Yurtdışına Taşınma ve Velayet Hakkı İlişkisi
Yurtdışına Yerleşmenin Velayet Hakkına Etkisi
Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle uluslararası hareketlilik artmış, eğitim ve iş imkanları sebebiyle yurtdışına yerleşme eğilimi yaygınlaşmıştır. Velayet hakkına sahip ebeveynin yurtdışına yerleşme kararı, çocuğun yaşamında köklü değişikliklere yol açabilecek önemli bir durumdur.
Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi, velayete sahip ebeveynin “başka bir yere gitmesi” halini, velayetin değiştirilmesini gerektirebilecek sebepler arasında saymıştır.
Bu düzenleme, yurtdışına yerleşme kararının velayet hakkı üzerindeki potansiyel etkilerini göstermesi bakımından önemlidir. Yurtdışına yerleşme kararı, çocuğun eğitim hayatı, sosyal çevresi, diğer ebeveynle ilişkileri ve kültürel bağları üzerinde doğrudan etkili olacağından, mahkemeler tarafından titizlikle değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Velayet Sahibinin Yurtdışına Yerleşmesi Durumu
A. Sürekli Yerleşme
1. Kalıcı Taşınmanın Etkileri
Velayet sahibi ebeveynin kalıcı olarak yurtdışına yerleşmesi, çocuğun hayatında önemli ve geri dönüşü zor değişikliklere yol açar. Bu değişiklik, sadece fiziksel bir yer değiştirme olmayıp, çocuğun tüm yaşam düzenini etkileyen kapsamlı bir süreçtir. Özellikle eğitim sisteminin değişmesi, yeni bir dil ve kültüre adapte olma zorunluluğu, arkadaş çevresinin tamamen değişmesi ve en önemlisi diğer ebeveynle düzenli görüşme imkanının zorlaşması gibi sonuçlar doğurur.
2. Çocuğun Üstün Yararı Açısından Değerlendirme
Yargı makamları, yurtdışına yerleşme durumunda velayetin değiştirilmesi taleplerini değerlendirirken, öncelikle çocuğun üstün yararını gözetmektedir. Bu değerlendirmede çocuğun yaşı, eğitim durumu, psikolojik gelişimi, her iki ebeveynle olan bağları, gidilecek ülkenin şartları ve çocuğun uyum kapasitesi gibi faktörler bir bütün olarak ele alınır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, salt yurtdışına yerleşme olgusu velayetin değiştirilmesi için yeterli görülmemekte, bu durumun çocuğun menfaatlerini zedeleyip zedelemediği ayrıca değerlendirilmektedir.
3. TMK md.183 Kapsamında Değerlendirme
Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi, ebeveynin başka bir yere gitmesini velayetin değiştirilmesini gerektirebilecek sebepler arasında saymıştır. Ancak bu hüküm mutlak olmayıp, hakime takdir yetkisi tanımaktadır. Hakim, yurtdışına yerleşme durumunu değerlendirirken şu kriterleri göz önünde bulundurur:
a) Yerleşmenin zorunlu sebeplere dayanıp dayanmadığı (iş, eğitim, sağlık gibi)
b) Gidilecek ülkenin çocuğun gelişimi için sunduğu imkanlar
c) Diğer ebeveynle düzenli ve sağlıklı ilişki kurulmasının mümkün olup olmayacağı
d) Çocuğun yeni ortama uyum sağlama potansiyeli
Bu değerlendirmeler sonucunda hakim, gerektiğinde velayetin değiştirilmesine ya da mevcut durumun devamına karar verebilmektedir.
B. Geçici Yerleşme
1. İş ve Eğitim Amaçlı Geçici Yerleşmeler
Velayet sahibi ebeveynin geçici bir süre için yurtdışına yerleşmesi, kalıcı yerleşmeden farklı hukuki sonuçlar doğurur. Özellikle belirli süreli iş sözleşmeleri, akademik programlar, mesleki eğitimler veya geçici görevlendirmeler gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir. Geçici yerleşmelerde sürenin belirli olması ve geri dönüş planının netliği, mahkemelerin değerlendirmesinde önemli rol oynar. Bu gibi durumlarda çocuğun eğitim döneminin kesintiye uğramaması ve diğer ebeveynle ilişkisinin sürdürülebilirliği özellikle gözetilir.
2. Geçici Yerleşmenin Velayet Değişikliğine Etkisi
Yargı makamları, geçici yerleşme durumlarında velayetin değiştirilmesi taleplerini daha esnek değerlendirmektedir. Geçici nitelikteki yurtdışı yerleşmelerde, velayetin değiştirilmesi yerine genellikle alternatif çözümler tercih edilmektedir. Bunlar arasında:
a) Geçici süre için özel kişisel ilişki düzenlemesi yapılması
b) Tatil dönemlerinde uzun süreli görüşme imkanı tanınması
c) Online görüşmelerin sıklaştırılması
d) Belirli aralıklarla Türkiye’ye geliş zorunluluğu getirilmesi gibi düzenlemeler yer alır.
3. Örnek Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, geçici yerleşmelerde velayetin değiştirilmesi için ciddi ve zorunlu sebeplerin varlığı aranmaktadır. Örneğin, 2018 tarihli bir kararda Yargıtay, annenin 2 yıllık yüksek lisans eğitimi için yurtdışına gitmesi durumunda, çocukla düzenli iletişim kurulabildiği ve eğitim sonrası dönüş planının net olduğu gerekçesiyle velayetin değiştirilmesi talebini reddetmiştir. Başka bir kararda ise, 6 aylık geçici görevle yurtdışına giden babanın velayetinin değiştirilmesi talebini, sürenin kısalığı ve çocuğun üstün yararının zedelenmediği gerekçesiyle uygun bulmamıştır.
Bu kararlar, geçici yerleşmelerde mahkemelerin çocuğun üstün yararını, yerleşmenin süresini ve amacını, diğer ebeveynle ilişkinin sürdürülebilirliğini bir bütün olarak değerlendirdiğini göstermektedir.
Diğer Ebeveyn ile Kişisel İlişki
A. Kişisel İlişkinin Düzenlenmesi
1. Mesafe Faktörünün Etkileri
Yurtdışına yerleşme durumunda ortaya çıkan fiziksel mesafe, diğer ebeveyn ile çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi doğrudan etkiler. Bu etki hem görüşme sıklığını hem de görüşme süresini yeniden düzenlemeyi gerektirir. Mahkemeler, mesafenin yarattığı zorlukları göz önünde bulundurarak, mevcut kişisel ilişki düzenini yeni koşullara uyarlamak durumunda kalır.
2. Görüşme Süre ve Şekillerinin Belirlenmesi
Mahkemeler, yurtdışına yerleşme durumunda klasik hafta sonu görüşmelerinin uygulanamayacağı gerçeğinden hareketle, daha uzun süreli ancak daha seyrek görüşmeleri öngören düzenlemeler yapar. Bu düzenlemelerde ulaşım maliyetleri, seyahat süreleri ve çocuğun okul programı gibi faktörler dikkate alınır. Görüşmelerin nasıl gerçekleştirileceği, çocuğun teslim ve iadesinin nerede yapılacağı gibi detaylar da kararda açıkça belirtilir.
3. Online Görüşmeler
Fiziksel görüşmelerin sınırlı olacağı göz önüne alınarak, teknolojik imkanlardan yararlanılması önem kazanır. Mahkemeler günümüzde görüntülü görüşme programları üzerinden düzenli iletişimi sağlayacak düzenlemeler yapmaktadır. Bu kapsamda belirli gün ve saatlerde online görüşme yapılması, görüşme sürelerinin belirlenmesi ve görüşmelerin aksatılmaması için gerekli tedbirlerin alınması karara bağlanır.
B. Tatil Dönemleri
1. Yaz Tatili Düzenlemeleri
Yaz tatili dönemi, diğer ebeveynin çocukla daha uzun süreli vakit geçirebilmesi için en uygun zaman dilimi olarak değerlendirilir. Mahkemeler genellikle yaz tatilinin önemli bir bölümünü diğer ebeveyne tahsis eder. Bu süre belirlenirken çocuğun yaşı, ulaşım koşulları ve her iki ebeveynin iş durumu dikkate alınır. Ayrıca tatil planlamasının belirli bir süre öncesinde karşı tarafa bildirilmesi zorunluluğu da kararda düzenlenir.
2. Sömestr Tatili Düzenlemeleri
Yarıyıl tatilinde çocuğun diğer ebeveynle görüşmesi, eğitim dönemini aksatmadan gerçekleştirilebilecek önemli bir fırsattır. Mahkemeler sömestr tatilini genellikle eşit olarak paylaştırır veya dönüşümlü olarak ebeveynlere tahsis eder. Bu düzenlemede çocuğun dinlenme ihtiyacı ve yeni döneme hazırlık süreci de göz önünde bulundurulur.
3. Bayram ve Özel Günler
Dini ve milli bayramlar ile yılbaşı, doğum günü gibi özel günlerde kişisel ilişki düzenlemesi ayrıca önem taşır. Mahkemeler bu özel günleri dönüşümlü olarak düzenler ve hangi bayramın hangi ebeveyne ait olacağını açıkça belirtir. Farklı ülkelerdeki tatil takvimleri de göz önünde bulundurularak, her iki ebeveynin de çocukla özel günlerde vakit geçirebilmesine imkan tanınır.
Uluslararası Hukuk Boyutu
A. Uluslararası Sözleşmeler
1. Lahey Sözleşmesi
Çocukların uluslararası kaçırılmasına ilişkin 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, velayet hakkına sahip ebeveynin çocuğu yurtdışına götürmesi durumunda uygulanacak temel düzenlemedir. Sözleşme, çocuğun mutad meskeninin değiştirilmesine ilişkin kuralları belirler ve haksız olarak yer değiştirmenin önlenmesini amaçlar. Sözleşme kapsamında, velayet hakkı sahibi ebeveynin diğer ebeveynin rızası olmadan çocuğu yurtdışına götürmesi halinde, çocuğun derhal mutad meskenine iadesi talep edilebilir.
2. Çocuk Hakları Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun her iki ebeveyni ile düzenli ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkını güvence altına alır. Sözleşme, taraf devletlere çocuğun üstün yararını gözeterek, ebeveynlerden birinin farklı ülkede yaşaması durumunda dahi bu hakkın korunması yükümlülüğünü getirir. Bu kapsamda devletler, uluslararası kişisel ilişki tesisini kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmakla yükümlüdür.
3. İkili Anlaşmalar
Ülkeler arasında imzalanan ikili anlaşmalar, velayet ve kişisel ilişki kararlarının karşılıklı tanınması ve uygulanması konusunda özel düzenlemeler içerir. Bu anlaşmalar, taraf ülkeler arasında velayet kararlarının infazını kolaylaştırır ve çocuğun her iki ebeveynle ilişkisinin sürdürülmesini güvence altına alır.
B. Yargı Kararlarının Tanınması ve Tenfizi
1. Velayet Kararlarının Yurtdışında Tanınması
Türk mahkemelerince verilen velayet kararlarının yurtdışında tanınması, her ülkenin kendi iç hukuk düzenlemelerine ve uluslararası anlaşmalara tabidir. Tanıma sürecinde, kararın kamu düzenine aykırı olmaması ve temel usul kurallarına uygun olarak verilmiş olması aranır. Karşı ülkenin mahkemeleri, kararın esasına girmeksizin bu şartların varlığını inceler.
2. Tenfiz Süreçleri
Velayet kararlarının yabancı ülkede uygulanabilmesi için tenfiz edilmesi gerekir. Tenfiz süreci, ilgili ülkenin yetkili mahkemesine başvuru yapılmasını ve belirli şartların yerine getirilmesini gerektirir. Bu süreçte karşı ülkenin dil, apostil ve tercüme gereklilikleri gibi şekli şartların yanında, kararın o ülkenin kamu düzenine uygunluğu da değerlendirilir.
3. Karşılaşılan Zorluklar
Uluslararası velayet kararlarının tanınması ve tenfizi sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşılır. Farklı hukuk sistemleri arasındaki uyumsuzluklar, bürokratik engeller, dil bariyeri ve yüksek maliyetler bu zorlukların başında gelir. Ayrıca bazı ülkelerin İslam hukukundan kaynaklanan farklı velayet anlayışları, kararların tanınmasını zorlaştırabilir. Bu sorunların aşılması için diplomatik kanalların kullanılması ve profesyonel hukuki destek alınması önem taşır.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.