Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

İdari Yargıda Yürütmenin Durdurulması Kararı

İdari dava açıldığında, dava edilen idari işlemin yürütülmesi kendiliğinden durmaz. Ancak, işlemin hukuka aykırı olduğu iddia edildiğinde ve dolayısıyla işlemin etkilerinin geçici olarak durdurulması gerektiğinde, yürütmenin durdurulması talep edilir. Bu talep, dava açılırken, dava sürecinde veya ek dilekçelerle yapılabilir. Ancak, yürütmenin durdurulması talebi için ayrı bir harcın ödenmesi gereklidir ve bu koşullar talebin ön koşullarını oluşturur.

İdari Dava ve Yürütmenin Durdurulması Talebi

Yürütmenin durdurulması istemi, idari dava açılmış olması, görülen davanın idari işlemle ilgili olması, talebin yapılması ve ilgili harcın ödenmesi koşullarına bağlıdır. İdari davalarda, işlem iptali amacı olmadığı sürece yürütmenin durdurulması istenemez.

Vergi davalarında ise vergi salımı ve cezalarına karşı açılan davalar, yürütmenin durdurulması istenebilir. Ancak, vergi mahkemelerinde, vergi tahsilatı ile ilgili işlemler dava açılınca otomatik olarak durur.

 

Vergi Davalarında Yürütmenin Durdurulması

Vergi davalarında, özellikle belirli koşullar altında yürütmenin durdurulması talep edilebilir. Bunlar arasında, tebligat yapılamaması nedeniyle işlem durdurulup yeniden başlatılan davalar, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerle ilgili işlemler ve tahsilat işlemlerine karşı açılan davalardır.

Yürütmenin Durdurulması Kararı: Koşullar ve Uygulamalar

Yasal Koşullar ve Anayasal İlkelere Uyum

İdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 27. maddesinin 2. fıkrasına göre, Danıştay veya idari mahkemelerin yürütmenin durdurulması kararı verebilmesi için iki koşulun bir arada olması gereklidir: İdari işlemin uygulanması halinde telafi edilmesi güç veya imkansız zararların oluşması ve işlemin açıkça hukuka aykırı olması. Bu koşullar Anayasa’nın 125. maddesinde de yer alır.

Hukuka Aykırılık ve Zararın Belirlenmesi

İşlemin açıkça hukuka aykırı olduğunun belirlenmesi, dava dilekçesi veya savunma alınırken veya dava sürecinin herhangi bir aşamasında gerçekleşir. İstemin kabul edilmesi için bu koşulun sağlanması gereklidir. Ayrıca, işlemin uygulanmasıyla telafi edilmesi güç veya imkansız zararların doğacağının belirlenmesi de gereklidir. Bu zararlar örneğin, yapıların yıkılması, iş yerlerinin kapanması veya özlük haklarının kaybı gibi durumlarda ortaya çıkabilir.

 

İnceleme Süreci

Uygulamada, bazı yargı yerleri ilk aşamada açıkça hukuka aykırılık koşulunu aramadan telafi edilmesi güç zarar varsa yürütmenin durdurulması kararı verebilirken, diğerleri her aşamada iki koşulun da varlığını zorunlu görür. Ancak, işlem hukuka aykırı olduğu halde zararın belirlenmesi gereken durumlarda, bazı yargı yerleri esnek bir yaklaşım sergileyebilir ve kısa süreliğine yürütmenin durdurulması kararı verebilir.

Sonuç olarak, yürütmenin durdurulması kararı verilmesi için yasal koşulların yanı sıra, Anayasal ilkelere ve uygulamadaki esnekliğe dikkat edilmesi önemlidir.

 

Yürütmenin Durdurulması Kararının Metinsel Koşulları

Yasal ve Uygulamaya İlişkin Gerekler

Yürütmenin durdurulması kararları, Anayasa ve ilgili yasalarda belirtilen gerekçeleri ve teminat koşullarını içermelidir.

Gerekçeli Karar Zorunluluğu

Anayasa ve 2547 sayılı Yasaya göre, kararın gerekçeli olması gereklidir. Değişen yasal düzenlemelerle birlikte, yargı yerlerine daha fazla esneklik tanınmıştır. Bu da, gerekçe gerekliliğini daha özgür bir konuma getirmiştir ve geleceğe yönelik olasılıkları içeren anlatımların yapaylığını azaltmıştır.

Teminat Zorunluluğu ve Uygulama

Yasaya göre, yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilebilir ancak bu koşul esneklik gösterebilir. Uygulamada, genellikle teminat alınmadan karar verilir ve idare veya adli yardımdan yararlananlardan teminat istenmez. Ancak, teminat karşılığında verilen kararlarda teminatın detayları kararda belirtilmelidir ve teminat konusundaki anlaşmazlıklar yargı yerinde çözümlenir.

Yürütmenin Durdurulmasını İsteme Süresi ve Yargılama Sürecine Etkisi

Yürütmenin durdurulması istemi için belirlenmiş bir süre veya sınır yoktur. İstemin her aşamada ve dava açılırken her zaman yapılabileceği vurgulanır. Önceki reddedilmiş istemler, yeniden yapılan başvuruları engellemez.

İstemin yapıldığı anda, işin özelliği nedeniyle hemen incelenmelidir. Yasal olarak tebligat ve cevap verme süreleri kısaltılabilir, bu da işlemlerin hızlandırılmasına ve gecikmelerin önlenmesine yardımcı olur.

 

Yürütmenin Durdurulması İstemine İlişkin Kararlara İtiraz

Yargılama sürecinde, yürütmenin durdurulması kararlarına karşı itiraz yöntemi ve süresi vardır. İtiraz süresi, kararın tebliğini izleyen 7 gün içinde yapılabilir. Her taraftan gelen tebligatlara göre, itiraz süresi ayrı ayrı başlar.

 

İtirazın Sınırı ve Kesinliği

Yürütmenin durdurulması istemine ilişkin kararlara bir kez itiraz edilebilir. Bu sınırlama, itiraz sonucu verilen kararın kesinliğini sağlar. İtiraz sonucu verilen kararlar kesindir ve daha sonraki kararlara itiraz edilemez.

 

Yürütmenin Durdurulması Kararına İtiraz Yerleri

Yürütmenin durdurulması kararına itiraz yerleri, 2577 sayılı Yasanın belirttiği kurallara göre belirlenmiştir. Karara karşı itiraz edilebilecek yerler şunlardır:

  1. Danıştay dava dairelerince verilmişse ilgili İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına,
  2. Bölge İdare Mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine,
  3. İdare ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine,
  4. İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara itiraz edilebilecek nöbetçi mahkemelere veya kararı veren hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemelere. İtiraz yerleri ve kararlar arasındaki duraksama potansiyel olarak bölge idare mahkemeleriyle ilgilidir. Ancak, bu mahkemelerin ilk derecede davaları inceleme yetkisi yoktur. Bu durumda, bölge idare mahkemelerinin yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz hakkı, yasanın belirttiği kurallarla sınırlıdır.

 

Yürütmenin Durdurulması Kararı Verilemeyecek Durumlar

Yasalar, belirli durumlarda yürütmenin durdurulması kararının verilemeyeceğini belirler. Örneğin, eski bir kanun olan 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği belirtilmiştir. Benzer şekilde, 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun da idari yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulmasının söz konusu olamayacağını belirtir.

 

Anayasa, olağanüstü durumlarda ve belirli koşullar altında yürütmenin durdurulmasını sınırlayabilir. Bu durumlar, milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık gibi nedenlerle olabilir. Ancak, 2577 sayılı Yasanın 27. maddesi ile bu kısıtlamalar kaldırılmıştır.

 

İdarenin her türlü işlem ve eylemine yargı yolunu açık tutmak hukuk düzeni için önemlidir. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması yolunun sınırlanmaması, iptal davalarıyla sıkı sıkıya bağlı olan bir düzenin niteliğine uygundur. Yürütmenin durdurulması yoluyla, hukuka aykırı işlemler askıya alınarak hukuk düzeni korunur.

 

Yürütmenin Durdurulması Kararının Hükmünü Yitirmesi

Yürütmenin durdurulması kararları belirli durumlarda hükmünü yitirir. Bu durumlar şunlardır:

  1. Taraflardan birinin ölümü veya kişilik değişikliği durumunda, dava yenilenmezse dosya işlemden kaldırılır.
  2. Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, dosya işlemden kaldırılır ve yeni adres bildirilene kadar beklenir.
  3. İtiraz yeri tarafından karar kaldırıldığında.
  4. Esasa ilişkin karar verildiğinde.

 

Yürütmenin Durdurulması Konusunda Özel Durumlar

Yürütmenin durdurulması konusunda tartışmalı bir konu, olumsuz işlemlerin durumu olup, bazı olumsuz işlemlerin yürütmenin durdurulması kararına konu olamayacağı öne sürülmektedir. Ancak, özellikle pasaport veya sağlık gibi konularda alınan olumsuz işlemlere ilişkin yürütmenin durdurulması kararları verilmektedir.

 

Önemli bir konu da üçüncü kişilerin davaya katılma isteklerinin, yürütmenin durdurulması istemlerinin incelenmesinin ertelenmesine yol açmasıdır. Bu durumda, yargı, davaya katılma istemini bekleyerek yürütmenin durdurulması istemlerini inceler.

 

Görev İtirazı ve Yürütmenin Durdurulması Kararı

İdari yargıda görev itirazı yapıldığında, bazı yargı yerleri yürütmenin durdurulması kararı vermemekte ve durumu aydınlatmak için konuyu beklemektedir. Ancak, bu durumda yürütmenin durdurulması kararı verilmesine hukuki bir engel yoktur ve karar verilebilir.

Üzerinde durulan katılma istemleri ve görev itirazları üzerine yürütmenin durdurulması kararları verilmemesi halinde, yersiz isteklerin gündeme getirilmesi mümkündür. Ancak, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulsa bile, yürütmenin durdurulması kararlarının bu mahkemenin kararına kadar geçerli olacağı unutulmamalıdır.

 

Yargı Kararlarının Yürütülmesinin Durdurulması

Yargı kararlarının yürütülmesinin durdurulması, idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı temyiz veya itiraz yoluna gidildiğinde meydana gelmez. Ancak, taraflar, temyiz veya itiraz incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması için teminat karşılığında talepte bulunabilirler.

 

Mahkeme kararlarının durdurulması için yasal bir koşul öngörülmemiştir. Temyiz veya itiraz yeri, yürütmenin durdurulması sırasında, kararın bozulmasını gerektiren konuları inceleyecektir. Yargı kararlarına karşı kanun yolu sırasında yürütmenin durdurulması istenirse, bu istemler yargı yerinin kararı doğrultusunda incelenecektir.

 

Mahkeme kararları temyiz veya itiraz yerlerinde bozulduğunda, kararların yürütülmesi kendiliğinden duracaktır. İptal kararları bozulduğunda, ilgili mahkemece daha önce verilmiş yürütmenin durdurulması kararının yeniden devam etmesi için yeni bir istek gerekecektir.

 

Asıl sorun, davayı reddeden mahkeme kararının temyizi sonrasında işlemin yürütülmesinin durdurulduktan sonra verilen bozma kararının, izleyen süreçte, nasıl işlev göstereceğidir. Kalıcı çözüm, bozma kararları halinde, Danıştay’ın işleme yönelik yürütmenin durdurulması kararlarının, alt derece mahkemesinin bozma kararı üzerine dosyayı ele alıncaya kadar geçerli olacağı yönündeki içtihatların gelişmesi veya konunun yasada değerlendirilmesidir.

 

İdari Yargıda Yürütmenin Durdurulması Kararı Örnek Danıştay Kararı

İsteğin Özeti: Trabzon Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü emrinde öğretmen olarak görev yapan davacının, eş durumu özründen dolayı Ankara iline atanma isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 30/11/2016 günlü, 125111 sayılı işlemin ve bu işleme dayanak olarak gösterilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 18. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinin iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

Danıştay Tetkik Hakimi..Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına dair talebin reddi gerektiği düşünülmüştür.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce; davalı idarenin birinci savunmasının geldiği görülerek işin gereği yeniden düşünüldü:

Uyuşmazlığın niteliğine ve davanın durumuna göre, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 6352 sayılı Yasa ile değiştirilen 2. fıkrasında sayılan koşullar gerçekleşmemiş olduğundan yürütmenin durdurulması isteminin reddine, tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsusen Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz yolu açık olmak üzere, 06.03.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

 

(X) KARŞI OY :

Dava, Trabzon Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde öğretmen olarak görev yapan davacının, eşinin bulunduğu Ankara iline atanma isteğiyle yaptığı başvurunun reddine dair işlemin ve bu işleme dayanak olarak gösterilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 18. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “Görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavı sonucu ataması yapılan personel, atandıkları yerde en az üç yıl görev yapmak zorundadır.” düzenlemesinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Yürütmenin Durdurulması” başlıklı 27. maddesinin 6352 sayılı Yasa ile değişik 2. fıkrasında; Danıştay veya idare mahkemelerinin, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde yürütmenin durdurulmasına karar verebilecekleri hükme bağlanmıştır.

 

25/06/1983 günlü, 18088 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğin “Memurun İsteği Üzerine Yapılabilecek Yer Değiştirmeler” başlıklı değişik 12. maddesinde; memurun aile birliği mazeretini belgelendirmesi halinde, hizmet bölgelerindeki ve/veya hizmet alanlarındaki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan da isteği halinde yer değiştirme suretiyle atanabileceği; “Aile Birliği Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği” başlıklı değişik 14. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, aile birliği mazeretine dayalı yer değişikliğinin, eşlerin farklı kurumda çalışıyor olması durumunda kurumlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanarak her iki kurumun da öncelikli hizmet ihtiyacının bulunduğu yere atanması suretiyle yerine getirileceği; “Özel Yönetmelikler” başlıklı 28. maddesinde ise, kurumlar tarafından çıkarılacak özel yönetmeliklerde bu yönetmeliğe aykırı hükümlerin yer alamayacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.

 

Dosyanın incelenmesinden; davacının, Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde çocuk eğiticisi olarak görev yapmakta iken 19/03/2016 tarihinde yapılan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına girerek başarılı olması sonucu, 25/10/2016 tarihinde Trabzon Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne öğretmen olarak atandığı, eşinin Ankara Bölge İdare Mahkemesinde hakim adayı olarak görev yapması sebebiyle Ankara iline atanma talebiyle yaptığı başvurunun dava konusu 30/11/2016 tarihli işlemle reddedilmesi üzerine bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 18. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi ile, görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavı sonucu atama yapılan personelin, atandıkları yerde en az üç yıl görev yapmak zorunda oldukları yolunda getirilen dava konusu düzenleme, yukarıda değinilen Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğe aykırı bir kural koyması nedeniyle hukuka uygun görülmemiştir.

 

Ayrıca, dava konusu düzenleme; çeşitli mazeretlerle atanma talebinde bulunabilmesinin, görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavı sonucu yapılan atama tarihinden itibaren üç yıl boyunca engellenmesi sonucunu doğurmaktadır. Davalı idarece, anılan düzenleme ile personelin atandığı yerdeki hizmetin aksamamasının amaçlandığı ileri sürülmektedir.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca sunulan hizmetin niteliği ve özelliği ile atanan her bir personelin ihtiyaca en uygun yeteneğe sahip olanlar arasından seçilmiş olması hususları dikkate alındığında, kimi unvanlarda görev yapan personelin eksilmesi durumunun, hizmetin aksamasına yol açacağına kuşku bulunmamakla birlikte, bu aksamanın, mazerete dayalı olarak idareye başvuruda bulunma hakkının belli bir süreyle tümüyle engellenmesi yoluyla giderilmeye çalışılması, personelin Anayasa ve yasalardan doğan haklarını kullanamaması sonucunu doğurur ki; bu durumun, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı tabiidir.

 

Dava konusu 30/11/2016 günlü, 12511 sayılı işleme yönelik yürütmenin durdurulması istemine gelince:

Davacının, eşinin bulunduğu Ankara iline atanma talebiyle yaptığı başvurunun, atandığı yerde en az 3 yıl görev yapıyor olma şartını taşımadığı gerekçesiyle reddedildiği açık olup; 3 yıllık zorunlu çalışma süresi öngören hükmün hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmış olması karşısında; davacının, İdari Yargı Hakim Adayı olarak görev yapan ve bu nedenle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 7/3. maddesi uyarınca (bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri yönünden) 657 sayılı Yasa hükümlerine tabi olduğu konusunda duraksama bulunmayan eşinden dolayı yapmış olduğu Ankara iline atanma başvurusunun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin “Eş durumu mazereti sebebiyle atama” başlıklı 14. maddesi gereğince değerlendirilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek tesis edilen dava konusu 30/11/2016 tarihli işlemde de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle; olayda, 2577 sayılı Yasa’nın 27. maddesinin değişik 2. fıkrasında öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 18. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinin ve 30/11/2016 tarihli işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.

2D, Esas: 2016/16089, Karar: 2016/16089, Tarih: 06.03.2017

 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İdari Yargıda Yürütmenin Durdurulması Kararı

Yazıyı paylaşın: