Bize Ulaşın +90 537 430 75 73

vasiyetnamenin iptali davası

Vasiyetnamenin İptali Davası ve Şartları

VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI VE ŞARTLARI

 

Vasiyetnamenin İptal Sebepleri

Vasiyetnamenin iptali için kanunda belirli sebepler öngörülmüştür. Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesi, vasiyetin hukuka aykırılık, ehliyetsizlik veya irade bozukluğu gibi sebeplerle iptal edilebileceğini belirtir. Eğer vasiyet, bu sebeplerden biriyle geçersiz hale geliyorsa, ilgili kişiler iptal davası açma hakkına sahiptir. Ancak, bu sebeplerin somut olayda ispat edilmesi gerekmektedir.

Dava Açma Süresi

Vasiyetnamenin iptali davası, Türk Medeni Kanunu’nun 559. maddesine göre, vasiyetnameye itiraz eden kişi, vasiyetin iptal sebebini öğrendiği tarihten itibaren 1 ay içinde dava açmak zorundadır. Bu süre geçtikten sonra iptal davası açma hakkı düşer. Ancak, iptal sebeplerinin daha sonra ortaya çıkması durumunda bu süre yeniden işlemeye başlar.

Kimler Dava Açabilir?

Vasiyetnamenin iptali davasını, vasiyetname ile hakları ihlal edilen kişiler açabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 558. maddesi, vasiyetnamenin iptali davasını açabilecek kişileri açıkça tanımlar. Bu kişiler, mirasçı sıfatı taşıyan ve vasiyet nedeniyle zarar gören kimseler olabilir. Ancak, mirasçı sıfatına sahip olmayan kişilerin bu davayı açma yetkisi bulunmamaktadır.

İptal Sebeplerinin İspatı

Vasiyetnamenin iptali için ileri sürülen sebepler, davacı tarafından ispat edilmelidir. İspat yükümlülüğü, davacı üzerinde olup, iddia edilen iptal sebeplerinin mahkemede delillerle desteklenmesi gerekmektedir. Eğer iptal sebepleri kanıtlanamazsa, vasiyetname geçerli kabul edilir ve dava reddedilir.

 

VASİYETNAME HANGİ HALLERDE HÜKÜMSÜZ HALE GELİR?

Vasiyetnamenin iptali ya da hükümsüz hale gelmesi ancak iki halde mümkün olabilmektedir. Bunlar Türk Medeni Kanunu hükümleriyle düzenleme altına alınmış koşullar olup ilkini, kanunun aradığı şartların gerçekleşmesi ile kendiliğinden hükümsüz hale gelme yaptırımı oluşturmakta iken ikinci durumda ise, iptal edilebilirlik müeyyidesi sonucunu doğmaktadır. Kendiliğinden hükümsüzlük sonucunu doğuran sebepler ölüme bağlı tasarruflarda miras bırakanın son arzuları ve iradesi önem arz ettiğinden borçlar hukukundaki kesin hükümsüzlük sebeplerinden farklı tutulmuş ve özel olarak düzenlenmiştir. Vasiyetnamenin kanun gereği kendiliğinden hükümsüz kaldığı haller şunlardır:

1. Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma kararının kesinleşmesiyle, eşlerin birbirleri lehine yapmış oldukları vasiyetnameler aksi kararlaştırılmadıkça kendiliğinden hükümsüz hale gelmektedir.

2. Ölüme bağlı tasarrufun yapıldığı kişi, vasiyetname sahibinden önce vefat ederse bu halde vasiyetname kendiliğinden hükümsüz hale gelmektedir.

3. Aşağıda sıralı fiilleri gerçekleştiren kimseler için mirastan yoksunluk hali gündeme gelmekte olduğundan bu kimseler lehine yapılan vasiyetname, miras bırakan affetmediği sürece, kendiliğinden hükümsüz hale gelmektedir.

– Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler, Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler

– Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler

– Miras bırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar

4. Miras bırakan, yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamadığı hallerde sözlü vasiyetname yapma yoluna başvurmuşsa ve yaşanan durumun aşılması ile hayatta kalan vasiyetname sahibi için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı mevcut ise, bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet kendiliğinden hükümsüz hale gelmektedir.

