Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Aşağılayıcı, Onur Kırıcı Söz ya da Davranış Nedeniyle Boşanma

Evlilik birliği, eşlerin birbirlerine karşı saygı ve sevgi çerçevesinde kurdukları, karşılıklı güvene dayanan özel bir ilişkidir. Ancak ne yazık ki bazen bu ilişki, eşlerden birinin diğerine karşı aşağılayıcı, onur kırıcı söz veya davranışları nedeniyle zedelenebilir. Peki, bir eşin diğerine karşı sergilediği bu tür davranışlar ne zaman “boşanma sebebi” olarak hukuk sisteminde karşılık bulur?

Türk hukuk sisteminde, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlar, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi kapsamında özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme, eşlerin birbirlerinin kişilik değerlerine saygı göstermesi gerektiği anlayışından hareketle, onur kırıcı davranışlara maruz kalan eşe boşanabilme imkanı tanımaktadır.

Bu makalede, onur kırıcı davranış kavramının ne anlama geldiği, hangi davranışların bu kapsamda değerlendirildiği, bu davranışların boşanma sebebi olarak nasıl ele alındığı ve hukuki sonuçları kapsamlı bir şekilde incelenecektir.

 

1. Teorik Çerçeve

Onur Kırıcı Davranış Kavramı ve Anlamı

Günlük hayatta sıkça kullandığımız “onur” kelimesi nedir? Onur, insanın kendi değerlerine olan saygısı, haysiyeti ve şerefi anlamına gelir. Kişinin kendine duyduğu saygı ve toplum içindeki değeri olarak da tanımlanabilir. Evlilik ilişkisi içerisinde ise eşlerin birbirlerinin onuruna saygı göstermesi, evliliğin temel taşlarından biridir.

Onur kırıcı davranış ise, eşlerden birinin diğerinin şeref ve haysiyet gibi kişisel değerlerini ihlal eden davranışları olarak tanımlanır. Bu davranışlar, sözel olabileceği gibi fiziksel nitelikte de olabilir. Önemli olan, davranışın eşin onurunu zedeleyecek nitelikte olmasıdır.

Peki herhangi bir kırıcı söz veya davranış boşanma sebebi olabilir mi? Hayır. Kanun koyucu, evlilik birliğini koruma amacıyla, her türlü onur kırıcı davranışı değil, “ağır derecede” onur kırıcı davranışları boşanma sebebi olarak kabul etmiştir. Bu derecelendirme oldukça önemlidir çünkü evlilik birliğinin devamı esastır ve her tartışma veya küçük kırgınlık boşanma sebebi olarak görülmemektedir.

Türk Medeni Kanunu’nda Boşanma Sebebi Olarak Düzenlenmesi

Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi şöyle der: “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Bu madde, onur kırıcı davranışı iki diğer önemli boşanma sebebiyle (hayata kast ve pek kötü davranış) birlikte düzenlemiştir.

Dikkat edilmesi gereken önemli nokta, onur kırıcı davranışın Eski Medeni Kanun döneminde uygulamada kabul edilen bir boşanma sebebi olduğu, ancak Yeni Medeni Kanun ile 162. maddede açıkça yazılı bir boşanma sebebi haline gelmiş olmasıdır. Bu, yasa koyucunun konuya verdiği önemi göstermektedir.

TMK 162. maddesinde düzenlenen boşanma sebepleri arasında “hayata kast” ve “pek kötü muamelede” “ağır” olma şartı yokken, onur kırıcı davranışta özellikle “ağır” olma şartı aranmaktadır. Bu ayrım, yasa koyucunun onur kırıcı davranışlar konusunda daha hassas bir ölçüt getirdiğini gösterir.

Onur kırıcı davranış, diğer özel boşanma sebepleri gibi mutlak bir boşanma sebebidir. Yani bu davranışın kanıtlanması halinde, hâkim evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaksızın boşanmaya karar vermek zorundadır.

 

Onur Kırıcı Davranışın Boşanma Sebebi Olarak Değerlendirilmesi

Boşanma Sebebi Olarak Onur Kırıcı Davranışın Unsurları

Bir davranışın TMK 162 kapsamında onur kırıcı davranış olarak kabul edilebilmesi için bazı unsurları taşıması gerekir. Bunları sıralayalım:

  1. Ağır derecede onur kırıcı olma: Her türlü kırıcı davranış değil, eşin onurunu derinden zedeleyen davranışlar bu kapsamda değerlendirilir. Peki neye göre “ağır derece” belirlenir? Bu değerlendirme yapılırken tarafların eğitim durumları, sosyal ve kültürel yapıları, toplum yapıları, örf ve adet yargıları göz önünde bulundurulur.
  2. Davranışın kasıtlı olması: Onur kırıcı davranışın kasıtlı ve eşe karşı yapılmış olması gerekir. Akıl hastası eşin, diğer eşe karşı sergilediği davranışlarda kasıt unsuru olmadığı için boşanma sebebi sayılmaz.
  3. Eşe yönelik olma: Davranışın doğrudan eşe karşı yapılmış olması gerekir. Eşin yakınlarına yapılan hakaret veya aşağılayıcı davranışlar, doğrudan onur kırıcı davranış kapsamında değerlendirilmez, ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166) kapsamında değerlendirilebilir.
  4. Tekrarlanma şartı olmaması: İlginç bir nokta şudur ki, onur kırıcı davranışın boşanma sebebi olabilmesi için sürekli veya tekrarlanan bir davranış olması şart değildir. Bir defaya mahsus yapılan davranış bile yeterli olabilir.

Bir soru soralım: Acaba hakaret içeren bir söz söylemek her zaman boşanma sebebi midir? Cevap net olarak hayır. Çünkü hakaretin “ağır” olması ve kişinin onurunu zedeleyecek nitelikte olması gerekir. Örneğin, bir tartışma sırasında söylenen kırıcı sözler, ilişkinin genel dinamiğine ve sözün içeriğine bağlı olarak değerlendirilir.

Onur Kırıcı Davranış Niteliği Taşıyan Eylemler

Peki hangi davranışlar onur kırıcı nitelikte kabul edilebilir? İşte öğreti ve uygulamadan bazı örnekler:

  1. Fiziksel şiddet ve hakaret: Yargıtay kararlarına göre, fiziki şiddet ve hakarete maruz kalan eş bakımından bu davranışlar “onur kırıcı” niteliktedir.
  2. Namus ve şerefe yönelik söylemler: “Karısının bakire olmadığını kahvehanede açıklamak” gibi davranışlar Yargıtay tarafından onur kırıcı kabul edilmiştir.
  3. Yüz kızartıcı suçla itham: Eşini hırsızlık, evrakta sahtecilik, yağma, dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı suçlarla itham etmek onur kırıcı davranış sayılır.
  4. Uygunsuz ortamlarda cinsel ilişkiye zorlama: Eşin uygun olmayan ortamda ve yerlerde cinsel ilişkiye zorlanması, ilişkiye ait ses ve görüntü alıp bunları başkalarıyla paylaşması onur kırıcı davranıştır.
  5. Toplum içinde aşağılama: Kocanın işyerine giderek ona hakaret etme, pazar meydanında “şerefsiz, namussuz” diye bağırma gibi davranışlar onur kırıcı kabul edilmiştir.
  6. Sosyal medyada aşağılama: Günümüzde giderek yaygınlaşan, sosyal medya platformlarında eşin küçük düşürülmesi, özel bilgilerin paylaşılması da bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Dikkat edilmesi gereken bir nokta: Bazen “pek kötü muamele” ile “onur kırıcı davranış” arasındaki ayrım net olmayabilir. Örneğin, Yargıtay’ın bazı eski kararlarında pek kötü muamele olarak adlandırılan davranışlar, aslında onur kırıcı davranış kapsamındadır. Bu durum, kavramların sınırlarının belirlenmesindeki zorlukları gösterir.

 

Usuli Boyut ve İspat Sorunu

Onur Kırıcı Davranışın İspatı

Boşanma davalarında, iddia edilen onur kırıcı davranışın ispat yükü davacı taraftadır. Peki bu nasıl ispatlanır? Aşağıdaki deliller kullanılabilir:

  1. Tanık beyanları: Özellikle toplum içinde gerçekleşen hakaret veya aşağılama durumlarında tanık beyanları önemlidir.
  2. Elektronik deliller: Mesajlar, e-postalar, sosyal medya paylaşımları vb.
  3. Ses ve görüntü kayıtları: Onur kırıcı davranışı gösteren ses kayıtları veya videolar (delil yasağına dikkat edilmelidir).
  4. Ceza mahkemesi kararları: Hakaret suçundan mahkûmiyet kararları güçlü delil teşkil eder.

