Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

kötü niyetli tescil

Marka Hukukunda Kötü Niyetli Tescil

KÖTÜ NİYETLİ MARKA TESCİLİ NEDİR?

Ticari marka korumasının temel amacı, sahiplerine ticari markalarını kullanma, ondan yararlanma ve başkaları tarafından yetkisiz kullanımı önleme konusunda münhasır hak veren bir tekel imtiyazı oluşturmaktır. Marka hukuku kapsamında kötü niyet, kullanım amacı olmaksızın sahipsiz markaların tescil edilmesi, önleme amacıyla veya bir başkasının ticari markasını haksız yere kullanmak başta olmak üzere çok çeşitli durumları kapsamaktadır. Markayı kullanma kastının bulunmaması, başvurulan markanın başkasına ait olduğunun bilinmesi durumlarının kötü niyetin oluşması için ön şart kabul edilmemekle birlikte bu türden herhangi bir öğenin varlığı, belirli koşullar altında kötü niyetli niyetin kanıtı niteliğinde olsa da bu öğeler, tüm kötü niyetli tescil uygulamaları için ortak bir özellik tanımlamamaktadır.

Bir markanın kötü niyetli tescil durumundan söz edilebilmesi için başvuranın başvurusunu etkileyen ve tescil sırasında mevcut olması gereken bir amaca sahip olması gerekir. Kötü niyetli tescil halinin belirlenmesinde kilit faktör, başvuranın tescil sırasında bilerek hukuka aykırı davranıp davranmadığı veya başvurusunun hukuka aykırı olduğunun farkında olup olmadığıdır. Bir markanın tescilinden sonra ortaya çıkan hakların kötüye kullanılması kapsamındaki hukuka aykırı amaçlar bu düzenlemelerin dışındadır. Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 6/9 ve Madde 25/1 hükümlerinde açıkça görüldüğü gibi marka haklarının kullanılması amacı dışında yapılan tescil başvurularının engellenmesini amaçlamaktadır. Böylece kötü niyetli tescil, bu hakların iktisabı sırasında marka haklarının kullanılması dışında hukuka aykırı bir amaçla tescil başvurusunda bulunulması olarak tanımlanmaktadır.

Sonuç olarak, marka korumasının temel amacı, sahibinin münhasır haklarını güvence altına almaktır. İşgal, gasp veya ticari marka ticareti gibi bu hakların ötesindeki amaçlarla yapılan tesciller kötü niyet göstergesidir. Bu tür kötü niyetli tesciller, ticari marka sisteminin bütünlüğünü baltalar ve yasal korumalarını elde etmek isteyen meşru sahipleri olumsuz etkiler.

HANGİ HALLERDE MARKANIN KÖTÜ NİYETLİ TESCİL HALİ SÖZ KONUSU OLUR?

Kötü niyetli ticari marka tescili, fikri mülkiyet dünyasında hem ticari marka sistemi hem de dürüst işletmeler için zorluklar yaratabilecek bir sorundur. Bu tür kayıtların belirli örneklerinin incelenerek, bu eylemlerin arkasındaki farklı taktiklerin ve motivasyonların daha iyi kavranabilmesi mümkündür. Bu anlayışı kazanmak, ticari marka sistemindeki zorlukların üstesinden gelmemize ve bu istenmeyen uygulamaları belirleyip ele almak için daha etkili yöntemler geliştirmemize olanak sağlayacaktır.

Rezerv Amaçlı Marka Başvurusu

Başkalarının aynı markayı tescil etmesini engellemek ve başvuranın gelecekteki kullanımı için koruma amacıyla, ileriye dönük kullanım için bir ticari marka tescili sağlamak yaygın bir uygulamadır. Bir ticari markanın daha sonra kullanılmak üzere tescil edilmesine genel olarak izin verilse de samimi bir niyet olmaksızın birden fazla markaya sahip olmak, kötü niyetli bir tescil olarak görülebilir. Bu tür başvuruların ticari marka tescil sürecini aksatmasını önlemek için, kötü niyetli tescillere karşı önlemler alınmıştır. Bununla birlikte, bu uygulamalardaki kötü niyetli niyeti ayırt etmek zor olabilir. Sonuç olarak, çok sayıda yasal sistem, tescil sürecinin kötüye kullanılmasını önlemek için ticari marka kullanımını ek bir ön koşul olarak şart koşmaktadır.

Kullanım şartına göre, geçerli bir nedenle kullanılmayan veya gerekçesiz olarak kullanımı beş yıl süreyle durdurulan markalar, tescil tarihinden itibaren beş yıl sonunda iptal edilebilir. Bu kural, kullanım amacı olmaksızın tescil edilen markaların, başvurularında kötü niyet tespit edilmese dahi beş yıl sonra korumalarını kaybetmelerini sağlamaktadır.

Sonuç olarak, marka tescil sisteminin suiistimal edilmesini önlemek ve gerçek marka kullanıcılarının haklarını korumak için katı önlemlerin uygulanması çok önemlidir. Bir ticari markanın ileride kullanılmak üzere tescil edilmesi genel olarak kabul edilebilir; ancak, gerçek bir kullanım amacı olmaksızın birden çok işaretin ayrılması, kötü niyetli tescil değerlendirilebilir.

Marka Ticareti Amaçlı Marka Başvurusu

Ticari marka ticareti başvuruları, başvuru sahibinin başkalarına baskı yapmak ve şantaj yapmak amacıyla üçüncü taraf ticari markalarını tescil ettirerek mali kazanç elde etmeyi amaçladığı, ticari marka hukuku kapsamındaki bir tür kötü niyetli tescildir. Bu uygulamalar, markanın halihazırda başka bir tarafça kullanımda olmaması nedeniyle önleyici uygulamalardan farklılık göstermektedir. Başvuru sahibinin temel amacı, çıkarlarını korumak için mevcut markayı kendi adı altında tescil ettirmektir.

Bir markayı kendi adı altında tescil ettikten sonra devretmek veya lisanslamak suretiyle mali menfaat elde edilmesinin hukuka aykırı olmadığını belirtmekte fayda vardır. Ancak, başvuru sahibinin tescil sırasında markayı kullanma niyetinin bulunmadığı, ancak ticari marka alım satımı yapmayı amaçladığı ispatlanabilirse, bu kötü niyet olarak kabul edilir. Başvuranın tescil sırasındaki niyeti, kötü niyetin belirlenmesinde çok önemli bir unsurdur. Birden fazla ticari marka tescil başvurusu, özellikle markayı çeşitli ürünlerde kullanmak için geçerli bir neden varsa, otomatik olarak kötü niyet anlamına gelmez. Bununla birlikte, bir başvuru sahibi, bunları kullanma niyeti veya yeteneği olmaksızın çok sayıda ticari markayı tescil ettirirse, bu, ticari marka ticaret saiklerini akla getirebilir. Zorlama ve şantajın kanıtlanması zor olduğundan, ticari marka ticaret uygulamalarını belirlemek zor olabilir. Kapsamlı bir araştırma önemlidir, çünkü bu faktörlerin hiçbiri tek başına kötü niyet oluşturamaz.

Engelleme Amaçlı Marka Başvurusu

Ticari marka hukukunda, kötü niyetli engelleme uygulamaları yaygın bir kötü niyetli tescil türüdür. Bu başvurular, bir başkası tarafından kullanılmakta olan aynı veya benzer bir markanın, yalnızca piyasaya girişini engellemek amacıyla tescil edilmesini içermektedir. Başvuru sahibi, markayı kendi adına tescil ettirerek, marka üzerinde bir tekel kurmuş olur ve tescilli olsun ya da olmasın, karşı tarafın markayı kullanmasını fiilen engeller.

Başvuranın birincil motivasyonu, tipik olarak, rekabetçi bir ilişki içinde oldukları belirli bir kişi veya işletmeye yöneliktir. Bu tür başvurularda kilit nokta, başvuru sahibinin markanın başka bir kişiye ait olduğunun farkında olup olmadığının tespit edilmesidir. Bununla birlikte, markanın başka bir kişi tarafından kullanıldığının bilinmesi, başvurucunun kötü niyetini ispatlamak için yeterli değildir. Başvuru sahibi, karşı tarafın ticari marka haklarını tanısa bile, kötü niyetli davranmıyor olabilir. Kötü niyet göstermek için başvuru sahibi, diğer tarafın ticari markayı kullanmasını durdurma niyetini göstermelidir.

Sonuç olarak, marka hukukunda kötü niyetli engelleme uygulamaları yaygın olmakla birlikte, başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunun kanıtlanması, olay ve koşulların kapsamlı bir şekilde araştırılmasını gerektirmektedir. Sadece marka bilgisi kötü niyet oluşturmak için yeterli değildir; başvuranın gerçek niyetini belirlemek için ek kanıtlar değerlendirilmelidir.

Haksız Yarar Sağlama Amacıyla Marka Başvurusu

Ticari marka kanunu, tescilli ticari marka sahiplerinin haklarını korumak için tasarlanmıştır, ancak insanların tanınmış uluslararası ticari markaların itibarını kişisel kazanç için haksız yere çıkar sağlamaya çalışabilecekleri durumlar vardır. Bu durumlar haksız avantaj uygulamaları olarak adlandırılmaktadır.

Bu gibi durumlarda, bireyler, belirli bir sektörde yaygın olarak tanınan bir markayı başka bir sektörde kendi kullanımları için tescil ettirmeye çalışırlar. Bunu yaparak herhangi bir maliyete katlanmadan ürün veya hizmetin kalitesiyle bağlantılı faydayı elde etmeyi amaçlarlar. Bu tür uygulamalar, özellikle yakından ilişkili endüstrilerde çekişmeli olabilir.

Bir ticari markanın bilinirliği yalnızca, başvuru sahibinin ticari markanın başka bir tarafa ait olduğunun farkında olduğunu veya muhtemelen farkında olduğunu gösterir. Haksız avantaj başvurularının değerlendirilmesinde markanın tanınırlık düzeyi kadar talep edilen markanın ayırt ediciliği ve rastgele seçilme olasılığı gibi unsurlar da önemlidir.

Sonuç olarak, bireyler uluslararası üne sahip markaların prestijini kendi çıkarları için kullanmaya çalışsalar da her başvuruyu vaka bazında incelemek önem taşımaktadır. Marka sahiplerinin haklarının korunmasını sağlamak için bu başvurular değerlendirilirken markanın ayırt ediciliği, rastlantısallığı, bilinirlik düzeyi gibi unsurlar göz önünde bulundurulmalıdır.

KÖTÜ NİYETLİ TESCİL VE HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI 

Marka Hükümsüzlüğü Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme; Marka tescillerinin iptaline ilişkin davalarda asli yetkili merci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir. Bu tür ihtisas mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde bu sorumluluğu Asliye Hukuk Mahkemeleri üstlenir.

Standart yargılama kuralına göre, uygun mahkeme davalının ikametgâhı tarafından belirlenir. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararına karşı yapılan itirazları içeren hükümsüzlük davalarında Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi yetkilidir.

Markanın Hükümsüzlüğü Davasının Tarafları

Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları da dahil olmak üzere, bir markanın hükümsüz kılınmasında menfaati bulunan taraflar yasal işlem başlatabilir. Bu gibi durumlarda, ilgili taraf menfaatini dava sürecinde tesis etmelidir.

Marka hükümsüzlüğü davaları, sicilde marka sahibi olarak kayıtlı olan kişiye yöneltilmelidir.

Kötü niyetli tescil ve hükümsüzlük davası ile ilgili daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Yazıyı paylaşın: