Yargıtay Zina Kriterleri – Avukat Ozan Soylu
Zinanın ispatının güç olması ve delillerin çoğu zaman yetersiz kalması sebebiyle Yargıtay içtihatları, zina olgusunun tespitinde belirli kriterler geliştirmiştir. Bu kriterlerin bilinmesi, hem hukuk uygulayıcıları hem de toplum açısından önem arz etmektedir. Zira zinanın ispatlanması halinde boşanmaya karar verilmesi zorunlu olup başkaca bir şart aranmamaktadır. Bu çalışma, Yargıtay’ın geliştirdiği zina kriterlerini sistematik bir şekilde incelemeyi ve bu konudaki güncel yaklaşımı ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Zinanın Tanımı
Türk Medeni Kanunu’nda mutlak bir boşanma sebebi olarak düzenlenen zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken karşı cinsten bir kişi ile kendi isteğiyle cinsel ilişkide bulunmasıdır.
1. Yargıtay Kriterlerinde Zinanın Temel Unsurları
A. Evlilik Birliğinin Devam Ediyor Olması
Zinanın boşanma sebebi olarak ileri sürülebilmesi için, cinsel ilişkinin evlilik devam ederken gerçekleşmiş olması gerekir. Bu şart, evlenme merasiminin icrası ile başlar ve boşanma kararının kesinleşmesi ile sona erer. Evlilik devam ederken gerçekleştirilen eylemin ispatı yeterli olup, ayrılık, gaiplik veya boşanma davası açılmış olma gibi durumlar eylemin zina olarak değerlendirilmesine engel teşkil etmez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen zina eylemi de boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir.
B. Karşı Cinsle İlişki
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre zina, ancak karşı cinsle gerçekleştirilen cinsel ilişki halinde söz konusu olabilir. Aynı cinsten kişilerle yaşanan cinsel ilişki, zina kapsamında değerlendirilemez. Bu durumda boşanma davası, haysiyetsiz hayat sürme veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerine dayandırılabilir. Yargıtay’ın bu yaklaşımı doktrinde eleştirilmekle birlikte, yakın tarihli bir kararında ilk derece mahkemesinin eşcinsel ilişkiyi zina olarak değerlendirmesini onaması dikkat çekicidir.
C. İradi Olması
Zinanın boşanma sebebi olarak kabul edilebilmesi için eylemin iradi olması, yani eşin kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girmiş olması gerekmektedir. Şiddet, tehdit veya ilaç ya da uyuşturucu madde verilerek gerçekleştirilen cinsel ilişki zina sayılmaz. Yargıtay kararlarında, özellikle tecavüz durumlarında iradi bir eylemden bahsedilemeyeceği için zina sebebiyle boşanma davasının reddedilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak malvarlığına yönelik tehdit sonucu cinsel ilişkiye girilmesi durumu, iradeyi ortadan kaldırmadığı için zina olarak kabul edilmektedir.
D. Cinsel İlişkinin Varlığı
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında zinanın gerçekleşmesi için cinsel ilişkinin varlığı temel şart olarak aranmaktadır. Ancak uygulamada cinsel ilişki kavramı geniş yorumlanmakta, tam bir birleşme olmasa dahi cinsel ilişkiye yönelik hazırlık hareketleri ve teşebbüs aşamasında kalan eylemler de zina kapsamında değerlendirilmektedir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 1993 tarihli bir kararında, “Büyük bir gizlilik içinde oluşması doğal olan zina fiilinin tam bir görgüye dayanarak kanıtlanması pek nadir olmaktadır. Bu itibarla, zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması, bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Bununla birlikte her türlü yakınlaşma zina olarak nitelendirilmemektedir. Karşı cinsle samimi şekilde görüşme, flört etme, el ele tutuşma, sarılma gibi eylemler tek başına zina sayılmaz. Bu tür eylemler ancak güven sarsıcı davranış olarak değerlendirilebilir ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasına konu edilebilir. Yargıtay’a göre, bu tür yakınlaşmaların cinsel ilişki seviyesine varmadığını ispat yükü, sadakatsizlikle suçlanan eşe aittir.
2. Zinanın İspatına İlişkin Yargıtay Kriterleri
A. Doğrudan İspat Araçları
A.1. DNA Testi ile İspat
Yargıtay içtihatlarına göre, eşin yurt dışında olduğu veya kısır olduğu dönemde hamile kalma veya doğan çocuğun DNA testi ile başkasından olduğunun ispatlanması, zinanın kesin delili olarak kabul edilmektedir. Bu durumda zinanın varlığı doğrudan ispatlanmış sayılır ve başkaca bir delil araştırılmasına gerek kalmaksızın boşanmaya karar verilir. Ancak DNA testi yaptırılması için mahkemece karar verilmesi ve testin resmi kurumlarda yapılması gerekmektedir.
A.2. Görsel ve İşitsel Deliller
Cinsel ilişkinin fotoğraf veya video ile belgelenmiş olması, doğrudan ispat aracı olarak kabul edilmektedir. Ancak bu delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması şarttır. Yargıtay’a göre, ortak konutta erişilebilir bir yerde bulunan veya sosyal medyada bizzat taraflarca paylaşılan görüntüler hukuka uygun delil sayılırken, özel hayatın gizliliğini ihlal edecek şekilde elde edilen görüntüler delil olarak kabul edilmemektedir.
A.3. Otel ve Resmi Kayıtlar
Evli kişinin başka biriyle aynı otel odasında kalmasına ilişkin kayıtlar, Yargıtay tarafından zinanın varlığına karine olarak değerlendirilmektedir. Bu kayıtların resmi nitelikte olması ve tarafların kimlik bilgilerini içermesi önemlidir. Otel kayıtlarının yanı sıra, yurt dışı seyahat kayıtları, ortak tatil rezervasyonları gibi belgeler de destekleyici delil olarak kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay’a göre, sadece otel kaydının varlığı tek başına yeterli olmayıp, kaydın gerçekliği ve ilişkinin mahiyeti diğer delillerle desteklenmelidir.
(…) ayrıca otel kayıtlarıyla davalı-karşı davacı kadının başka erkekle aynı otel odasında kaldığının sabit olduğu, davalı-karşı davacı kadının başka bir erkekle aynı otel odasında kalmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve zinaya delalet ettiği (…) Yargıtay 2HD Esas: 2023/4545 Karar: 2024/1563 Tarih: 07.03.2024
B. Dolaylı İspat ve Karineler
B.1. Aynı Mekanda Geceleme
Yargıtay içtihatlarında, evli kişinin karşı cinsten biriyle aynı mekanda gecelemesi zinanın varlığına karine teşkil etmektedir. Özellikle evli kişinin başkasının evinde geceyi geçirmesi veya evine karşı cinsten birini alması durumlarında bu karine güçlenmektedir. Ancak Yargıtay’a göre zorunluluk hallerinde (doğal afet, kaza, hastalık gibi) aynı mekanda geceleme tek başına zina karinesi oluşturmaz; bu durumda zinaya işaret eden başka delillerin de bulunması aranmaktadır.
(…) Davalı-davacı (kadın)’ın, 05.12.2010 günü ortak konuta erkek aldığı, aynı gece saat 22.00’de evde bu kişiyle birlikte yakalandığı, bu şahsın tuvalette gizlenmiş halde bulunduğu, bu olay öncesinde de bu şahısla muhtelif tarihlerde çok sayıda görüşmesinin olduğu, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır.(…) Yargıtay HGK Esas: 2014/845 Karar: 2015/1741 Tarih: 24.06.2015
B.2. Birlikte Tatile Çıkma
Evli bir kişinin eşi olmayan karşı cinsten biriyle birlikte tatile çıkması, Yargıtay tarafından zinanın varlığına işaret eden önemli bir karine olarak değerlendirilmektedir. Özellikle bu tatilin gizli tutulması, tatil rezervasyonlarının ortak yapılması ve aynı odada kalınması gibi durumlar, karinenin güçlenmesine sebep olmaktadır. Yargıtay’ın yeni tarihli kararlarında, tatil fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması da delil olarak kabul edilmektedir.
B.3. Yarı Çıplak Yakalanma
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, evli kişinin karşı cinsten biriyle yarı çıplak halde yakalanması, zina eyleminin gerçekleştiğine dair güçlü bir karine oluşturur. Bu durumda cinsel ilişkinin tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispatlanması aranmaz; teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi zina için yeterli sayılır. Yargıtay, özellikle yatak odasında veya tenha yerlerde yarı çıplak yakalanma hallerini önemli bir delil olarak değerlendirmektedir.
B.4. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Eşin cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanması ve bu hastalığın diğer eşte bulunmaması durumu, Yargıtay tarafından zinanın varlığına karine olarak kabul edilmektedir. Ancak bu durumda hastalığın tıbbi raporlarla tespit edilmiş olması ve bulaşma yolunun kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay, özellikle eşlerin uzun süredir ayrı yaşadığı durumlarda bu karinenin daha güçlü olduğunu kabul etmektedir.
C. İspat Yasağı Kapsamındaki Deliller
C.1. Hukuka Aykırı Elde Edilen Deliller
Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 189/II uyarınca hukuka aykırı olarak elde edilmiş deliller mahkeme tarafından dikkate alınamaz. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, özellikle kişilik haklarını ihlal eden yöntemlerle elde edilen deliller zina ispatında kullanılamaz. Delil yasağının temelinde Anayasa m. 20’de düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesi yatmaktadır. Ancak ortak yaşam alanında açıkça erişilebilir şekilde bulunan deliller bu kapsamda değerlendirilmez.
C.2. Dedektif Kayıtları
Yargıtay, özel dedektifler tarafından tutulan raporları, çekilen fotoğrafları ve elde edilen diğer belgeleri hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirmektedir. Çünkü bu deliller çoğunlukla özel hayatın gizliliğini ihlal edecek şekilde ve kişinin rızası olmadan elde edilmektedir. Yargıtay’ın yakın tarihli kararlarında, profesyonel takip şirketlerinin hazırladığı raporlar ve elde ettikleri görüntüler de aynı kapsamda değerlendirilmekte ve delil olarak kabul edilmemektedir.
C.3. İzinsiz Çekilen Fotoğraflar
Yargıtay içtihatlarına göre, kişinin rızası olmadan çekilen fotoğraflar delil olarak kullanılamaz. Bu yasak, hem eşin hem de üçüncü kişilerin çektiği fotoğraflar için geçerlidir. Özellikle gizli kamera ile çekilen veya teleobjektif kullanılarak uzaktan elde edilen görüntüler, açıkça hukuka aykırı delil sayılmaktadır. Bununla birlikte sosyal medyada bizzat ilgili kişi tarafından paylaşılan fotoğraflar veya ortak yaşam alanında açıkta duran fotoğraf albümleri delil olarak değerlendirilebilir.
C.4. Rızasız Kaydedilen Ses ve Görüntüler
Ses ve görüntü kayıtlarının delil olarak kullanılabilmesi için kayıt altına alınan kişinin rızasının bulunması şarttır. Yargıtay’a göre, eşin bilgisayarına veya telefonuna yerleştirilen casus yazılımlar aracılığıyla elde edilen görüntüler, gizli kamera kayıtları ve kişinin haberi olmadan kaydedilen görüşmeler hukuka aykırı delil kapsamındadır. Bu tür deliller, zinayı ispatlama gücüne sahip olsalar bile mahkemece dikkate alınmazlar. Ancak üçüncü kişilerin halka açık alanlarda çektikleri ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmeyen görüntüler delil olarak kabul edilebilir.
(…) Davalı-davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; erkek tarafından zina nedenine bağlı boşanma davasında sunulan ses kaydının müvekkilden habersiz alındığı için hukuka aykırı delil niteliği taşıdığını (…) Yargıtay 2HD Esas: 2022/11259 Karar: 2023/3786 Tarih: 05.07.2023
4. Zina Karinesini Ortadan Kaldıran Durumlar
A. Zorunluluk Halleri
Yargıtay içtihatlarına göre, karşı cinsle aynı mekanda bulunmanın zorunlu olduğu bazı durumlar zina karinesi oluşturmaz. Doğal afet, kaza, hastalık gibi olağanüstü hallerde aynı ortamı paylaşmak zorunda kalma, iş seyahati kapsamında aynı otelde kalma, mesleki zorunluluklar gibi durumlar tek başına zina karinesi oluşturmaz. Ancak bu hallerde dahi zinaya işaret eden başka emareler varsa, zorunluluk hali savunması geçerliliğini yitirir. Yargıtay’a göre zorunluluk halinin varlığını ispat yükü, bu savunmayı ileri süren tarafa aittir.
B. İrade Dışı Durumlar
Zinanın oluşması için eylemin iradi olması gerektiğinden, irade dışı gerçekleşen cinsel ilişkiler zina sayılmaz. Tecavüz, tehdit ve şiddet sonucu gerçekleşen cinsel ilişkiler, ilaç ya da uyuşturucu madde verilmesi suretiyle gerçekleştirilen eylemler zina olarak değerlendirilemez. Yargıtay, özellikle irade dışı durumların varlığı halinde ceza mahkemesi kararlarının beklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak malvarlığına yönelik tehditler veya ekonomik baskılar sonucu gerçekleşen cinsel ilişkiler, iradeyi tamamen ortadan kaldırmadığı için zina sayılmaktadır.
C. Af
TMK m. 161/III uyarınca affeden tarafın dava hakkı yoktur. Af, açık veya örtülü olabilir. Açık af, eşin zina eylemini bağışladığını açıkça beyan etmesidir. Örtülü af ise eşin davranışlarından zinayı bağışladığı sonucunun çıkarılabildiği durumlardır. Yargıtay’a göre zina eylemini öğrendikten sonra evlilik birliğini sürdürme, birlikte tatile çıkma gibi durumlar örtülü af sayılabilir. Ancak salt ekonomik veya sosyal zorunluluklar nedeniyle birlikte yaşamaya devam etme durumu af sayılmaz. Yargıtay, her olayın özelliğine göre affın gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca henüz gerçekleşmemiş zinaya önceden gösterilen rıza veya muvafakat, af niteliğinde değildir ve hukuki sonuç doğurmaz.
5. Sonuç
Yargıtay’ın zina kriterlerine ilişkin yaklaşımı, toplumsal değişimler ve teknolojik gelişmeler karşısında sürekli bir evrim geçirmektedir. Zinanın ispatının zorluğu karşısında Yargıtay’ın geliştirdiği karine sistemi, hem ispat kolaylığı sağlamakta hem de hukuka aykırı delillerin kullanılmasını engelleyerek kişilik haklarının korunmasını gözetmektedir.
Yargıtay’ın klasik yaklaşımında zina için aranan temel unsurlar olan evlilik birliğinin devamı, karşı cinsle ilişki, iradilik ve cinsel ilişkinin varlığı kriterleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Ancak bu unsurların ispatında kabul edilen deliller ve karineler konusunda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Özellikle sosyal medya paylaşımları, dijital iletişim kayıtları gibi yeni delil türlerinin değerlendirilmesi konusunda Yargıtay’ın yaklaşımı gelişmeye devam etmektedir.
Yargıtay’ın hukuka aykırı delillere karşı geliştirdiği katı tutum, özel hayatın gizliliği ile ispat hakkı arasında bir denge kurma çabasının sonucudur. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte kolaylaşan gözetleme ve takip imkanlarına karşı, kişilik haklarının korunması önem kazanmıştır. Bu bağlamda dedektif kayıtları, gizli kamera görüntüleri, casus yazılımlar gibi yöntemlerle elde edilen delillerin kullanılamaması, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.