İspat konusunda dikkat edilmesi gereken husus, davacının iddia ettiği onur kırıcı davranışın somut olarak ortaya konması ve bu davranışın ağır nitelikte olduğunun kanıtlanmasıdır. Soyut iddialar veya genel ifadeler yeterli olmaz.

Hak Düşürücü Süre ve Af Müessesesi

Onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası açmak isteyen eş, dikkat etmesi gereken süreler vardır:

  1. Hak düşürücü süre: Onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açmak hakkı, eylemin işlendiği ve öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay ve her halde 5 yıl içinde kullanılmalıdır. Bu süreler hak düşürücü olup, süre geçtikten sonra açılan dava dinlenmez.
  2. Af müessesesi: Eğer onur kırıcı davranışa maruz kalan eş, bu davranışı affetmişse, artık bu sebebe dayanarak boşanma davası açamaz. Affın hiçbir baskı ve zorlama olmadan, kişinin özgür iradesiyle yapılmış olması gerekir.

Peki bir davranışın affedildiği nasıl anlaşılır? Yargıtay kararlarına göre, şiddete veya hakarete maruz kalan eşin bu olaydan sonra uzun süre evliliği sürdürmesi genellikle “af” olarak yorumlanır. Örneğin, bir Yargıtay kararında, fiziki şiddet eyleminin 2012 yılının Mayıs ayında gerçekleşmesi ve devamında tarafların uzun bir dönem evliliklerinin devam etmiş olması, eylemin affedilmiş ve hoşgörü ile karşılanmış olduğu şeklinde değerlendirilmiştir.

Ancak dikkat ediniz, ceza davasında şikâyetten vazgeçme her zaman boşanma davası açısından af anlamına gelmez. Yargıtay, kadının açtığı şahsi davasından vazgeçmesini, eşini cezadan kurtarmak için olup, boşanma davası yönünden af anlamına gelmeyeceğine hükmetmiştir.

 

Onur Kırıcı Davranışların Diğer Hukuki Sonuçları

Ceza Hukuku Açısından Değerlendirme

Onur kırıcı davranışlar çoğu zaman aynı zamanda bir suç teşkil eder. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nun 125-131 maddeleri arasında düzenlenen “Şerefe Karşı Suçlar” kapsamındaki hakaret suçuyla yakın ilişki içindedir.

TCK’nın 125. maddesine göre, bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını inciten nitelikte söz veya davranışlar hakaret suçunu oluşturur ve üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektirir.

Hakaret sadece yüze karşı değil, eşe yazılan mektup, gönderilen e-mail, yazılan SMS ve Whatsapp, Facebook, Instagram üzerinden gönderilen mesajlar ile de işlenmiş sayılır.

Hakaret suçu şikâyete tabidir. Eşe hakaret eyleminde şikâyetten feragat edilmesi halinde ceza davası düşer. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, ceza davasındaki feragat, her zaman boşanma davası için af anlamına gelmez.

Onur kırıcı davranışın boşanma sebebi ve hakaret suçunun arasındaki ilişki şöyledir: Aynı eylem hem özel hukuk yaptırımı (boşanma) hem de ceza hukuku yaptırımı (hapis veya para cezası) doğurabilir. Bu iki yargılama birbirinden bağımsız yürütülür.

Boşanmanın Mali Sonuçları Üzerindeki Etkileri

Onur kırıcı davranışa dayalı boşanma kararı, boşanmanın mali sonuçları üzerinde önemli etkilere sahiptir:

  1. Maddi ve Manevi Tazminat: Onur kırıcı davranışa maruz kalan eş, TMK 174/1 ve 174/2 uyarınca maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Özellikle kişilik haklarının ihlali olarak değerlendirilen onur kırıcı davranışlar, manevi tazminat için güçlü bir gerekçe oluşturur.
  2. Yoksulluk Nafakası: Onur kırıcı davranışta bulunan eş, genellikle “kusurlu” taraf olarak kabul edilir. Boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olsa bile, kusuru daha ağır olduğu için yoksulluk nafakası talep edemeyebilir.
  3. Mal Rejiminin Tasfiyesi: Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, TMK 236/2 uyarınca zina ve hayata kast nedeniyle boşanılması halinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabilir veya kaldırabilir. Ancak bu hüküm doğrudan onur kırıcı davranışları kapsamaz.

 

Güncel Yaklaşımlar ve Tartışmalar

Teknolojik Gelişmelerin Onur Kırıcı Davranışlara Etkisi

Teknolojinin hayatımızdaki yeri arttıkça, onur kırıcı davranışların şekli ve kapsamı da değişmekte ve genişlemektedir. Günümüzde:

  1. Sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlar yoluyla eşin onurunun zedelenmesi,
  2. Dijital şiddet ve siber zorbalık kapsamındaki davranışlar,
  3. Elektronik iletişim araçları ile yapılan hakaretler,
  4. Özel görüntü ve konuşmaların izinsiz paylaşılması

gibi eylemler, modern onur kırıcı davranışlara örnek teşkil etmektedir.

Yargı da bu değişime ayak uydurmakta ve teknolojik araçlarla gerçekleştirilen onur kırıcı davranışları boşanma sebebi olarak kabul etmektedir. Örneğin, eşin özel görüntülerinin sosyal medyada paylaşılması veya WhatsApp gruplarında eş hakkında onur kırıcı mesajlar yazılması, boşanma davalarında kabul edilen sebepler haline gelmiştir.

Dikkat edilmesi gereken nokta, elektronik ortamdaki ispat sorunlarıdır. Özellikle sosyal medya paylaşımlarının veya WhatsApp mesajlarının delil olarak sunulmasında teknik bazı güçlükler yaşanabilir.

 

Sonuç ve Değerlendirme

Onur kırıcı davranışlara dayalı boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi kapsamında düzenlenen, özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Bu tür davranışların kanıtlanması halinde, hâkimin başkaca bir araştırma yapmaksızın boşanmaya karar vermesi gerekir.

Özetlemek gerekirse:

  1. Her onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı olanlar boşanma sebebi oluşturur.
  2. Davranışın kasıtlı olması ve doğrudan eşe yönelik olması gerekir.
  3. Onur kırıcı davranış, tek bir olay ile de gerçekleşebilir, tekrarlanması şart değildir.
  4. Davaya konu edilecek davranış affedilmemiş olmalıdır.
  5. Dava, hak düşürücü süreler içinde açılmalıdır (6 ay/5 yıl).

Toplumsal değer yargılarının değişimi ve teknolojik gelişmeler, onur kırıcı davranışların kapsamını ve algılanışını etkilemektedir. Bu nedenle, her somut olayın kendi şartları içinde değerlendirilmesi büyük önem taşır.

Sonuç olarak, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlar, evlilik birliğinin temelini sarsan, eşler arasındaki saygı ve güven ilişkisini zedeleyen eylemlerdir. Hukuk sistemi, bu tür davranışlara maruz kalan eşe boşanma hakkı tanıyarak, kişilik değerlerinin korunmasını ve mağduriyetin giderilmesini amaçlamaktadır.

 

Soylu Hukuk Bürosu

Soylu Hukuk Bürosu olarak, aile hukuku alanında uzmanlaşmış kadromuzla müvekkillerimize hukuki süreçlerde rehberlik etmekteyiz.

Aşağılayıcı ve onur kırıcı söz ya da davranış nedeniyle boşanma da dahil tüm boşanma davaları ve mal rejimi, nafaka ve velayet konularında danışmanlık hizmeti sunuyoruz.

Dava süreçlerinde müvekkillerimizin haklarını korumak, hukuki ihtiyaçlarına özel çözümler üretmek ve zorlu süreçleri en az hasarla atlatmalarını sağlamak temel prensibimizdir.

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Aşağılayıcı, Onur Kırıcı Söz ya da Davranış Nedeniyle Boşanma

Yazıyı paylaşın: