Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

Mirasın Gerçek Reddi

MİRASIN GERÇEK REDDİ

Miras bırakanın intikale elverişli olan özel hukuk ilişkilerinin tümü olan mirası, miras bırakanın vefatıyla açılır.Açılan mirasın varisleri, külli halefiyet prensibi ile murisin mirasçısı olabilme vasfına sahip kişilerdir. Külli halefiyet ilkesi miras hukukunun en temel ilkesidir. Bir mal varlığının bir bütün olarak aktifi ve pasifiyle sadece tek bir hukuki olayla bir kişiden başka bir kişiye kendiliğinden geçmesidir. Yani alacaklar, borçlar, taşınırlar, taşınmazlar vs. hep birlikte ayrı ayrı işlem yapmaya gerek kalmadan doğrudan mirasçıya miras kalmaktadır.

 

Külli halef dar anlamda mirasçı anlamına gelmektedir. Terekede tek bir mirasçı varsa tereke murisin ölümüyle kendiliğinden mirasçıya geçmektedir. Terekede birden fazla mirasçı varsa ‘’miras ortaklığı’’ kavramı ortaya çıkmaktadır. Miras ortaklığı, tereke mirasçılar arasında paylaştırılıncaya kadar mirasçıların el birliği ile hak sahibi olmasıdır. Miras ortaklığında mirasçılar murisin borçlarından müteselsilen, şahsen ve sınırsız olarak sorumludurlar. İşte bu sınırsız sorumluluğa karşın kanun koyucu mirasın reddi kurumunu düzenleyerek mirasçıları korumayı amaçlamıştır.

 

Türk Medeni Kanunu’nun 605. ve 618. maddeleri arasında düzenlenen mirasın reddi kurumu, mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olmak üzere iki türdür. Mirasın hükmen reddi ile kanun koyucu, borcunu ödemekten aciz bir miras bırakanın mirasçılarını TMK’nın 605. maddesinin ikinci fıkrasındaki hükümle ‘’mirasın reddedildiğini varsayarak’’ re’sen korumayı amaçlar.

Mirasın gerçek reddinde durum daha farklıdır. Gerçek red bakımından mirasçıların irade beyanları gerekmektedir. Mirasın gerçek reddinde kanun koyucu mirasçılara bir red hakkı tanımıştır, zira mirasçılar, miras bırakanın mali ve ekonomik hayatındaki hatalarının sonuçlarına katlanmak zorunda değildirler.

çek iptali davası

Mirasın Gerçek Reddi

MİRASIN GERÇEK REDDİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Mirasın gerçek reddi, miras bırakanın yasal ve atanmış mirasçılarının kanunda belirtilen şartlara uygun bir şekilde yazılı veya sözlü beyanları ile Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak kazandıkları mirasçılık sıfatını kendi irade beyanları ile reddetmeleridir.

Mirasın gerçek reddi bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılmasıdır. Zira kişinin irade beyanı ile yaptığı bu işlem, mirasçılık sıfatına ilişkin hak veya hukuki ilişki sona erdirilmektedir. TMK’nın 609. maddesindeki ‘’Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.’’ hükmüne dayanarak bu irade beyanının herhangi bir şekle tabi olmadığını söyleyebiliriz. Mirasçıların ret beyanını yaparken herhangi bir gerekçe göstermelerine gerek yoktur.

 

MİRASIN GERÇEK REDDİNİN ŞARTLARI

Mirası reddedecek olan kişi mirası reddetme hakkına sahip olmalıdır.

Mirası reddedecek kişiler ancak mirasbırakanın mirasçıları olabilir. Ancak her mirasçı mirası reddedememektedir. TMK’nın 605. maddesinin birinci fıkrasında ‘’Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.’’ hükmü düzenlenmiştir. Bu hükme göre mirası reddetme hakkına sahip mirasçılar yasal ve atanmış mirasçılar olabilir. Yasal mirasçılar, kanun koyucunun mirasçı olarak belirlediği kişilerdir. Yasal mirasçılık TMK 495. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Bu kişiler miras bırakanın kan hısımları, sağ kalan eş, evlatlık ve devlettir. Atanmış mirasçılık ise miras bırakanın mirasçı olmayan birine ölüme bağlı tasarruf yaparak terekesi üzerinde mirasçı atamasıdır.

TMK’nın 616. maddesinden yola çıkıldığında kanun koyucu vasiyet alacaklarına da vasiyet alacağını reddetme hakkı vermiştir. Vasiyet alacağının reddi bakımından hak düşürücü süre yoktur.

 

Mirası reddedecek olan mirasçı fiil ehliyetine sahip olmalıdır.

Mirası reddeden bir mirasçının bu irade beyanının geçerli olabilmesi için tam bir fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Mirasçının mirası reddettiğine dair irade beyanı ancak mirasçı tam ehliyetli ise hüküm ve sonuç doğuracaktır. Yasal danışman atanmış sınırlı ehliyet sahibi bireylerin mirası reddetmeleri, tam ehliyet sahibi bireylerinkine benzer şekilde geçerli kabul edilmektedir.

Mirasçının tam ehliyetli olmaması, sınırlı ehliyetsiz olması durumunda ise sınırlı ehliyetsiz mirasçının yasal temsilcisi onun adına mirası reddedebilir. Tam ehliyetsiz bir mirasçının red beyanının hüküm ve sonuç doğurması için yasal temsilcinin onun adına mirası reddetmesi gerekecektir.

 

Mirası reddedecek olan mirasçının irade beyanı sakatlanmış olmamalıdır.

Yanılma, aldatma, korkutma irade beyanını sakatlayan hallerdendir. Mirasçıların mirası reddedebilmeleri için irade beyanını sakatlayan bir durum olmamalarıdır. Eğer bu hallerden biri mevcutsa TBK’nın 30. maddesi ve devamı hükümlerine göre mirasçının mirası reddine ilişkin irade beyanı iptal müeyyidesi ile karşı karşıya kalabilir.

 

Mirası reddedecek olan kişi, süresi içerisinde reddetmelidir.

Miras, miras bırakanın ölümüyle açılmaktadır. Mirasçı sıfatına sahip olabilmek için miras bırakanın ölmesi gerekmektedir. Dolaysıyla miras bırakan hayattayken miras reddedilememektedir. Miras bırakan hayattayken istenmeyen miras ancak mirasçının mirastan feragati ile söz konusu olabilir.

 

Mirasın hükmen reddinden farklı olarak mirasın gerçek reddi için bir süre söz konusudur. Mirasın gerçek reddi için öngörülen süre TMK’nın 606. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hüküm şu şekildedir: ‘’Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.’’. Mirasın reddi için öngörülen bu süre hak düşürücü süredir.

TMK’nın 615. maddesinde de önemli sebeplerin varlığı halinde mirası reddedecek kişiler için Sulh Hâkimi tarafından sürenin uzatılabileceği veya yeni bir süre tanınabileceği düzenlenmiştir.

 

Mirası reddedenin beyanı kayıtsız ve şartsız olmalıdır.

TMK’nın 609. maddesinin ikinci fıkrasına göre ‘’Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.’’

 

Mirası reddedecek olan mirasçı, beyanını Sulh Mahkemesine yapmalıdır.

TMK’nın 609. Maddesinde düzenlenen hükme göre ‘’Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.’’

 

MİRASI REDDETME HAKKININ GEÇMESİ VE RET HAKKINDAN YOKSUNLUK

anlaşmalı boşanma protokolü

Mirasın Gerçek Reddi

Mirası reddetmeden ölen mirasçının bu hakkının mirasçılarına geçmesi mümkündür. TMK’nın 608. maddesindeki düzenleme şu şekildedir: ‘’Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.’’

 

Ret hakkından yoksunluk ise TMK’nın 610. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde şu şekildedir: ‘’Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.’’

 

Maddeden özetle mirası süresi içinde reddetmeyen bir mirasçı, miras ret hakkını yitirir ve mirası kesin olarak kabul etmiş olur. Ayrıca mirası örtülü bir şekilde kabul etmesi, terekeden bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi o mirasçı bakımından red hakkını sona erdirir.

 

MİRASI REDDİN SONUÇLARI

Miras mirasçılardan biri tarafından reddedilirse;

Bu durumun sonuçları TMK’nın 611. maddesinde düzenlenmiştir. Eğer mirası yasal mirasçılardan biri reddederse bu durumda onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer. Ancak mirası reddeden atanmış mirasçı ise onun payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.

 

Miras en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddedilirse;

Bu durumun sonuçları TMK’nın 612. maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda ise miras, Sulh Mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

 

Altsoyun tamamı mirası reddederse;

Bu durumda da TMK’nın 614. maddesi gereğince bunların payı sağ kalan eşe geçer.

 

MİRASIN GERÇEK REDDİNE İLİŞKİN DAVALARDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

portföy yönetim şirketi

Mirasın Gerçek Reddi

Görevli mahkeme, bir davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakması gerektiğini belirlemektedir. Mirasın gerçek reddi çekişmesiz yargı işidir. Bu durumda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.

Yetkili mahkeme de bir davaya hangi yerdeki mahkemenin bakması gerektiğini belirlemektedir. Sonuç olarak miras bırakanın son yerleşim yerinin bulunduğu Sulh Hukuk Mahkemesi yetkili mahkemedir.

 

MİRASIN GERÇEK REDDİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

‘’Somut olayda, davacı …’ın temyiz dilekçesinde mirasın reddi iradesinden döndüğünü beyan ettiği anlaşıldığından, mahkemece 28.01.2005 tarihinde ölen muris …’nun davacıdan başka mirasçılarının da bulunduğu göz önünde bulundurularak, diğer mirasçıların, davacının mirasın gerçek reddi beyanından dönmesi konusunda muvafakatlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeli; diğer mirasçıların tamamının davacının red beyanından feragatine muvafakat etmemeleri halinde ise bu kez dava açıldığı tarihte davacı vekilinin mirasın gerçek reddine ilişkin özel yetki içeren vekaletnamesinin olup olmadığı araştırılmalıdır. Dava açıldığı tarihteki davacı vekiline ait mirasın gerçek reddine ilişkin özel yetki içeren vekaletnamesinin bulunmaması halinde, mirasın reddi beyanının bir hukuki sonuç doğurmayacağı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.’’ (YARGITAY 14. HD. 2021/1915 E., 2021/3611 K.)


‘’ Asliye hukuk mahkemesi tarafından ise; davacıların ret isteminin 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 605/1 maddesinde düzenlenen “gerçek ret” istemine yönelik olduğu ve yasal süresi içinde mirasın reddi talebinde bulunulduğu dava açılırken hasımsız olarak açıldığından sulh hukuk mahkemesinde görüleceği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

Somut olayda; davacılar, terekenin borca batık olduğu iddialarını belirterek, murisin ölümümden itibaren 3 aylık yasal süre içinde kayıtsız şartsız mirası ret ettiklerini belirtmişlerdir. Terekenin borca batık olduğuna ilişkin kullanılan ifadelerin dilekçe ve mirasın reddedilmesi talebini açıklayıcı mahiyette kullanıldığı ve tereke alacaklılarına husumet yöneltilmemiş olması nedeniyle, davayı kayıtsız şartsız mirasın gerçek reddi olarak nitelendirmek uygun olacaktır. Mirasın gerçek reddi, Türk Medenî Kanununun 605/1. maddesine dayalı dava olup, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Bu durumda uyuşmazlığın, … Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.’’ (YARGITAY 20. HD. 2015/4145 E., 2015/7974 K.)


‘’ Talep, Türk Medeni Kanunu’nun 605/1 maddesine dayalı mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkindir. Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için, mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar (TMK m. 606).


Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesi uyarınca, mirasın gerçek reddi isteminde görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemesidir. Somut olayda, talep eden, hasımsız açtığı davada miras bırakanından gelen mirası kayıtsız şartsız olacak şekilde reddettiğinden talep, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 605/1. maddesinde düzenlenen mirasın gerçek reddine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 609. maddesi uyarınca, mirasın gerçek reddi isteminde görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemesi olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.’’ (YARGITAY 14. HD. 2017/3118 E., 2021/834 K.)


‘’ Toplanan deliller tüm dosya kapsamından talep edenin isteği; Türk Medeni Kanunu’nun 605/1. maddesi uyarınca hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddine ilişkindir. Mirasın gerçek reddinde, mirasçıların, mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin sözlü veya yazılı beyanı, bozucu yenilik doğurucu hak niteliğinde olup, sulh hâkimi tarafından tutanakla tespit edilmekle hukuki sonuç doğurur. Böyle bir davada sulh hakiminin görevi, reddin süresinde olup olmadığı ve reddedenin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise, Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesi uyarınca red beyanını tespit ve tescil etmekten ibarettir. Bu nedenle, mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin dilekçe sulh hakimine ulaştıktan sonra, davacının ayrıca duruşmaya gelmesine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmadığı halde; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesi gereğince “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’ (YARGITAY 14. HD. 2019/3591 E., 2021/3600 K.)


 

Bu konuda daha fazla yardım veya danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

kiracının hakları

Mirasın Gerçek Reddi

Yazıyı paylaşın: