Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Miras Payının Devri

Miras Payının Devri – 2024

Miras Payının Devri

”Miras Hissesinin Devri” olarak da bilinen ”Miras Payının Devri”, mirasçının istediği takdirde terekenin bir kısmı ya da tamamı üzerindeki miras payını devretmesi anlamına gelir. Miras payı devri, mirasın açılmasından sonra veya öncesinde gerçekleşebilir.  Devir sözleşmeleri, karşılıklı veya karşılıksız olarak yapılabilmektedir.

 

Beklenen miras hakkı, henüz kazanılmış bir hak değil, ileride kazanılması muhtemel olan bir haktır. Mirasçı, ileride doğması muhtemel mirasçılık hakkını devredebilir. Kural olarak, muhtemel mirasçının beklenen miras hakkı üzerinde tasarrufta bulunması mümkün değildir. Ancak Türk Medenî Kanunu (TMK) m. 678, belirli şartlarda miras bırakan sağken miras hakkının devrini mümkün kılar.

 

Mirasçılar, elbirliği ile hak sahibi olurlar ve paylaşma işlemi gerçekleşmedikçe tek başlarına hareket edemezler. Ancak, TMK. m. 677, mirasçılara, elbirliği ile hak sahipliği aşamasında istisnai olarak miras payları üzerinde tek başlarına hareket etme imkanı tanır.

 

Mirasçılar, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerindeki miras paylarını diğer bir mirasçıya veya üçüncü bir kişiye devredebilirler.TMK. m. 677’ye göre, miras payının devri sözleşmeleri her iki durum için farklı şartlara, hükümlere ve sonuçlara tabidir.

 

Miras payının devriyle ilgili bir istisna, mirasbırakanın belirli mal bırakma vasiyeti (TMK. m. 517) için miras payını devreden mirasçının vasiyeti lehdarı ataması durumudur. Bu durumda, devreden mirasçı, vasiyet konusu belirli mal dışındaki miras payını devredebilir. Ancak bu husus, sözleşmede aksine kararlaştırılabilmektedir.

 

Miras payının başka bir mirasçıya devri, genellikle aynı zümre içindeki mirasçılar arasında gerçekleşir. Farklı bir zümrede yer alan bir mirasçıya devir yapılması durumunda, bu devir üçüncü bir kişiye yapılmış gibi hüküm ve sonuç doğuracaktır.

 

Miras Payının Devri Sözleşmesinin Şekil Şartı

Miras payının devri sözleşmesinin şekil şartı, devrin diğer bir mirasçıya veya üçüncü kişiye yapılmasına göre belirlenir. Miras payı diğer bir mirasçıya devrediliyorsa, devir sözleşmesi yazılı şekilde yapılmalıdır (TMK. m. 677/f. I). Yazılı şekil şartı adi yazılı şekildir ve geçerlilik şartıdır. Tarafların sözleşmeyi imzalaması yeterlidir. Devir karşılıksız ise, sadece payını devredenin imzalaması da yeterlidir.

”… ile davacı arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve taşınmaz da tapulu olduğundan sözlü olarak yapılan miras payının devri sözleşmesi geçersiz olup hukuken davacıya herhangi bir hak bahşetmez (…)” 8. Hukuk Dairesi 2010/6303 E.  ,  2011/3508 K.

 

Miras Payının Üçüncü Kişiye Devri ve Şekil Şartı

Noterde Düzenlenme Şekli

Miras payının üçüncü bir kişiye devri sözleşmesi, TMK. m. 677/f. II’ye göre noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır. Eski TMK. m. 612, bu devrin geçerlilik şeklini belirtmemişti. TMK. m. 677/f. II hükmü ile, bu boşluk doldurularak, diğer bir mirasçıya devre göre daha nitelikli bir şekil şartına bağlanmıştır. Dolayısıyla, miras payının devri sözleşmesi noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır.

”(…) Davacı ve davalı kardeş olup, dava Türk Kanunu Medenisinin 612.maddesine dayalıdır. Davalı 18.8.1993 tarihli noter senediyle miras payını davacıya devretmiştir (…) 2. Hukuk Dairesi 2006/2837 E.  ,  2006/3337 K.

 

Miras Payının Devredilmesinin Hüküm ve Sonuçları

Miras payı devri sözleşmesi, miras açıldıktan sonra ancak paylaşma tamamlanana kadar yapılabilir. Paylaşma yapıldıktan sonra tereke üzerinde elbirliği ile mülkiyet kalmaz, her bir mirasçı payı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir.

Miras payı devri sözleşmeleri ivazlı (karşılıklı) ya da ivazsız (karşılıksız) yapılabilir. İvazlı devirde bir taraf kendi edimini yerine getirmeden diğer taraftan sözleşmenin ifasını isteyemez.

 

Şekil şartına uyulmadan miras payının devri sözleşmesi yapılmışsa, sözleşme geçersiz olur. Ancak geçersizliğin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasını oluşturuyorsa, geçersizlik ileri sürülemez.

 

Miras payı devri sözleşmesi ivazlı yapılmışsa, sözleşme konusuna ilişkin ayıp ve zapttan sorumluluk söz konusu olacaktır. Bu durumda, TBK’nın satış sözleşmelerinde düzenlediği ayıptan ve zapttan sorumluluk hükümleri uygulanmalıdır.

 

Miras Payının Üçüncü Bir Kişiye Devredilmesi

Miras payının mirasçı sıfatına sahip olmayan üçüncü bir kişiye devri TMK. m. 677/f. II hükmünde düzenlenmiştir. Bu durumda, sözleşme üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez. Üçüncü kişi, sözleşme ile ancak paylaşma sonunda ya da miras ortaklığının paylı mülkiyete çevrilmesi durumunda, mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkı elde eder.

 

Yani, devredilen hak ayni etki yaratmayacaktır, sadece miras payını devralan kişi şahsi bir alacak hakkına sahip olur. Sözleşme ile bunun aksinin kararlaştırılması mümkün değildir, çünkü taraflar yaptıkları sözleşme ile üçüncü kişilere etkili haklar kazanamazlar.

 

Hüküm ve Sonuçlar

Miras payını devralanın, mirasın paylaşılmasından önce, gerek devreden mirasçıya gerek diğer mirasçılara gerek vasiyeti yerine getirme görevlisine karşı herhangi bir hakkı yoktur. Mirasçı sıfatını kazanamadığından paylaşmaya katılamayacağı gibi, paylaşmayı talep de edemez. Ancak bazı hallerde devralanın hakkını korumak için paylaşmayı talep edebileceği veya paylaşmaya katılabileceği öngörülmektedir.

 

Devir Sözleşmesinde Belirli Süre İçinde Paylaşma Talebi Taahhüdü

Bu durumda, devreden mirasçı devir sözleşmesinde belirli bir süre içinde paylaşma talebinde bulunmayı taahhüt etmişse, devralan bu süre içinde paylaşma talebinde bulunabilir. Miras payını devralan üçüncü kişinin korunduğu ikinci durum ise, devralana temsil yetkisinin verilmiş olmasıdır.

 

Devreden mirasçı, devralana mirasın paylaşılmasını talep etme ve paylaşmaya katılma konusunda temsil yetkisi vermişse, devralan temsilci sıfatıyla hareket edebilir. Son imkân ise, devralanın hâkime başvurarak paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteme hakkıdır.

 

Şahsi Talep Hakkı

Miras payının üçüncü bir kişiye devri, sadece şahsi bir talep hakkı doğurduğundan, miras payını devreden mirasçı açısından mirasçılık sıfatına bağlı hak ve borçlarda bir değişikliğe sebep olmaz. Payını devreden mirasçı, mirasçılık sıfatını kaybetmez ve miras ortaklığının ortağı olarak paylaşmaya katılır.

Miras payını devredenin borcu, sadece paylaşma sonucu kendisine geçen tereke mallarını üçüncü kişiye devretme borcudur. Devreden, devralana tereke mallarının mülkiyetini teker teker geçirir.

 

Miras Payını Devreden Mirasçının Tereke Borçlarından Sorumluluğu

Miras payının diğer bir mirasçıya ya da üçüncü bir kişiye devri durumunda, payını devreden mirasçı genel olarak tereke borçlarından diğer mirasçılarla birlikte sorumludur. Ancak payı devralan üçüncü kişi sadece devraldığı kısım için sorumlu olacaktır.

Devir Sözleşmesiyle Belirlenen Sorumluluk

Devir sözleşmesi ile tereke borçlarından sorumluluk, devreden mirasçının değil, payı devralan üçüncü kişinin üzerine alınabilir. Bu durumda, tereke borçlarından sadece devralan kişi sorumlu tutulur.

Müteselsil Sorumluluk

Payını devreden mirasçı, miras bırakanın alacaklılarına karşı tereke borçlarından beş yıl boyunca müteselsilen sorumlu olmaya devam eder. Ancak devir diğer bir mirasçıya yapılmışsa, bu sürenin başlangıcı devir sözleşmesinin yapıldığı tarih olur.

Rücu Hakkı

Miras payını devreden mirasçı, kendi miras payından fazla ödeme yaparak tereke borçlarını ifa etmişse, devralan kişiye karşı rücu hakkını ileri sürebilir.

 

Miras Payının Rehin Edilmesi

Elbirliği Mülkiyeti ve Tasarruf İşlemleri

Miras paylaşımı öncesinde miras payları üzerinde elbirliği ile mülkiyet olduğundan, mirasçılar tasarruf işlemleri için oybirliğiyle karar almak zorundadırlar. Ancak paylar somut olarak belirlenmediği için, miras malları üzerinde rehin kurulamaz.

Rehin Kurma Vaadi

Miras payının belirli olmamasına rağmen devredilmesi mümkün olduğundan, miras payı üzerinde rehin kurma vaadi sayılabilecek bir Borçlar Hukuku işlemi ile rehin kurulabilir. Bu vaadin TMK. m. 677 hükmündeki şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerekir. Tapuya şerh verilmesi de mümkündür, ancak adi yazılı şekilde yapılmış bir rehin vaadi sözleşmesiyle ipotek kurma vaadi yapılması kanunu zorlama olarak görülebilir. Bu nedenle resmi şekilde yapılması önerilir.

 

Miras Payının Haczi

Türk Hukuku’nda miras payının devri mümkün olduğundan, miras payını devredenin alacaklıları tarafından payın haczedilmesi mümkündür.

Haciz İşlemi ve Sonuçları

Haciz, mirasçının paylaşma sonucunda payına düşecek tereke mallarına ilişkin olarak uygulanır. Haciz işlemi tapu kütüğüne şerh verilerek gerçekleştirilebilir. Miras payına haciz konulması, mirasçının tasarruf özgürlüğünü kısıtlar ve ortaklık mallarına ilişkin kararlar icra mercii tarafından alınır. Ancak, miras payına haciz konulduğunda, miras ortaklığı devam ettiği sürece satış istenemez. Ancak paylaştırma sonucu haczedilen payın sahibine düşen tereke mallarının satışı talep edilebilir.

 

Mirasın Açılmasından Önce Miras Payının Devri

Bir kimsenin, kendisine miras yoluyla kalan mallar üzerinde tasarruf etme yetkisi mirasın açılması ve paylaşılması ile mümkün olur.

Miras Payının Devredilmesi İçin Gereken Şartlar

Miras Payının Devredenin Muhtemel Mirasçı Olması

Miras hakkının devredilmesi, ancak muhtemel hak sahibi olan bir mirasçı tarafından mümkündür. Bu kişi, yasal ya da atanmış bir mirasçı olmak zorunda değildir; önemli olan ileride mirasçı olması muhtemel olmasıdır.

Miras Payını Devralanın Mirasçı ya da Üçüncü Kişi Olması

Miras hakkı, bir diğer mirasçıya ya da üçüncü bir kişiye devredilebilir. Bu durum, mirasın açılmasından sonraki devirdeki gibi farklı hüküm ve sonuçlara bağlanmamıştır.

Miras Payının Devri Sözleşmesinin Şekil Şartı

Mirasın açılmasından önceki miras hakkının devri düzenleyen TMK. m. 678, devir sözleşmesinin şekil şartını belirtmemiştir. Bu durumda, diğer bir mirasçıya yapılan devir için adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Ancak devir üçüncü bir kişiye yapılıyorsa, sözleşme noterde düzenlenmelidir.

Devir Sözleşmesine Miras Bırakanın Katılması Veya İzni

Miras bırakan, muhtemel mirasçının yaptığı devir sözleşmesine katılır veya izin verirse, miras hakkı devir sözleşmesi geçerli olur. Bu durum, eski kanun zamanındaki düzenlemelere göre miras bırakanın katılması ve izin vermesini gerektiriyordu. Miras bırakanın katılması ve izninden neyin anlaşılması gerektiği doktrinde tartışmalı bir konudur.

 

MİRAS PAYININ DEVREDİLMESİNİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

Açılmamış miras payının devri için miras bırakanın devir sözleşmesine katılması veya izni gereklidir. Miras bırakanın sözleşmeye katılması durumunda, miras bırakan işlemlerin bir tarafı olur ve devralan mirasçı sıfatını kazanır. Ancak bu durumda, genel görüşe göre, miras bırakanın sözleşmeye katılması, sadece borç doğurucu bir işlem yapar ve devralanın hakkı sadece şahsi bir talep hakkı olur.

 

Mirasın açılmasından önce devredilen miras hakkı, beklenen bir haktır ve ayni nitelikte değildir. Bu durumda devralan, mirasın açılmasından sonra paylaşma talep ve paylaşmaya katılma hakkına sahip değildir. Ancak devralan diğer bir mirasçıysa, bu haklara sahip olabilir.

Miras Bırakanın Katılması veya İzni

Miras bırakanın devir sözleşmesine katılması veya izin vermesi durumunda, devir sözleşmesi geçerli olur. Bu durumda, miras bırakanın katılması veya izni, borç doğurucu bir işlem olarak kabul edilir.

İvaz Karşılığında Yapılan Devir

Miras hakkının ivaz karşılığında devri durumunda, devralanın borcu sözleşmede aksi belirtilmediği sürece, sözleşme kurulduğu anda doğar. Hakkını devreden mirasçı, ivazın yerine getirilmemesi durumunda borçlunun temerrüdü hükümlerine başvurabilir. Miras hakkını devredenin borcu ise, tereke mallarını devir sözleşmesine uygun şekilde devralana geçirmektir. Bu borcu yerine getirmezse, devralan, borca aykırılık hükümlerine dayanarak devredenin sorumluluğuna gidebilir.

 

Miras Bırakanın Sözleşmeye Katılmaması veya İzninin Bulunmamasının Sonuçları

Türk Medeni Kanunu’nun 678. maddesine göre, miras hakkının devrine, miras bırakanın katılımı veya izni olmaksızın yapılan sözleşmeler geçerli kabul edilmez. Bu durum, geçersizlik, kesin hükümsüzlük veya iptal edilebilirlik olarak yorumlanabilir. Yargıtay, bu tür durumlarda sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. Miras payının devri sözleşmesinin geçersiz olduğu durumlarda, sözleşmeyle verilen şeylerin geri istenebilir olduğu belirtilmektedir (Türk Medeni Kanunu madde 678/f. II).

 

Miras Payının Rehni ve Haczi Mümkün müdür?

Türk Medeni Kanunu’nun 954. maddesi hükmüne göre, başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar rehnedilebilir niteliktedir. Ancak, açılmamış bir terekede miras hakkı söz konusu olduğunda, bu hak hiçbir şekilde rehnedilemez. Çünkü bu durumda rehnedilebilecek somut bir hak bulunmamaktadır.

Miras Payının Devrinde Zamanaşımı Var mıdır?

Miras payının devrine ilişkin sözleşmeler, şahsi hakkın devrini içerdiğinden 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
(…) Miras payının üçüncü şahıslara devri konusunda gerek uygulamada ve gerekse doktrinde bir görüş ayrılığı söz konusu değildir. Bu tür devrin borçlandırıcı yanı şahsi hak niteliğinde olduğu ve 10 yıllık zamanaşımının uygulanacağı oybirliğiyle kabul edilmektedir (…)  8. Hukuk Dairesi 2011/2509 E.  ,  2011/6465 K.

SONUÇ

Miras bırakanın ölümüyle, kanun gereği mirasçılar arasında oluşan miras ortaklığı, tereke üzerinde elbirliği mülkiyetine neden olur. Bunun sonucunda mirasçılar, tereke üzerinde tek başlarına hareket etmekte kısıtlanır.

Ancak kanun, bazı durumlarda mirasçılara hakları üzerinde tek başlarına hareket etme imkanı tanımıştır. Bunlardan biri, mirasın açılmasından sonra miras payının devridir. Miras payının devri, devreden mirasçının miras payını bir diğer mirasçıya veya üçüncü bir kişiye devretmesiyle mümkündür.

Devir, mirasçılar arasında yapılıyorsa devrin konusu terekenin tamamı veya bir kısmı olabilir. Üçüncü kişilere yapılan devirlerde ise, miras payının tamamının devri gerekmektedir.

 

Miras payı devri sözleşmesinin yapılabilmesi için öncelikle devri yapanın mirasçı olması ve birden fazla mirasçının bulunması gerekmektedir. Devirlerin şekli, devrin diğer bir mirasçıya ya da üçüncü kişiye yapılması durumlarına göre farklılık gösterir.

Miras payının devredilmesi sonucunda mirasçının sorumlulukları da değişiklik gösterebilir. Ancak miras payının rehnedilmesi veya haczedilmesi kabul edilmez çünkü somut bir hakkın bulunmaması nedeniyle bu işlemler gerçekleştirilemez.

 

Miras Payının Devri Örnek Yargıtay Kararı


8. Hukuk Dairesi         2010/6303 E.  ,  2011/3508 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

… ile … ve müşterekleri, dahili davalılar … … ve … … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.07.2009 gün ve 13/111 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi dahili davalılar … ile … taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … dava dilekçesinde; davalıların miras bırakanı … adına tapuda kayıtlı bulunan 34 nolu parselde miras payı bulunan mirasçılardan …, … ve …’ın bu parseldeki miras paylarını murisin ölümünden sonra kendisine sattıklarını, tapuda intikalin yapılmadığını, taşınmaz üzerinde ev, avlu ve samanlık yaptığını, satın aldığı yerin 2370 m2 olduğunu, zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, vergisini ödediğini açıklayarak taşınmazın tapu kaydının 2370 m2 bakımından iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar …, … ve … davayı kabul ettiklerini açıklamışlardır.
Davaya dahil edilen dahili davalılar, … ve …, 7.5.2009 tarihli yargılama oturumunda yapılan satışın doğru olduğunu, davacı tarafından miras paylarını satanlara parasının ödendiğini, bu nedenle kendilerine ait payların ayrılmasını istemişlerdir.

Mahkemece, davanın kabulü ile 34 nolu parselin tapu kaydının 2370 m2’lik bölümü bakımından iptaline ve davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, murisin eşi dahili davalı … ile oğlu … tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, muristen kalan taşınmazdaki miras paylarının mirasçı olmayan üçüncü kişiye satışı nedeniyle açılan tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

Davacı dava dilekçesinde; muris …’ın mirasçıları olan …, … ve …’den miras paylarını satın aldığını bildirmiştir. Dosya arasında bulunan 34 nolu parselin tapu kaydı, 12.1.1988 tarihinde tapulama yoluyla oluşmuş, maliki … oğlu … olarak belirtilmiştir. Tapu halen muris … adına bulunmaktadır.

Kayıt maliki … … Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 15.11.1991 tarih 1991/131 Esas ve 1991/127 Karar sayılı veraset belgesine göre 6.1.1989 tarihinde ölmüş olup, geriye mirasçı olarak eşi … …, çocukları … …, … …, … … ve … …’ı bırakmıştır. Davacı muris …’ın ölümünden sonra adı geçenlerin miras paylarını satın aldığını belirtmiştir.

Eyüp’ün ölümü ile terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazdaki miras payının devri yazılı olarak yapılacak sözleşmeyle mümkündür. Tapulu taşınmazlar açısından yazılı biçim bir geçerlilik koşuludur (TMK.m.677). Dava konusu parsel 12.1.1988 tarihinden beri tapuda kayıtlı bir yerdir. Muris 1989 yılında ölmüş, miras payının devri ise ölüm tarihinden sonra yapılmıştır.

Davalılardan … aynı zamanda davayı açan …’ın eşidir. … ile miras payının devri konusunda eşi … arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. 1.9.1995 ve 16.10.1991 tarihli yazılı sözleşmeler sadece davacı … ile mirasçılardan … ve … arasında yapılmıştır. Her ne kadar yazılı sözleşmede satıştan söz edilmiş ise de, elbirliği mülkiyetine tabi bulunan bir taşınmazın TMK.nun 702. maddesi gereğince tüm mirasçıların katılımı olmadan bir veya birkaç mirasçının taşınmazdaki paylarını satması mümkün değildir.

Anılan madde uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Ayrıca tapulu taşınmazların TMK.nun 706, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve BK.nun 213. maddesi gereğince satışları resmi şekilde yapılmadıkça geçerli bir hukuki sonuç doğurmazlar. TMK.nun 706. maddesinde belirtilen resmi şekil bir ispat şartı olmayıp bir şekil şartıdır. Bu nedenle mirasçı … ve … tarafından yapılan satışa ilişkin adı yazılı satış sözleşmesi de bu bakımdan hukuki sonuç doğurmaz.

Olayın gelişimi dosya kapsamı ve davacının eşinin mirasçılardan birisi olması olguları birlikte değerlendirildiğinde 1.9.1995 ve 16.10.1991 tarihli satış sözleşmeleriyle yapılan işlemin bir satış işlemi değil, bir miras payının devri sözleşmesi olarak kabulü gerekmektedir. 1.9.1995 ve 16.10.1991 tarihli miras payının devri sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı TMK.nun 612. maddesinde; (4721 sayılı TMK.nun 677. maddesi aynı konuyla ilgilidir) “mirasçılardan biri ile hissesinin temlikine dair üçüncü bir şahıs arasında addedilmiş olan mukavele, üçüncü şahsa taksime müdahale hakkı vermez.

Üçüncü şahsın hakkı, ancak temlik eden mirasçıya ayrılan hissenin talebine münhasırdır” denilmektedir. Davacının eşi … mirasçılardan biri olup henüz sağ olduğundan, miras payını devralan davacı eşi … terekeye göre üçüncü şahıs durumundadır.

Şu halde mirasçılar arasında henüz iştirak çözülmeden davacı …’ın iki mirasçının payını yazılı belge ile davalı eşi …’ın payını ise sözlü olarak devraldığını belirterek iptal ve tescil isteğinde bulunması olanaksızdır. Ancak mirasçılar arasındaki iştirakin çözümlenmesi sonucu aralarında yazılı sözleşme bulunan mirasçılardan …’a ve …’e düşen payın kendisine verilmesini isteme hakkı doğar. … ile davacı arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve taşınmaz da tapulu olduğundan sözlü olarak yapılan miras payının devri sözleşmesi geçersiz olup hukuken davacıya herhangi bir hak bahşetmez. İştirak hali sürdüğü sürece, adı geçen kişilerin kabulleri de hukuken bir değer taşımaz.

O halde mahkemece yapılacak iş; miras payının devrine ilişkin 1.9.1995 ve 16.10.1991 miras payının devri sözleşmeleri nedeniyle iştirakin çözümlenmesi halinde miras payını yazılı olarak devreden … ve …’e düşen miras paylarını isteme hakkına sahip olan davacının bu hakkı gözetilerek muris adına tapuda kayıtlı bulunan 34 sayılı parseldeki iştirakin çözümlenmesi halinde … ve … bakımından hukuki sonuç doğurmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile iptal ve tescile karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.

Kabule göre de, mirasçılardan murisin eşi …’ın veraset belgesine göre 4/16 payı olduğu halde, bu husus göz ardı edilerek fazla miktarda taşınmazın hüküm altına alınmış olması doğru olmadığı gibi verilen 2370 m2’lik yerin de taşınmazın hangi bölümünde yer aldığı kroki üzerinde işaretlenmemesi de yerinde değildir.

Dahili davalı … ve …’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve 135,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 16.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Miras Payının Devri

Miras Payının Devri

Yazıyı paylaşın: