alacağı örnek verilebilir. Malvarlığında yer alan ancak terekede yer almayan hukuki ilişkilere de sükna hakkı, intifa hakkı, manevi tazminat hakkı, nafaka alacağı hakkı örnek olarak verilebilir.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASININ NİTELİĞİ

Tereke, miras bırakan öldükten sonra açılmaktadır. Terekenin kapsamı tam olarak belirlenemeyebilir. Bu durumda da varisler terekenin tespiti davası açarak terekenin tespitini isteyebilmektedir. Terekenin tespiti davası, miras bırakan öldükten sonra mirasçıların, mahkemeye başvurarak murisin terekesinin aktifinin ve pasifinin belirlenmesi maksadıyla açtıkları davadır. Bu dava tespit davası niteliğinde bir davadır.

Miras bırakan öldükten sonra alacaklarının, borçlarının veya haklarının ne olduğunu mirasçılar bilemeyebilir. Terekenin tespiti davası ile mirasçılar murisin alacaklarını, borçlarını veya haklarını öğrenebilirler. Neticede miras bırakanın borçları çok fazla da olabilir. Bu dava sonucunda elde edilen tespitle mirasçılar, mirası kabul etmeyebilirler ve mirasın kabulü ile uğrayabilecekleri olası zararları bertaraf etmiş olurlar. Türk Medeni Kanunu’nun 590. maddesindeki hüküm ile de yasa koyucu varislerin menfaatlerini muhafaza etmektedir. İlgili düzenleme şu şekildedir:

‘’Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin defterinin tutulmasına karar verir:

1. Mirasçılar arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa,

2. Mirasçılardan biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa,

3. Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa, Defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.’’

Ayrıca borca batık bir miras bırakan bakımından ise yasa koyucunun TMK’nın 605. maddesinde yaptığı ‘Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.’’ düzenlemesi ile mirasçılar korunmuştur.

Terekenin tespiti davası ile yalnızca miras bırakanın malvarlığının tespiti değil aynı zamanda terekenin korunması da amaçlanmaktadır. Zira terekenin paylaşımı yapılana kadar tereke, mal kaçırma gibi tehlike arz eden durumlarla karşı karşıya kalabilir. Dolayısıyla mirasçılar, mahkemeden terekenin mühürlenmesini ve tereke defterinin tutulmasını isteyebilirler. Bu dava ile, yalnızca terekenin tespiti yapılır. Mirasın paylaştırılmasıyla ilgili işlemler terekenin tespiti davası ile yapılamamaktadır.

TMK’nın 589. ve devamı maddelerinde terekenin tespiti davasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Aynı zamanda Türk Medeni Kanunu’nun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 32 ve devamı maddelerinde de TMK’nın 589 ve devamı maddelerinin nasıl uygulanacağına ilişkin hükümler yer almaktadır.

TMK 589. maddesindeki düzenleme şu şekildedir. ‘Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re’sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.’’ Bu maddeye göre miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hâkimi, tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine aktarılması için gereken tüm tedbirleri, istem üzerine veya re’sen alabilir. Yine TMK’nın 589. maddesinde bu önlemler sayılmıştır. Maddeye göre ‘’Bu önlemler, özellikle kanunda belirtilen hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir.’’ Madde devamında da önlemlerle ilgili giderler bakımından ‘Önlemlerle ilgili giderler, ileride terekeden alınmak üzere, başvuran kişi tarafından; önleme hâkimin re’sen karar verdiği hâllerde Devlet tarafından karşılanır.’ düzenlemesine yer verilmiştir.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASINDA NET TEREKE MİKTARININ HESAPLAMASI

Mirasçılara düşen mirasın noksansız olarak belirlenmesi amacıyla terekenin tespit davası açılır. Bu davada, miras bırakanın ölüm anındaki net malvarlığı hesaplanır. Net malvarlığı, aktif malvarlığından pasif malvarlığının çıkarılması işlemidir. Bu sayede miras bırakanın ölüm anındaki net terekesine dahil mülkiyeti ve bu mülkiyetin parasal değeri belirlenir.

Terekenin Aktifindeki Mevcut Değerler

Bir terekenin hesaplanmasında miras bırakanın malvarlığının aktifindeki değerler, TMK’nın 507. maddesi uyarınca, miras bırakanın ölümü günündeki yani mirasın açılma günündeki parasal karşılıklarıyla değerlendirilecektir. Böylece, örneğin terekedeki bir malın miras bırakanın ölümünden önce daha iyi durumda olması veya miras bırakanın ölümünden sonra hasara uğraması veya değerini kaybetmesi göz önüne alınmamaktadır. Keza, terekedeki malların parasal değerleri de miras bırakanın ölüm anındaki piyasa durumuna göre hesaplanacak olup, daha sonra pahalılaşması veya ucuzlaması göz önüne alınmamaktadır. Terekedeki nakit para dışında yer alan taşınır, taşınmaz mallar ile alacak hakları miras bırakanın öldüğü andaki piyasa değeri dikkate alınarak bir değer biçilmektedir.

Terekenin Aktifinden Çıkarılacak Pasif Değerler

TMK 507. maddesindeki hükümde tasarruf oranının hesaplanmasında terekeden çıkarılacak değerler belirtilmiştir. Bunlar; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri şeklindedir. Miras bırakan ile yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri de terekeden indirilmektedir.

Miras Bırakanın Borçları

Miras bırakanın borçları murisin ölümü ile ortadan kalkmayacak olup, mirasçılar tarafından ödenir. Bunların ödenmesi için borçların geçerli olması ve henüz ifa edilmemiş olmaları yeterlidir. Vadelerinin gelmiş veya gelmemiş olması önem taşımaz. Buna karşılık vasiyet borcu terekeden indirilememektedir.

Cenaze Giderleri

Cenaze masrafları ölen kişinin terekesinden karşılanır. Bu masraflar yapılırken ölen kişinin dini ve sosyal durumu göz önüne alınarak örf ve adete uygun masraflar olması gerekir. Gösterişli ve abartılı cenaze masrafları terekeden indirilememektedir.

Terekenin Mühürlenmesi ve Defter Tutma (Yazım) Giderleri

Miras bırakanın son ikametgâhı sulh hakiminin TMK’nın 589, 590, 591. hükümleri uyarınca terekenin hak sahiplerine fiilen intikaline kadar korunması için alacağı tedbirlerden terekeyi mühürlemesi ve defter tutması bazı masrafları gerektirir. İşte bu masraflar da terekeden düşülmektedir.

Miras bırakan ile Bir Arada Yaşayan Kişilerin Üç Aylık Geçim Giderleri

Miras bırakanın ölümü üzerine onun bakımını üstlendiği ve yanında tuttuğu bazı kişilerin aniden ortada kalmalarını engellemek, onlara kendilerine yeni bir hayat kurmak, çarelerine bakmak için üç aylık süre tanınmaktadır. Bu üç aylık süredeki süreçte bu kişilerin masraflarının karşılanması amaçlanmaktadır. Bu kişilerin mirasçı olmaları şart değildir. Mirasçı olanlar ise hem miraslarını hem de bu üç aylık geçim giderlerini alabilmektedir.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASI SONUCU ORTAYA ÇIKABİLECEK DURUMLAR

Terekenin tespiti davasının, bir kişinin ölümünün ardından mirasçılarının veya mirasçıları temsil eden kişilerin, miras bırakanın malvarlığının tam olarak belirlenememesi durumunda mahkemeye başvurarak mirasçıların haklarını korumak ve mirasın aktif ve pasif değerlerini belirlemek amacıyla açılan bir dava olduğuna yukarıda değinmiştik. Bu tanımlamadan yola çıkarak bu davanın sonuçlarının şunlar olduğunu söyleyebiliriz:

– Murisin terekesindeki aktif ve pasif değerler doğru ve noksansız şekilde belirlenir, net tereke miktarı hesaplanır.

– Terekenin mirasçılarının kimler olduğu belirlenir. Bu kişiler miras bırakanın kanuni mirasçıları olabilir veya murisin vasiyeti varsa vasiyetnameye binaen belirlenecek kişiler de olabilir.

– Mirasçılar da belirlendikten sonra mahkemece mirasçıların hakları ve payları belirlenir. Bu işlem varislerin haklarının korunması bakımından önem arz etmektedir. Ancak burada bir mirasın dağıtımına ilişkin bir işlem yapılamaz.

– Söz konusu dava neticesinde belirlenen veriler mirasın resmî belgelere/kayıtlara işlenmesini sağlar.

– Terekenin tespiti davasında, terekenin tespiti, korunması ve yönetilmesi ile ilgili ve gerektiğinde önlem alınmasına ilişkin kararlar nihai hüküm niteliğinde değildir.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASINI AÇABİLECEK KİŞİLER

Terekenin tespiti davası çekişmesiz yargı işlerindendir. Dolayısıyla terekenin tespiti davasında, davayı açabilecek ilgili kişi, miras bırakanın herhangi bir mirasçısı olabileceği gibi tüm mirasçılar adına terekeyi temsil eden kişi de olabilir. İlgili kişi hukuki yararı devam ettiği sürece terekenin tespiti davasını açabilir. Bu dava bakımından herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı söz konusu değildir.

Terekenin tespiti davası çekişmesiz yargı işi olduğu ve herhangi bir uyuşmazlık olmadığı için davalı taraf yoktur.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME

Görevli mahkeme, bir davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakması gerektiğini belirlemektedir. HMK’nın 383. maddesindeki düzenlemeye göre çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Terekenin tespiti davası da çekişmesiz yargı işi olduğundan terekenin tespiti davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME

Yetkili mahkeme de bir davaya hangi yerdeki mahkemenin bakması gerektiğini belirlemektedir. Terekenin tespiti davası bakımından yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesidir. Miras bırakanın yerleşim yerinin yurtdışında olması durumunda ise yetkili mahkeme miras bırakanın Türkiye’de malvarlığı bulunan yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi yetkilidir.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

TEREKENİN TESPİTİ DAVASINA İLİŞKİN YARGITAY KARARI ÖRNEKLERİ

‘’ Terekenin tespiti, korunması ve yönetilmesi ile ilgili TMK’nin 589 ve devamı maddeleri gereğince alınması gereken önlemlere ilişkin verilen kararlar nihai hüküm niteliğinde olmadığından temyizi kabil değildir. Mahkemece yapılan işlem terekenin muhafazası ve hak sahiplerine intikal etmesini temin için alınması gereken tedbirlere ilişkindir (TMK m. 589). Mirasçıların istihkak davası açması her zaman imkân dahilindedir (TMK m. 640). Bu nedenle kararın temyiz kabiliyeti olmadığından temyiz isteğinin reddi gerekmiştir.’’ (YARGITAY 14. HD. 2016/5952 E., 2019/278 K.)

‘’Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir. Davacı vekili terekenin tespiti yanında TMK’nın 640. maddesi uyarınca 04.08.2012 tarihinde vefat eden muris …’un miras şirketine temsilci atanmasını istemiştir. Mahkemece, davacı vekilinin terekeye temsilci tayin edilmesi istemine dair 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi gereğince bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.’’ (YARGITAY 14. HD. 2015/5738 E., 2016/8692 K.)

‘’ Terekenin korunmasına yönelik ve tedbir niteliğinde olan terekenin tespiti isteminde, işlemler tamamlanınca terekeden el çekilmesi, koruma ve tespit kararı ile yetinilmesi gerekir. Tasfiye sonucu doğuracak şekilde hüküm kurulamaz. Oysa mahkemece, davacı tarafından usulüne uygun bir ıslah dahi yapılmadığı gözetilmeksizin talepten farklı ve görevini aşar şekilde hüküm tesis edilmiştir. Hal böyle olunca; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davadaki isteğini terekenin tespitine ilişkin olduğu; tereke tespitinden sonra hangi malvarlığı hakkında paylaştırma isteniyorsa o malvarlığı dava konusu edilmek suretiyle usulüne uygun olarak paylaştırma (ortaklığın giderilmesi) davası açılabileceği; eldeki dava bakımından ise usulüne uygun olarak açılmış bir paylaştırma davasının varlığından söz edilemeyeceği gibi her iki davanın birlikte karara bağlanamayacağı gözetilerek; terekenin tespiti isteğine ilişkin olarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.’’ (YARGITAY 14. HD 2015/4861 E., 2017/6594 K.)

‘’Ortaklığın giderilmesi davası, çekişmeli olarak görülürken terekenin tespiti talebi, çekişmesiz yargı işidir. Ortaklığın giderilmesi davasında taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili iken, terekenin tespiti davasında miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir. Ortaklığın giderilmesi davası sonucunda verilen hüküm, nihai hüküm niteliğinde olmasına karşın terekenin tespiti davası sonucunda verilen hüküm, tedbir niteliğinde olup nihai hüküm teşkil etmez. Somut olayda, ortaklığın giderilmesi ve terekenin tespiti talebi aynı davada ileri sürülmüş ve hükme bağlanmış ise de her iki davanın dava nedenleri ve delilleri farklı olup iki davanın tefrik edilerek görülmesi gerekmektedir. Anılan ilke, göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.’’ (YARGITAY 14. HD. 2015/10189 E., 2017/2637 K.)

 

Yazıyı paylaşın: