Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat

Çekişmeli boşanma davasında nafaka ve tazminat konusu, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen önemli hukuki kavramları içermektedir. Bu dava türünde, eşlerin karşılıklı hak ve yükümlülükleri ile maddi ve manevi talepleri bir arada değerlendirilir. Boşanma sürecinde tarafların ekonomik durumları ve kusur oranları dikkate alınarak, nafaka ve tazminat talepleri hakkında karar verilir.

Çekişmeli Boşanma Davası Kavramı ve Özellikleri

Çekişmeli boşanma davası, eşlerin anlaşamadıkları durumda, Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen sebeplere dayanarak açtıkları davadır. Bu dava türünde, taraflardan birinin diğerinin rızası olmaksızın tek taraflı olarak dava açması söz konusudur. Boşanma sebebi, davacı tarafından ispat edilmek zorundadır ve davalı eş buna karşı savunma yapabilir.

a. Çekişmeli Boşanma Davasının Tanımı

Çekişmeli boşanma davası, eşler arasında ortak iradenin bulunmadığı, taraflardan birinin açtığı ve diğer eşin karşı çıktığı dava türüdür. Bu davada ispat yükü davacı taraftadır. Mahkeme, tarafların iddia ve savunmalarını değerlendirerek bir karara varır.

b. Çekişmeli Boşanma Davası Açılma Nedenleri

Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen boşanma sebepleri, çekişmeli boşanma davasının temelini oluşturur. Bu sebepler arasında zina, hayata kast, pek kötü muamele, suç işleme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması yer alır. Her bir sebep için kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi ve ispatlanması gerekir.

c. Çekişmeli Boşanma Davasının Hukuki Sonuçları

Çekişmeli boşanma davasının kabulü halinde ortaya çıkan hukuki sonuçlar, fer’i (ikincil) nitelikteki sonuçlar ile birlikte değerlendirilir. Bu sonuçlar arasında evlilik birliğinin sona ermesi, velayet, nafaka ve tazminat gibi konular yer alır. Mahkeme, tüm bu konularda kendiliğinden veya talep üzerine karar verir.

 

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka Türleri

Çekişmeli boşanma davalarında üç temel nafaka türü bulunmaktadır. Bu nafakalar, evlilik birliğinin devamı süresince ve boşanma sonrasında ekonomik güvence sağlamayı amaçlar. Her nafaka türünün kendine özgü şartları ve uygulama alanı vardır.

a. Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası, boşanma davası açıldıktan sonra, dava sonuçlanıncaya kadar geçecek sürede ekonomik açıdan zayıf olan eşin ve varsa çocukların geçimini sağlamak amacıyla ödenen nafakadır. Mahkeme bu nafakaya kendiliğinden karar verebilir. Tedbir nafakası, boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren başlar ve dava sonuçlanıncaya kadar devam eder. Nafakanın miktarı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu ve yaşam standardı dikkate alınır.

b. İştirak Nafakası

İştirak nafakası, boşanma sonrasında velayeti diğer eşe verilen ortak çocukların bakım ve eğitim giderlerine katılmak üzere ödenen nafakadır. Bu nafaka türü, çocuğun 18 yaşını doldurmasına kadar devam eder. Mahkeme bu nafakaya da kendiliğinden karar verir. İştirak nafakasının miktarı belirlenirken, çocuğun ihtiyaçları ve velayeti olmayan eşin ekonomik gücü göz önünde bulundurulur.

c. Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan eşe, diğer eş tarafından ödenen nafakadır. Bu nafakaya karar verilebilmesi için, nafaka talep eden eşin kusuru diğer eşten daha ağır olmamalıdır. Yoksulluk nafakası süresiz olarak talep edilebilir. Nafaka miktarı belirlenirken, nafaka yükümlüsünün ekonomik gücü dikkate alınır.

d. Nafaka Miktarının Belirlenmesi

Nafaka miktarının belirlenmesinde, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, yaşam standartları ve ihtiyaçları gibi faktörler dikkate alınır. Mahkeme, her nafaka türü için ayrı değerlendirme yapar. Belirlenen nafaka miktarları, şartların değişmesi halinde artırma veya eksiltme davası ile değiştirilebilir. Nafaka yükümlüsünün ekonomik gücünü aşan miktarlara hükmedilemez.

 

Çekişmeli Boşanma Davasında Tazminat Talepleri

Çekişmeli boşanma davalarında tazminat talepleri, boşanma sebebiyle eşlerin uğradıkları maddi ve manevi zararların karşılanmasını amaçlar. Bu talepler, Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinde düzenlenmiştir. Tazminat talepleri, boşanmanın fer’i (ikincil) sonuçlarından olup, ancak kusursuz veya daha az kusurlu eş tarafından ileri sürülebilir.

a. Maddi Tazminat

Maddi tazminat, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zarar gören eşin talep edebileceği tazminattır. Bu zararlar arasında evlilik birliğinden doğan yardım ve destekten yoksun kalma, miras haklarının kaybı ve sosyal güvenlik haklarının kaybı gibi durumlar yer alır. Maddi tazminat talebinde bulunan eşin, diğer eşten daha az kusurlu olması gerekir.

b. Manevi Tazminat

Manevi tazminat, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan eşin talep edebileceği tazminattır. Bu tazminatın amacı, eşin uğradığı manevi zararın ve elem ve ıstırabın giderilmesidir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden eşin kusurunun, karşı tarafın kusurundan daha ağır olmaması gerekir.

c. Tazminat Miktarının Belirlenmesi

Tazminat miktarı belirlenirken, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur oranları ve zarar miktarı dikkate alınır. Mahkeme, hakkaniyete uygun bir tazminat miktarına hükmeder. Tazminat, toptan veya irat şeklinde ödenebilir.

 

 

Çekişmeli Boşanma Davasında İspat Yükü

a. Nafaka Taleplerinde İspat

Nafaka taleplerinde ispat yükü, talep türüne göre değişiklik gösterir. Tedbir nafakasında mahkeme kendiliğinden karar verebilirken, yoksulluk nafakası için talep eden taraf yoksulluğa düşeceğini ispatlamalıdır. İştirak nafakasında çocuğun ihtiyaçları ve velayet durumu değerlendirilir.

b. Tazminat Taleplerinde İspat

Tazminat taleplerinde ispat yükü talep eden taraftadır. Maddi tazminat için zarar ve nedensellik bağı ispatlanmalıdır. Manevi tazminatta ise kişilik haklarına saldırı ve bunun boşanma olaylarından kaynaklandığı kanıtlanmalıdır. Her iki tazminat türünde de talep eden tarafın kusur durumu önem taşır.

 

Nafaka ve Tazminat Kararlarının Uygulanması

Nafaka ve tazminat kararlarının uygulanması, boşanma davasının en önemli fer’i (ikincil) sonuçlarındandır. Bu kararların etkili bir şekilde uygulanması ve takibi, hak sahiplerinin mağdur olmaması açısından büyük önem taşır. Mahkeme kararlarının icrası, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yürütülür.

a. Nafaka Kararlarının İcrası

Nafaka kararlarının icrası, diğer para alacaklarından farklı olarak özel hükümlere tabidir. Nafaka alacaklısı, ilamlı icra takibi başlatabilir ve nafaka borçlusunun maaş ve ücretine haciz koyabilir. Nafaka alacakları için öncelik hakkı tanınmıştır. Nafakanın ödenmemesi durumunda, borçlu hakkında disiplin hapsi uygulanabilir. Nafaka alacakları için icra takibi yapılırken, her ay için ayrı takip yapılmasına gerek yoktur ve takip 3 aylık dönemler halinde yapılabilir.

b. Tazminat Kararlarının İcrası

Tazminat kararlarının icrası, genel hükümlere göre yapılır. Tazminat alacaklısı, kararın kesinleşmesinden sonra ilamlı icra takibi başlatabilir. Tazminatın toptan veya irat şeklinde ödenmesine karar verilmiş olmasına göre takip usulü değişir. Tazminat alacaklarında, borçlunun malvarlığı üzerine haciz konulabilir ve satış talep edilebilir.

c. Nafaka ve Tazminat Kararlarının Değiştirilmesi

Nafaka ve tazminat kararlarının değiştirilmesi, şartların değişmesi halinde mümkündür. İrat şeklinde ödenen nafaka miktarları, tarafların ekonomik durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirmesi halinde artırılabilir veya azaltılabilir. Değişiklik davası açılabilmesi için, kararın verildiği tarihteki şartlarda önemli değişiklikler olması gerekir. Tazminat kararlarının değiştirilmesi ise, toptan ödeme halinde mümkün değilken, irat şeklinde ödemelerde şartların değişmesi halinde mümkündür. Değişiklik talepleri için dava açma süresi 1 yıl olarak belirlenmiştir.

 

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimleiletişime geçebilirsiniz.

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat

 

 

 

 

Sık Sorulan Sorular

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Boşanma dilekçesi ile yetkili aile mahkemesine başvurularak açılır. Dilekçeye kimlik fotokopisi eklenmeli ve gerekli harçlar yatırılmalıdır.

Boşanma Davasında Avukat Zorunlu mudur?

Yasal olarak zorunlu değildir ancak hukuki hakların korunması açısından avukat desteği önemlidir.

Boşanma Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Aile mahkemeleri boşanma davalarına bakar. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.

Çekişmeli Boşanma Ne Kadar Sürer?

Normal şartlarda 1-1,5 yıl sürebilmektedir. Bu süreye istinaf ve temyiz süreleri dahil değildir.

Boşanma Kararı Ne Zaman Kesinleşir?

Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık istinaf süresi sonunda, itiraz edilmezse karar kesinleşir.

Boşanma Davasında Velayet Kime Verilir?

Çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek, genellikle küçük yaştaki çocukların velayeti anneye verilmektedir.

Boşanma Davasında İlk Duruşmada Neler Olur?

Taraflar sulhe davet edilir, uyuşmazlık konuları tespit edilir ve duruşma tutanağına geçirilir.

Boşanmada Çocuk İle Görüşme Hakkı Nasıl Düzenlenir?

Velayet kendisinde olmayan eşe kişisel ilişki kurma hakkı tanınır ve mahkemece görüşme günleri belirlenir.

Boşanma Davası E-devlette Görünür mü?

Evet, dava açıldıktan sonra e-devlet üzerinden davanın aşamalarını takip edebilirsiniz.

Boşanma Davası Nerede Açılabilir?

Davacının veya davalının yerleşim yerinde ya da eşlerin son 6 ay birlikte yaşadıkları yerdeki yetkili mahkemede açılabilir.

Boşanma Davası Geri Çekilebilir mi?

Evet, davacı vazgeçme dilekçesi ile davasından vazgeçebilir ancak sonuçları açısından avukata danışılması önerilir.

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Zina, şiddetli geçimsizlik, hayata kast, pek kötü muamele, terk, akıl hastalığı gibi kanunda sayılan sebeplerdir.

Tek Taraflı Boşanma mümkün müdür?

Evet, eşlerden birinin haklı sebebe dayanarak dava açması yeterlidir, diğer eşin kabulü gerekmez.

Boşanma Davasında Nafaka Nasıl Belirlenir?

Tarafların sosyo-ekonomik durumları araştırılarak mahkemece belirlenir.

İki Aylık Evli Çift Boşanabilir mi?

Çekişmeli boşanma davası açabilirler ancak anlaşmalı boşanma için bir yıllık evlilik süresi şartı vardır.

Boşanma Sonrası Kimlik Ne Zaman Değişir?

Kararın kesinleşmesi ve nüfusa işlenmesinden sonra, yaklaşık 7-10 gün içinde yeni kimlik alınabilir.

Boşanma Davasında Tazminat Talep Edilebilir mi?

Kusursuz veya daha az kusurlu eş, maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

Yabancı Eşe Karşı Türkiye’de Dava Açılabilir mi?

Evet, Milletlerarası Özel Hukuk kuralları çerçevesinde Türkiye’de dava açılabilir.

Boşanma Davası İstinaf Edilebilir mi?

Evet, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde istinaf başvurusu yapılabilir.

E-devlet Üzerinden Boşanma Davası Açılabilir mi?

Evet, UYAP sistemi üzerinden e-imza kullanılarak dava açılabilir.

Pedagog İncelemesi Ne Zaman Yapılır?

Velayeti belirleme sürecinde çocuğun yüksek yararının tespiti için pedagog incelemesi yapılır.

Çekişmeli Boşanma Anlaşmalıya Dönüşebilir mi?

Evet, taraflar protokol hazırlayıp anlaşırlarsa dava anlaşmalı boşanmaya dönüşebilir.

Boşanma Davası Sırasında Ayrı Yaşanabilir mi?

Evet, dava sürecinde eşler ayrı evde yaşama hakkına sahiptir.

Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra mal rejimi tasfiyesi için ayrı dava açılması gerekir.

Boşanma Davası Kaç Duruşmada Biter?

Anlaşmalı boşanma tek duruşmada, çekişmeli boşanma ise ortalama 4-6 duruşmada sonuçlanabilir.

Boşanma Davası Ücretsiz Açılabilir mi?

Ekonomik durumu yetersiz olanlar adli yardım başvurusu yaparak ücretsiz dava açabilirler.

Boşanma Davasında Ses Kaydı Delil Olur mu?

Hukuka uygun şekilde elde edilmiş ses kayıtları delil olarak kullanılabilir.

Boşanma Davası Ne Zaman Reddedilir?

Dava açan eş diğer eşten daha kusurlu ise veya boşanma sebepleri ispatlanamaz ise dava reddedilir.

Boşanma Davası Kaç Yaşında Açılabilir?

Evlenme ehliyetine sahip olan herkes (17 yaşını dolduranlar) boşanma davası açabilir.

Boşanma Davasında Hangi Deliller Kullanılabilir?

Tanık beyanları, belgeler, sosyal medya paylaşımları, mesajlar, fotoğraflar gibi her türlü delil kullanılabilir.

Duruşmalara Katılmak Zorunlu mudur?

Çekişmeli boşanmada zorunlu değildir ancak anlaşmalı boşanmada her iki tarafın da katılımı zorunludur.

Boşanma Davası Sırasında Yurtdışına Çıkılabilir mi?

Evet, boşanma davası seyahat özgürlüğünü kısıtlamaz ancak duruşma tarihlerine dikkat edilmelidir.

Boşanma Davasında Bilirkişi İncelemesi Ne Zaman Yapılır?

Özellikle mal rejimi tasfiyesi ve tazminat hesaplamaları için bilirkişi incelemesi yapılır.

Boşanma Kararı Yabancı Ülkede Geçerli midir?

Kararın o ülkede geçerli olması için tanıma ve tenfiz davası açılması gerekebilir.

Sosyal Medya Paylaşımları Delil Olabilir mi?

Evet, hukuka uygun şekilde elde edilmiş sosyal medya içerikleri delil olarak kullanılabilir.

Boşanma Davası Masraflarını Kim Öder?

Davayı kaybeden taraf, yargılama giderlerini ödemekle yükümlüdür.

Boşanma Davası Sırasında Nafaka Alınabilir mi?

Evet, dava süresince tedbir nafakası talep edilebilir.

Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Barışılabilir mi?

Evet, taraflar barışırsa davadan feragat edilebilir veya dava geri çekilebilir.

İcra Takibi Yapılmış Nafaka Boşanmada Değişir mi?

Boşanma kararıyla birlikte tedbir nafakası sona erer, yerine iştirak veya yoksulluk nafakasına hükmedilebilir.

Boşanma Davasında İhtiyati Tedbir İstenebilir mi?

Evet, mal kaçırma riski varsa ihtiyati tedbir kararı alınabilir.

Çocuk Nafakası Ne Zamana Kadar Devam Eder?

Çocuğun eğitim hayatı devam ettiği sürece nafaka yükümlülüğü devam eder.

Boşanma Davası Sırasında Ev Eşyaları Paylaşılabilir mi?

Mahkemeden tedbir kararı alınarak eşyaların paylaşımı düzenlenebilir.

Yoksulluk Nafakası Ne Zaman Kesilir?

Nafaka alan tarafın ekonomik durumunun düzelmesi veya yeniden evlenmesi halinde kesilir.

Boşanma Kararı Yurtdışında Nasıl Kullanılır?

Kararın apostil şerhi alınması ve gerektiğinde tercüme ettirilmesi gerekir.

Boşanma Davasında Ceza Davası Etkili midir?

Eşler arasındaki ceza davaları boşanma davasında delil olarak değerlendirilebilir.

Boşanma Davasında Sağlık Raporu İstenebilir mi?

Akıl hastalığı gibi durumlarda mahkeme sağlık raporu talep edebilir.

Anlaşmalı Boşanma Protokolü Nedir?

Eşlerin boşanma ve mali sonuçları konusunda anlaştıkları, mahkemeye sundukları yazılı belgedir.

Anlaşmalı Boşanma Ne Kadar Sürer?

Tek celsede sonuçlanabilen anlaşmalı boşanma davaları, mahkemenin iş yoğunluğuna bağlı olarak 1-3 ay içerisinde tamamlanabilmektedir.

 

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat Örnek Yargıtay Kararı:


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas : 2022/770
Karar : 2023/185
Tarih : 08.03.2023
  • BOŞANMA DAVASI
  • HAKKANİYET İLKESİ
  • TEDBİR NAFAKASI
  • TAZMİNAT
  • GEÇİCİ ÖNLEMLERİN ALINMASI

ÖZET

Uyuşmazlık; somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, nafakanın niteliği ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile tedbir nafakası miktarının az olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. tüm dosya kapsamı ve delillere göre; erkeğin gayrimenkul işiyle uğraştığı, kendi evinde oturduğu için kira giderinin bulunmadığı, üzerine kayıtlı dairesi ve aracının olduğu, buna karşılık kadının da emekli olduğu, 1.200,00 TL emekli maaşı aldığı anlaşılmaktadır. Kusur durumunun değerlendirilmesinde ise; tarafların 05.07.1998 tarihinde evlendikleri, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin başka biriyle birlikte olarak sadakatsiz davrandığı, evi terk ettiği, eşine hakaretlerde bulunduğu, kadın eşin ise kusurlu davranışlarının tespit edilemediği, evliliğin boşanma ile sonuçlanmasında erkeğin tam kusurlu davranışlarının sebebiyet verdiği görülmüştür. Evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların ve nafakanın nitelikleri, ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında kadın eş yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile tedbir nafakasının az olduğu, mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ve tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesi gerekir.

 

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı kadının istinaf başvurusunun reddine, davalı erkeğin ise yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararın bu yönden kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1998 yılında evlendiklerini, bu evlilikten ortak bir çocuklarının bulunduğunu, bu evliliğin davalının ikinci evliliği olduğunu, davacının ev hanımı olup Bayrampaşa’da bulunan ortak konutta oturduğunu, davalının üç ayı aşkın bir süredir müşterek konuta gelmediğini, müvekkilinin her zaman eşine karşı saygılı, anlayışlı, ve fazlasıyla fedakar bir eş olduğunu, davalının Ortaklar Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin % 100 hissesine sahip olduğunu, şirket yetkilisi iken 29.08.2016 tarihinde bu şirketteki hissesinin tamamını annesi …’ye devrettiğini, bu devrin evlilik birliğinden mal kaçırmaya yönelik olup muvazaalı devir olduğunu, davalının her telefon görüşmesinde davacıya ağır sözler söylediğini, onu rencide ettiğini, müvekkilini aldattığını, boşanmaya sebep olan olaylarda davalının kusurlu olduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, 10.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 400.000,00 TL maddi ve 500.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ev hanımı olarak üzerine düşen ailevi yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilini sadece mali kaynak olarak gören ve eşi olarak üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyen davacının boşanmaya neden olan olaylarda daha fazla kusurlu olduğunu, evlendikleri ilk günden beri davacının müvekkilinin ailesini istemediğini, müvekkilinin babası vefat ettiğinde mirasçıları olan anne ve kız kardeşlerinin murisin üzerine kayıtlı olan şirketi ve parasını müvekkiline bıraktıklarını, taraflar ayrı yaşamaya başladıktan sonra ortak çocuk ile önceki evliliğinden olan 23 yaşındaki kızını tanıştırdığını, davacının zina yönündeki beyanlarının hiçbirini kabul etmediklerini, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, asıl kusurun davacıda olması nedeniyle davacının tazminat taleplerinin reddi ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini savunmuştur.

 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 26.02.2018 tarihli ve 2016/747 Esas, 2018/134 Karar sayılı kararıyla; davalının davacı ile ortak çocuğu yazlığa götürüp bıraktıktan sonra eşinin ve oğlunun telefonlarına cevap vermediği, müşterek konuta gelmediği, davacının kredi kartını kullanıma kapattıktan sonra “O kart sana fazla bile” diyerek hakaret içeren sözler söylediği, eşini ve çocuğunu terk eden davalının özel okulda okuyan oğlunu okuldan aldığı, bundan sonra “ister devlet okulunda okusun ister okumasın umrumda değil” şeklinde ifadelerde bulunduğu, … – … Oteline yazılan müzekkereye verilen cevapta davalının … isimli kadınla aynı odada konakladığı, yaşanan olaylar karşısında taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalıdan kaynaklanan nedenlerle temelinden sarsıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına dava tarihinden itibaren aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, nafakanın 06.10.2017 tarihinden itibaren aylık 500,00 TL’ye indirilmesine, karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuk için aylık 800,00 TL tedbir nafakasına, 90.000,00 TL maddi ve 60.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.12.2020 tarihli ve 2018/2236 Esas, 2020/1437 Karar sayılı kararı ile; evlilik birliği içerisinde iken başka bir kişi ile birlikte olarak sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket eden, evi terk eden ve hakaret eden davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu, davacı kadından kaynaklanan herhangi bir kusurun varlığının ispat edilemediği, davalının eylemleri nedeni ile kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı kadın lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun kabul edildiği, davacı kadının emekli olup kendisine ait evi ve arabasının bulunduğu sabit olduğundan kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle davacı kadının nafaka ve tazminatların miktarına, davalı erkeğin kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen maddi-manevi tazminata ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine, davalı erkeğin yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf talebinin kabulü ile nafakaya ilişkin İlk Derece Mahkemesinin 2 nci bendinin infazda tereddüt yaratmamak üzere kaldırılmasına karar verilmiştir.

 

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/3462 Esas, 2021/5017 Karar sayılı kararı ile;

“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Açıklanan sebeple, davacı kadın yararına daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; hükmün gerekçesiz olduğunu, kusurlu bulunan davalı lehine karar verildiğini, hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile nafaka miktarının düşük takdir edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, nafakanın niteliği ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile tedbir nafakası miktarının az olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

 

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

Türk Medeni Kanunu’nun “Geçici önlemler” başlıklı 169 uncu maddesi şöyledir:

“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır”

Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:

“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

2. Değerlendirme

1. Ülkemizde iki aşamalı yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç aşamalı yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

2. Kural olarak, HMK’nın 361 inci maddesinde de kabul edildiği üzere; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilir. Aynı Kanun’un 362 nci maddesinde temyiz yoluna başvurulması mümkün olmayan kararlar düzenlenmiştir. Öncelikle eldeki davanın temyizi kabil kararlar kapsamında olduğu açıktır.

3. Yargıtayın bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ve ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu temyizi kabil kararların temyiz inceleme kapsamı HMK’nın 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında; “Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Yargıtay, bölge adliye mahkemesi gibi istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı bir inceleme yetkisinden ziyade tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü hususları inceleyebilir.

4. “Bozma sebepleri” HMK’nın 371 inci maddesinde;

“(1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar,

a) Hukukun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.

 

b) Dava şartlarına aykırılık bulunması.

c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi.

ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin bulunması” şeklinde düzenlenmiştir. Bu sebeplerin bulunması durumunda Yargıtay bölge adliye mahkemesinin kararlarını gerekçesini göstererek bozabilecektir.” şeklindeki hüküm ile düzenleme altına alınmıştır.

5. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesinde “Hukukun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması” bozma sebebi olarak gösterilmiştir. Temyiz yolunda, istinaf mahkemesi kararı hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Temyiz, istinaf mahkemesi kararının hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Bu hâliyle hukukumuzda en önemli temyiz sebebi bir maddi veya usul hukuk kuralının olaya hiç uygulanmaması veya yanlış uygulanmış olmasıdır (HMK md. 371/a). Zira hâkim Türk hukukunu resen uygular (HMK md. 33). Hukuk deyimi Anayasayı, kanunları, kanunlara aykırı olmayan yönetmelik ve bunlara aykırı olmayan tüzükleri, örf ve adet hukukunu hatta olaya uygulanması gerekli bulunan yabancı mahkeme kararlarını da kapsamaktadır (Kuru, Baki; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, s. 706, 707, 708 vd).

6. Davanın temelini vakıalar oluşturur. Vakıa tarafların iddia ve savunmasını dayandırdığı olaylardır. HMK’nın 194, 119/e, f ve 129/d, e maddelerine göre taraflar dava ve cevap dilekçelerinde dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar. Ayrıca tarafların dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur. HMK’nın 25 inci maddesine göre, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Ayrıca kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. HMK’nın 187 nci maddesine göre, ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Aynı Kanun’un 189/4. maddesine göre ise bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir. Yargıtay bu usul kurallarına aykırılık olması durumunda HMK’nın 371/c maddesinde düzenlenen “Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi” sebebine göre bölge adliye mahkemesinin kararını bozabilecektir.

 

7. İlk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri derece mahkemesi olup, Yargıtay ise denetim mahkemesidir ve derece mahkemelerince verilen ve temyizen önüne gelen kararların hukuka uygunluğunu denetlemekle görevlidir. Yargıtay hukuki denetim ve içtihat mercii olup, yasal süresi içerisinde ileri sürülmeyen yeni vakıalar ve deliller Yargıtay tarafından inceleme konusu yapılamaz, delil toplanamaz, temyizen gelen dosya ve içerisinde bulunan bilgi ve belgelerle karar verilir. Bununla birlikte mahkemenin vakıayı tespit ederken kanuna aykırı davranmış olması, örneğin taraflarca ileri sürülmeyen bir vakıanın resen dikkate alınarak hüküm verilmesi, vakıa tespitinin dosyadaki delillerle çelişkili olması, dosyada bulunan bir delil görmezden gelinerek karar verilmiş olması, maddi vakıa tespitinin akla aykırı bir konuya ilişkin bulunması, hâkimin mantık kurallarına aykırı bir maddi vakıa tespiti yapması ve bunun sonucunda da yanlış bir hukuki sonuca varması hâlinde pek tabi Yargıtay bu hatalı tespit ile bağlı olmayacak ve hatalı kararı denetleyecektir. Bunların yanı sıra Yargıtay maddi vakıalara bağlanan sonuçları da denetleyecektir. Bu kapsamda Yargıtay taraflar lehine veya aleyhine hükmedilen tazminatların miktarlarını da maddi vakıaya bağlanan sonuç niteliğinde bulunması nedeniyle denetlemekle yükümlüdür.

8. Yargıtayın asıl görevi, hukukun ülke içinde içtihat birliğini temin edecek şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Yargıtayın kuruluş ve varlık sebebi olan bu önemli görevi dolayısıyla bütün mahkeme hükümlerini hukukun uygulanması bakımından kontrol edebileceğini ve bu kontrol yetkisinin mutlak olduğunu kabul zarureti vardır.

9. Hâkim önüne gelen bir uyuşmazlıkla ilgili maddi vakıaları tespit ettikten sonra hukuk alanındaki faaliyetine geçer. Bu faaliyet dört aşamadan oluşur ve her aşama hukuki niteliği haiz olduğundan Yargıtayın mutlak denetimine tabidir. Hâkim ilk önce usul hükümlerine uygun olarak tespit ettiği somut olaya ilişkin vakıalara uygulanacak hukuk kuralını tespit eder. Hâkim, tespit ettiği vakıalara uygulayacağı hukuk kuralının belirlemesinde yanılmışsa, buna dayanarak vereceği hükmün de yanlış olması kaçınılmazdır. İkinci aşamada hâkim, tespit ettiği hukuk kuralının gerçek ve doğru anlamını açıklar. Hâkim hukuk kuralının açıklanmasında (tefsirinde) hataya düşerse yapacağı hukuk uygulaması da yanlış olacaktır. Üçüncü aşamada hâkim bulduğu ve açıklayarak elle tutulur hâle getirdiği hukuk kuralında yer alan soyut vakıa ile davada tespit ettiği somut vakıayı karşılaştırarak vakıanın hukuki nitelendirmesini yapar (tavsif). Burada hâkimin yaptığı nitelendirme hukukun uygulanmasına ilişkindir. Hâkim, hukukun uygulanması alanında ilk üç aşamayı doğru olarak yürüttüğü takdirde nihayet mantıken varılan hukuki sonuç ortaya çıkar. Burada özellikle üzerinde durulması gereken husus; hâkimin “hukuki sonuca yönelik olarak kullandığı takdir hakkının bir hukuk meselesi” olduğu hususudur. Hâkim somut olaydaki hukuksal faaliyetin ilk üç aşamasını doğru olarak tamamladıktan sonra dördüncü aşamada vardığı hukuki sonucun “takdir hakkının” kullanılmış olduğu gerekçesiyle Yargıtay denetimine tabi olmadığı sonucuna varılamaz. Zira Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi vardır. Takdir hak ve yetkisinin denetlenmesi de bir hukukilik denetimi olup Yargıtayın yetki alanında bulunduğu da muhakkaktır.

 

10. Boşanma nedeni ile oluşan maddi ve manevi tazminat istemeyi düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü ile hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.

11. Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.

12. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.

 

13. Eşler arasında boşanma davası açılması hâlinde ise davaya bakan hâkim gerekli olan geçici önlemleri kendiliğinden almalıdır. TMK’nın “Geçici önlemler” başlıklı 169 uncu maddesi uyarınca alınacak önlemlerden “barınma” Kanun’un 186/1 inci, “geçim” 185/3 üncü, “malların yönetimi” 215, 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267 nci, “çocukların bakım ve korunması” 185/2 nci maddeleri ile düzenleme altına alınmıştır.

14. Bu düzenlemelere göre boşanma veya ayrılık davası hangi eş tarafından açılırsa açılsın hâkim dava tarihinden itibaren davanın devamı süresince istek olmasa bile Kanun’dan doğan alınması gerekli bu önlemlerin alınması için kendiliğinden harekete geçecektir. Zira evlilik birliğinin kurulması ile eşlerin birbirlerine karşı yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan tüm hak ve yükümlülükleri, boşanma davası açılması ile değil, birliğin sona erme anına kadar devam etmektedir. Dolayısıyla boşanma davası açılsa da eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılmak zorunlulukları doğal olarak devam ettiğinden hâkim; eşlerin ekonomik güçlerini, gelir ve giderlerini, mal varlıkları bulunup bulunmadığını varsa bunların değer ve gelirlerini araştırıp belirleyecek, çocukların hangi eş yanında olduğunu tespit edecek, bir eşin diğer eşe nafaka verip vermeyeceğini, verecekse ne miktar vereceğini, yine eşler ergin olmayan çocukların bakım, eğitim ve gözetimine birlikte özen göstermek zorunda olduklarından, çocuklar için de, çocuk yanında olmayan eşin, diğer eşe nafaka verip vermeyeceğini, verecekse miktarını saptamak zorundadır. Burada eşlerin her birinin “ekonomik gücü, mal varlığı ve geliri” diğer eşin yükümlülüğünü belirlemedeki bir ölçütten ibarettir. İşte boşanma veya ayrılık davasının açılma tarihinden, dava sonuçlanıncaya kadar devam edecek olan bu nafakaya tedbir nafakası denilmektedir. Boşanma kararının kesinleşmesi ile bu nafakalar koşulları var ise eş için yoksulluk, çocuk için ise iştirak nafakası olarak devam eder.

15. Türk Medeni Kanunu’nun 169 uncu maddesi; yasal gerekçesinde de açıklandığı üzere 743 sayılı Medeni Kanun’un 137 nci maddesinin sadeleştirilmiş şekli olup, herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Dolayısıyla evvelden beri uygulanan bu hükme göre hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan geçici önlemleri bu konuda bir talebin varlığını aramaksızın kendiliğinden almakla yükümlüdür. Geçici bir önlem niteliğindeki talebe bağlı olmaksızın takdir edilen tedbir nafakası kural olarak davanın başından itibaren, karar kesinleşinceye kadar hüküm altına alınır. Dolayısıyla, tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. Bu aşamada tarafların kusur durumu belirlenemeyeceğine göre verilecek kararda kusur durumu bir ölçü olarak alınamayacağı gibi, nihai kararla belirlenen kusur durumu da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da iadesini gerektirmez. Zira tarafların “kusur durumu” hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir. Dahası Kanun’da, tedbir nafakası yönünden tarafların kusurlu olup olmamaları bir unsur olarak yer almamaktadır. Bu nedenle, hâkimin kusur durumuna bakmaksızın davanın en başında bu geçici önlemi alması ve buna bağlı olarak da tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını tespit edip, uygun ve geçici nitelikte bir nafaka takdir etmesi bir zorunluluktur. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2011 tarihli ve 2011/2-533 Esas, 2011/670 Karar sayılı kararı ile de benimsenmiştir.

 

16. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında tüm dosya kapsamı ve delillere göre; erkeğin gayrimenkul işiyle uğraştığı, kendi evinde oturduğu için kira giderinin bulunmadığı, üzerine kayıtlı dairesi ve aracının olduğu, buna karşılık kadının da emekli olduğu, 1.200,00 TL emekli maaşı aldığı anlaşılmaktadır. Kusur durumunun değerlendirilmesinde ise; tarafların 05.07.1998 tarihinde evlendikleri, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin başka biriyle birlikte olarak sadakatsiz davrandığı, evi terk ettiği, eşine hakaretlerde bulunduğu, kadın eşin ise kusurlu davranışlarının tespit edilemediği, evliliğin boşanma ile sonuçlanmasında erkeğin tam kusurlu davranışlarının sebebiyet verdiği görülmüştür.

17. Hâl böyle olunca; evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların ve nafakanın nitelikleri, ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında kadın eş yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile tedbir nafakasının az olduğu, mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ve tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

18. O hâlde, tedbir nafakası ile maddi-manevi tazminat bakımından Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.


 

Yazıyı paylaşın: