Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğünde Zamanlama

Günümüz tıp hukukunda, hekimin aydınlatma yükümlülüğü, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunun temel şartlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu yükümlülük, hastanın kendi geleceğini belirleme hakkının bir yansıması olup, hastanın özerkliğine saygı ilkesinin somut bir görünümüdür. Ancak aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesinde, sadece içeriği değil, zamanlaması da büyük önem taşımaktadır. Zira uygun zamanda yapılmayan bir aydınlatma, bu yükümlülüğün amacına ulaşmasını engelleyecek ve hukuki sorumluluğa yol açabilecektir.

Genel Kural: Müdahale Öncesi Aydınlatma

1. Hasta Hakları Yönetmeliği Kapsamında Değerlendirme

Hasta Hakları Yönetmeliği madde 4/ğ’de açıkça belirtildiği üzere aydınlatma, yapılması planlanan her türlü tıbbi müdahale öncesinde, müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından kişiye gerekli bilginin verilmesi olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, aydınlatmanın zamanlaması konusunda net bir çerçeve çizmekte ve bunun tıbbi müdahale öncesinde yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Yönetmeliğin bu açık düzenlemesi, hasta haklarının korunması ve hekimlik uygulamalarının standartlaştırılması açısından önem taşımaktadır.

2. Rızanın Geçerliliği Açısından Önemi

Aydınlatmanın müdahale öncesinde yapılması, hastanın rızasının geçerliliği açısından kritik öneme sahiptir. Zira aydınlatılmış onamın temel amacı, hastanın kendisine uygulanacak tıbbi müdahale hakkında yeterli bilgiye sahip olarak özgür iradesiyle karar verebilmesini sağlamaktır. Özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tıbbi müdahale sonrasında alınan rızanın geçerli bir aydınlatılmış onam sayılmayacağıdır. Böyle bir durumda hasta, ancak zararın tazmini isteminden vazgeçmiş sayılabilir ki bu da aydınlatmanın asıl amacına hizmet etmeyecektir. Bu nedenle, rızanın hukuken geçerli olabilmesi için aydınlatmanın zamanlaması hayati önem taşımaktadır.

 

Aydınlatma İçin Uygun Zaman Seçimi

1. Hastanın Düşünme ve Değerlendirme İhtiyacı

Aydınlatma yükümlülüğünün temel hedeflerinden biri, hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahaleyi tüm yönleriyle değerlendirebilmesini sağlamaktır. Bu nedenle hastaya, içinde bulunduğu durumu muhakeme edebilmesi için yeterli süre tanınmalıdır. Bu süre, hastanın karar verme sürecinde herhangi bir baskı hissetmeyeceği ve objektif bir değerlendirme yapabileceği uzunlukta olmalıdır. Özellikle ciddi tıbbi müdahaleler söz konusu olduğunda, hastanın kendisine aktarılan bilgileri özümseyebilmesi ve sağlıklı bir karara varabilmesi için makul bir düşünme süresi verilmelidir.

(…) Tıbbî müdahalede rızanın hukuk düzeninde geçerli olarak yerini alabilmesi için hekim tarafından aydınlatma yükümlülüğünün usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Gerçekten de kişinin kendisine yapılacak tıbbî müdahale konusunda karar verebilmesi için neye rıza gösterdiğini bilmesi ve aydınlatılmış olarak rıza (onam) göstermesi gerekir (…) – Yargıtay HGK Esas: 2020/592 Karar: 2022/356 Tarih: 22.03.2022

2. Yakınlara Danışma İmkanı

Tıbbi bir müdahale kararı, çoğu zaman sadece hastayı değil, aynı zamanda onun yakın çevresini de etkileyen önemli bir süreçtir. Bu nedenle hastaya, yakınlarına danışabilme ve onların görüşlerini alma imkanı tanınmalıdır. Özellikle uzun süreli tedavi gerektiren veya yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilecek müdahaleler söz konusu olduğunda, hastanın ailesi veya güvendiği kişilerle istişare edebilmesi için yeterli zaman verilmelidir. Bu yaklaşım, hastanın daha bilinçli ve destekli bir karar vermesine olanak sağlar.

3. Başka Hekimlere Danışma Fırsatı

Hasta, kendisine önerilen tıbbi müdahale hakkında ikinci bir görüş alma ihtiyacı hissedebilir. Bu durum özellikle karmaşık veya riskli müdahaleler söz konusu olduğunda daha da önem kazanır. Hastaya, tanıdığı başka hekimlere danışabilme veya farklı uzmanların görüşlerini alabilme fırsatı tanınmalıdır. Bu nedenle aydınlatmanın zamanlaması, hastanın gerekli gördüğü takdirde başka hekimlere danışabilmesine imkan verecek şekilde planlanmalıdır. Bu yaklaşım, hem hastanın karar verme sürecindeki özerkliğini destekler hem de tıbbi uygulamanın şeffaflığını artırır.

 

Özel Durumlar ve İstisnalar

1. Acil Müdahaleler

a. Acil Durumlarda Aydınlatmanın Zamanlaması

Acil müdahale gerektiren durumlarda, hastanın sağlığı için zaman faktörünün kritik önem taşıdığı hallerde, aydınlatmanın zamanlaması normal prosedürlerden farklılık gösterir. Bu gibi durumlarda, hastanın tıbbi müdahaleden kısa süre önce bilgilendirilmesi hukuka uygun bir aydınlatma olarak kabul edilmektedir. Özellikle zaman geçmesinin hastaya zarar vereceği açıkça görülen tıbbi vakıalarda, aydınlatmanın kapsamı ve süresi, aciliyetin derecesine göre uyarlanabilir.

b. Tıbbi Zorunluluk Halleri

1982 Anayasası’nın 17. maddesi uyarınca, tıbbi zorunluluk hallerinde kişinin vücut bütünlüğüne rızası olmaksızın müdahale edilebileceği düzenlenmiştir. Bu durumlar, aydınlatma yükümlülüğünün istisnasını oluşturmakta ve hekime, hastanın yaşamını korumak adına acil müdahale yetkisi vermektedir.

2. Planlı Müdahaleler

a. Cerrahi Operasyonlar İçin Önerilen Süreler

Uzun soluklu ve planlama gerektiren kritik cerrahi müdahaleler için aydınlatmanın zamanlaması özel önem taşır. Öğretide bazı yazarlar, operasyondan en geç bir gün önce aydınlatma yapılması gerektiğini savunmaktadır. Ancak bu süre, operasyonun karmaşıklığına ve risk derecesine bağlı olarak yetersiz kalabilir. Aciliyet içermeyen durumlarda, birkaç gün önceden aydınlatmanın gerçekleştirilmesi ve hastanın rızasının alınması daha uygun bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.

Zamanında Yapılmayan Aydınlatmanın Sonuçları

Hekimin aydınlatma borcuna aykırı davranması, özellikle bu yükümlülüğü zamanında yerine getirmemesi, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunu doğrudan etkiler. Önemli olan nokta, hekimin tedavi sürecini kusursuz yürütmüş olması halinde dahi, sadece aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmış olması nedeniyle sorumlu tutulabilmesidir. Çünkü zamanında yapılmayan aydınlatma, hastanın kendisine yapılacak müdahale hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan veya düşünme fırsatı bulamadan karar vermesine yol açar ki, bu durum hastanın kişilik haklarının ihlali anlamına gelir.

1. Tazminat Sorumluluğu

Hekim, tedaviyi başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş olsa bile, aydınlatma yükümlülüğünü zamanında yerine getirmemişse, tedavi sonucunda meydana gelen zararlardan sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluk, hastanın uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini kapsar. Özellikle müdahale sonrasında alınan rızanın, ancak zararın tazmini isteminden vazgeçme olarak değerlendirilebileceği dikkate alındığında, zamanında yapılmayan aydınlatmanın hukuki sonuçları daha da önem kazanmaktadır.

İspatla İlgili Hususlar

Aydınlatma yükümlülüğünün zamanında ve usulüne uygun yerine getirildiğinin ispatı açısından, yapılan bilgilendirmenin belgelendirilmesi büyük önem taşır. Bu belgelendirme, özellikle uyuşmazlık halinde hekimin kendisini savunabilmesi için kritik bir rol oynar. Yazılı aydınlatmada imzalı formlar veya broşürlerin teslim tutanakları, sözlü aydınlatmada ise görüşmenin tarih ve içeriğinin hasta dosyasına kaydedilmesi gibi yöntemler kullanılabilir. Belgelendirmede özellikle aydınlatmanın yapıldığı tarih ve saatin net olarak gösterilmesi, zamanlamanın uygunluğunun ispatı açısından önemlidir.

Sonuç

Hekimin aydınlatma yükümlülüğünün zamanlaması, tıbbi müdahalenin niteliğine, aciliyetine ve risk derecesine göre değişkenlik göstermektedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, hastanın karar verme sürecini sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi için yeterli süre tanınması esastır.

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Ozan Soylu

Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğünde Zamanlama

Yazıyı paylaşın: