“İvazlı Mirastan Feragat Sözleşmesi”: Şartları, Altsoy, Tereke Borçları, Yargıtay Kararı
Mirastan Feragat Sözleşmesi Nedir?
Mirastan feragat sözleşmesi, miras bırakan ile potansiyel mirasçı arasında yapılan bir sözleşmedir. Bu sözleşme, miras hakkından kısmen ya da tamamen vazgeçilmesini içerir.
Diğer miras sözleşmelerinden farklı olarak, mirastan feragat sözleşmesi, muhtemel miras hakkının ortadan kaldırılmasını amaçlar ve bu nedenle olumsuz miras sözleşmesi olarak adlandırılır.
Bu sözleşme, mirasçının mirasın açılmasından önce yapılır ve mirasın reddinden farklıdır.
Saklı Paylı Mirasçı ve Mirastan Feragat
Saklı paylı bir mirasçıyla yapılan mirastan feragat sözleşmesi, miras hakkının kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması veya saklı pay hakkına müdahale edilmesi durumunda etkili olabilir.
Ancak, bu durumlar dışında, miras bırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesiyle de benzer sonuçlar elde edebileceği için, mirastan feragat sözleşmesine gerek yoktur.
Dolayısıyla, mirastan feragat sözleşmesi yalnızca saklı paylı bir mirasçıyla yapıldığında önemli hukuki bir işleve sahiptir. Diğer durumlarda ise yapılmasında bir engel yoktur.
İvazlı ve İvazsız Feragat Ayrımı
Muhtemel mirasçı, feragat ettiği miras hakkı karşılığında bir bedel alabilir veya almayabilir (TMK m 528/1).
Bedel alınmaması durumunda, feragat ivazsız kabul edilirken, bedel alınması durumunda ivazlı kabul edilir.
İvazlı feragatte, muhtemel mirasçı, miras hakkından feragat ettiği için miras payı “satın alınmış” olur. Bu durumda, muhtemel mirasçı, beklenen miras hakkından feragat ederek, hızlı bir şekilde bir karşılık elde eder.
İvazlı Feragatte Altsoyun Miras Durumu
Feragat sözleşmesi, miras bırakanın ölümüyle etkisini gösterir. Feragat eden, tam feragat etmişse, miras hakkını ve mirasçı sıfatını kaybeder (TMK m 528/2).
Feragatin ivazlı veya ivazsız olması sonucu değiştirmez. Ancak, ivazlı feragat durumunda, eğer sözleşmede aksi belirtilmemişse, feragat edenin altsoyu da etkilenir (TMK m 528/3).
Yani, feragat sözleşmesi altsoyun miras hakkını ve mirasçılık sıfatını engeller. İvazlı feragatte, feragat eden hemen bir karşılık alır veya alacaklı konumuna gelir.
Miras Payı Tasfiyesinin Tereke Alacaklılarına Etkisi
Mirastan ivazlı feragat sözleşmesi, feragat eden mirasçının hissesinin miras bırakanın sağlığında tasfiye edilmesini sağlar.
Ancak, bu durum, tereke alacaklılarının zarar görmesine neden olabilir, özellikle miras açıldığında tereke borçları karşılanamıyorsa adil olmayan bir durum ortaya çıkar. Çünkü eğer ivazlı feragat sözleşmesi yapılmamış olsaydı, terekenin değeri hala mevcut olacak ve borçları karşılamak için kullanılabilirdi.
Ayrıca, feragat sözleşmesi yapılmamış olsaydı, feragat eden ya da altsoyu muhtemelen mirasçı olacak ve tereke borçlarından sorumlu olacaktı.
Ancak, ivazlı feragat sözleşmesiyle, feragat eden mirasçı sıfatını kaldırarak tereke borçlarından sorumluluğunu engeller ve mirastan az da olsa bir menfaat elde eder.
Bu durumu dikkate alan kanun koyucu, tereke alacaklılarına mirastan ivazlı feragat eden kişiden ve mirasçılarından belirli koşullarda alacaklarını talep etme hakkı tanımıştır.
Feragat Edenin Borçlardan Sorumluluğu:
Tereke alacaklılarının haklarını düzenleyen Türk Medeni Kanunu maddesi 530’a göre, mirasın açıldığı anda tereke borçları karşılanamıyorsa ve mirasçılar borçları ödemezse, feragat eden mirasçılar, aldıkları karşılık tutarında ve mirasın açıldığı anda elde ettikleri artış tutarında sorumlu olurlar.
Öncelikle, TMK maddesi 530’un uygulanabilmesi için, mirastan ivazlı feragat sözleşmesinin geçerli olması gerekmektedir.
Eğer sözleşme hüküm doğurmazsa, feragat sonucu ortaya çıkmayacağından, feragat eden kişinin mirasçı sıfatı ve dolayısıyla tereke borçlarından kişisel malvarlığı da dahil olmak üzere sorumluluğu devam eder.
Bu durumda, tereke alacaklılarının TMK maddesi 530’a dayalı talepte bulunabilmesi şartları gerçekleşmeyecektir.
Ayrıca, alacaklıların TMK maddesi 530’a dayalı talepte bulunabilmesi için, feragatin tam olması gerekir. Kısmi feragatte, mirasçının sorumluluğu devam ettiği için bu hüküm uygulanmaz. Dolayısıyla, TMK maddesi 530 sadece tam feragat hallerinde geçerlidir.
TMK madde 530’un uygulanabilmesi için, mirastan ivazlı feragat sözleşmesinin taraflarının kötü niyetli olması şartı aranmamalıdır.
Bu hüküm, miras bırakan ve/veya muhtemel mirasçının ivazlı feragat sözleşmesini yaparken alacaklıları zarara uğratmak amacıyla olsun veya olmasın, alacaklıların TMK madde 530’a dayalı talep hakkına sahip olabileceğini belirtir.
Terekenin Borçları Karşılamıyorsa
Tereke alacaklılarının mirastan ivazlı feragat etmiş kişiden ve onun mirasçılarından talepte bulunabilmesi için ilk şart, mirasın açılması anında terekenin borçları karşılayamıyor olmasıdır.
Bu durumda, terekenin borçlarını karşılayamıyor oluşu, feragat sözleşmesi yaparak mirasçılık sıfatını ortadan kaldıran kişiden talepte bulunmayı haklı kılan bir neden olarak kabul edilir.
TMK madde 530’da bu şart, “Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa” şeklinde ifade edilir. Dolayısıyla, miras bırakanın malvarlığının borçlarını karşılayıp karşılamadığı, mirasın açılması anındaki duruma bakılarak belirlenmelidir.
Örneğin, eğer miras bırakanın malvarlığı ivazlı feragat sözleşmesinin yapıldığı anda çok iyi durumda olsa bile, eğer mirasın açılması anında tereke borçları karşılanamıyorsa, alacaklılar TMK madde 530’a dayanarak talepte bulunabilir.
Ancak terekenin borçlarını karşılayamıyor olması geçici bir durum olmamalıdır, en azından alacaklıların tahammül edebileceği süreyi aşmalıdır.
Bu şartın nasıl anlaşılması gerektiği sorusu önemlidir. Doktrinde, “Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa” ifadesinin dar olarak anlaşılması ve terekenin pasiflerinin aktiflerinden fazla olması halinin kastedildiği baskın bir görüş vardır. Ancak bazı yazarlar, TMK madde 530’un uygulanabilmesi için terekenin borca batık olmasının şart olmadığını savunur ve herhangi bir sebeple borçların terekeden karşılanamamasının yeterli olduğunu öne sürer.
Tereke Borçları Mirasçılar Tarafından Ödenmiyorsa
Tereke alacaklılarının, mirastan ivazlı feragat etmiş kişiden ve onun mirasçılarından talepte bulunabilmesinin bir diğer şartı, tereke borçlarının mirasçılar tarafından da ödenmiyor olmasıdır.
Aksi durumda, yani miras bırakanın borçlarının tereke mevcuduyla karşılanamayan kısmının mirasçıları tarafından ödeniyor olması halinde, tereke alacaklılarının, feragat ederek mirasçılık sıfatını sona erdirmiş kişiden talepte bulunabilmesinin makul gerekçesi ortadan kalkar.
Bu sorumluluğun ikincil nitelikte olduğu göz önüne alındığında, bu sorumluluğun doğması için miras bırakanın borçlarının terekeden karşılanamayan kısmının mirasçılar tarafından da ödenmiyor olması gerekir.
Kanunda bu konuda bir ayrıma gidilmediğinden, mirasçılar ifadesinin yasal mirasçılar yanında atanmış mirasçıları da kapsadığı kabul edilir. Hatta mirasçılar dışındaki herhangi bir kişinin bu borçları ödüyor olması halinde, alacaklılar feragat edene ve mirasçılarına başvuramaz.
Miras Tasfiyesinde 5 Yıllık Süre
Miras bırakanın feragat eden ve mirasçılarından tereke alacaklılarının talepte bulunabilmesi için bir diğer şart, bu kişilere, miras bırakanın ölümünden önceki beş yıl içinde, ivazlı feragat sözleşmesi gereği verilmesi gereken ivaz kapsamında bir kazandırmada bulunulmuş olmasıdır.
Bu kazandırma, genellikle feragat edene taşınmaz devri şeklinde ortaya çıksa da, malvarlığına ilişkin her türlü kazandırma bu şartı sağlayabilir.
Kanunda belirtilmemiş olsa da, kazandırmanın miras bırakan tarafından yapılması aranmalıdır. Ayrıca, yapılan kazandırmanın üçüncü bir kişi tarafından yapılması ve bu nedenle miras bırakanın malvarlığında azalmaya yol açmaması halinde, tereke alacaklıları ivazlı feragat edenden ve mirasçılarından talepte bulunamaz.
TMK madde 530’un uygulanabilmesi için ivazın miras bırakanın ölümünden önceki son beş yıl içinde gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Bu şartın amacı, miras bırakanın malvarlığından ivazın çıkması ile terekenin borçlarını karşılayamaması arasındaki sebep-sonuç ilişkisini korumaktır. Her ne kadar madde metni “ölümünden önceki beş yıl içinde” şeklinde olsa da, bu süre, mirasın açılmasından önceki beş yıl olarak anlaşılmalıdır.
Düzenlemede belirtilen beş yıllık sürenin hesaplanmasında, feragat edenin aldığı karşılığın tarihine bakılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bu nedenle, ivazın somut olarak elde edildiği tarih, beş yıllık sürenin başlangıcı olarak kabul edilmelidir. Diğer tarihler, örneğin feragat sözleşmesinin yapıldığı veya karşılığın verilmesi gereken tarih, dikkate alınmamalıdır.
Feragat nedeniyle verilen karşılığın sürekli veya dönemsel olması durumunda, feragat edenin mirasın açılmasından önceki beş yıl içinde kazanç elde etmiş olması TMK madde 530’un uygulanması için yeterlidir.
Ancak bu durumda, feragat edenin ve mirasçılarının sorumluluğu belirlenirken, alınan karşılığın tamamı değil, beş yıl içinde alınan kısmı dikkate alınmalıdır.
İvazlı feragat sözleşmesine rağmen, mirasın açılmasından önce beş yıl içinde herhangi bir karşılık alınmamışsa, tereke alacaklıları TMK madde 530’a dayalı talepte bulunamazlar. Dolayısıyla, beş yıldan daha eski bir tarihte alınmış bir karşılık hala mevcut olsa bile, bu durumda aynı sonuca varılmalıdır.
Mirastan Feragat Edenin Mirasçılarının Talep Hakkı
TMK madde 530, mirastan ivazlı feragat eden kişinin mirasçılarına da tereke alacaklılarından talepte bulunma hakkı tanımaktadır.
Ancak bu talep hakkının doğumu, ivazlı feragat edenin mirasının açılmış ve mirasçılarının belirlenmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ivazlı feragat edenin mirasçılarının tereke alacaklılarına karşı sorumluluğu, feragat eden kişiye göre ikincil olarak değerlendirilebilir.
TMK madde 530’un aradığı şartların gerçekleşmesi halinde, tereke alacaklıları sadece feragat edenin ve mirasçılarının mirasın açılması anında malvarlıklarında yarattığı zenginleşmeyi talep etme hakkına sahiptir.
Ancak, feragat karşılığında verilen ivazın niteliği ne olursa olsun, tereke alacaklıları sadece kendilerine bir miktar paranın ödenmesini talep edebilir.
Feragat sözleşmesinin iptaliyle feragat edenin mirasçılık sıfatını kazanması mümkün olmadığı için, TMK madde 530’un aradığı şartlar gerçekleşse bile, feragat edenin veya mirasçılarının tereke borçlarından tüm kişisel malvarlıklarıyla sorumlu olması gündeme gelmez.
TMK madde 530’da, feragat edenlerin ve mirasçıların ivaz olarak aldıkları şey için yaptıkları giderlerin talep hakkı konusunda net bir açıklama bulunmamaktadır.
Ancak, sorumluluğun kapsamının belirlenmesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması söz konusu olduğunda, giderlerin talep edilmesine ilişkin sebepsiz zenginleşme hükümleri de dikkate alınmalıdır.
Böylece, feragat edenler ve mirasçılar, feragatin ivazı olarak verdikleri şey için yaptıkları giderleri, iyiniyetli veya kötü niyetli olmaları gözetilerek TBK madde 80 kapsamında talep edebilirler.
Talepte Zamanaşımı ve Farklı Görüşler
Tereke alacaklılarının TMK madde 530’a dayalı olarak ivazlı feragat edenlere ve mirasçılara yönelik talebinin zamanaşımı süresi konusunda doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Bu konuda öne çıkan ihtimaller arasında, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı süresi, alacağın kendi zamanaşımı süresi veya mirasın açılmasından itibaren 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması yer almaktadır.
Bazı yazarlar, burada söz konusu olanın bir sebepsiz zenginleşme davası olduğu düşüncesiyle tereke alacaklılarının taleplerini sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı süreleri içinde ileri sürmeleri gerektiğini kabul etmektedir.
Örnek Yargıtay Kararları
Dava ivazlı mirastan feragat sözleşmesinin hükümsüzlük sebebine dayalı olarak iptaline ilişkindir.
İvazlı mirastan feragat sözleşmesi, yasal şekline uygun olarak (TMK.md.545), resmen evli olan karı-koca arasında yapılmış; sözleşmeyle, kocanın (davacıların miras bırakanı) vereceği tapuya kayıtlı üç daire karşılığında, kadın eşin (davalıların miras bırakanı) kocasının tüm miras hakkından feragat etmiş olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşme düzenlendikten sonra, mirastan feragat eden miras bırakandan önce ölmüş (02.04.2009 tarihi), daha sonra da miras bırakan ölmüştür. (09.12.2009 tarihi).
Davacılar miras bırakanın ilk eşinden olma çocukları olup, karı- koca olan sözleşenlerin ortak çocuğu bulunmamaktadır.
Davacılar, mirastan feragat edenin miras bırakandan önce öldüğü, bu nedenle Türk Medeni Kanunu 548. maddesi uyarınca miras sözleşmesinin kendiliğinden ortadan kalktığı iddiasıyla iptal davası açmışlardır.
Mahkemece davanın kabulü ile mirastan feragat sözleşmesinin iptaline karar verilmiş; davalılar, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bu hükmü temyiz etmişlerdir.
Mirastan feragat sözleşmesi, olumlu-olumsuz miras sözleşmesi ayrımında olumsuz miras sözleşmelerinden olup; ivazlı veya ivazsız olarak ikiye ayrılır (TMK. Md.528).
İvazlı mirastan feragat sözleşmesinde olası yasal mirasçı, miras bırakanın terekesinden kendi lehine doğacak olan istemlerinden (bekleme durumundan) bir karşılık (ivaz) alarak vazgeçmektedir. Buna karşılık ivazsız mirastan feragat sözleşmesinde, olası mirasçı bir karşılık almamaktadır.
Davaya konu mirastan feragat sözleşmesinde, kadın eş kocanın olası terekesindeki miras haklarından bir karşılık alarak (üç adet daire) vazgeçmiştir. Bu nedenle sözleşme, ivazlı mirastan feragat sözleşmesidir.
Türk Medeni Kanunu 548. maddesindeki miras sözleşmesinin ölümle kendiliğinden sona ermesi hali; öncelikle olumlu miras sözleşmesi haline (mirasçı atama ve belirli mal bırakma vasiyetine) ilişkindir.
Ayrıca, ivazsız feragat sözleşmesi de feragat edenin miras bırakandan önce ölümüyle kendiliğinden hükümsüz hale gelir (TMK.528/3. maddenin zıt anlamından hareketle).
Buna karşılık, ivazlı feragat sözleşmesi feragat edenin miras bırakandan önce ölümü halinde kendiliğinden hükümsüz hale düşmez.
Çünkü mirastan ivazlı feragat eden ne “vasiyet alacaklısı” (belirli mal bırakılan) ne de “mirasçı atanan” konumundadır. Yine, feragat eden öldüğünde, feragat bu sefer onun varsa altsoyu için geçerli olacaktır (TMK. Md.528/3).
Ancak, ivazlı mirastan feragat sözleşmesinde, bu hükmün aksi taraflarca kararlaştırılabilir ve böylece bu olasılıkta da mirastan feragat sözleşmesinin feragat edenin erken ölümüyle hükümden düşmesi sağlanabilir. Türk miras hukuku öğretisinde, ivazlı mirastan feragat sözleşmesinin feragat edenin erken ölümüyle kendiliğinden hükümsüz hale gelmeyeceği savunulmaktadır.
Yukarda açıklandığı gibi; davaya konu ivazlı mirastan feragat sözleşmesi feragat edenin miras bırakandan önce ölümüyle kendiliğinden sona ermemiştir.
Burada Türk Medeni Kanunu 548. maddesinin uygulanması söz konusu değildir. Sözleşmede feragat edenin erken ölümünün sözleşmeyi kendiliğinden son erdireceği de kararlaştırılmamıştır.
O halde, mahkemenin davayı kabul ederek sözleşmeyi iptal etmesi hatalı olmuştur. Temyiz edilen hükmün davanın reddine karar verilmek üzere BOZULMASI (…) 8HD, Esas: 2013/22073 Karar: 2014/20701 Tarih: 13.11.2014
Mahkemece 17.5.2006 tarih ve 2006/218-561 esas ve karar sayılı kararda mirastan feragat sözleşmesine hiç değinilmeksizin muris Osman Özkan’ın mirası 56 pay kabul edilmiş ve mirastan feragat edenlere de pay verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mirasçılık ve mirasın geçici, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. (4722 Sayılı Kanun mad.17)
Mirasçılardan Şermin Öztürk, Meryem Özkan ve Fatma Bulut Tekirdağ 2. Noterliğinin 17.8.1984 tarih ve 9606 yevmiye sayılı feragat sözleşmesi ile Hamdi Özkan, Güngör Özkan, Ramazan Özkan ve İdris Özkan lehlerine (…. Kardeşlerimiz, eğer miras bırakandan önce ölmeleri halinde mirastan mahrumiyet hallerinde mirastan ret hallerinde yani bu durumlara maruz kalsalar dahi maruz kalanın veya kalanların miras hak ve hisseleri bizlere değil bu durumda bulunan veya bulunanların eş veya çocuklarına geçecektir…) ivaz karşılığı mirastan feragat etmişlerdir. İdris Özkan muristen önce 22.1.1989 tarihinde ölmüştür.
Mirastan feragat sözleşmesi Noterliğin ve Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı üzerine Tekirdağ Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/149 Esas sayılı dosyasında okunmuş,
23.2.1993 tarih ve 1992/149 Esas, 1993/108 Karar sayılı kararı ile “Şermin Öztürk, Fatma Bulut ve Meryem Özkan’ın murisleri Osman Özkan’ın mirasından feragat ettiklerinin tesciline” karar verilmiş ve bu karar 2.1.1998 tarihinde kesinleşmiştir.
743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin 475. maddesinde “bir kimse, mirasçılardan biri ile ivazlı veya ivazsız, mirasçılıktan feragat mukavelesi yapabilir. Bu suretle feragat eden kimse; mirasçı sıfatını zayi eder.
Feragat mukavelesi ivazlı olduğu takdirde hilafı şart edilmedikçe feragat eden kimsenin alt soyuna da müessir olur” denilmektedir.
Mirastan feragat eden mirasçı, tereke ile ilişkisini tüm olarak kesmiş sayılmaz. Miras açıldığında (TKM.md.539) terekenin borcu alacaklarından çok olup da mirasçı olanlar bunu ödemeye yanaşmazsa, mirastan feragat eden kişi önceki beş yıl içinde miras bırakandan feragatin ivazı (karşılığı) olarak aldığı şeyi ve semeresinden elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür.
(TKM. Md. 477) Öte yandan hakkında tenkis davası açıldığı zaman mirastan feragat eden mirasçı, sözleşme ile aldığını geri vererek terekenin taksimine iştirak edebilir. (TKM.m.416) Görülüyor ki mirastan feragat edenin mirasla ilişiği tamamen kesilmez.
Veraset belgesi istemek maddi bir olayın varlığını ikrar ve kişiler arasındaki irs ilişkisini tespit ettirmekten ibarettir.
İsteğin bu niteliği itibariyle mahkemeye başvurmak mirasçının ne bir hakkının yitirilmesine, ne de veraset durumunda bir değişiklik meydana getirilmesine yol açar.
Murisin çocukları Şermin Öztürk, Meryem Özkan (Ağaoğlu) ve Fatma Bulut mirastan feragat nedeniyle mirasçılık sıfatını kaybetmişlerdir.
Mirastan feragat sözleşmesinin bulunması mirasçılık belgesi istemeye engel değildir. Ancak mirasçılık belgesinde bu hususa işaret edilmeli ve mirasçılık sıfatını yitiren kişilerin paylarının kime veya kimlere kaldığı hüküm fıkrasında gösterilmelidir. Bu hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,(…) 2HD, Esas: 2007/2597 Karar: 2007/4205 Tarih: 15.03.2007
Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.