Açıklanan haller özel olarak düzenlenmiş kendiliğinden kesin hükümsüzlük halleri olup bunlar dışında yukarıda açıklandığı üzere bir de iptal edilebilirlik halleri mevcuttur. İptal edilebilirlik halleri kanunla belirtilen sebeplerle sınırlı olup başka gerekçeler ileri sürülerek vasiyetnamenin iptalinin talep edilebilmesi mümkün değildir. Anıldığı üzere miras bırakanın iradesine tanınan üstünlük ve son arzusunu yerine getirme gayesi ile mirasçılar iptal sebeplerini ileri sürmediği takdirde vasiyetname hüküm ve sonuçlarını doğurmaya devam etmektedir.  Mirasçılar tarafından ileri sürülmeyen sebepler hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınamayacak taleple bağlı olunacaktır.

VASİYETNAMENİN İPTAL SEBEPLERİ NELERDİR?

Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için yani vasiyetname iptali için dava açılabilecektir:

– Vasiyetnamenin miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmış olması halinde

– Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması halinde

– Vasiyetnamenin içeriğinin, bağlandığı koşulların veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması halinde

– Vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması halinde

Önemle vurgulamak gerekmektedir ki, iptal sebepleri ifade edildiği üzere sınırlı sayı prensibine bağlı kalınarak düzenlenmiş olup bu sebeplerin varlığı dışında vasiyetnamenin iptali istenememektedir.

1. Tasarruf Ehliyetinin Bulunmaması Hali

Hukuki bir işlemin geçerli ve icra edilebilir sayılması için, ilgili tarafların bu işleme katılmak için gerekli ehliyete sahip olması gerekir. Türk Medeni Kanunu ehliyet kavramını hak ehliyeti ve fiil ehliyeti olmak üzere ikiye ayırarak düzenlemektedir. Hak ehliyeti, gerçek ve tüzel kişilerin hukuk sistemi içerisinde hak ve yükümlülüklere sahip olabilmelerini ifade eder. Fiil ehliyeti ise gerçek ve tüzel kişilerin kendi fiilleri ile hak iktisap edebilmesi veya yükümlülük altına girebilmesini ifade eder.

Tek taraflı bir hukuki işlem olan vasiyette, vasiyette bulunan kişinin kanunla belirlenmiş bazı şartları taşıması gerekir. Bunlar, en az 15 yaşında olma ve ayırt etme gücüne sahip olmak becerisini içerir. Bu kapsamda tam ehliyetli kişiler ve sınırlı ehliyetli kişiler için vasiyetname yapmanın önünde herhangi bir engel bulunmamakta iken sınırlı ehliyetsizler için ise ayırt etme gücüne sahip küçük on beş yaşını doldurmuşsa vasiyetname yapabilecektir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunma kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup on beş yaşından küçükler yasal temsilcilerinin rızası bulunsa dahi vasiyetname yapamayacaklarıdır.

Ayırt Etme Gücü

Ayırt etme gücü, bireyin eylem ve işlemlerinin anlamını, doğasını, yasal neticelerini ve sonuçlarını anlama ve buna göre hareket etme yeteneğini ifade eder. Ayırt etme yeteneği her bir hukuki işlem için özel olarak değerlendirilmelidir. Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, ayırt etme gücüne sahiptir. Dolayısıyla vasiyetnamenin kapsamını ve sonuçlarını değerlendirerek neticeleri öngörebilme gibi muhakeme sahibi olunamayacak haller mevcut ise ayırt etme kudretinin varlığından söz edilemeyecek olup somut olay özelinde değerlendirilmesi gereken bir koşuldur. Her akıl hastalığı yahut zayıflığı ayırt etme gücünden yoksunluğa delalet etmemektedir. Bu kapsamda ayırt etme gücünden yoksunluk iddiasında bulunan kişideki ispat yükü akıl hastalığı ya da zayıflığı durumlarında ayırt etme gücüne sahip olunduğunu iddia eden yana geçmektedir.

Miras bırakanın ayırt etme gücünün vasiyetnamenin yapıldığı anda mevcut olması gerekmektedir.

Vasiyetnamenin İptali On Beş Yaş

Vasiyet ehliyeti on beş yaşını doldurmuş olmayı gerektirmektedir. Vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için, vasiyetnamenin yapıldığı tarihte on beş yaşını doldurmuş olmak şartı aranmaktadır. Rüşt yaşı olan on sekiz yaş yerine on beş yaşını doldurmanın yeterli görülmesi, vasiyetname yapma hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olması ve vasiyet tek taraflı bir hukuki işlem olduğu için her an tamamen geri alınabilme kolaylığıdır.

2. Vasiyetnamenin Yanılma, Aldatma, Korkutma veya Zorlama Sonucunda Yapılmış Olması

Bir vasiyetin geçersiz kılınmasının bir diğer nedeni ise, irade sakatlığı biçimleri olarak kabul edilen hata, aldatma, korkutma veya zorlama koşulları altında yaratılmış olmasıdır. Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, miras bırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır.

Geçerli bir irade dış etkenlerden uzak şekilde yaratılmak istenen sonuca yönelik olarak oluşmuş ve bu sonuç odaklı olarak açıklanmış olan irade olarak tanımlanabilmektedir. Bu tanımdan hareketle, vasiyet yapma esnasında mevcut iki tip irade sakatlığından söz edilebilecektir: Sebep hatası olarak bilinen irade oluşumundaki sakatlanmalar ve iradenin beyan edilmesi aşamasında yanılma, aldatma veya korkutma yoluyla meydana gelen sakatlıklar olabilir. Bu tutarsızlık, bir taraf veya tarafların kasıtlı olarak manipülasyonundan kaynaklanabilir veya kasıtsız olarak ortaya çıkabilir. Bu koşullardan herhangi biri altında bir vasiyet düzenlemek, vasiyetnamenin geçersiz sayılmasına neden olabilir. Anılan irade sakatlıklarının vasiyetnamede düzenlemelerin yapıldığı sırada meydana gelmesi gerektiğine dikkat etmek önemlidir.

Miras bırakan, yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. Bu süreye uyulmaması halinde, vasiyette konulan hükümler geçerlilik kazanacak ve vasiyet edenin ölümünden sonra, mirasçılar, vasiyet edenin vasiyetnamenin iptalini dava edemeyeceklerdir. Ancak vasiyet eden, kandırıldığı, tehdit edildiği veya tesir altına alındığı fiillerin son bulmasının akabinde  bir yıllık süre dolmadan süre içinde ölürse, vasiyetnamedeki hükümler geçerli bir tasarruf oluşturmayacak bu durumda, mirasçılar, yine de vasiyet edenin ölümünden itibaren bir yıl içinde, vasiyetnamenin iptalini dava edebileceklerdir.

Yanılma

İki tür yanılma hali söz konusu olabilmektedir. Bunlardan ilki açıklamanın yaratılmak istenene, iradeye uygun olmaması halinde gerçekleşen beyanda yanılma hali diğeri ise, iradenin oluşumuna veya oluşmasına neden olan etkenler bağlı bir yanılma söz konusu ise, saikte yanılma vuku bulacaktır. Her ne tür yanılma olursa olsun, bunun sonucunda bir vasiyet düzenlemesi yapılmışsa, yani yanılma ile vasiyet arasında bir nedensellik bağı mevcutsa vasiyetin hükümsüz sayılması için geçerli bir sebebin var olacağı kuşkusuzdur. Vasiyet bırakanın, yanılma halinde olmasaydı, vasiyet düzenlemesini yapmayacak olması illiyet bağının kurulduğunu göstermekte ve iptal sebebinin varlığını ortaya koymaktadır. Ancak ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde miras bırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarrufun bu arzuya göre düzeltilebilme olanağı bulunmaktadır.

Aldatma

Aldatma, sözleriyle veya eylemleriyle bir kişide yanlış inançlar yaratmayı, sürdürmeyi veya güçlendirmeyi amaçlayarak kişinin karar alma sürecine etki etme niyetiyle yapılan davranışların bütünüdür. Birini yanlış yönlendirmek için kasıtlı bir eylemdir. Aldatmada, bir bireyin verdiği karar kendi özgür iradesinin bir sonucu değildir, aksine onu kasıtlı olarak yanıltan başka bir kişinin etkisi altındadır. Yapılan hata, aldatılan kişinin hatası değil, aldatanın manipülasyonunun sonucudur. Vasiyetnamelerde aldatmadan söz edebilmek için, vasiyeti yapan kişinin son düzenlemeleri konusunda birileri tarafından mirasçıyı kasten aldatmış olmalıdır. Ek olarak ise, aldatanın eylemleri veya sözleri ile vasiyette yapılan düzenleme arasında açık bir bağlantı, nedensellik ilişkisi olmalıdır.

Korkutma veya Zorlama

Korkutma, birini istenen sonuca uymadığı takdirde kayıp veya zararla karşı karşıya kalacağına inandırarak hukuki işlem başlatmaya zorlama eylemidir. Bir kişiyi belirli bir karar vermeye zorlamak için korku veya tehdit kullanmayı içermektedir. Vasiyetname bağlamında korkutma, düzenlemelerin kendi lehlerine veya tayin ettikleri kimseler lehine yapılmaması halinde, kişinin kendine, mirasçılarına veya yakınlarına zarar verme tehdidinde bulunarak hak sahibi olması şeklinde kendini gösterir. Belli bir vasiyette korkutmanın tespiti sübjektif yoruma tabidir. Korkutmanın vasiyette bulunan kişi üzerindeki etkisi değerlendirilirken yaş, zihinsel ve sosyal durum, cinsiyet ve eğitim geçmişi gibi kişisel faktörler dikkate alınırken yapılan hareketin bir vasiyetin geçerliliğini etkilemesi için mutlaka yasa dışı olması gerekmez. Düzenlemenin kişinin kararını etkileyen korkutma fiili sonucu yapıldığı kanıtlanabilirse yani nedensellik bağı mevcut ise vasiyetin iptali mümkün olabilecektir.

3. Tasarrufun İçeriğinin, Bağlandığı Koşulların veya Yüklemelerin Hukuka veya Ahlâka Aykırı Olması

Vasiyetnamenin gerekçesinin, amacının, konusunun, şartlarının veya yüklemelerinin hukuka veya ahlaka aykırı olmasından kaynaklanabilir. Bu türden bir aykırılık söz konusu ise hem hukuka aykırı veya ahlaka aykırı koşulların iptal edilmesine olanak bulunduğu gibi şartlar oluşmuşsa tüm tasarruf da iptal edilebilir.

Hukuka aykırılık, kanunlarda belirtilen emredici hukuk kurallarının, kamu düzeni kurallarının ve kişilik haklarının ihlali anlamına gelir. Emredici hukuk kuralları, kesinlikle uyulması gereken ve aksi kararlaştırılamayan kurallardır. Kamu düzeni kuralları toplumun temel yapısının ve çıkarlarının korunmasına hizmet ederken kişilik hakları ise bireyin sağlığı, haysiyeti, mahremiyeti, adı, imajı, özgürlükleri ile maddi, manevi ve ekonomik refahına ilişkin tüm hakları kapsar. Bu şartlara aykırı olan veya kamu düzenini ve kişilik haklarını ihlal eden her türlü ölümle ilgili tasarruf yasa dışı kabul edilir ve geçersiz kılınabilir.

Vasiyetname birden fazla ölüme bağlı tasarruf içeriyorsa ve bunların bir kısmı hukuka aykırı veya ahlaka aykırı ise, tasarrufun tamamının mı yoksa sadece hukuka aykırı olan bölümlerinin mi iptal edileceği iki husus bağlamında değerlendirilmektedir. Miras bırakanın, aykırılıktan haberdar olsa idi diğer tasarrufları düzenlemeyeceği ispat edilmesi durumunda ve aykırılık teşkil eden tasarruf ile diğerleri arasında açık bir bağlantı olması durumunda bütün vasiyetnamenin iptalinin istenmesi mümkün olabilecektir. Ancak yakın bir bağ yoksa sadece hukuka aykırı veya ahlaka aykırı düzenlemeler iptal edilebilmektedir.

Tasarrufun hukuka aykırılığını veya ahlaka aykırılığını ispat sorumluluğu onu iptal etmek isteyen kişiye aittir.

4. Tasarrufun Kanunda Öngörülen Şekle Aykırı Olması

Hukukumuzda vasiyet oluşturma süreci resmi vasiyetname, el yazısı vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç tipten oluşturmaktadır.  Vasiyetname ancak kanunda yapılabilecek vasiyet türleri ile ilgili sınırlı olarak düzenlenebilecek olup belirtilen vasiyet türlerinden birine uyulmamasının sonuçları ise iptal edilebilirlik değil yokluk yaptırımı ile karşı karşıya kalınması olacaktır. Yani vasiyet kanunda belirtilen türlere uygun olmayan bir şekilde yapılırsa kendiliğinden hükümsüz hale gelir.

Ölüme bağlı tasarruflarda, şekil kurallarına aykırılık söz konusu olacak ise, sonuç vasiyetin tamamen hükümsüzlüğü değil talep halinde iptali olacaktır. Vasiyetin geri kalanı geçerli ve uygulanabilir olmaya devam eder.

Resmi Vasiyetname

Noter, sulh hâkimi veya kanunla yetkili kılınmış bir başka kişi tarafından iki tanığın katılımıyla yapılmaktadır.  Miras bırakan (vasiyette bulunan kişi) vasiyetini memura bildirir ve memur vasiyetnameyi miras bırakanın okuması için yazar veya yazdırır. Yazılan vasiyetname okunması için miras bırakana verilir akabinde miras bırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğinden emin olduktan sonra vasiyetnameyi imzalayacak olup daha sonra ise yetkili memurun tarihi de eklemek sureti ile imza atması gerekmektedir.

Miras bırakan okuduğu vasiyetnamenin son dileklerini içerdiğini memur ve iki tanığa bildirir. Tanıklar, miras bırakanın beyanına tanık olduklarını ve miras bırakanın vasiyette bulunmaya yetkili olduğunu düşündüklerini kabul etmek üzere vasiyetname imzalarlar. Tanıkların vasiyetnamenin içeriğinden haberdar olmaları gerekli değildir. Ancak miras bırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamıyor veya imzalayamıyorsa, görevli vasiyetnameyi tanıkların önünde okur. Miras bırakan daha sonra vasiyetnamenin son dileklerini içerdiğini beyan eder ve tanıklar, miras bırakanın beyanına tanık olduklarını ve kendilerini vasiyet yapmaya yetkili bulduklarını kabul etmek için vasiyetname imzalarlar.

Her iki durumda da vasiyetnamenin Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen düzenlemelere uygun olarak yapıldığının resmi memur, miras bırakan ve tanıkların imzaları ile kanıtlanması gerekir. Vasiyetnamenin yasallığını ispat yükü, ona itiraz etmek isteyen kişiye aittir.

El Yazısı ile Vasiyetname

El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir.

Sözlü Vasiyetname

Sözlü vasiyet, yakın ölüm tehlikesi içinde bulunulan ulaşımın kesilmesi, hastalık veya savaş gibi belirli durumlarda, miras bırakanın resmi veya el yazısıyla vasiyet yapamadığı durumlarda yapılabilen bir vasiyet düzenleme türü olup istisnai hallerde uygulanabilmektedir.

Sözlü vasiyet yapabilmek için miras bırakanın son vasiyetini iki şahide söylemesi gerekir. Bu tanıkların okuma yazma bilmeleri ve herhangi bir tanıklık yasağı altında bulunmamaları gerekir. Miras bırakan, beyanına göre vasiyetname yazma veya dikte etme görevini onlara vermektedir.

Tanıklardan biri, vasiyet edenin vasiyetnamenin yeri, tarihi ve saati de dahil olmak üzere son vasiyetini yazar ve belgeyi imzalar ve diğer tanığa da imzalatır. Daha sonra her iki tanık da yazılı belgeyi gecikmeden bir sulh mahkemesine veya asliye hukuk mahkemesine verir. Miras bırakanı vasiyet etmeye yetkili gördüklerini ve olağanüstü bir durumda son vasiyetini bildirdiğini hâkime beyan ederler. Alternatif olarak, tanıklar doğrudan mahkemeye gidebilir ve miras bırakanın son isteklerini bir tutanağa geçirecek olan bir hâkime beyan edebilir.

Unutulmamalıdır ki, miras bırakan daha sonra başka bir şekilde vasiyet etme imkanına sahip olursa, sözlü vasiyet bir ay geçtikten sonra geçersiz olur.

VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI

Vasiyetnamelerin oluşturulmasını ve uygulanmasını düzenleyen kurallar kanunda belirtilenler ile sınırlı olup bir vasiyetin ancak yasada belirtilen ve yukarıda detayları açıklanan sebepleri ihlal etmesi durumunda iptal edilebileceğine dikkat etmek önemlidir. Ancak iptal sebeplerinin bulunması, vasiyetname hükümlerini ve sonuçlarını kendiliğinden geçersiz kılmaz. Bir vasiyetnamenin geçerliliğine itiraz etmek için iptal sebeplerinin dava ile ileri sürülmesi gerekmekte iken hâkim, tarafların talebi olmadan başka iptal sebeplerini kendiliğinden dikkate alamayacaktır. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilecektir.

İptal davası, davacı lehine yeni bir hukuki durum yaratarak nihai kararın verilmesi, vasiyetçinin ölümü anından itibaren vasiyeti geriye dönük olarak sanki hiç yaratılmamış gibi hükümsüz kılar. Tasarrufa konu olan kişi malın zilyetliğini almışsa, iptal davası o malın geri alınması sonucunu doğurmaz. Bu durumda, iptal davası ile veya sonrasında ayrı bir mirastan kaynaklanan istihkak davası açılmalıdır. Miras resmen açılmadan önce mirasçılar veya miras alacaklıları vasiyetnamenin iptalini talep edemezler. Vasiyetçi, hayattayken kişisel olarak vasiyeti iptal etme veya geri alma hakkına sahiptir. Bu nedenle iptal davası ancak miras bırakanın vefatının akabinde söz konusu olabilecektir.

Vasiyetnamenin İptali Davasının Tarafları

Vasiyetnamenin iptal davasının davacısı, vasiyetnamenin iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı olabilecektir. Bu kapsamda mirasçılık sıfatı yasal mirasçılarla sınırlı tutulmamış olup atanmış mirasçıların da bu davayı açabilme imkanları bulunmaktadır. Önemle üzerinde durulmalıdır ki iptal davasını açan davacı, ölüme bağlı tasarrufun iptalinde menfaati bulunduğunu ispat etmek zorundadır. İptal davasında, ölüme bağlı tasarruftan yararlandırılan kişiye davalı denir. Davalı, itiraz edilen iradeden menfaat sağlayan kişidir. Yani davalı, söz konusu vasiyet sonucunda mirastan menfaat elde eden kişi, davacı ise aynı vasiyetten olumsuz etkilenen ve iptalini isteyen kişidir. Davalı, ölüme bağlı tasarruftan doğrudan yararlanan kişi, davacı ise tasarrufun iptal edilmesini isteyen kişidir.

Vasiyetnamenin İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Vasiyetnamenin iptali davası için özel olarak görevli bir mahkeme düzenlenmemiş olup bu kapsamda genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi görevli kabul edilecektir.

Vasiyetnamenin iptali davası bakımından yetkili mahkeme ise miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi olup bu mahkeme kesin yetkilidir.

Vasiyetnamenin İptali Davası Açılmasında Süre Nedir?

İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

 

 

 

Yazıyı paylaşın: