Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Süresiz Nafaka: Sorunlar ve Hukuki Analiz *2025

Türk hukukunda süresiz nafaka tartışması, son yıllarda hem akademik çevrelerde hem de toplumsal alanda en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiştir. TMK m.175’te düzenlenen ve Yargıtay’ın emredici norm olarak yorumladığı süresiz nafaka uygulaması, temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkileri nedeniyle önemli eleştirilere maruz kalmaktadır.

Özellikle boşanmış eşler arasında ömür boyu sürebilecek bir mali ilişki yaratması ve bunun sosyal yaşam üzerindeki olumsuz yansımaları, konunun hukuki boyutunun ötesinde değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, süresiz nafaka kurumu anayasal haklar, yargı kararları ve toplumsal etkileri çerçevesinde incelenecektir.

Süresiz Nafaka: Sorunlar ve Hukuki Analiz

1. Giriş

1.1. Sorunun Tanımı ve Kapsamı

Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, boşanma sonrası eşlerden birinin diğerine ödeyeceği nafakanın süresiz olarak talep edilebileceğini öngörmektedir. Bu düzenleme, özellikle son yıllarda hukuk sistemimizdeki en tartışmalı konulardan biri haline gelmiştir. Süresiz nafaka uygulaması, boşanmış eşler arasında ömür boyu sürebilecek bir mali ilişki yaratması ve bunun beraberinde getirdiği hukuki sorunlar nedeniyle özel hukuk alanında önemli bir inceleme konusu oluşturmaktadır.

1.2. Konunun Toplumsal Önemi

Süresiz nafaka tartışması, salt hukuki bir mesele olmaktan öte, toplumsal boyutları olan bir soruna işaret etmektedir. Boşanma oranlarının artması, kadının iş hayatına katılımının yükselmesi ve değişen toplumsal değerler, nafaka kurumunun yeniden değerlendirilmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Özellikle nafaka yükümlüsü ve alacaklısı arasındaki ilişkinin süresiz devam etmesi, yeni kurulan aileleri de etkilemekte ve toplumsal düzeyde çeşitli sorunlara yol açmaktadır.

1.3. Çalışmanın Amacı

Bu çalışma, süresiz nafaka uygulamasını hukuki, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele almayı amaçlamaktadır. Konuya ilişkin yasal düzenlemeler, yargı kararları ve doktrindeki görüşler ışığında kapsamlı bir değerlendirme yapılacaktır. Çalışmada özellikle süresiz nafakanın anayasal haklar üzerindeki etkileri ve yargı uygulamasındaki yaklaşımlar üzerinde durulacaktır.

 

2. Süresiz Nafakanın Hukuki Temelleri

2.1. Kanuni Düzenleme

2.1.1. TMK m.175’in İçeriği ve Kapsamı

Türk Medeni Kanunu‘nun 175. maddesi, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceğini düzenlemektedir. Kanun koyucu, bu hükümle nafaka talep eden eşi koruma amacı gütmekte ve nafaka yükümlüsünün kusurunu aramamaktadır. Nafakanın talep edilebilmesi için boşanma nedeniyle yoksulluğa düşme tehlikesi ve nafaka talep eden tarafın kusurunun diğer taraftan daha ağır olmaması şartları aranmaktadır.

2.1.2. Tarihsel Gelişim Süreci

743 sayılı eski Medeni Kanun’un 144. maddesinde yoksulluk nafakası bir yıllık süre ile sınırlandırılmıştı. Ancak 1988 yılında yapılan değişiklikle süre sınırı kaldırılarak “süresiz nafaka” düzenlemesi getirilmiştir. 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu da bu yaklaşımı benimseyerek süresiz nafaka düzenlemesini devam ettirmiştir. Bu tarihsel gelişim, kanun koyucunun nafaka alacaklısını koruma yönündeki iradesinin güçlenerek devam ettiğini göstermektedir.

2.2. Yargı Pratiği

2.2.1. Anayasa Mahkemesi’nin Yaklaşımı

Anayasa Mahkemesi, 2012 tarihli kararında TMK m.175’teki “süresiz” ifadesinin emredici olmadığını ve nafaka alacaklısının ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmediğini vurgulamıştır. Mahkeme’ye göre, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması için süresiz nafaka, sosyal hukuk devletinin bir gereğidir. Ancak kararda yer alan karşı oy yazısında, süresiz nafakanın hakkaniyete aykırı olduğu ve boşanmış eşler arasında ömür boyu sürecek bir mali ilişkinin sosyal devlet ilkesiyle açıklanamayacağı belirtilmiştir.

2.2.2. Yargıtay İçtihatlarının Analizi

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, TMK m.175 hükmü emredici niteliktedir ve hakime herhangi bir takdir hakkı tanımamaktadır. Yüksek Mahkeme, 30 yılı aşkın süredir verdiği kararlarda nafakanın süresiz olma niteliğini vurgulamakta ve bir süre tayin edilerek verilen yerel mahkeme kararlarını bozmaktadır. Hatta Yargıtay, asgari ücret düzeyinde geliri olan kişiler bakımından dahi bu gelirin yoksulluktan kurtarmaya yeterli olmadığı gerekçesiyle süresiz nafakaya hükmedilmesi gerektiğini belirtmektedir.

2.2.3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararları

Bölge Adliye Mahkemeleri, bazı kararlarında Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarından farklı bir yaklaşım sergilemektedir. Örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin bir kararında, tarafların yaşı ve fiili evlilik süresi gibi kriterler dikkate alınarak süreli nafakaya hükmedilmiştir. Bu yaklaşım, nafakanın süresinin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan öğretideki görüşlerle paralellik göstermektedir.

3. Anayasal Boyut

3.1. Temel Haklar Açısından

3.1.1. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması Hakkı

Süresiz nafaka düzenlemesi, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile yakından ilişkilidir. Bu hak, kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkını, kendini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilmesini kapsar. Nafakanın süresiz olması, boşanmış eşleri birbirlerine sürekli bağımlı kılarak, her iki tarafın da kendini gerçekleştirme ve geleceğe yönelik kararlar alma özgürlüğünü etkilemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda, süresiz nafakanın bu hakka müdahale niteliği taşıdığı ileri sürülmektedir.

3.1.2. Özel Hayata Saygı Hakkı

Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı açısından da süresiz nafaka önemli sorunlar doğurmaktadır. Nafaka alacaklısının nafaka artırım talebinde bulunabilmesi için nafaka yükümlüsünün ekonomik durumunu sürekli takip etmesi gerekmekte, aynı şekilde nafaka yükümlüsü de nafakanın kaldırılabilmesi için nafaka alacaklısının medeni halini ve ekonomik durumunu izlemek durumunda kalmaktadır. Bu durum, boşanmış eşlerin özel hayatlarına sürekli müdahale riski yaratmakta ve her iki tarafın da yeni bir hayat kurma özgürlüğünü kısıtlamaktadır.

3.1.3. Aile Hayatının Korunması

Anayasa’nın 41. maddesinde güvence altına alınan ailenin korunması ilkesi bakımından da süresiz nafaka tartışmalı bir konudur. Süresiz nafaka yükümlülüğü, özellikle nafaka yükümlüsünün yeni bir aile kurma hakkını etkileyebilmektedir. Eski eşe yapılan süresiz nafaka ödemeleri, yeni kurulan ailenin ekonomik dengesini bozabilmekte ve aile birliğinin huzurunu tehlikeye atabilmektedir. Bu durum, Anayasa’nın ailenin korunması ve aile bireylerinin huzur ve refahının sağlanması yönündeki emredici hükmüyle çelişebilmektedir.

3.2. Anayasal İlkeler Açısından

3.2.1. Sosyal Devlet İlkesi

Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal devlet ilkesi, devletin vatandaşlarına insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam seviyesi sunmasını gerektirir. Süresiz nafaka düzenlemesi, bir yönüyle sosyal devlet ilkesinin bir yansıması olarak görülebilir. Ancak devletin, bir mağduriyeti önlemeye çalışırken yeni mağduriyetlere yol açmaması gerekir. Sosyal devlet ilkesi gereğince boşanan eşlerden birine nafaka yükümlülüğü getirilebilirse de, bu yükümlülüğün süresiz olması ve nafaka miktarının belirlenmesinde yükümlünün ekonomik durumunun yeterince gözetilmemesi, sosyal devlet ilkesinin özüyle bağdaşmamaktadır.

3.2.2. Eşitlik İlkesi

Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi, süresiz nafaka bağlamında özellikle cinsiyet eşitliği açısından tartışma konusudur. Uygulamada genellikle erkeklerin nafaka yükümlüsü, kadınların ise nafaka alacaklısı konumunda olması, bu düzenlemenin pozitif ayrımcılık sınırlarını aşıp aşmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Ayrıca süresiz nafakanın, kadını çalışma hayatından uzaklaştırıcı ve ekonomik bağımlılığı sürdürücü etkisi de eşitlik ilkesi bakımından değerlendirilmesi gereken bir husustur.

3.2.3. Ölçülülük İlkesi

Süresiz nafaka düzenlemesinin en çok tartışıldığı anayasal ilkelerden biri de ölçülülük ilkesidir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların amaca ulaşmak için elverişli, gerekli ve orantılı olmasını gerektirir. Süresiz nafaka, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eşi koruma amacı bakımından elverişli görülebilirse de, bu amaca ulaşmak için daha az sınırlayıcı alternatiflerin (örneğin süreli nafaka veya toplu ödeme) mevcut olması, düzenlemenin gereklilik unsurunu tartışmalı hale getirmektedir. Ayrıca, nafaka yükümlüsüne getirilen süresiz yükümlülük ile elde edilmek istenen yarar arasındaki dengesizlik, orantılılık unsuru bakımından da sorunlar yaratmaktadır.

 

4. Süresiz Nafakanın Etkileri

4.1. Hukuki ve Sosyal Etkileri

4.1.1. Taraflar Arası Sürekli İlişki

Süresiz nafaka, boşanma ile sona ermesi beklenen evlilik ilişkisini mali yönden sürdürmekte ve taraflar arasında zorunlu bir bağ oluşturmaktadır. Bu durum, evlilik birliğinin sona ermesiyle amaçlanan ilişki kesme hedefine aykırılık teşkil etmektedir. Tarafların birbirlerinden bağımsız yeni bir hayat kurma istekleri, süreklilik arz eden bu mali ilişki nedeniyle sekteye uğramaktadır. Özellikle nafakanın ödenmemesi durumunda İcra İflas Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca tazyik hapsi yaptırımının uygulanabilmesi, taraflar arasındaki bağın cebri karakterini ortaya koymaktadır.

4.1.2. Özel Hayata Müdahale Olasılığı

Süresiz nafaka uygulaması, tarafların birbirlerinin özel hayatını takip etmesine yol açabilmektedir. Nafaka alacaklısı, nafaka artırım davası açabilmek için yükümlünün mali durumundaki değişiklikleri izlemek durumunda kalırken, nafaka yükümlüsü de nafakanın kaldırılması için alacaklının evlenme, birlikte yaşama veya ekonomik durumundaki iyileşme gibi hallerini takip etmek zorunda kalmaktadır. Bu karşılıklı gözetleme hali, boşanma sonrası yeni bir hayat kurma sürecini olumsuz etkilemekte ve tarafların özel hayatlarına müdahale riski oluşturmaktadır.

4.1.3. Yeni Evlilikler Üzerindeki Etki

Süresiz nafaka yükümlülüğü, özellikle yükümlünün yeni kuracağı aile üzerinde olumsuz etkiler doğurabilmektedir. Eski eşe düzenli olarak yapılan nafaka ödemeleri, yeni ailenin ekonomik planlamasını etkilemekte ve aile içi huzursuzluklara yol açabilmektedir. Ayrıca nafaka yükümlülüğünün varlığı, kişilerin yeniden evlenme kararlarını olumsuz etkileyebilmekte veya evlenmekten kaçınmalarına neden olabilmektedir. Bu durum, toplumsal açıdan sağlıklı aile birliklerinin kurulmasını engelleyici bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır.

4.2. Ekonomik Etkileri

4.2.1. Nafaka Yükümlüsü Açısından

Süresiz nafaka yükümlülüğü, nafaka ödemekle yükümlü kişinin ekonomik özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Özellikle asgari ücretle çalışan veya düzenli bir geliri olmayan yükümlüler açısından bu durum ağır bir ekonomik yük oluşturmaktadır. Yargıtay’ın asgari ücretin yoksulluktan kurtarmaya yetmeyeceği yönündeki içtihadı, asgari ücretle çalışan yükümlülerin dahi nafaka ödemekle yükümlü tutulmasına yol açmaktadır. Nafaka borcunun ödenmemesi durumunda tazyik hapsi uygulanması riski, yükümlünün çalışma ve ekonomik faaliyette bulunma özgürlüğü üzerinde baskı oluşturmaktadır.

4.2.2. Nafaka Alacaklısı Açısından

Süresiz nafaka uygulaması, nafaka alacaklısı açısından ekonomik bir güvence sağlamakla birlikte, bazı olumsuz sonuçlar da doğurabilmektedir. Düzenli nafaka geliri beklentisi, alacaklının çalışma hayatına katılma motivasyonunu azaltabilmekte ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasını geciktirebilmektedir. Ayrıca nafakanın kesilmemesi için resmi nikah yapmadan fiili birliktelik yaşama gibi durumlar ortaya çıkabilmekte, bu da alacaklının sosyal güvenlik haklarından yoksun kalmasına neden olabilmektedir.

4.2.3. Toplumsal Yansımalar

Süresiz nafaka uygulamasının yarattığı ekonomik etkiler bireysel düzeyde kalmayıp toplumsal boyuta da ulaşmaktadır. Nafaka yükümlülerinin kayıt dışı çalışmaya yönelmesi vergi kayıplarına yol açabilmekte, nafaka alacaklılarının çalışma hayatından uzak durması ise işgücü piyasasını etkileyebilmektedir. Ayrıca boşanma sonrası kurulan yeni ailelerin ekonomik istikrarının bozulması, toplumsal refah üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Nafaka davalarının yargı sistemine getirdiği iş yükü ve icra takiplerinin yarattığı mali külfet de göz ardı edilmemelidir.

 

5. Reform Tartışmaları ve Değerlendirme

5.1. Mevcut Sistemin Değerlendirilmesi

TMK m.175’te yer alan süresiz nafaka düzenlemesi, uygulamada ciddi sorunlara yol açmaktadır. Yargıtay’ın bu hükmü emredici norm olarak yorumlaması ve hakimlerin takdir yetkisini sınırlaması, her somut olayın özelliklerinin dikkate alınmasını engellemektedir. Nafakanın süresiz olması, evlilik birliğinin sona ermesiyle hedeflenen ilişki kesme amacıyla çelişmekte ve taraflar arasında zorunlu bir bağımlılık ilişkisi yaratmaktadır. Ayrıca bu düzenleme, temel hak ve özgürlüklere ölçüsüz bir müdahale niteliği taşımakta ve anayasal ilkelerle çatışmaktadır.

5.2. Öne Sürülen Çözüm Önerileri

Öğretide süresiz nafaka sorununa yönelik çeşitli çözüm önerileri ileri sürülmektedir. Bir görüş, evlilik süresi, tarafların yaşı, sağlık durumu ve ekonomik güçleri gibi objektif kriterlerin dikkate alınarak nafaka süresinin belirlenmesini savunmaktadır. Başka bir görüş, süresiz nafaka yerine bir defaya mahsus toplu ödeme sistemine geçilmesini önermektedir. Bazı yazarlar ise nafaka ve tazminat taleplerinin birleştirilerek tek bir boşanma tazminatı şeklinde düzenlenmesini teklif etmektedir.

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Ozan Soylu

Süresiz Nafaka

Yazıyı paylaşın: