Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Vekaletsiz İş Görme: Nedir, Hukuki Niteliği, Unsurları *2025

Vekaletsiz iş görme, bir kimsenin hukuki bir yetkisi veya yükümlülüğü olmaksızın başkasının hukuk alanına girerek, onun adına ve hesabına iş görmesidir. Bu hukuki kurum, günlük hayatta ortaya çıkabilecek acil ve zorunlu durumlarda, başkasının hak ve menfaatlerini korumak amacıyla yapılan müdahaleleri düzenlemektedir. Vekaletsiz iş görmenin hukuki niteliği, kanundan doğan borç ilişkisi olarak kabul edilmektedir.

Bu yazımızda, vekaletsiz iş görmenin temel unsurlarını, türlerini ve tarafların hak ve borçlarını  inceleyeceğiz.

 

Vekaletsiz İş Görme

Vekaletsiz iş görme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526-531. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme, sözleşme benzeri bir borç kaynağı olarak kabul edilmektedir. Borçlar Kanunu’nda özel olarak düzenlenmesi, kurumun günlük hayattaki önemini ve gerekliliğini göstermektedir. Özellikle acil durumlarda başkasının menfaatini korumak için yapılan müdahalelerin hukuki sonuçlarını düzenlemesi bakımından önemli bir işleve sahiptir.

 

Vekaletsiz İş Görmenin Unsurları

Vekaletsiz iş görmenin dört temel unsuru bulunmaktadır. Bu unsurlar, kurumun varlığından söz edebilmek için bir arada bulunması gereken koşulları oluşturmaktadır.

1. İşgörme

İşgörme, vekaletsiz iş görmenin ilk ve temel unsurudur. Burada “iş” kavramı geniş yorumlanmakta olup, makul her türlü insan eylem ve davranışı bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, salt başkalarına zarar verme amacına yönelik eylemler işgörme kavramının kapsamı dışında kalmaktadır. İşgörme aktif bir insan fiili olmalıdır; bu nedenle hareketsizlik veya ihmal, işgörme olarak nitelendirilemez. Ayrıca geçerli olarak yapılması bir yetkinin varlığına bağlı olan eylemler de kural olarak vekaletsiz iş görmeye konu olamazlar.

2. İşin Başkasına Ait Olması

Vekaletsiz iş görmenin ikinci unsuru, görülen işin başkasına ait olmasıdır. Bir kimsenin başkasına ait olduğu düşüncesiyle kendisine ait olan işi yapması vekaletsiz iş görme sayılmaz. İşin başkasına ait olması, bir kimsenin başka bir kimsenin hukuk ve menfaat alanına ait olarak gördüğü her işi kapsar. İşgörenin, başkası menfaatine gördüğü işte kendi menfaati de olabilir. Ortak yararın söz konusu olduğu böyle bir durumda işgörenin menfaati, işsahibinin menfaatine oranla daha az yer tutuyorsa, “görülen işin başkasına ait olması” unsuru varlığını korumaya devam eder.

3. Vekaleti Olmama

Üçüncü unsur olarak, işi gören kimsenin başkasının işini o kişinin vekaleti olmadan görmüş olması gerekir. Burada “vekalet” kavramı geniş anlamda kullanılmakta olup, sadece vekalet sözleşmesini değil, genel olarak yetkisiz olmayı ifade etmektedir. İşgören, gerçekte mevcut olmayan veya hükümsüz olan bir hukuki işleme dayanarak hareket ederse ya da yetkisinin dayandığı hukuki ilişkinin sınırlarını aşarsa da vekaletsiz iş görmüş sayılır.

4. İşgörme İradesi

Son unsur olan işgörme iradesi, işgörenin genel olarak bir iş görme iradesine sahip olmasını ifade eder. İşgörenin başkası menfaatine hareket iradesini taşıması veya işin başkasına ait olduğunu bilerek faaliyette bulunması şart değildir. Önemli olan, iradesinin işin fiili sonucuna yönelmiş olmasıdır. Bu nedenle, ayırt etme gücünden yoksun bulunan bir kimse vekaletsiz iş gören sıfatına sahip değildir, çünkü geçerli bir irade beyanında bulunamaz.

 

Vekaletsiz İş Görmenin Türleri

Vekaletsiz iş görme kurumu, işgörenin amacı ve işi görme şekli bakımından iki temel türe ayrılmaktadır. Bu ayrım, hem teorik açıdan hem de pratik sonuçları bakımından önem taşımaktadır.

1. Gerçek Vekaletsiz İş Görme

Gerçek vekaletsiz iş görme, işgörenin başkasına ait bir işi, o kişinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmesidir. Bu türde işgören, işsahibinin hukuk alanına, onun yararına olacak şekilde ve yardım amacıyla müdahale etmektedir. Örneğin, komşusunun tatilde olduğu sırada evinin su basması durumunda gerekli tamiratı yaptıran kişinin davranışı, gerçek vekaletsiz iş görme niteliğindedir.

İşgörenin bu tür vekaletsiz iş görmede, işsahibinin menfaatlerini gözetme ve özen gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ayrıca işsahibinin varsayılan iradesini dikkate alması gerekir. Bu varsayılan irade, makul düşünen normal bir insanın olağan hayat şartlarında oluşacak iradesine göre belirlenir ve işsahibinin kişisel özellikleri, ihtiyaçları ve durumu da göz önünde tutulur.

2. Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görme ise, bir kimsenin başkasına ait bir işi, kendi menfaatine veya üçüncü bir kişinin menfaatine görmesidir. Bu türde işgören, başkasının hukuk alanına kendi çıkarı için müdahale etmektedir. Hukuk literatüründe “iş gaspı” olarak da adlandırılan bu duruma örnek olarak, bir kişinin başkasına ait günlükleri sahibinin izni olmadan yayımlatması verilebilir.

Bu tür vekaletsiz iş görmede, işgörenin iyi niyetli olup olmaması önem taşır. İşgören, işin başkasına ait olduğunu biliyor veya gerekli özeni göstermiş olsaydı bilecek durumda ise kötü niyetli sayılır. Kötü niyetli işgören, elde ettiği tüm kazançları işsahibine devretmekle yükümlüdür. İyi niyetli işgören ise sadece elinde kalan zenginleşme miktarı kadar sorumlu tutulur.

Bu iki tür arasındaki temel fark, işgörenin amacında ve sorumluluğunun kapsamında ortaya çıkar. Gerçek vekaletsiz iş görmede işsahibinin menfaati gözetilirken, gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede işgörenin kendi menfaati ön plandadır. Bu ayrım, özellikle işgörenin sorumluluğunun belirlenmesinde ve işsahibinin haklarının kapsamının tespitinde önem taşır.

 

İşgörenin Hak ve Borçları

Vekaletsiz iş görme ilişkisinde işgörenin çeşitli hak ve borçları bulunmaktadır. Bu hak ve borçların kapsamı, vekaletsiz iş görmenin türüne ve somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilir.

1. İşgörenin Borçları

1.1. İşi, İşsahibinin Menfaatine ve Varsayılan İradesine Uygun Görme Borcu

İşgören, Türk Borçlar Kanunu madde 526 uyarınca, işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, öncelikle işgörenin, düşündüğü faaliyetin bütünü itibariyle iş sahibinin menfaat ve iradesine uygun olup olmadığını araştırmasını gerektirir. İşgören, bu uygunluk konusunda kanaat getirmedikçe işe girişmemeli ve bizzat kendisinin o işi yapmaya ehil olup olmadığını değerlendirmelidir.

Menfaat kavramı, işsahibinin içinde bulunduğu sübjektif koşullar da dikkate alınarak objektif ölçülere göre değerlendirilmelidir. İşsahibinin varsayılan iradesinin ise makul düşünen normal bir insanın olağan hayat şartlarında oluşacak iradesine göre tespit edilmesi gerekir. Bu tespit yapılırken aynı zamanda işsahibinin kişiliği, cinsiyeti, yaşı, ihtiyaçları, iktisadi, mesleki, sosyal ve ailevi özellikleri gibi sübjektif durumları da göz önünde tutulmalıdır.

1.2. Özen Borcu ve Sorumluluk

İşgörenin özen borcu ve sorumluluğu, TBK madde 527’de düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre işgören, her türlü ihmalinden sorumludur. Bu sorumluluk hem kast hem de ihmali kapsar. İhmal de kendi içinde ağır ihmal ve hafif ihmal olarak ikiye ayrılır. İşgören, kendiliğinden işsahibinin hukuk alanına müdahale ettiği için, iyi niyetli olması onun özensizliğini veya hafif de olsa kusurunu haklı göstermez.

Ancak kanun koyucu bazı durumlarda işgörenin sorumluluğunun daha hafif değerlendirilmesine imkan tanımıştır. Eğer işgören, işsahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere işi yapmışsa, sorumluluğu daha hafif olarak değerlendirilir. Buna karşılık, eğer işgören işsahibinin açıkça veya örtülü olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi yapmışsa ve işsahibinin yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı değilse, beklenmedik halden bile sorumlu olur.

İşgörenin sorumluluğunun doğması için bir zararın gerçekleşmesi, akit benzeri borcun ihlali, uygun bir illiyet bağının varlığı ve kusurun varlığı gerekir. Birden fazla işgörenin bulunması halinde ise, doktrinde farklı görüşler olmakla birlikte, işgörenlerin bilerek ve isteyerek işi birlikte görmeleri durumunda müteselsil sorumlulukları söz konusu olur.

2. İşgörenin Hakları

İşgörenin vekaletsiz iş görme ilişkisinden kaynaklanan çeşitli hakları bulunmaktadır. Bu haklar, işgörenin menfaatlerinin korunması ve yaptığı işin karşılığını alabilmesi açısından önem taşımaktadır.

2.1. Masrafların Tazmini

İşgören, Türk Borçlar Kanunu madde 529 uyarınca, işin görülmesi sırasında yaptığı zorunlu ve yararlı masrafların tazminini işsahibinden talep edebilir. Masraf kavramı, kişinin malvarlığında iradi olarak meydana gelen azalmayı ifade eder ve zarardan farklıdır. Bu masraflar iki kategoride değerlendirilir: Zorunlu masraflar, işsahibini karşılaşacağı zararlardan korumak için yapılan masraflardır. Yararlı masraflar ise, işsahibinin malvarlığını arttırmak ve malvarlığına yeni değerler katmak veya korumak için yapılan masraflardır.

Masrafların zorunlu ya da yararlı olduğu, işgörenin sübjektif değil, objektifleştirilmiş iradesine göre belirlenir. İşgörenin yaptığı masraflar, somut olayın şartları ve dürüstlük kuralı çerçevesinde ortalama ve makul bir işsahibinin farazi iradesine göre zorunlu ve yararlı olarak nitelendirilebildiği ölçüde işsahibinden talep edilebilir. İstenebilecek masrafların değer ve miktarı yapıldıkları zamana göre belirlenir ve faiz alacağı da masraf yapıldığı anda muaccel olur.

2.2. Zararın Giderilmesini İsteme Hakkı

İşgören, işin görülmesi sırasında uğradığı zararların giderilmesini de işsahibinden talep edebilir. Zarar, kişinin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen bir eksilmeyi ifade eder. İşsahibi, işgörenin gördüğü iş nedeniyle uğradığı zararı hakimin takdir edeceği oranda gidermekle yükümlüdür. Bu zarar, maddi zarar olabileceği gibi, manevi zarar da olabilir.

Zararın tazmininde, işgörenin zarara uğramasındaki kusur durumu ve işin niteliği önem taşır. Özellikle işsahibinin menfaatine yapılan işlerde, işgörenin zararının tazmininde daha geniş bir koruma sağlanmaktadır. Kanun koyucunun amacı, olası veya işgörenin meydana geleceğini önceden düşünemediği zararlar hakkında işgöreni hakkaniyet uyarınca korumaktır.

Ayrıca doktrinde, görülen iş sözleşme gereği ya da teamüle göre ücret karşılığında görülecek bir iş ise işgörene uygun bir ücret verilmesi gerektiği de kabul edilmektedir. İşgörenin somut olayda gördüğü iş, onun mesleği icabı gördüğü bir iş ise, onun açısından teamül şartı gerçekleşmiş sayılır.

 

 

İşsahibinin Hak ve Borçları

İşsahibinin hak ve borçları, vekaletsiz iş görmenin türüne ve yapılan işin niteliğine göre farklılık göstermektedir. Türk Borçlar Kanunu bu konuyu üç farklı durum açısından ele almıştır.

1. İşin İşsahibinin Menfaatine Yapılması Halinde

İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması halinde, TBK madde 529 uyarınca bazı yükümlülükler üstlenmektedir. İşsahibi, işgörenin durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masraflarını faiziyle ödemek zorundadır. Ayrıca gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hakimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.

2. İşin İşgörenin Menfaatine Yapılması Halinde

TBK madde 530’a göre, işsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir. Bu durum özellikle gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede ortaya çıkar. Ancak işsahibi, zenginleştiği ölçüde işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. Buradaki “fayda” kavramı, işgörenin işgörmeden dolayı elde ettiği tüm malvarlıksal yararları kapsar.

3. İşsahibinin İşi Uygun Bulması Halinde

TBK madde 531 uyarınca, işsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa, taraflar arasındaki ilişkiye vekalet hükümleri uygulanır. İşsahibinin uygun bulması açık veya örtülü olabilir, ancak özellikle gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede açık bir irade beyanı aranmaktadır. Uygun bulma bir yenilik doğuran hak niteliğindedir ve hükümlerini geçmişe etkili olarak doğurur.

İşsahibinin uygun bulma gibi bir yükümlülüğü yoktur; bu tamamen kendi takdirine bağlı bir haktır. Uygun bulma beyanı bir kere yapıldıktan sonra bundan dönülemez ve şarta bağlanamaz. Ayrıca uygun bulma, vekalet sözleşmesinin kurulmasına yönelik bir icap değildir; sadece taraflar arasındaki ilişkiye vekalet hükümlerinin uygulanmasını sağlar.

Bu düzenlemeler sayesinde hem işsahibinin menfaatleri korunmakta, hem de işgörenin haklı girişimlerinin karşılıksız kalmaması sağlanmaktadır. Böylece hukuk düzeni, başkasının hukuk alanına yapılan müdahaleleri belirli şartlar altında meşru kabul ederek, toplumsal dayanışmayı teşvik etmektedir.

 

 

Özel Durumlar ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

1. İşgörenin Ehliyetsizliği

İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, TBK madde 528 uyarınca yaptığı işlemden ancak zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden çıkardığı zenginleşme miktarıyla sorumlu olur. Bu durumda haksız fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk saklı tutulmuştur.

2. Birden Fazla İşgören veya İşsahibi Olması

Birden fazla işgörenin bulunması halinde sorumlulukları konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Eğer işgörenler bilerek ve isteyerek işi birlikte görürlerse müteselsil sorumlulukları söz konusu olur. Birden fazla iş sahibinin olması durumunda ise aralarında müteselsil alacaklılık gerçekleşir.

3. Hekimin Vekaletsiz İş Görmesi

Hekimin vekaletsiz iş görmesi, diğer önemli bir özel durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda daha detaylı bilgi için “Hekimin Vekaletsiz İş Görme Hükümlerine Göre Sorumluluğu” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.

 

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Ozan Soylu

Vekaletsiz İş Görme: Nedir, Hukuki Niteliği, Unsurları

Yazıyı paylaşın: