Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Ortak Velayet: Şartları, Nafaka, Çocuğun İkametgahı ve Anlaşmalı Boşanma

Ortak Velayet Nedir?

Velayet, kanun koyucunun çocukların kişisel ve malvarlığıyla ilgili olarak ana-babaya yüklediği sorumlulukları ve verdiği yetkilerin tamamını kapsayan bir kavramdır. Ortak velayet ise, ana-babanın eşit yetkilerle ve uzlaşarak çocuklarını yönetmesi anlamına gelir.

 

Ortak Velayet Nasıl Uygulanır?

Boşanma durumunda, hâkimin verdiği ortak velayet kararı çerçevesinde çocuğun sürekli bir ebeveynin yanında kalması veya ebeveynler arasında dönüşümlü olarak kalması, diğer ebeveynle de ilişki kurması şeklinde olabilir. Ortak velayet, ebeveynlerin çocuğa dair önemli kararları birlikte alması esasına dayanır.

 

Hâkimin Boşanma Durumunda Hangi Velayet Modelini Belirler?

Her boşanma davasında, hâkim, eğer tarafların ergin olmayan ortak çocukları varsa, çocuğun tâbi olacağı velayet modeline ilişkin kendiliğinden karar vermelidir. Hâkim, çocuğun yararını ölçüt alarak, ebeveynlerin ve çocuğun velayet konusundaki tercihlerini dinlemeli ve somut olayın tüm şartlarını değerlendirerek velayet modelini belirlemelidir.

Bu çerçevede, hâkim, özellikle ebeveynlerin çocuğa bakma ve onu yetiştirme yeteneklerini, kişisel ilişkilerinin durumunu ve iletişim becerilerini göz önünde bulundurmalıdır.

Boşanma durumunda uygulanacak velâyet modeli belirlenirken, ananın, babanın, ve çocuğun menfaatleri arasında bir çatışma olabilir.

Ancak, hâkimin üstün tutacağı menfaat çocuğunki olmalıdır. Hâkim, çocuğun yararını en üst düzeyde sağlayacak velayet modeline karar vermelidir. Çocuğun yararı kavramı, onun duygusal, zihinsel, bedensel ve sosyal gelişimini en üst düzeyde destekleyecek koşulların sağlanmasını ifade eder.

Anlaşmalı Boşanmada Ortak Velayet

Anlaşmalı boşanma durumunda, eşlerin çocukların durumu konusunda anlaşmaları gerekmektedir, bu da Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine dayanır. Eşler, kendi aralarındaki sözleşme serbestisi çerçevesinde, velayetin evlilik sonrasında da birlikte kullanılacağına karar verebilirler.

TMK 166: (…) Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.(…)
Ancak, tek başına velayet durumunda, eşler arasındaki anlaşmanın hakim için bağlayıcı olduğu gibi, velayeti birlikte kullanma konusundaki anlaşmanın da hakim için bağlayıcı olması gerekir.
Bu nedenle, TMK madde 336/3’te belirtilen ”Velâyet, (…) boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir” hükmü mutlaka uygulanması gereken bir kural olarak algılanmamalıdır; eğer eşler anlaşırsa, hakim bu anlaşmayı onaylamalıdır. Çünkü çocuğun üstün menfaati gözetilerek, velayetin anne ve babaya birlikte verilmesi gerektiği durumlar dikkate alınmalıdır.

Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Ortak Velayet

Ortak velayet anlaşmalı boşanma protokolü, eşlerin boşanma sürecinde çocukların velayeti konusunda anlaşmaya varmak için hazırladıkları resmi bir belgedir. Bu protokol, eşlerin çocukların bakımı, velayeti, maddi sorumlulukları ve diğer önemli konuları nasıl paylaşacaklarına dair detayları içerir.

Protokol, eşler arasında adil ve dengeli bir velayet düzenlemesi sağlamak için hazırlanır. Çocuğun ihtiyaçları, ebeveynlerin iş ve yaşam koşulları, maddi durumları ve diğer faktörler göz önünde bulundurularak ortak kararlar alınır.

Protokol, mahkeme tarafından onaylandıktan sonra resmi bir belge haline gelir ve boşanma kararının bir parçası olarak uygulanır. Bu şekilde, eşlerin çocukların velayeti konusunda yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya sahip olmaları sağlanır.

Çekişmeli Boşanmada Ortak Velayet

Çekişmeli boşanma durumunda, ortak velayet, boşanan eşlerin çocukları üzerinde birlikte ebeveynlik yapma sorumluluğunu paylaşmalarını ifade eder. Bu durumda, çocuğun bakımı, eğitimi ve diğer önemli kararları, her iki eş tarafından da birlikte alınır ve yürütülür.
Ortak velayet, ebeveynler arasındaki iletişimi sürdürmeyi teşvik eder ve çocuğun her iki ebeveynle de ilişkisini sürdürmesini sağlar. Bu düzenleme, çocuğun gelişimi ve refahı için her iki ebeveynin katılımını önemser.

 

Tartışmalı Hususlar

Türk Medeni Kanunu‘nun 336. maddesinin 3. fıkrasında, “Velayet, (…) boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.” ifadesi bulunmaktadır. Ancak, bu hüküm, boşanma durumunda hâkimin çocuğu bir ebeveyne mi yoksa ortak velayet altında mı bırakacağına dair net bir talimat içermemektedir. Bu nedenle, hâkimin boşanmaya rağmen çocuğu ana ve babanın ortak velayeti altında bırakıp bırakamayacağı konusu tartışmalıdır.

 

Türk hukukunda, boşanma sonrası ortak velayetin uygulanıp uygulanmayacağı konusu, üzerinde durulan iki temel yasal düzenleme etrafında tartışılır. İlki, Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun (…) yararları esas tutulur.” hükmüdür. Bu hüküm, aslında birlikte velâyetin mümkün olmadığı sonucunu değil, sadece bir tarafın velâyeti aldığı durumda diğer tarafın çocukla ilişkisinin düzenleneceğini belirtir.

 

Gerçek tartışma ise Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesinin 3. fıkrasında geçen, “Velayet, (…) boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.” ifadesiyle ilgilidir. Bu hüküm, boşanma durumunda velayetin çocuğun kendisine bırakılan tarafa ait olduğunu belirtir. Ancak, bu hükmün, hâkimin ortak velâyet kararı vermesini engelleyip engellemediği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

 

Boşanma durumunda birlikte velayet, ebeveynlerin arasında şiddetli bir çatışma olmadığı ve iletişim sağlayabildikleri durumlarda, çocuğun tek başına velayete göre daha fazla faydasına olabilir. Ancak, her boşanmada birlikte velayete karar verilmesi gerektiği veya sadece istisnai durumlarda tek başına velayete karar verilmesi gerektiği önceden söylenemez.

 

Hangi velayet modelinin çocuğun üstün yararı için daha uygun olacağı, her durumda tüm detaylar göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Ancak, velayet hakkının ana ve babanın temel bir hakkı olduğunu ve boşanma durumunda tek başına velâyete karar vermenin bir ebeveynin bu hakkını ortadan kaldırabileceğini göz önünde bulundurarak, tek başına velâyete kolayca karar verilmemeli ve bu konuda dikkatli olunmalıdır. Ancak bu tespit, kanunda velâyet türleri arasında ayrım yapılması gerektiği anlamına gelmez.

 

Kanuni düzenlemeler yapılırken, her ülkenin kendi sosyo-kültürel şartlarının da göz önünde bulundurulması önemlidir. Birlikte velâyetin sağlıklı işleyişine engel olabilecek faktörler, aile içi şiddet (özellikle kadının şiddet gördüğü için eşinden boşanması gibi durumlar) ve kültürel faktörler nedeniyle ebeveynlerin boşanma sonrasında çatışmayı sonlandıramaması ve asgari düzeyde bile olsa birbirleriyle medeni bir ilişki kuramaması gibi durumlar ülkeden ülkeye değişebilir.

Bu nedenle, çoğu Avrupa ülkesinin kanunlarında boşanma durumunda birlikte velâyetin kural, tek başına velâyetin ise istisna olarak düzenlenmesi, Türk hukuku açısından aynı sonucun çıkarılmasını gerektirmez.

 

Boşanmada Ortak Velâyete Hükmedilmemesi Gereken Haller

Ortak velayetin sağlıklı biçimde yürütülebilmesi için şiddetli bir çatışma ortamının bulunmaması, ebeveynlerin sağlıklı iletişim kurabilecek durumda olmaları ve her iki ebeveynin de velâyeti yürütebilecek yetenekte olmaları gibi şartların bir araya gelmesi gerekmektedir.

 

Velayetin Kaldırılması Nedenlerinin Bulunması

Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesi, velâyetin kaldırılmasının sebeplerini belirtmektedir. Bu sebepler arasında ebeveynin çocuğa yeterli ilgi göstermemesi, şiddet uygulaması, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi durumlar yer almaktadır. Eğer her iki ebeveynin de bu tür nedenlerle çocuğun bakımını sağlayamayacağı belirlenirse, hâkim çocuğa vasi atanmasını uygun görebilir.

Ancak, bu durumdan sadece bir ebeveyn etkileniyorsa ve diğer ebeveyn velâyeti yürütebilecek durumdaysa, hâkim tek başına velâyeti bu ebeveyne verebilir. Bu şekilde, çocuğun bakımı ve ilgilenilmesi gereken diğer ihtiyaçları daha etkin bir şekilde karşılanabilir.

Belirtilmelidir ki, ebeveynlerden biri velayetin kaldırılmasını gerektiren sebepler dışında çocuğun sorumluluğunu üstlenemeyecek durumdaysa, hâkim bu ebeveyne velâyeti tek başına verme yetkisine sahiptir. Örneğin, ebeveynlerden biri çocuğun güven duygusunu zedeleyecek şekilde tutarsız davranışlar sergiliyorsa, bu durumda hâkimin velâyeti tek başına diğer ebeveyne vermesi çocuğun yararına olabilir.

Ebeveynler Arasında Sürekli Çatışma Durumunun Bulunması

Ebeveynler arasında sürekli, ciddî ve kronik hale gelmiş olan bir anlaşmazlık, çatışma durumu, velâyetin tek başına bir ebeveyne bırakılmasını haklı kılabilir. Bu durumda, birlikte velâyetin çocuğun menfaatlerine zarar vereceği somut olgulara dayalı olarak tespit edilmelidir.

Ancak, her ailede yaşanabilecek olan münferit tartışmalar veya görüş ayrılıkları, velâyetin bir tarafa verilmesi için yeterli değildir. Özellikle, ebeveynlerin çocuğun yetiştirilmesi konusunda farklı görüşlere sahip olmaları, tek başına velâyete hükmetmek için yeterli bir neden değildir.

Ebeveynlerin Birbirleri ile İşbirliğinde Bulunma ve İletişim Kurma İstek veya Yeteneklerinin Bulunmaması

Boşanan ebeveynlerin çocuk üzerinde birlikte velâyeti sağlıklı biçimde yürütebilmeleri için asgarî düzeyde de olsa birbirleriyle işbirliğinde bulunabilmeleri ve iletişim kurabilmeleri gerekmektedir. Ancak, işbirliği ve iletişim imkânının bulunmaması durumunda, tek başına velâyete hükmedilmesi çocuğun yararına olabilir.

Özellikle, ebeveynler arasındaki sürekli tıkanıklık bir tarafın bilinçli bir şekilde diğer ebeveyn ile işbirliğinde bulunmayı reddetmesinden kaynaklanıyorsa, durum nasıl ele alınmalıdır? Bu durumda, tek başına velâyetin işbirliğinde ve iletişimde bulunmayı engelleyen tarafa değil, buna hazır olan tarafa tevdi edilmesi gerekebilir.

Ebeveynlerin Ortak Talebiyle Velâyetin Bir Tarafa Verilmesi

Boşanma durumunda ebeveynler, velâyetin tek bir ebeveyn tarafından yürütülmesi konusunda anlaşırlarsa ve bu konuda hâkimden talepte bulunurlarsa, hâkim bu anlaşmayı dikkate almak zorundadır.

Ancak, hâkim sadece tek başına velâyetin çocuğun yararına uygun olduğunu belirlediğinde bu tür velâyete hükmetmelidir. Anlaşmalı boşanmalarda bile, eşlerin ortak çocuklarının velâyetine ilişkin düzenleme, hâkimin uygun bulması durumunda geçerlidir.

Eğer bir ebeveyn, çocuğun bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu üstlenmeyi istemiyorsa, birlikte velâyetin çoğunlukla çocuğun yararına olmayacağı unutulmamalıdır. Çünkü kişi velâyet sorumluluğundan serbestçe vazgeçemez; ancak, çocuğa bakmamakta ısrarcı olan kişiye bunu zorla yaptırmak fiilen mümkün olmayacaktır.

Ortak Velayette Nafakayı Kim Öder?

Ortak velayet durumunda, nafaka genellikle çocuğun bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması için her iki ebeveyn tarafından ödenir. Ancak, velayetin sadece bir ebeveyne verilmesi durumunda, nafaka ödemeleri ve çocuğun kişisel ilişkileri belirli kurallara göre düzenlenir. Bu durumda, nafaka ödemesi ve diğer konular mahkeme kararıyla belirlenir.

TMK’nın 182. maddesi, doğrudan velayetin verilmesiyle ilgili açık bir düzenleme içermese de, hükmün tamamı incelendiğinde velayetin anne ve babaya ortak verilmeyeceğine dair kesin bir sonuca varılamaz. Bu nedenle, velayetin müştereken verilmediği durumlarda, çocuğun kişisel ilişkileri ve nafaka gibi konular mahkeme kararıyla belirlenir.

 

Müşterek velayetin incelenmesi açısından önemli olan bir diğer düzenleme ise TMK’nın 336. maddesidir. Bu madde, evlilik devam ederken velayetin kullanımından, ortak hayata son verildiğinde veya ayrılık durumunda velayetin kullanımından, ve eşlerden birinin ölümü veya boşanma durumunda velayetin kullanımından bahseder. Bu hükümler çerçevesinde, mahkemeye, velayetin hangi tarafa verileceği ve velayet kendisine verilmeyen eşin çocuğa ne kadar nafaka ödeyeceği gibi konularda karar verme yetkisi tanınır.

 

Ortak Velayette Şehir Değiştirebilir mi?

Ortak velayet durumunda, ebeveynlerin çocuklarına ilişkin kararları birlikte alması gerekmektedir. Ancak, Türk Medeni Kanunu’na göre, anne veya baba çocuğun şehir değiştirmesi gibi önemli kararlarda diğer ebeveynin iznini almalıdır. Dolayısıyla, ortak velayet altında olan bir durumda, anne veya baba tek başına çocuğun şehir değiştirmesine karar veremez. Ancak, diğer ebeveynin izni varsa veya mahkeme tarafından bu izin verilmişse, anne veya baba çocuğun şehir değiştirmesine karar verebilir.

 

Ortak Velayette Çocuğun İkametgâhı

Oortak velayet durumunda çocuğun ikametgâhı, ebeveynler arasında uzlaşma veya mahkeme kararıyla belirlenir. Bu süreçte çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitimsel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak en sağlıklı çözüm aranır. İkametgâh belirlenirken çocuğun her iki ebeveynle de ilişki kurması ve zaman geçirmesi önemlidir. Mahkeme, ebeveynlerin görüşlerini alır ve çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek kararını verir.

 

Yabancılar ile Boşanmadan Sonra Verilecek Ortak Velayet Kararı

Türk hukukunda boşanma sonrası ortak velâyetle ilgili ilk karar, 27 Mayıs 2009 tarihinde İzmir 4. Aile Mahkemesi’nde, tarafların isteği ve çocuğun yüksek yararı gözetilerek alınmıştır.

Yargıtay’a gelen ortak velâyetle ilgili başvurular genellikle yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar ya da yabancı mahkemelerin verdiği ortak velâyet kararlarının tanınması konusunda olmuştur. Yargıtay, 2017 yılına kadar olan içtihatlarında, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) velâyetle ilgili hükümlerinin zorunlu olduğu ve kamu düzenine ilişkin olduğu gerekçesiyle yabancı mahkeme kararlarını tanımamıştır. Ancak, 20 Şubat 2017 tarihli bir kararla, evlilik dışı doğum veya boşanma durumlarında ortak velâyetin Türk kamu düzenine aykırı olmadığına dair içtihaddan dönmüştür.

Yargıtay, daha sonra da boşanma sonrası ortak velâyetle ilgili yabancı mahkeme kararlarının Türk kamu düzenine aykırı olmadığını belirterek, bu kararları vermeyi bırakmıştır. Yargıtay, bu kararlarda Türk iç hukukundaki düzenlemeleri göz önünde bulundururken, uluslararası sözleşmelere atıfta bulunmuş ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmaların uygulanacağını vurgulamıştır.

Sonuç

Boşanma Durumunda Birlikte Velâyetin Önemi

Boşanma durumunda birlikte velâyet modelinin, sağlıklı yürütülebileceği şartlar mevcut olduğunda, tek başına velâyet modeline nazaran çocuk açısından daha olumlu olduğu bilimsel araştırmalar ile tespit edilmiştir. Velâyet kurumunun temel amacının çocuğun yararına hizmet etmek olduğu göz önünde tutulduğunda, boşanma sonrası ana babanın velâyeti birlikte yürütmelerinin çocuğun yararına olduğu durumlarda bu imkân ana, babadan ve özellikle çocuktan esirgenmemelidir.

Boşanmada Velâyet Düzenlemeleri: Mevcut Durum ve Sorunlar

TMK. m. 336 f. 3 hükmünün boşanma durumunda velâyetin “çocuğun kendisine bırakıldığı tarafa” ait olacağını ifade eden ve hâkime boşanma durumunda ana ve babanın velâyeti birlikte yürütmesine hükmetme imkânını tanımayan düzenlemesinin temelinde kanun koyucunun, günümüzde artık geçerliliğini yitirmiş olan bir aile kavramı anlayışını ve çocuğun yararının tek başına velâyet ile –daha ziyade de velâyetin anaya bırakılması ile- en iyi biçimde sağlanabileceği varsayımını benimsemiş olması yatmaktadır. Ancak, bu hükmün uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve çocuğun yararı ilkesine ters düştüğü iddia edilmektedir.

Hâkimin Rolü ve Yetkisi

Hâkim, boşanma durumunda birlikte velâyete mi, yoksa ana veya babadan birinin tek başına velâyet hakkını kullanmasına mı hükmedeceği konusunda belirleyici ölçüt çocuğun üstün yararıdır. Her somut olayın tüm şartlarını dikkate alarak hangi velâyet modelinin çocuğun daha fazla yararına olduğuna karar vermelidir. Hâkim, ebeveynlerin ve çocuğun velâyet modeli konusundaki tercihlerini, ebeveynlerin her birinin çocuğa bakma ve onu yetiştirme becerilerini, çocuk ile mevcut ilişkilerinin durumunu, birbirleri ile işbirliğinde bulunma ve iletişim kurma yeteneklerinin bulunup bulunmadığı gibi hususları göz önünde bulundurmalıdır.

 

Ortak Velayet Yargıtay Kararı

İKİNCİ HUKUK DAİRESİ Esas: 2022/1902 Karar: 2022/2470 Tarih: 15.03.2022

ÖZET: Davacı-karşı davalı anne, ortak velayetin kaldırılması ve çocuğun babaya verilmesi ile kişisel ilişkinin düzenlenmesi talebiyle açtığı dava üzerine, baba tarafından diğer çocuğun velayetini almak ve iştirak nafakası talebiyle karşı dava açıldı..

Mahkeme, annenin dava talebini kabul ederek bir çocuğun velayetini babaya verdi ve kişisel ilişki düzenlemesi yapılmasına hükmetti. Babanın tüm talepleri reddedildi ve diğer çocuk ile babanın ilişkisi belirli hafta sonlarında düzenlendi.

Taraflar arasında Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesine dayanarak boşanma ve velayet düzenlemeleri yapıldı. Ancak, baba iş durumu göz önüne alınarak kişisel ilişki düzenlemesinde değişiklik yapıldı. Mahkeme kararı, belirtilen değişikliklerle onandı.


(…) Davacı-karşı davalı anne tarafından ortak velayetin kaldırılarak ortak çocuk Kadir’in velayetinin babaya verilmesi ve çocuklar ile yeniden kişisel ilişki düzenlenmesi yönünden açtığı asıl davasına, baba tarafından diğer ortak çocuk 2014 doğumlu …’in velayetinin kendisine verilmesi ve çocuklar yararına iştirak nafakası talebi ile açtığı karşı davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davacı-karşı davalı annenin davasının kabulü ile ortak çocuk 2006 doğumlu Kadirin velayetinin babaya verilmesine, Kadir ile anne arasında kişisel ilişki düzenlenmesine, Kadir yönünden verilen iştirak nafakasının kaldırılmasına, davalı-karşı davacı babanın tüm taleplerinin reddine ve baba ile ortak çocuk … arasında boşanma kararı ile kurulan kişisel ilişkisini değiştirerek çocuk ile baba arasında her ayın 2. ve 4. hafta sonları Cumartesi günleri saat 10:00’dan Pazar günleri saat 19:00’a kadar, tekli yıllarda dini bayramların 2. günleri saat 10:00’dan saat 3. günleri saat 19:00’a kadar, tekli yıllarda milli bayramlarda saat 09:00’dan saat 18:00’a kadar, tekli yıllarda çocuğun doğum günlerinde saat 09:00’dan saat 18:00’e kadar, her yıl ilk ara tatili ikinci haftası Pazartesi günü saat 09:00’dan takip eden Cuma günü saat 18:00’e kadar, her yıl Sömestr tatilinin ilk haftası cumartesi günü saat 09:00’dan ertesi hafta cumartesi günü saat 18:00’e kadar, her yıl yaz tatillerinde 01 Ağustos günü saat 09:00’dan 31 Ağustos günü saat 18:00’e kadar ve her yıl Babalar gününde saat 09:00’dan başlamak saat 18:00’de son bulmak üzere baba ile çocuk arasında şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir.

 

Tarafların Türk Medeni Kanunun 166/3. maddesi uyarınca 13/06/2018 tarihinde boşandıkları, çocuklar yönünden ortak velayete karar verildiği, fiilen anne yanında ikamet eden çocuklar ile baba arasında “Küçüklerin tek numaralı haftaların Cuma günü saat 18.00’de anneden alınıp Pazar günü saat 18.00’de anneye teslimi, dini bayramların ikinci günü saat 13.00’de anneden alınıp üçüncü günü saat 18.00’de anneye teslimi, her yıl Ağustos ayının birinci günü saat 10.00’da anneden alınıp otuzbirinci günü saat 18.00’de anneye teslimi, sömestir tatilinin ilk Pazartesi günü saat 09.00’da anneden alınıp izleyen Pazar günü saat 17.00′ ye kadar” kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

Davalı-karşı davacı baba ortak çocuk … ile kurulan kişisel ilişkinin değiştirilmemesini, vardiyalı çalıştığını, hafta sonları sürekli olarak evde olamadığını, pazar günü çalıştığında cumartesi gününden çocuğu anneye bırakmak zorunda kalacağını, çocuğuyla az vakit geçireceğini beyan etmiştir. Toplanan delillerle, ortak çocuğun eğitim çağında olduğu bu nedenle her hafta kurulan kişisel ilişkinin çocuğun menfaatine uygun olmadığı, bu nedenle kişisel ilişkinin ayın belirli hafta sonları düzenlenmesinin çocuğun menfaatine ve üstün yararına uygun olduğu anlaşılmakta ise de babanın iş durumu ve samimi beyanları dikkate alınarak “her ayın 2. ve 4. haftası cuma günü saat 18.00’den Pazar günü saat 18.00’e kadar” kişisel ilişki kurulmasının küçüğün üstün yararına daha uygun olacağı anlaşılmaktadır. Ancak anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2).

 

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple temyiz olunan bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrasından çocuk ile baba arasında kişisel ilişkinin düzenlendiği 7. bendin sadece “her ayın 2. ve 4. hafta sonları Cumartesi günleri saat 10:00’dan Pazar günleri saat 19:00’a kadar” kısmının çıkarılmasına yerine “ her ayın 2. ve 4. haftası cuma günü saat 18.00’den Pazar günü saat 18.00’e kadar” cümlelerinin yazılmasına, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi.(…)


 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Ortak Velayet

Yazıyı paylaşın: