Sözlü Vasiyetname Hangi Hallerde Geçerlidir?
Türk Medeni Kanunu‘nda istisnai bir vasiyetname türü olarak düzenlenen sözlü vasiyetname, ancak belirli olağanüstü durumların varlığı halinde başvurulabilecek bir hukuki yoldur. Yazımızda miras hukukunda önemli bir yer tutan sözlü vasiyetnamenin geçerlilik şartları, kaç şahit gerektiği, ne zaman hükümden düşeceği gibi hususlar Yargıtay kararları ile incelenecektir. Ayrıca “sözlü vasiyetname geçerli mi”, “sözlü vasiyetname geçerlilik süresi ne kadardır”, “sözlü vasiyetname noterde yapılabilir mi”, “vasiyetname ile verilen tapu bozulur mu” gibi merak edilen sorular yanıtlanacaktır.
Vasiyet Türleri Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu’na göre üç tür vasiyetname bulunmaktadır: Resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve sözlü vasiyetname. Resmi vasiyetname ve el yazılı vasiyetname olağan vasiyetname türleri iken, sözlü vasiyetname istisnai bir vasiyetname türüdür. Vasiyetname yapabilmek için kişinin ayırt etme gücüne sahip ve 15 yaşını doldurmuş olması gerekir.
Sözlü Vasiyet Geçerli midir?
Sözlü vasiyet, ancak kanunda belirtilen olağanüstü durumlarda ve şartların varlığı halinde geçerli bir vasiyetname türüdür. Miras bırakan yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar nedeniyle resmi veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa sözlü vasiyetname yapabilir. Örneğin, trafik kazası geçirip hastanede yoğun bakımda olan ve el yazısıyla vasiyetname düzenleyemeyecek durumda olan kişi sözlü vasiyetname yapabilir.
Sözlü Vasiyetname Nasıl Yapılır?
Sözlü vasiyetname yapılırken miras bırakan son arzularını iki tanığa aynı anda anlatır ve onlara bu beyana uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler. Tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son arzuları yer, yıl, ay ve günü belirterek hemen yazıp imzalar ve diğer tanığa da imzalatır. Daha sonra tanıklar vakit geçirmeksizin bu belgeyi birlikte bir sulh veya asliye mahkemesine verirler.
(…) Bu durumda vasiyetname tanıklarının vasiyetnameyi 24.06.2006 tarihinde düzenleyip, Sulh Hukuk Mahkemesine 14.07.2006 tarihinde başvurduklarına göre, kanunun aradığı “vakit geçirmeksizin” koşulunu yerine getirmedikleri anlaşıldığından (…) YARGITAY 3HD Esas: 2015/17396 Karar: 2016/730 Tarih: 26.01.2016
Noterde Sözlü Vasiyetname Yapılabilir mi?
Noterde sözlü vasiyetname yapılamaz. Bunun temel sebepleri şunlardır:
Sözlü vasiyetname ancak olağanüstü durumlarda başvurulabilen istisnai bir vasiyetname türüdür. Sözlü vasiyetnamenin yapılabilmesi için:
- Yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü bir durum bulunmalıdır
- Bu olağanüstü durum nedeniyle notere gidip resmi vasiyetname veya el yazılı vasiyetname yapma imkanı olmamalıdır
Notere ulaşma imkanı olan bir kişinin sözlü vasiyetname yapması mümkün değildir. Noterlik Kanunu gereği noterler tatil günlerinde ve mesai saatleri dışında dahi vasiyetname düzenlemekle görevlidir. Bu nedenle noter ulaşılabilir durumdaysa:
- Resmi vasiyetname yapılmalıdır
- Sözlü vasiyetname geçersiz olur
Örneğin hastanede yatan bir kişi, noterin hastaneye gelmesi mümkünken sözlü vasiyetname yapamaz. Ancak hastanın durumu çok acil ve noterin gelmesini bekleyemeyecek kadar ağırsa, bu durumda sözlü vasiyetname yapılabilir.
Sözlü Vasiyetname Düzenlerken Tanık Şartları
Tanıkların sahip olması gereken temel özellikler şunlardır:
- İki tanık bulunmalıdır
- Tanıklar son arzuları aynı anda dinlemelidir
- Tanıkların okur-yazar olması şart değildir
- Tanıklar vasiyetnameyi birlikte ve vakit geçirmeksizin mahkemeye teslim etmelidir
- Tanıklar miras bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini ve son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını mahkemeye beyan etmelidir
Sözlü Vasiyetnamede Kimler Tanık Olamaz?
Sözlü vasiyetnamede şu kişiler tanık olamazlar:
- Fiil ehliyeti bulunmayanlar
- Bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar
- Miras bırakanın eşi
- Miras bırakanın üstsoy ve altsoy kan hısımları
- Miras bırakanın kardeşleri ve bu kişilerin eşleri
Sözlü Vasiyet Veren Kişi Malının Ne Kadarını Vasiyet Edebilir?
Sözlü vasiyet veren kişi de diğer vasiyetlerde olduğu gibi malvarlığının tamamı üzerinde serbestçe tasarruf edemez. Saklı paylı mirasçıların haklarını gözetmek zorundadır.
a. Saklı Pay Oranları:
- Altsoy (çocuklar) için yasal miras payının yarısı saklı paydır
- Anne ve baba için yasal miras payının dörtte biri saklı paydır
- Sağ kalan eş için yasal miras payının dörtte biri saklı paydır
b. Tasarruf Edilebilir Kısım:
- Miras bırakan saklı paylar dışında kalan kısım üzerinde serbestçe tasarruf edebilir
- Saklı payları ihlal eden vasiyetler tenkise (indirime) tabi olur
- Tasarruf edilebilir kısım, mirasçıların kimler olduğuna göre değişir
c. Örnek Durumlar:
- Sadece çocukları varsa: Malvarlığının yarısı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir
- Eşi ve çocukları varsa: Eşin ve çocukların saklı payları düşüldükten sonra kalan kısım üzerinde tasarruf edebilir
- Hiç saklı paylı mirasçısı yoksa: Tüm malvarlığı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir
Sözlü Vasiyetname Geçerlilik Süresi Ne Kadardır?
Sözlü vasiyetnamenin geçerlilik süresi, diğer vasiyetname türlerinden farklı olarak özel düzenlemelere tabidir. Türk Medeni Kanunu’nun 541. maddesine göre, miras bırakan için olağanüstü durumlar ortadan kalktıktan sonra resmi veya el yazılı vasiyetname yapma imkanı doğarsa, sözlü vasiyet bu tarihten itibaren bir ay sonra kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Bu bir aylık süre hak düşürücü niteliktedir ve kanun koyucu tarafından sözlü vasiyetin istisnai karakteri gözetilerek belirlenmiştir.
Ancak miras bırakanın bu bir aylık süre içinde ölmesi veya vasiyetname yapamayacak duruma gelmesi halinde sözlü vasiyet geçerliliğini korur. Örneğin, ağır hastalık nedeniyle sözlü vasiyet yapan kişi, iyileştikten sonraki bir ay içinde tekrar rahatsızlanıp vefat ederse, daha önce yaptığı sözlü vasiyet geçerliliğini sürdürür. Aynı şekilde bu bir aylık süre içinde ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybeden miras bırakanın sözlü vasiyeti de hüküm doğurmaya devam eder.
Sözlü Vasiyetnameye Okur Yazar Olmayanlar Tanık Olarak Katılabilir mi?
Evet, sözlü vasiyetnamede tanıkların okur-yazar olması şartı aranmaz. Bu durum özellikle TMK’nın 2002 yılında yürürlüğe giren yeni halinde açıkça düzenlenmiştir. Eski Medeni Kanun’da tanıkların okur-yazar olması şartı aranmaktaydı. Ancak sözlü vasiyetin olağanüstü durumlarda yapılabilen istisnai bir vasiyetname türü olması ve ülkemizdeki okur-yazar oranı dikkate alınarak bu şart kaldırılmıştır.
Sözlü Vasiyetname Hangi Hallerde Geçersiz Olur?
Sözlü vasiyetname çeşitli sebeplerle geçersiz olabilir. Bu durumlar şöyle sıralanabilir:
a. Kanuni Sürenin Geçmesi Durumunda:
- Olağanüstü durum ortadan kalktıktan sonra miras bırakanın resmi veya el yazılı vasiyetname yapma imkanı doğarsa, bu tarihten itibaren bir ay içinde yeni bir vasiyetname yapılmazsa sözlü vasiyet kendiliğinden geçersiz olur
- Bu bir aylık süre içinde miras bırakan ölürse veya ayırt etme gücünü kaybederse sözlü vasiyet geçerliliğini korur
b. Şekil Şartlarına Aykırılık Halinde:
- Son arzular iki tanığa aynı anda açıklanmamışsa
- Tanıklar vasiyeti vakit geçirmeksizin yazıya dökmemişse
- Vasiyetname tanıklar tarafından birlikte ve vakit geçirmeksizin mahkemeye tevdi edilmemişse
- Tanıklar miras bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini ve olağanüstü durumu mahkemeye beyan etmemişse
c. Tanıklara İlişkin Sebeplerle:
- Yasaklı tanıkların (miras bırakanın eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve bunların eşleri) katılımıyla yapılmışsa
- Fiil ehliyeti olmayanların tanıklığında yapılmışsa
- Kamu hizmetinden yasaklıların tanıklığında yapılmışsa
d. Olağanüstü Durumun Bulunmaması Halinde:
- Resmi veya el yazılı vasiyetname yapma imkanı varken sözlü vasiyetname yapılmışsa
- Yakın ölüm tehlikesi, hastalık, savaş, ulaşımın kesilmesi gibi olağanüstü durumlardan biri mevcut değilse
- Olağanüstü durum var gibi gösterilerek gerçeğe aykırı sözlü vasiyetname düzenlenmişse
Sözlü Vasiyetnameyi Kim Saklar?
Sözlü vasiyetname, tanıklar tarafından yazıya döküldükten sonra vakit geçirmeksizin sulh veya asliye mahkemesine tevdi edilir. Eğer tevdi edilen mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesi değilse, vasiyetname derhal yerleşim yeri mahkemesine gönderilir. Miras bırakanın ölümünden sonra sulh hukuk mahkemesi vasiyetnameyi güvenli bir yerde saklar ve açılma için gün belirler.
Mahkeme ayrıca vasiyetnamenin içeriğini de güvenli bir şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Kanun koyucu, miras bırakanın son arzularının güvenli bir şekilde saklanması ve korunması görevini mahkemeye vermiştir. Sonradan ortaya çıkabilecek başka vasiyetnameler için de aynı işlemler yapılır.
Mirasta Sözlü Vasiyet Varsa Ne Olur?
Mirasta sözlü vasiyet bulunduğunda öncelikle vasiyetin geçerliliği incelenmelidir. Sözlü vasiyetin tanıkları tarafından vakit geçirmeksizin mahkemeye tevdi edilmiş olması ve tüm şekil şartlarının yerine getirilmiş olması gerekir. Mahkeme, miras bırakanın ölümünü öğrendikten sonra vasiyetnamenin açılması için bir gün belirler ve bilinen mirasçıları davet eder. Mirasçılar gelmese bile vasiyetname açılır ve durum tutanakla tespit edilir.
Vasiyetnamenin açılmasından sonra mirasçılara tebligat yapılır ve onlara itiraz hakları olduğu bildirilir. Mirasçılar vasiyetin geçersizliği için iptal davası açabilirler. Bu dava vasiyetin açılmasından itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. İptal davası açılmazsa veya açılan dava reddedilirse vasiyet geçerli hale gelir ve vasiyette belirtilen mallar veya haklar vasiyet alacaklılarına geçer.
Saklı paylı mirasçıların hakları korunur ve gerekirse tenkis davası açılabilir. Vasiyetin yerine getirilmesi için vasiyeti tenfiz memuru atanmışsa, bu kişi görevini yapar. Vasiyetle ilgili tapu işlemleri ve diğer resmi işlemler tamamlanır. Vergi yükümlülükleri yerine getirilir. Vasiyetin geçerliliğine ilişkin bir uyuşmazlık çıkması halinde mahkeme kararı beklenir. Mahkeme vasiyeti geçersiz sayarsa yasal mirasçılık hükümleri uygulanır.
Tüm bu süreçte mirasçılar ve vasiyet alacaklıları arasında anlaşmazlık çıkması durumunda, mahkeme vasiyetin içeriğini ve koşullarını değerlendirerek karar verir. Vasiyetin bir kısmının geçersiz olması diğer kısımların geçerliliğini etkilemez. Mirasın paylaşımında öncelikle vasiyette belirtilen istekler yerine getirilir, kalan kısım yasal mirasçılar arasında paylaştırılır.
Sözlü Vasiyetname ile Verilen Tapu Bozulur mu?
Sözlü vasiyetname ile verilen tapunun bozulması, bazı özel durumlarda ve hukuki yollarla mümkündür. Sözlü vasiyetnamenin kendine özgü niteliği ve istisnai karakteri nedeniyle, tapunun bozulması konusu daha hassas bir incelemeyi gerektirir. Özellikle olağanüstü durumlarda yapılan bu vasiyetname türü, şekil şartlarına sıkı sıkıya bağlı olduğundan, bu şartlara uyulmaması tapunun bozulmasına neden olabilir.
Tapunun bozulması için öncelikle vasiyetnamenin iptalini gerektirecek bir sebebin varlığı şarttır. Bu sebepler arasında vasiyeti yapanın ehliyetsizliği, vasiyetin yanılma, aldatma veya korkutma sonucu yapılmış olması, şekil şartlarına uyulmaması veya olağanüstü durumun gerçekte mevcut olmaması sayılabilir. Ayrıca sözlü vasiyetname yapıldıktan sonra olağanüstü durum ortadan kalkmış ve miras bırakan bir ay içinde yeni bir vasiyetname yapmamışsa, bu durum da tapunun bozulmasına yol açabilir.
Saklı paylı mirasçıların haklarının ihlal edilmesi de tapunun bozulmasına neden olabilir. Bu durumda mirasçılar tenkis davası açarak, saklı paylarını aşan kısmın iptalini ve tapu kaydının düzeltilmesini talep edebilirler. Bununla birlikte, sözlü vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin bir dava açılmamışsa veya açılan davalar reddedilmişse ve yasal süreler geçmişse, artık tapunun bozulması mümkün olmaz.
Sonuç olarak, sözlü vasiyetname ile verilen tapunun bozulması ancak kanunda öngörülen sebeplerin varlığı ve yasal sürelere uyulması halinde mümkündür. Bu nedenle tapunun bozulması talebi ciddi bir hukuki incelemeyi gerektirir ve her durumda mahkeme kararıyla gerçekleşebilir.
Sözlü Vasiyetname Varken Veraset İlamı Alınır mı?
Sözlü vasiyetname bulunması veraset ilamı alınmasına engel değildir. Aksine veraset ilamı alınması gereklidir. Çünkü veraset ilamı yasal mirasçıları ve miras paylarını gösteren resmi bir belgedir. Sözlü vasiyetname ise sadece vasiyete konu olan özgülenmiş mal veya hakları kapsar. Ayrıca mirasçıların saklı paylarının belirlenmesi ve vasiyetname dışında kalan malvarlığının yasal mirasçılara geçmesi için de veraset ilamına ihtiyaç vardır.
Sözlü Vasiyetname İçin Sağlık Raporu Şart mı?
Sözlü vasiyetname için kanunda sağlık raporu alma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak sözlü vasiyetin istisnai bir vasiyetname türü olması ve olağanüstü durumlarda yapılabilmesi nedeniyle, miras bırakanın o andaki sağlık durumu önem taşır. Vasiyetname yapabilmek için aranan temel şart ayırt etme gücüne sahip olmaktır. Bu nedenle tanıklar, vasiyeti mahkemeye tevdi ederken miras bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini ve son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını beyan etmek zorundadır.
İleride çıkabilecek uyuşmazlıklarda ispat kolaylığı sağlaması açısından, özellikle hastanede yatan kişilerin sözlü vasiyetname yaparken, mümkünse doktor raporu almaları veya vasiyetin yapıldığı andaki sağlık durumlarını belgelendirmeleri yararlı olabilir. Nitekim Yargıtay kararlarında da, sözlü vasiyetin yapıldığı sırada miras bırakanın ayırt etme gücüne sahip olduğunun ispat edilmesi önem taşımaktadır. Ancak bu belgelendirme sözlü vasiyetin geçerliliği için zorunlu bir şart değil, sadece ispat açısından kolaylık sağlayan bir unsurdur.
Sözlü Vasiyetnameye Kimler İtiraz Edebilir?
Sözlü vasiyetnameye itiraz edebilmek için vasiyetnamenin iptalinde hukuki yararı bulunan kişilerden olmak gerekir. Öncelikle yasal mirasçılar sözlü vasiyetnameye itiraz edebilir. Bunlar miras bırakanın eşi, çocukları, anne-babası ve diğer yasal mirasçılarıdır. Özellikle saklı paylı mirasçılar olan altsoy (çocuklar), eş ve anne-baba, kendi saklı paylarını ihlal eden sözlü vasiyetnamelere itiraz edebilir.
Miras bırakanın daha önceki bir vasiyetnamesi varsa, bu vasiyetnamede lehine hak tanınan kişiler de sözlü vasiyetnameye itiraz edebilir. Çünkü sonraki tarihli sözlü vasiyetname önceki vasiyetnamedeki haklarını etkileyebilir. Ayrıca miras sözleşmesinde hak sahibi olanlar da sözlü vasiyetnameye itiraz edebilecek kişiler arasındadır.
İtiraz eden kişinin, vasiyetnamenin iptalinde meşru bir menfaati bulunmalı ve kanunda öngörülen iptal sebeplerinden birini ileri sürmelidir. İtiraz için açılacak iptal davası, vasiyetnamenin açılmasından itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve sürenin geçmesiyle birlikte iptal davası açma hakkı ortadan kalkar. Ancak vasiyetnamenin geçersizliği def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Sözlü Vasiyetname Örnek Yargıtay Kararı
Mirasçının Alacaklısının Sözlü Vasiyetnamenin İptalini İsteme Hakkı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2017/16774 E., 2019/5057 K. sayılı ve 28.05.2019 tarihli kararında, mirasçının alacaklısının sözlü vasiyetnamenin iptalini talep edip edemeyeceği konusunu incelemiştir.
Karara konu olayda, mirasbırakanın yasal mirasçılarından birinin alacaklısı, borçlusu hakkında icra takibi yapmış ve miras hisselerine haciz koymuştur. Bu süreçte mirasbırakan sözlü vasiyetname düzenlemiş ve borçlu mirasçıyı mirastan mahrum bırakmıştır. Bunun üzerine alacaklı, sözlü vasiyetnamenin muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın uzun süredir kanser tedavisi gördüğünü ve vasiyetnameyi çok daha önceden yapabilecek durumda olduğunu ileri sürerek vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi, sözlü vasiyetnamenin şekil şartlarına uyulmadığı ve yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle vasiyetnamenin iptaline karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise mirasbırakanın ağır hasta olduğu ve TMK m.539’da belirtilen hastalık ve yakın ölüm tehlikesi şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararını kaldırmış ve davanın reddine hükmetmiştir.
Yargıtay yaptığı incelemede, TMK m.558’de vasiyetnamenin iptalini talep edebilecek kişilerin açıkça düzenlendiğini, buna göre iptal davasının ancak tasarrufun iptalinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabileceğini belirtmiştir. Mirasçının alacaklılarının hakları ise TMK m.562’de özel olarak düzenlenmiş olup, alacaklılara sadece belirli şartlar altında tenkis davası açma hakkı tanınmıştır. Bu nedenle Yargıtay, mirasçının alacaklısının vasiyetnamenin iptalini talep etmekte aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, sonucu doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararını gerekçesini değiştirerek onamıştır.
YARGITAY
ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2017/16774 |
Karar | : 2019/5057 |
Tarih | : 28.05.2019 |
MAHKEMESİ : … ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; bir kısım davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; daha önceden belirlenen, 28.05.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekilleri Av…. ve Av. … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, mirasbırakan …’un yasal mirasçılarından … hakkında …İcra Müdürlüğü’nün 2012/11368 ve 2012/12518, …İcra Müdürlüğü’nün 2013/8579 sayılı dosyalarında icra takibi yaptığını, …’un borcunu ödememesi üzerine …’un babası mirasbırakan … ‘tan kalan miras hisselerine haciz koyulduğunu, … İcra Müdürlüğü’nün … , Ankara 8.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyalarından icra müdürlüğü tarafından verilen yetki üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/919 sayılı dosyasından ortaklığın giderilmesi davası
açtığını, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/494 sayılı dosyası ile sözlü vasiyetnamenin açılması için dava açıldığını, mirasbırakan …’un yasal mirasçılarının …, … ve eşi … olduğunu, …’un torunlarının ise … ile … olduğunu, …’un sözlü vasiyetname ile sadece davacıya borçlu olan …’a miras bırakmayıp diğer oğlu, eşi ve iki torununa miras bırakmasının gerçekçi olmadığını, davacının borçlusu …’un miras payı almasını önlemek ve davacının alacağının tahsil etmesini engellemek amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini, …’un uzun süreden beri kanser tedavisi görmekte olduğunu, bu nedenle vasiyetname yapacak olsa tam ölüm anını değil, çok daha öncesinden bunu yapabilme imkanına sahip olduğunu, kanser hastası olması nedeniyle de yapıldığı iddia edilen sözlü vasiyetname sırasında fiil ehliyetinin olup olmadığının açıkça tespit edilmesinin gerektiğini, sözlü vasiyetnamenin hukuken geçerli olmadığını, kurgusal bir olaya dayandığını ileri sürerek; vasiyetnamenin geçersiz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; vasiyet tarihinin 18.04.2013, vasiyetnamenin tutanağa geçirme tarihinin ise 21.04.2013 olduğu, bu tutanağın 22.04.2013 tarihinde … Sulh Hukuk Mahkemesi yazı işleri müdürüne teslim edildiği, TMK’nun 540. maddesi gereğince, mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklarından birinin, kendisine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü belirtilmek suretiyle hemen yazması ve bu belgeyi imzalayarak diğer tanığa da imzalatması gerektiği, oysa tutanaktan anlaşılacağı üzere murisin sözlü vasiyetini 18.04.2013 tarihinde açıklamasına rağmen, murisin son arzularının hemen yazılmayarak 21.04.2013 tarihinde tutanağa bağlandığı, sözlü vasiyetname tarihi ile Sulh Hukuk Mahkemesine başvuru tarihleri dikkate alındığında, TMK’nun 540. maddesi gereğince tanıkların sulh hukuk mahkemesine vakit geçirmeksizin başvurduklarının da söylenemeyeceği; yine TMK’nun 539/1 maddesinde, mirasbırakan, yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa sözlü vasiyet yoluna başvurabileceğinin düzenlendiği; somut olayda murisin yazılı veya resmi vasiyetname yapamayacak durumda olduğunun ispatlanamadığı, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/494 Esas sayılı dosyasında dinlenen tanıklar Öztürk ve Halil’in beyanından anlaşılacağı üzere, murisin, vasiyetname düzenleme isteğinden önceden de bahsettiği, yani sözlü vasiyetname iradesini tanıklara bildirdiği 18.04.2013 tarihinden önce, yakın ölüm tehlikesi olmaksızın murisin yazılı ya da resmi vasiyetname düzenleme imkanı varken düzenlemediği, tüm dosya kapsamıyla 19.04.2013 tarihinde murisin notere giderek resmi vasiyetname düzenlemek istediğinin, ancak sağlık raporu istenmesi üzerine işlemlerin tamamlanamadığının sabit olduğu, bu durumda, ölümünden bir gün önce dahi notere gidebilecek durumda olan ve tanık Halil’in beyanında geçtiği şekilde “sürekli olarak vasiyetname düzenleme isteğinden bahseden” murisin sözlü vasiyetname iradesini açıkladığı 18.04.2013 tarihine kadar yazılı ya da sözlü vasiyetname düzenleme imkanının olduğu kanaatine varıldığı, bu nedenle hem sözlü vasiyetname için gerekli yasal şartların oluşmadığı, hem de tanıkların murisin sözlü vasiyet beyanını hemen tutanağa yazmadıkları gerekçesi ile muris …’a ait sözlü vasiyetnamenin iptaline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; murisin kanser hastası, yatalak, ağır hasta durumunda olup, notere gidebilecek durumda olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, mirasın açılması dosyasında bulunan sözlü vasiyetname tutanağına göre vasiyet tarihi 18/04/2013 olup, vasiyet edenin adı, adresi, saati, yeri ve murisin son arzusu tutanağa tanıklar tarafından 21/04/2013 tarihinde yazılarak imza altına alındığı, buna göre murisin Nisan 2013 tarihinde ağır hastalığından dolayı TMK 539. Maddesinde ifade edilen ” hastalık ve yakın ölüm tehlikesi altında” son arzusunu gerçekleştirmek için 18′ i Perşembe ve 19’u Cuma günleri olmak üzere noterdeki işlemlerin yapılmasını istediği, ancak zamanında yetişemeyeceği düşüncesi ile bu yöndeki beyanını tanıklara açıkladığı, 20’si Cumartesi günü vefat ettiği, 21’i Pazar günü tanıklarca sözlü vasiyetname tutanağının düzenlenerek imza altına alındığı, bunun sonrasında ilk resmi iş günü olan 22’si Pazartesi günü sulh hukuk mahkemesine müracaatla sözlü vasiyetnamenin belgelendiği, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesince varılan sonucun doğru olmadığı, TMK 539 ve 540. maddeleri uyarınca usul ve yasaya uygun sözlü vasiyetname düzenlendiği, bu vasiyetnamenin mirasçılara usul ve yasaya uygun şekilde mahkemece okunduğu, davacının alacaklı olduğu mirasçı …’un vasiyetnamenin açılması dosyasında tanık anlatımları karşısında oğlu İbrahim’in kendisine kötü davranması, kendisine bakmaması, kendisinin parmağını kırması nedeni ile ona hiç bir şey bırakmak istemediğini açıkladığı beyanları karşısında vasiyetname ile oğlu …’u mirastan ıskat ettiğinin anlaşıldığı gerekçesi ile istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkemenin davanın kabulüne dair kararının kaldırılmasına, davacının davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sözlü vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın irdelenmesinde öncelikle dava hakkı, dava ehliyeti ve taraf sıfatı kavramları üzerinde durulmalıdır.
Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı (davacı veya davalı olarak)takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir.
Taraf sıfatı(husumet), dava konusu subjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir.
Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir subjektif hakkı dava etme etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir dava da davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) o hakkın sahibine aittir.
TMK’nun 558. maddesi “İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Söz konusu maddede vasiyetnamenin iptali davasını açabilecek kişiler açıkça belirlenmiştir.
TMK’nun “Mirasçının Alacaklılarının Hakları” başlıklı 562. maddesi ise; “Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflası halinde iflas dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflas idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler
Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflas idaresi veya alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler.” şeklindedir.
Davacı, eldeki dava ile, alacaklı olduğu …’un murisi …’a ait olduğu iddia edilen vasiyetnamenin iptalini talep etmektedir. TMK’nun 558. maddesindeki açık düzenleme karşısında, mirasçının alacaklısı davacının vasiyetnamenin iptalini talep hakkı, başka bir söyleyişle taraf sıfatı (aktif husumeti) bulunmamaktadır.
Buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince; ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararının, davacının vasiyetnamenin iptali davası açmakta taraf sıfatının (aktif husumet ehliyetinin) bulunmadığı gerekçesiyle kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması HMK’nun 370/ son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, sonucu itibariyle doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 28.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.