Tehdit Suçunun Maddi, Manevi ve Hukuka Aykırılık Unsurları
Tehdit suçu, kişinin iç huzuru ve güvenlik duygusunu hedef alan, iradi hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir suç tipidir. Bu çalışmada tehdit suçunun maddi ve manevi unsurları ile hukuka aykırılık unsuru incelenecektir.
A. Suçun Maddi Unsuru
1. Fiil
a) Genel Olarak
Tehdit suçunun gerçekleşmesi için bir fiilin bulunması zorunludur. Ceza hukukunun müdahalesini gerektiren durum, kişinin kafasındaki düşünce değil, bu düşüncenin bir fiil ile dış dünyaya yansımasıdır. Fiil, ceza hukukunda hareket, netice ve nedensellik bağını ifade eden bir kavramdır.
b) Türk Ceza Kanunu 106. Maddesi Kapsamındaki Fiiller
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) 106. maddesinin 1. fıkrasında yaptırım altına alınan fiiller şu şekildedir:
- Failin hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit edilmesi
- Vücut dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit edilmesi
- Cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit edilmesi
- Malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilmesi
- Sair bir kötülük edileceğinden bahisle tehdit edilmesi
Kanun koyucu, ilk üç maddede belirtilen konulara (hayat, vücut veya cinsel dokunulmazlık) yönelik tehdidi, diğerlerine oranla (malvarlığı veya sair kötülük) daha ağır bir yaptırıma bağlamıştır.
d) Zarar Bildiriminin Niteliği
Suçun oluşması için direkt mağdura zarar uğratılacağının bildirilmiş olmasına gerek yoktur. Mağdurun yakınlık duyduğu bir üçüncü şahsa da zarar verileceği mağdura bildirilmiş olabilir. 5237 sayılı Kanunda “yakın” kavramı açıklanmamışsa da, burada mühim olan fail tarafından sarf edilen sözlerin ve davranışların mağdur üzerinde kuvvetli bir korku oluşturmaya elverişli ve uygun olmasıdır.
2. Fail
a) Herkes Tarafından İşlenebilen Suç Niteliği
Tehdit suçunun düzenlendiği madde, fail açısından herhangi bir özellik aramadığı için, tehdit suçunun faili herkes olabilir. Ceza hukukunda hukuka aykırı eylemi kim işlemişse suçun faili de odur.
b) Kamu Görevlilerinin Fail Olması
Tehdit suçu herkes tarafından işlenebilen bir suç olduğu için, bu suçun failleri kamu görevlileri de olabilir. Eğer kamu görevlisi bu suçu işlerken kendisine görevi dolayısı ile verilmiş vasıtaları kullanacak olursa cezası TCK’nın 266. maddesi uyarınca arttırılacaktır. Örneğin, köy korucusunun devlet tarafından kendisine verilmiş olan silah ile bir başkasını tehdit etmesi durumunda, bu nitelikli hal uygulanacaktır.
c) Tüzel Kişilerin Durumu
TCK’nın düzenlemesi bağlamında tüzel kişiler de suçun faili olabilir. Bu düzenleme, TCK’nın 111. maddesinde özel olarak ele alınmıştır. Buna göre, tehdit suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Bu güvenlik tedbirleri, TCK’nın 60. maddesinde düzenlenen iznin iptali ve müsadere tedbirlerini kapsamaktadır.
Örneğin, bir şirketin yöneticilerinin rakip şirketi piyasadan çekilmeye zorlamak amacıyla tehdit fiilini gerçekleştirmesi ve bunun sonucunda şirketin ekonomik yarar elde etmesi durumunda, suçu işleyen gerçek kişiler cezalandırılırken, tüzel kişi hakkında da güvenlik tedbirlerine hükmedilebilecektir. Ancak bu tedbirlerin uygulanabilmesi için tehdit suçunun tüzel kişi yararına işlenmesi ve bundan bir menfaat elde edilmesi şartı aranmaktadır.
3. Mağdur
a) Mağdurun Özellikleri ve Belirlenmesi
Mağdur, işlenen fiil nedeni ile haksızlığa uğramış kişi anlamına gelmektedir. Tehdit suçunun mağduru belirli veya belirlenebilir kişi ya da kişiler olabilir. Belirli somut bir mağdura yönelmeyen tehdit eylemleri, TCK’nın 106. maddesi anlamında tehdit suçunu değil; eğer koşulları varsa TCK’nın 213. maddesinde düzenlenen “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacı ile tehdit” suçunu oluşturabilir. Suçun mağduru bu nedenle bir kişi olabileceği gibi, birden fazla kişi de olabilir.
b) Tüzel Kişilerin Durumu
Suçun mağduru ancak bireyler olabilir. Tüzel kişiler bu suçun mağduru olamazlar. Ancak koşulları oluşursa, tüzel kişiliği oluşturan bireyler bu suçun mağduru olabilirler. Tüzel kişiler, koşulları varsa suçtan zarar gören olabilirler. Bu ayrım, ceza hukukunda mağdur kavramının sadece gerçek kişilere özgülenmesi ilkesinden kaynaklanmaktadır.
“…Sarız’da açığa alınan paralel yapı destekçisi amirleri paylaş yoksa ben seni paylaşırım…” şeklinde mesajlar paylaştığı, bu mesajların muhatabının Sarız Kaymakamlığı olduğu, TCK’nın 125. maddesine göre hakaret suçunda şeref ve saygınlığı rencide edici, yine aynı Kanunun 106. maddesinde belirtilen tehdit niteliğindeki sözlerin gerçek kişilere yöneltildiğinde hakaret ve tehdit suçlarını oluşturabileceği, herhangi bir gerçek kişiyle arasında aidiyet ilişkisi kurulmadan tüzel kişiye söylenen sözlerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği gözetilmeden, beraat yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır. – 18CD Esas: 2018/2164 Karar: 2018/5983 Tarih: 24.04.2018
c) Algılama Yeteneği
Tehdidin yöneldiği kişinin tehdidi algılayabilecek ve kavrayabilecek durumda olması gerektiği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, temyiz kudreti olmayan akıl hastasının veya bebek kabul edilebilecek bir çocuğun tehdit edilmesi mümkün değildir. Ancak fiilden bu kişilerin yakınları haberdar olmuş iseler ve fiil onların iç huzurunu bozmaya, onları korkutmaya elverişli ise onlara karşı tehdit suçu işlenmiş kabul edilebilir. Karşı görüşe göre ise, bu gibi durumlarda mahkeme hakimi, somut olayın şartlarına göre değerlendirme yapmalıdır.
d) Yakın Kavramının Kapsamı
Tehdidin konusunu teşkil eden kötülük veya haksızlığın mutlaka mağdurun şahsına yönelmiş olması gerekmez. İlgili hükümde yer alan “kendisinin veya yakının” ifadesi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Yakının mutlaka akraba olması gerekmez; mağdurun sıkı ilişkiler içinde olduğu arkadaş veya dostu da bu kavrama dahildir. Bu değerlendirmede önemli olan, tehdit fiilinin mağdur üzerinde kuvvetli bir korku oluşturmaya elverişli ve uygun olmasıdır.
(…) Sanığın, kardeşi olan mağdura hitaben söylediği kabul edilen “sana kazık sokarım” biçimindeki sözlerin, TCK’nın 106/1-1. cümlesinde tanımlanan “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu sözlerin hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek şikayetten vazgeçme sebebiyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir (…) – Yargıtay 4CD Esas: 2013/3511 Karar: 2014/35829 Tarih: 11.12.2014
B. Suçun Manevi Unsuru
1. Kastın Niteliği
a) Genel Kastın Yeterliliği
Tehdit suçunda manevi unsur kasıttır ve failin fiilinde özel kast aranmaz. Genel suç işleme kastının bulunması suçun oluşması için yeterlidir. Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinde belirtildiği üzere, suçun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştiren kişinin kasten hareket etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Mağduru, haksız bir zarara uğratacağı konusunda bilinçli bir iradenin varlığıyla tehdit etmek, suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır.
b) Özel Kastın Aranmaması
Tehdit suçunda failin amacının, mağdurda bir korku yaratarak onun iç huzurunu bozmak olması yeterlidir. Bunu yaparken de bilmesi ve istemesi gerekir. Ayrıca tehdide konu zararı gerçekten gerçekleştirmek isteyip istemediğinin bir önemi yoktur. Tehdit suçu sadece mağdurun huzurunda değil onun yokluğunda da ona karşı gerçekleştirilebilir. Mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit fiilinde, eğer failin kastı mağdura ulaşıyor, iletilebiliyor ise o zaman suç oluşur.
c) Tasarlama Unsurunun Gerekliliği Tartışması
765 sayılı TCK döneminde, doktrinde bir kısım yazarlar ve uygulamada Yargıtay, manevi unsurun varlığını failde tasarlama kastının bulunmasına bağlı tutmuştur. Ancak Yargıtay 4. Ceza Dairesi mevcut uygulamanın aksine “tehdit suçunun oluşmasında genel kastın yeterli” olduğuna hükmetmiş ve kararlarında da bu yönde içtihat geliştirmiştir. Bu görüş ayrılıkları, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile son bulmuştur. Yeni düzenlemeye göre kastın tanımı ve kapsamı kanunla açıkça belirlenmiş olup, tehdit suçunda tasarlama kastı aranmamaktadır.
d) Suç Kastı Olmaksızın Yapılan Tehditler
Suç kastı olmaksızın, örneğin failin başka biri ile yaptığı sohbet sırasında söylenen bir söz, failin bilgisi dışında mağdura iletilmiş ise, bu durumda failin suç işleme kastı olmadığı için suç oluşmayacaktır. Ancak mağdurla yakınlığı veya ilişkisi nedeniyle bu fiili mağdura iletebileceği öngörülen bir kimseye karşı söylenmesi halinde, tehdit fiilinde failin gönderme kastının var olduğu kabul edilecektir.
2. Öfke Halinde İşlenen Tehdit
Türk Ceza Kanunu sistematiğinde öfke halinde işlenen suçların değerlendirilmesi özel bir önem taşımaktadır. Öfke durumunda işlenen tehdit suçlarında, failin içinde bulunduğu psikolojik durum suçun oluşmasına engel değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere, kavga sırasında veya öfke anında sarfedilen tehdit içerikli sözler, suçun manevi unsuru olan kastı ortadan kaldırmamaktadır.
(…) Bu açıklamalar doğrultusunda, sanıkların karşılıklı “seninle hesabımız bitmedi, seni öldüreceğim”, “yapamazsan ben seni yaparım, tenha yerde karşıma çıkma” biçimindeki sözlerle birbirlerini tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı, tehdit suçunda tasarlama öğesinin bulunmadığı, söylenen sözlerin objektif olarak elverişli ve yeterli olması nedeniyle tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir (…) – Yargıtay 4CD Esas: 2013/9662 Karar: 2015/22229 Tarih: 26.02.2015
Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin çeşitli kararlarında belirtildiği gibi, tartışma sırasında mağdura yönelik “seni öldüreceğim”, “seni sakat bırakacağım” gibi sözlerin sarf edilmesi durumunda, bu sözlerin öfke halinde söylenmiş olması suçun oluşmasını engellemez. Çünkü öfke, kişinin iradesini tamamen ortadan kaldıran bir hal değil, sadece irade yeteneğini etkileyen bir faktördür.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği şiddetli öfke ve elemin failin iradesini etkileyen bir etken olduğu ve failin kusur yeteneğini azalttığı kabul edilmektedir. Her somut olayın hal ve şartlarını hâkim tayin edecek ve bu nedenle failin cezasını kaldırmayıp sadece hafifletebilecektir. Bu durumda öfke, ancak yasal bir indirim nedeni olarak değerlendirilebilir.
C. Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru
1. Hukuka Aykırılığın Niteliği
a) Hukuka Aykırılık Kavramı
Hukuka aykırılık, geniş anlamda hukuk tarafından korunmuş hak, yarar ve saldırı yani fiilin hukuk düzenine karşı olmaması demektir. Ceza hukuku anlamında hukuka aykırılık ise, suç tipini ihlal eden hareketin sadece ceza hukukuyla değil, tüm hukuk düzeni ile çelişki halinde bulunması demektir.
b) Tehdide Konu Zararın Haksızlığı
Tehdide konu zararın haksız olması gerekir. 5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinde tehdit konusu bildirimin haksızlığından açıkça bahsedilmemiş olsa da, maddede geçen “saldırı gerçekleştireceği”, “zarara uğratacağı” ve “kötülük edeceği” ibareleri mağdura yapılan bildirimin haksızlığını ortaya koymaktadır.
c) Haklı Nedene Dayanan Tehditler
Haklı bir nedene dayanan tehditler suç oluşturmaz. Örneğin, borçlunun borcunu ödememesi nedeni ile hakkında icra takibi yapılacağının bildirilmesi veya mağdurun işlemiş olduğu suçun ihbar edileceğinin söylenmesi durumlarında bu suç tipi gerçekleşmez. Bu bildirimler kişi üzerinde bir iç huzursuzluk yaratabilecek nitelikte olmasına karşın, tehdide konu bildirimlerin haksız olmaması nedeni ile suç oluşmamaktadır.
2. Hukuka Uygunluk Nedenleri
a) Meşru Savunma
Kişinin haksız bir eyleme karşı tehdit fiilini işlemesi halinde somut olayın özelliğine göre meşru savunma (TCK m.25/1) hükümlerinin uygulanması mümkün olabilir. Örneğin, elindeki silahla kendisini yaralamak üzere eylem yapan saldırgana, “üzerime gelme vururum” şeklinde sözler sarf eden kimsenin eylemi meşru savunma niteliğindedir.
b) Kanun Hükmünü Yerine Getirme
Kanundan kaynaklanan bir yetkinin kullanılması sırasında gerçekleştirilen ve tehdit olarak algılanabilecek bildirimler, hukuka uygunluk nedeni kapsamında değerlendirilir. Örneğin, bir kolluk görevlisinin görevini ifa ederken, kanundan kaynaklanan yetkisini kullanarak yaptığı uyarılar, tehdit suçu kapsamında değerlendirilmez.
c) İlgilinin Rızası
Tehdit suçu bakımından ilgilinin rızası, suçun niteliği gereği genellikle uygulama alanı bulamaz. Çünkü tehdit, kişinin iç huzurunu bozan ve irade serbestisini etkileyen bir suç tipi olduğundan, kişinin kendi iç huzurunu bozacak bir fiile rıza göstermesi düşünülemez. Ancak her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır.
d) Haksız Tahrik
Maruz kalınan haksız bir fiile tepki olarak tehditte bulunulması halinde, meşru savunma şartları oluşmamış olsa bile, şartları varsa haksız tahrik indirimi uygulanabilir. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, haksız bir fiilin etkisiyle tehdit suçunun işlenmesi durumunda, olayın özelliklerine göre TCK m.29’da düzenlenen haksız tahrik hükümleri uygulanabilmektedir.
Sonuç
Tehdit suçunun maddi, manevi ve hukuka aykırılık unsurları, her somut olayda titizlikle değerlendirilmelidir. 5237 sayılı TCK ile getirilen düzenlemeler, özellikle manevi unsur açısından önemli açıklıklar getirmiş olup, adil bir yargılama için tüm unsurların birlikte incelenmesi gerekmektedir.
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.